Türkiye 17 Ağustos'ta depremle sarsılmıştı... Prof. Dr. Naci Görür: “İstanbul’un fazla vakti kalmadı biz işin sonlarına doğru geldik"
Türkiye, 17 Ağustos 1999'da büyük bir depremle sarsıldı. Bilim insanları uzun zamandır İstanbul depremiyle ilgili uyarılarda bulunuyor. Prof. Dr. Naci Görür, “İstanbul’un fazla vakti kalmadı. Biz işin sonlarına doğru geldik" görüşünde.
GERÇEK GÜNDEM - FİLİZ GAZİ
Ülkenin yakın tarihinin en yıkıcı afetlerinden biri olan 17 Ağustos Depremi'nin yarın 23'nci yıldönümü. 1999 yılında 16 Ağustos'u, 17 Ağustos'a bağlayan gece meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki deprem, 27 Aralık 1939 tarihinde Erzincan’da meydana gelen 7.9 büyüklüğündeki depremden sonra ülke tarihinin en büyük ikinci depremi olarak kayıtlara geçti.
İstanbul, Bolu, Bursa, Eskişehir, Kocaeli, Sakarya ve Yalova'da can ile mal kaybına neden olan deprem, Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın kırılmasıyla meydana geldi. Saat 03.01'de başlayan yer sarsıntısı tam 45 saniye sürdü. Türkiye’nin sanayi bölgesinde olan depremde resmi rakamlara göre 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi ise yaralandı. 5 bin 840 kişi de kayboldu. Resmi olmayan rakamlar ölümlerin 50 bine yakın olduğu yönünde.
"ARAMA KURTARMA ÇALIŞMALARI İMKANSIZ OLACAKTIR"
Bilim insanları son yıllarda olası İstanbul depremine dair uyarılarda bulunuyor, önlem alma çağrısı yapıyor.
Peki, olası depremde insanlara nasıl yardım götürülecek? Arama kurtarma çalışmaları hangi koşullarda yapılabilecek? Jeolog ve Bilim Akademisi üyesi Prof. Dr. Naci Görür’e bu soruları halk arasında en kötü senaryoya göre yayılan “şehrin üzerine kireç dökülecek” yorumlarını hatırlatarak sorduğumuzda ise şöyle yanıtladı:
“O tür konuşmalar doğru olmaz ama gerçekçi olmak lazım. İstanbul’da şehir planlamasının arzu edilir durumda olmadığını biliyoruz. Üstelik yapı stokunun da yüzde 60 oranında depreme dirençli olmadığını biliyoruz. İstanbul’daki trafik, nüfus, mahalle ve sokaklarının darlığı, yolların park yeri olarak kullanılıyor olması ve deprem sırasında birikecek moloz ve yıkıntılar düşünüldüğünde kimi yerlere girip, yardım etmenin imkânsız olacağı gibi bir resim ortaya çıkıyor. Böyle bir durumda göçük altından insan çıkarması çok zor olacaktır. Onun için 23 senedir bilim insanları bağırıyor, bu işi ciddiye alın diye. Her ne kadar kurtarma ekip sayısı artırılmış ise de, uygun olmayan kelimelerle olsa bile, sizin söylediğiniz ifadenin de bir anlamda gerçek payı var.”
"TÜRKİYE SİYASİ BAĞIMSIZLIĞINI DA BÜYÜK ÖLÇÜDE YİTİRECEKTİR"
Görür, öngörülen İstanbul depremi sonrası Türkiye’nin ekonomik olarak toparlanmasının ne kadar vakit alacağı sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“Türkiye’nin toparlanması kolay olmaz. Marmara Bölgesi bütün ülkenin kalbi sayılır. Sanayimizin, endüstrimizin, iş dünyamızın olduğu bir yer ve dolayısıyla Marmara bölgesi bütün ülkeyi besleyen bir konumda. Ekonominin çarklarını büyük ölçüde durduracaktır ve toparlanması seneler alır.
Sayın Celal Şengör’ün bir zamanlar dediği gibi, ‘Bu ekonomik felaket bütün Türkiye’yi diz çökertecektir.’ Yani Türkiye ekonomik bağımsızlığını büyük ölçüde yitirecektir. Bunun ne anlama geldiğini en yakın geçmişte sayın cumhurbaşkanımız bizzat ifade etmişti. Hatta uluslararası bir kuruluş Türkiye’den bir miktar para yardımı istemişti ve Erdoğan ‘Ben o parayı verin dedim. Bugün parayı alan, yarın talimat alır’ demişti. Türkiye için de geçerli bu. Ekonomik bağımsızlığını yitiren bir ülkenin siyasi bağımsızlığı da sözde kalır.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2020 yılında Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Türkiye Sigorta Tanıtım Töreni'nde IMF'nin Türkiye'den borç istediğini hatırlatarak "Bugün borç alan yarın bizden talimat alır" ifadelerini kullanmıştı.
CİDDİ SAYIDA İNSAN İSTANBUL’U TERK EDECEKTİR
Depremden sonra bir göç dalgası olacak mı? Görür, “Depremden sonra İstanbul’u terk edeceklerin azımsanmayacak ölçüde olacaklarını düşünüyorum” diyor ve şöyle konuşuyor:
“Deprem olduğu zaman İstanbullu kendini kurtaramayacak. İstanbul’da olan kurum ve kuruluşlar da İstanbul’a yardım edemeyecek. Asıl yardımın komşu şehirlerden gelmesi lazım. Öngördüğümüz depremin boyutuna bakarsak nüfusun önemli bir kısmının konforlu olarak yaşamını sürdürmesi mümkün olmayacağı için doğal olarak Anadolu’ya, yakınlarına, ailesine doğru gideceklerdir. Yani İstanbul’u terk etme olacaktır.
Büyük bir deprem alarmı verilmiş bir kent, halen cazip bir şehir olarak sunuluyor. İstanbul nüfusunun Anadolu’ya göç ettirmesini teşvik edecek yatırımların oluşturulması lazım. Hükümetin Anadolu’ya, köyünüze dönün teşvikiyle bu insanlara yatırım garantileri vermesi lazım.”
“İSTANBUL’UN FAZLA VAKTİ KALMADI BİZ İŞİN SONLARINA DOĞRU GELDİK”
Görür, son olarak “İstanbul’un fazla vakti kalmadı” diyerek “1999’dan itibaren 7’den büyük deprem olasılığı her an olmak kaydıyla yüzde 64 olasılık. 23 sene geçti, yüzde 64 olasılık 2029'a kadar olduğuna göre biz işin sonlarına doğru geldik demektir. Çalışmalarda Marmara'nın altındaki Kuzey Anadolu'nun bir bölümü olan fay hattının kırıldığı takdirde minimum 7.2, maksimum 7.6 büyüklüğünde deprem üretir. Bu bayağı büyük bir deprem demektir. Maalesef 23 seneyi de arzu ettiğimiz tempoda kullanamadık” diye konuştu.