Hendek Aileleri'nden çağrı: 'Bu düzen değişsin diye adalet mücadelemize devam edeceğiz'
Sakarya'nın Hendek ilçesinde, 7 işçinin hayatını kaybettiği 127 kişinin yaralandığı havai fişek fabrikasında hayatını kaybedenler için 3 Temmuz'da anma töreni düzenlenecek.
Sosyal Haklar Derneği, Sakarya'nın Hendek ilçesinde havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamada hayatını kaybedenler için anma töreni düzenleyecek. Dernek, 3 Temmuz'da fabrika önünde yapılacak olan anma törenine tüm vatandaşları çağırdı.
Hendek Aileleri de hak arama mücadelesini sürdüreceklerini belirterek, şu açıklamayı yaptı:
Bundan tam olarak 2 yıl önce, 3 Temmuz 2020 gününde; evlatlarımız, kardeşlerimiz ve eşlerimiz Büyük Coşkunlar Havai fişek fabrikasında katledildi. Halis Yılmaz, Havva Çelik, Erhan Ateş, Muhammet Aygün, Sebahattin Tepeçınar, Muhammet Seyfi Çanakçı ve Ramazan Kor hayatta kalabilmek için ekmeğini kazanırken, sermayedarların cepleri daha fazla dolsun diye göz göre göre ölüme gönderildi ve 128 işçi ölümle yüz yüze geldi.
On yıllardır bu düzenin işçilere onurlu bir hayat sunması bir yana dursun, onları yaşamdan koparan bir cinayet mahalli haline gelişini tanıklık ettik. Ancak yargılama süreci bizlere bir daha gösterdi ki; önlenebilir hiçbir ölüm “fıtrat” değildir.
Bizler, siyasilerin müdahaleleriyle cezasız kalan patronların tekrardan koltuklarının başlarına geçerek işçilerin alın terinin üzerinde yükselişine, bu yükselişini işçinin ölümünün maliyetinin hesaplandığı bir düzen üzerine kuruşuna dur diyebilmek, sevdiklerimizin hesabını sorabilmek sahip çıktık adalet mücadelemize.
Mücadelemiz daha yolun başındayken, canlarımızın cenazeleri daha teslim edilmemişken, Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla verilen bir “geçmiş olsun yemeğinin” haberiyle bu yolun ne kadar zorlu olacağını gördük biz. Sakarya MÜSİAD Şube Başkanı patron Yaşar Coşkun'un fabrikasının ruhsatsız binaları, mevzuata aykırı üretim miktarı ile dolan depoları, kaçak barut üretimi gerçekleştirdiği makinaları yedi işçinin canından daha çok “geçmiş olsun” hakediyordu çünkü. Hayattayken maliyet kalemi yapılan işçilerimizin canları, bir kere daha siyasilerle sermayedarların kirli ortaklığının masasına konu oluyordu.
Bu sebeple, yargılama sürecinde, bizlere ve avukatlarımıza her fırsatta tehditler ve hakaretler savuran sanıklar ve sanık müdafilerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun adını defalarca anarak sırtını siyasi iktidara dayayan patron Yaşar Coşkun’un, "Siz daha gençsiniz, daha iyi yerlere gelirsiniz." diyerek mahkeme heyetine rüşvet teklif etmesine şaşırmadık.
Ama işin sonunda, kendilerine Ağır Ceza Mahkemesi heyeti denen 3 kişi, sanık müdafilerinin şikayetleri ile sanık sandalyesine oturan, duruşma salonuna alınmamız için verilen hukuka aykırı talimatlarla boğuşan, her duruşmada tehditlerin, hakaretlerin özneleri olan bizlere; yedi işçinin canına “ödül” gibi bir cezayı reva gördüklerini açıkladı.
Bizler, daha fazla kâr hırsına dayanan bir sömürü düzenin, mülksüzleştirilerek işçileştirildiği, işçileştirilerek yoksullaştırıldığı emekçilerin aileleriyiz. Hayatta kalabilmek için çalıştıkları fabrikaların onlara mezar olmadığı, gerçek sorumluların yargılandığı, sermayedarların cezasızlık sonucu yeni canlar alacak organizasyonların başlarına geçmediği ve siyasilerden aldıkları güçlerle göz göre gelen yeni katliamlara sebebiyet vermedikleri bir düzen için mücadelemize devam ettik, edeceğiz. Katliamda kaybettiğimiz yedi işçi için şu yedi soruyu sormaya devam edeceğiz;
1-) Sakarya MÜSİAD başkanı Yaşar Coşkun'un, iktidarla olan yakın ilişkileri sayesinde denetimlerden muaf tutulan fabrikasında yaşanan patlamada; 7 işçinin ölümünden yalnızca yargılanan sanıklar mı sorumludur?
2-) Patlamalarla ilgili verilen araştırma önergesinin AKP ve MHP oylarıyla reddedilme sebebi nedir?
3-) 7 işçinin ölümünden sorumlu Sanık Patron Yaşar Coşkun'un yargılama süreci boyunca ailelere hakaret ve tehditler savurmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun adını anarak; arkasının sağlam olduğu mesajını vermiş, MÜSİAD destek yemeğinin Cumhurbaşkanı talimatıyla verildiğini söylemiştir. Yaşar Coşkun’un iddiaları doğru mudur?
4-) Düzenli olarak denetlendiği söylenen fabrikada yapıldığı tespit edilen kaçak barut üretimi gibi vahim bir husus çerçevesinde ilgili bakanlıklar neden sessiz kalmaktadır?
5-) Patron Yaşar Coşkun duruşmada bir işçiyi "Ahmet zaten benim sayemde iyileşti. Ben her gün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile konuştum, onun talimatıyla Ahmet'e bakıldı. Ahmet dikkatli konuşsun." şeklinde tehdit etmiştir. Bu ülkede bir patron Sağlık Bakanını aramazsa işçiler gerektiği gibi bakılmayacak mıdır, sanık bu gücü nereden almaktadır?
6-) Fabrikada güvenlik görevlisi olarak çalışan Sakarya Emniyet müdürlüğünden emekli bir polis memurunun denetimleri önceden haber alması sonucu fabrikanın uygun bir şekilde denetlenmediği, hatta bazı bölgelerin denetim ekibine hiç gösterilmediği anlaşılmıştır. Emniyet kime ve neye hizmet etmektedir?
7-) Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda ruhsatsız binalar, kaçak barut üretimi, yasal sınırın üzerinde depolama gibi patlamaya davetiye çıkaracak ve şiddetini arttıracak etkenlerin ortaya çıkması sonucu denetçi kurumların ihmalleri anlaşılmasına rağmen mahkemenin ilgili kurum/kişiler hakkında suç duyurusunda bulunmamış olması yargı üzerindeki siyasi baskının kanıtı değilse nedir? Sanık Yaşar Coşkun'un mahkeme heyetine "Siz daha gençsiniz, daha iyi yerlere gelirsiniz." şeklindeki tehdit ve rüşvet teklifinde bulunmasının verilen karar üzerindeki etkisi nedir?
Soruyoruz; bizleri, avukatlarımızı ve mahkeme heyetini açıkça tehdit eden, siyasi nüfuzunu açıkça kullanarak mahkeme heyetine rüşvet teklifinde bulunan, mevzuata aykırı olarak alması gereken önlemleri almadığını ve bu katliama sebebiyet verdiğini açıkça itiraf eden sanıkların iyi hal indirimi ile ödüllendirildiği “adalet” mi koruyacak emeğiyle geçinen işçinin canını?
Katliamın üzerinden iki yıl geçti. Bizler sevdiklerimiz olmadan geçen iki yılı bir ömür gibi yaşadık. Gözlerimizi sevdiklerimize mezar olan o fabrikada açıp kapar olduk. İşsizlik ve yoksulluk kıskacında hayatta kalabilmek için ölüm koşullarında çalışmak durumunda olan yakınlarımızın hesabını sormak kadar günde altı işçinin katledildiği bu düzen değişsin diye de adalet mücadelemize devam edeceğiz.
Bu yüzden tekrar söylüyoruz; hiçbir işin doğasında ölüm yoktur. Önlenebilir her ölüm cinayettir.