CHP, şarbon bulaşanların gerçek sayısını açıkladı
Kurban Bayramı’nın hemen ardından başlayan şarbon vakaları ve karantinalar gözleri yurt dışından getirilen hayvanlara çevirdi.
SPUTNİK- CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker, Seyr-i Sabah programında bu hayvanların gemiye bindirilmeden önce 21 gün bekletilmesi gerektiğini, hasta olanların gemiye bindirilmemesi gerektiğini söyledi.
Türkiye büyükbaş hayvanların hastalıklarıyla mücadelesinde çok yol kat etmişti. Hastalıklarla doğru mücadele ve aşılamayla şarbon gibi hem insanlar hem hayvanlar için tehlike gösteren hastalıklar ortadan kaldırılmıştı. Ne var ki yurt dışından Kurban Bayramı için getirilen hayvanlarda çıkan hastalıklar yüzünden yeniden birçok beldede karantinaların başladığı görüldü. Doktor ve CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker, Seyr-i Sabah programında hayvanların Türkiye'ye gelmek için gemiye binmesinden önce 21 gün bir noktada tutulup hasta olup olmadıklarını anlamak gerektiğini dile getirirken bunu yapmadığımız için bugünkü duruma geldiğimizi söyledi:
‘BU HASTALIĞIN AŞISI 1881 YILINDA BULUNDU'
"Şarbon, Türkiye'de çok nadir görülen bir hastalıktı. Özelikle Kurban Bayramı öncesinde Brezilya'dan ithal edilen hayvanların birbirine şarbon bulaştırmasıyla Ankara'da 100'e yakın hayvan öldü. Türkiye'de neden daha az şarbon görülüyordu? Çünkü etkin bir biçimde aşılama faaliyeti yapılıyordu. Hayvanlar şarbona karşı bağışık oluyordu. Hayvanlara geçmeyen mikroplar elbette insanlara da geçmiyordu. Sivas'ta Çorlu'da İstanbul'da Ankara'da şarbon vakaları bildirildi. Bunların gerçekten ne düzeyde yayıldığını laboratuvar tetkikleriyle ortaya koymak gerekiyor. Önemli bir şey yok denerek geçiştirilmeye çalışılıyor. Şarbon şüphesi reddedilmiş değil. İstanbul'da 6 deri vakası var deniyor. 42 vaka da şarbonlu hayvan yendiği için kontrole alınmış.
Şarbondan ayrı bir hayvan popülasyonu yaratmak için hepsini aşılayacaksınız. Biz bugün çocuklarımızı aşı yaptıralım yaptırmayalım konusu tartışan bir ülke olduk. Atatürk'ün doğduğu 1881 tarihinde Louis Pasteur şarbon aşısını bulup hayvanlarda uygulamış. Uygulandığı takdirde bu hastalığın ortadan kaldırıldığı Türkiye dahil birçok ülkede ispat edildi.
Kızamıktan çok çocuk kaybediyorduk. Aşılamayla bunu engelledik. Ama aşılanmamış mülteci çocuklar yüzünden kızamık da görmeye başladık. Şarbonlu olduğu bilinen hayvanları getiriyorsunuz, 100'e yakın hayvan Ankara'da bu yüzden öldü.
Öncelikle deri şarbonu dediğimiz formu bulaşır bu hastalığın. Hayvanları kesip deri yüzenlerde parmak üstündeki çatlaklardan mikrop girer, kaşınmaya şişmeye sulanmaya baylar. Deri lezyonu olur. Kabartı olur. Bu kabartı siyahlaşır bunu soymamak lazım. Hemen doktora gitmek lazım. Ağırlıklı olarak penisilin kullanılıyor. Tedavi edildiğinde yüzde 100 iyileşiyor. Ama tedavi edilmezse yüzde 10'a yakın ölüme varan vakalar var. Hastalıklı hayvan eti yediğimizde boğazda ağızda kalın bağırsağın son kısmında sorunlar oluşuyor. Kanlı ishal başlıyor. Ağız içinde büyük yaralar çıkıyor. İçi sıvı ve kan dolu kabarcıklara dönüşüyor bunlar. Kanlı ishale yakalanırsanız mutlaka doktora gitmelisin tedavi şansı yüksek ama tedavi olmazsanız ölüme varan sorunların çıkması ihtimali de çok yüksek. Siz veteriner kontrolünde hayvanı keserseniz bu güzel. Onun küpesi vardır aşıları orada yazılıyordur. Ama siz kurban kesiyorsunuz, kontrol mekanizmanız yok. Koklayarak anlayacağınız bir şey değil laboratuvar ortamında kontrolünün yapılması lazım. Vatandaşın bilinçli olması kurban kestikten sonra elinde yara çıkıp çıkmaması. Esas bilinçli olması gereken kişiler yöneticilerdir ki şarbon hastalığı olmayan hayvanlar getirilmelidir.
Yurt dışından, Brezilya'dan hayvanlar getirildi. Esas karantina hayvanlar gemiye bindirilmeden yapılan çalışmalarla olur. O hayvanlar mikroplu bir şekilde gemiye binip ülkeye gelirse o mikrop bir şekilde dağılıyor. Orada sağlıklı olduğu bilinen hayvanlar veteriner kontrolünde getirilseydi, tamamını kontrolden geçirecek bir veteriner ekibi çalışsa 21 gün tutup hastalık varsa işi orada sınırlamak varken biz hayvanları gemiye bindirip gemide hastalanmalarına neden oluyoruz ve bugün yaşadıklarımızı yaşıyoruz."