Dünya Gazetesi yazarı Oğuz, Tarım Zirvesi'nde yaşananları anlattı: 'Sıra tam gerçekleri konuşmaya geldi salonu terk ettiler'
Oğuz, Tarım Zirvesi'nde protokolün geç geldiğini kendi konuşmalarını yaptıktan sonra da gerçekleri duymadan salonu terk ettiklerini yazdı.
Dünya Gazetesi yazarı Şeref Oğuz, “Çenelerini getirip kulaklarını götürüyorlar” başlıklı yazısında tarım politikalarını şekillendirenler tavırlarına yönelik eleştiriler getirdi.
Tarım Zirvesi’nde yaşananlara aktaran Oğuz, “Büyükler salonda yerlerini alıyor ve protokol konuşmaları… Salonun ön koltukları kamu erkânı ile tıklım tıklım… Uzmanı, hocası, davetlisi, çiftçisi filan arka sıralarda, söylenecekleri duymaya hazır. Tarımın tepe yönetimi, tüm kadrolarıyla öyle şeyler anlatıyorlar ki arada Türkiye lafı geçmese, acaba hangi ülkeden bahsediyorlar diye tereddüt edersiniz. Zira bahsettikleri o ülke Yeni Zelanda galiba…” ifadelerini kullandı.
“SIRA TAM GERÇEKLERİ KONUŞMAYA GELİYOR Kİ BİR ANDA EKÂBİR SALONU TERK EDİYOR”
Oğuz, yazısını şöyle sürdürdü:
“Misal tarımda her şeyi tam yapmışız, üretim sorunu yokmuş, gıda gani, hayvan zebil, bolluk, bereket, her şey yerli yerinde… Eleştiriler? Onları suçlayarak; vatan haini, yalancı, düşman, dış güçler… Ve protokol konuşmaları bitiyor, sıra tam gerçekleri konuşmaya geliyor ki bir anda ekâbir salonu terk ediyor… Çenelerini getirdiler, konuştular, alkışlarını da alıp salonu terk ediyorlar maiyetleriyle…
“NİÇİN TARIMIN SORUNLARI ON YILLARDIR ÇÖZÜLMÜYOR? ÇÜNKÜ ZİRVENİN AĞIR TOPLARI, SADECE ÇENELERİYLE VAR OLUYOR"
Peki ya gerçekler? Kimin umurunda… “Aslında gerçekler öyle değil, tarımda iyi gidiyoruz ama şuşusorunlar da var” diyeceğiz de bedenleri, korumaları ve kulaklarıyla çekip gittiklerinden ne mümkün… İster istemez sorguluyor insan; neden böyleyiz? Niçin tarımın sorunları on yıllardır çözülmüyor? Çünkü zirvenin ağır topları, sadece çeneleriyle var oluyor, kulaklarına gerçeğin sözleri değmeden kaçıyorlar.
Bir tür pagan ayin gibi bizdeki zirveler… Herkes görünür olma derdinde… Görün ki alkışlanasın… Salonda toplanıyoruz, ekâbiri dinliyor sonra da ellerimizi birbirine çarparak ses çıkarıyoruz. Sonra mı? Sonrası demişken söylemeden geçemeyeceğim. Bu pagan ayini tadındaki zirvelerde, konuşmacılar sahneye diziliyor Manisa sürahisi gibi. Plaketlenip fotoyla ölümsüzleştiriliyorlar.
Netice? Sorunu, çözümü sadece zaten bu konuda bilgi sahibi olanlar aralarında konuşuyor. Ancak çözümler hayat bulamıyor zira ekâbirler, atlarına binip gittiler…
Attaya… Uzaklara…”