Durum 12 Eylül döneminden bile kötü: ‘Sendikalar asgari ücret için Cumhurbaşkanını bekliyor, o kadar etkisizler’

Aziz Çelik, “Asgari ücret sendikaların olduğu bir komisyon tarafından tespit edilmeli ama sayı saptayamıyorlar. Cumhurbaşkanını bekliyorlar, o kadar etkisiz hale geldiler" dedi. Çerkezoğlu da emeğiyle geçinen herkesin tehdit altında olduğunu söyledi

Durum 12 Eylül döneminden bile kötü: ‘Sendikalar asgari ücret için Cumhurbaşkanını bekliyor, o kadar etkisizler’

GERÇEK GÜNDEM - FİLİZ GAZİ

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından, 2022 Nisan ayında yapılan araştırma bültenindeki bulgulara göre özel sektörde gerçek sendikalaşma kapsamı yüzde 5,5, işçilerin yüzde 90,5’i toplu iş sözleşmesi kapsamında değil. 616 bin işçi sendika üyesi olduğu halde toplu iş sözleşmesi kapsamında değil!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından yayımlanan sendikalaşma istatistiklerine göre Ocak 2022 döneminde sendikalı işçi sayısı 2 milyon 189 bin 645 kişi, sigortalı işçi sayısı ise 15 milyon 294 bin 362. Böylece Ocak 2022 döneminde resmi sendikalaşma oranı yüzde 14,32 olarak tespit edilmiş. Kayıtdışı işçilerin de hesaba katıldığı fiili sendikalaşma oranı ise yüzde 13,3’e düşüyor.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından yapılan “Sendikalaşma Araştırması”na (2020) göre 2013 ve 2020 arasında sendika üyeliğinde 916 binlik artış yaşandı. 916 bin işçinin 500 bini Hak-İş’e, 309 bini Türk-İş’e, 85 bini DİSK’e üye.

Rakamların gösterdiği vahim tablo asgari ücret toplantısında da gündeme geldi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin Türkiye'nin en büyük 1000 şirketi içerisinde sendikalaşma oranının yüzde 13 olduğunu da belirterek, bunun çok ciddi bir sorun olduğunu söyledi. Bilgin, "Emekçiler örgütlenmedikleri zaman ücretler, asgari ücret düzeyinde sıkışıp kalıyor. Bunun aşılması için mutlaka örgütlenmenin önünü açmamız lazım. Mevzuattaki düzenlemeleri yapacağız. Bazı işverenlerin sendikalaşmaya ve örgütlenmeye karşı negatif tavrını aşacağız." diye konuştu.

EMEĞİYLE GEÇİNEN HERKES TEHDİT ALTINDA

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Türkiye’de işveren tutumundan, devlet politikasına ve yasalara kadar işçilerin sendikalaşmasına engel olduğunu belirtiyor. Özellikle 12 Eylül’den sonra yasaların; sendikal örgütlenmeleri, grev ve toplu sözleşme hakkının kullanımını sınırlandırdığını vurguluyor:

“Bugün Türkiye’de her 100 işçiden sadece 10’u sendikalı. Türkiye’de işçiler örgütsüzlüğe mahkum edilmiş durumda. 12 Eylül anayasasıyla grev hakkı, dayanışma grevi, hak grevi hepsi yasaklandı. Sadece toplu sözleşmede uyuşmazlık olduğunda grev kararı alınabiliyor. Cumhurbaşkanlığı ve Hükümet sistemine geçildikten sonra Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ‘grev erteleme’ adı altında grevler yasaklandı. Bir ülkede grev hakkı yasaklanıyorsa sadece o işçiler değil, emeğiyle geçinen herkes tehdit altındadır.”

Sosyal politika uzmanları Hak-İş’in kamu taşeron işçilerinin ve kamu işçilerinin sendikalaşması sırasında siyasal iktidar tarafından korunup kolladığını ifade ediyor. Çerkezoğlu, buna ek olarak Hak- İş’e üye oranının yüksek oluşunu işçilerin belirli sendikalara yönlendirilmesi ile ilgili olduğunu söyleyerek şöyle anlatıyor:

“Kamu sendikaları ve işçi sendikaları açısından asimetrik bir büyüme var. Özellikle kamu idarecileri eliyle işçiler belli sendikalara çok açık bir biçimde yönlendiriliyorlar. Örneğin DİSK’in örgütlendiği Gebze’de Farplas Fabrikası’nda çok yoğun baskılar yaşadık. 100’ün üzerinde işçi işten çıkarıldı. Sonrasında işveren, bir başka sendika getirip işçileri bu sendikaya üye olmaları için yönlendirme yaptı.”

SENDİKALARIN HÜKÜMETLER ÜZERİNDE ETKİSİ VARDI

Sosyal Politika Uzmanı Aziz Çelik, 12 Eylül sonrası kabul edilen çalışma yasalarında AKP hükümetinin uzun yıllar boyunca bir süre değişiklik yapmadığına dikkat çekiyor. 2012 yılında yapılan değişikliğin ise sendikalaşma oranına etki etmediğini söylüyor:

“Maalesef Türkiye’de sendikalaşma oranı ile ilgili sağlıklı veriler 2012 yılı öncesi için yok. Çeşitli tahminler üzerinden sayılar oluşturmaya çalışıyoruz. 12 Eylül’den sonra yüzde 30-35 oranında bir sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi olduğunu tahmin ediyoruz. 1980’li yıllar için 2 milyon 200 bin civarında sigortalı işçi vardı. 900 bin civarında işçi toplu iş sözleşmesinden yararlanıyordu. Şu anda sigortalı işçi sayısı 15 milyon civarında. Toplu iş sözleşmesi ise 1 milyon 400 bin civarında. Bu karşılaştırma ciddi bir erozyon olduğunu gösteriyor. 12 Eylül’de sendikalar kapatıldı, baskılar oldu ama bu oranda bir sendikalaşmanın olduğu yerde sendikaların hükümetler üzerinde etkisinin çok daha güçlü olduğunu görüyoruz.”

ASGARİ ÜCRET İÇİN CUMHURBAŞKANINI BEKLİYORLAR

Türk-İş Genel Sekreteri Nazmi Irgat, Asgari Ücret Tespit Komisyonu Toplantısı'nın ardından asgari ücretin 6 bin 391 lira olan açlık sınırının altında kalmamasını teklif ettiklerini belirtti.

Çelik, asgari ücretin, genel ücret haline gelmesinin sebebinin sendikalaşmada zayıf olmasıyla bağlantılı olduğunu söyleyerek şu değerlendirmede bulunuyor:

“Şu anda asgari ücretin sendikaların olduğu bir komisyon tarafından tespit edilmesi gerekiyor ama bir sayı saptayamıyorlar. Cumhurbaşkanını bekliyorlar, o kadar etkisiz hale gelmiş durumdalar. Türkiye’de hem nicel olarak zayıflayan bir işçi hareketinin hem de etki gücü olarak zayıflayan bir emek hareketinin olduğunu söylemek mümkün.”

Çelik, Türkiye’de bekar bir işçinin tek başına yaşam maliyetinin 8 bin 300 lirayı, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının ise 20 bin lirayı geçmiş olduğunu belirtiyor ve asgari ücret için söylenilen sayıların yeterli olmadığına vurgu yapıyor.

Çelik son olarak, TÜRK-İŞ, Hak- İş ve Memur-Sen’in işçi haklarını savunmadan çok hükümetle çeşitli ilişkiler kurduğu yorumunda bulunuyor:

“1990’da işçilerin alım gücünün zayıflaması karşısında ‘Bahar Eylemleri’ dediğimiz Türkiye’nin en güçlü işçi hareketi ortaya çıktı. 2000’li yılların başlarında Sosyal Güvenlik Yasası’nda yapılması düşünülen değişikliklere karşı ortak hareketler oldu. Tekel Direnişi’nden yani 2010 yıllarından sonra özellikle TÜRK-İŞ, Hak- İş ve Memur-Sen’in işçi haklarını savunmada herhangi bir kitlesel hareketlere girişmediklerini görüyoruz. Bunun yerine hükümetle kurdukları çeşitli ilişkilerle sorun çözmeye çalışıyorlar.”

Etiketler
Asgari Ücret Sendika Tehdit