İstanbul'da eczaneleri dolaştık: 'Lise ve üniversiteliler antidepresan kullanıyor', 'ertesi gün haplarını erkekler alıyor'
Güngören, Zeytinburnu, Bakırköy, Nişantaşı, Ortaköy’deki eczaneleri dolaştık. Zeytinburnu’nda “Uyuyamayan çok fazla insan var” denildi. Bakırköy’de ise Liseliler ve üniversite mezunlarının antidepresan kullanıldığı ifade edildi.
GERÇEK GÜNDEM - FİLİZ GAZİ
AKP’nin neoliberal iktisadi politikalarının sonucunda kentlerin de demografik yapısı değişti ve sınıfsal ayrışma filmografik kareler verecek kadar belirginleşti. Bu keskin ayrışma en çok da kentsel dönüşüm projeler eliyle yapıldı. O meşhur ifadeyle, aynılar aynı yere toplandı.
Sokaktaki insanların kılık kıyafeti, hal tavırları, binaların yapısı, kaldırımların genişliği, market ya da manavlardaki fiyatlar ve daha pek çok şey şey çıplak gözle bakıldığında bir muhit hakkında çok şey anlatabilir ama bir de detaylarda saklı olan sonuçlar var. Örneğin eczaneler… Sosyo-ekonomik farklılıklar bedenleri nasıl etkiler? Orta sınıf altı, yoksul mahallelerde ya da kalburüstü semtlerde en çok hangi ilaçlar alınır? Güngören, Zeytinburnu, Bakırköy, Nişantaşı, Ortaköy’deki eczaneleri dolaştık.
Güngören’de “Stajyer arkadaşlara ilk öğrettiğim şey psikiyatri ilaçlarının dolabını göstermek oluyor” diyerek anlatıldı. Ekonomik yoksulluk ise “Hastaların ilaç için parayı denkleştiremedikleri oluyor” sözleriyle açığa çıktı.
Zeytinburnu’nda “Uyuyamayan çok fazla insan var” dendi. Muhafazakâr bir semt olduğu için doğum kontrol ve ertesi gün hapları alanların erkekler olduğu belirtildi. Sizce “niye?” diye sorunca: “Çünkü ertesi gün kadın buraya bir yakını ile gelebilir ya da burada oturuyordur, çekindiği için kendisi alamıyor.”
Nişantaşı’nda girdiğim eczane ise tıklım tıkıştı, kutu kutu ilaç alınması tuhaftı. Öyle ki konuşmak istediğimde “Sabah gelin, daha yemek bile yemedik” dendi. Ortaköy’deki eczacı “Çok güzel satışlarımız var” deyince bir an için konuya yabancılaştım.
STAJYERLERE İLK PSİKİYATRİ DOLABINI ÖĞRETİYORUM
İlk durak Güngören. 46 yaşındaki eczacı Hamide Danacı’yla konuşuyorum. Neden orda olduğumu anlatınca gülümsüyor.
“Stajyer arkadaşlara ilk öğrettiğim şey psikiyatri ilaçlarının dolabını göstermek oluyor. Hemen bulup, getirsin diye. Günde en az 10 kez o ilaçlardan veriyoruz.”
“En büyük sıkıntı ekonomik nedenler ama sormuyorum, girmiyorum o konulara. Özellikle COVİD’den sonra… Bu benim tespitim. Bir yıldan önce de düzelmiyorlar. Çünkü psikiyatriye gidiyorlar. Kaç hastamda gördüm bunu. Başka… Evet, tabi… Hastaların parayı denkleştiremedikleri oluyor. 30 TL’lik bir ağrı kesicini yazdırıyor mesela, ne yapsın? Şubat’tan bu yana ilaçlar üç kez zam aldı. Şu ilaç geçen yıl 12 TL’ydi. (Elindeki ağrı kesiciyi gösteriyor) Şimdi 30 TL. Yüzde 100 zam geldi.”
“Ağrı kesici kremler veriyoruz. Diz için mesela... Hiper tansiyon, diyabet, astım, KOAH… En fazla şeker hastaları geliyor, sonra da tansiyon hastaları. Hastaların çoğu 40 yaş ve üstü.”
“Doğum kontrol hapı ve gebelik testi çok satılıyor. Ertesi gün haplarını satmadığım gün yok. Açılışı onla yaptığım oluyor ama burada yabancılar çok. Daha çok onlar alıyor ama bizden de alan var.”
UYUYAMAYAN ÇOK FAZLA İNSAN VAR
DOĞUM KONTROL HAPINI, ERTESİ GÜN HAPINI ERKEKLER ALIYOR
Zeytinburnu’ndaki eczanenin karşı çaprazında psikiyatri kliniği bulunuyor. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları’nın bir kolu orada. Eczanede 3 kadın, 1 erkek çalışıyor.
“Antidepresan ilaçlarını hemen hemen herkes kullanıyor artık. Çoğu uyku bozukluğu. Uyuyamayan çok fazla insan var. 40 yaş sonrası ama gençler de var. Kronik hastalık olarak en fazla kalp, tansiyon, şeker hastalığı geliyor. Kış gelince öksürük şurubu, ağrı kesici, grip ilaçları alınmaya başlıyor. Bu aralar uyuz revaçta.”
(Uyuz hastalığının Suriyeliler arasında yaygın olduğunu belirtiyor. Sizce neden diye sorunca “Kiralar yüksek, aynı evde birden fazla aile yaşıyor” diye yanıtlıyor.)
“Gelip, ilacını alamayan var. Özellikle emekliler mağdur burada. ‘Raporum var, niye bu kadar para ödüyorum. Eskiden bu kadar fark çıkmıyordu’ diyor. Böyle şeyler duyuyoruz. Kanser hastaları… Burada yoğun değil.”
Burada genel bir kanı ifade etmek istemediğimi özellikle belirterek, 5 ilçede, 10’a yakın eczaneyle görüşmem sonucunda kanser hastalarının yoğun olduğu yerler Nişantaşı ve Ortaköy olduğu söylendi.
DEHŞET BİR ÜREME VAR
Konuştuğum eczacıya kadınların, cinsel sorunları, rahatsızlıkları hakkında ilaç alırken rahat olup olmadıklarını sorduğumda ise…
“Doğum kontrol hapını, ertesi gün hapını erkekler alıyor. Burada hem bayan hem erkek çalışıyoruz. Mesela gebelik testi alacak, çekiniyor, direk bana yöneliyor. Gebelik testi çok satıyor mesela, dehşet bir üreme var.”
“Niye erkekler alıyor? Çünkü ertesi gün kadın buraya bir yakını ile gelebilir ya da burada oturuyordur, çekindiği için kendisi alamıyor.”
LİSELİLER, ÜNİVERSİTE MEZUNLARI GELİYOR
Bakırköy meydanına yakın iki eczaneyle konuşuyorum. İlginç ama her iki eczanede de aynı şey söyleniyor: “Liseli öğrenciler antidepresan ilaçları kullanıyor.”
Konuştuğum beyefendi 52 yıllık eczacı, 44 yıldır Bakırköy’de eczacılık yapıyor. Uzunca sohbet ediyoruz.
“20 yıl evvelden yüzde 100 fark var. Psikolojik ve psikayatrik hastalar bu kadar yoktu. Gölcük depreminden sonra antideprasanlarda artış olmuştu. COVİD döneminde de benzer artış oldu. Ekonomik krizle beraber pik yaptı. ‘Gergin oluyorum, sağa sola sataşıyorum, bunun için ilaca başladım’ diyen var.”
BEN DE MİLİGRAMI DÜŞÜK ANTİDEPRESAN KULLANIYORUM, HASTALARA GÜLÜCÜK DAĞITIYORUM
“45- 50’den sonra hadi normal diyoruz ama 18- 35 yaş arası geliyor. Lise öğrencilerinden antideprasan kullanan çok var. Elinde tablet, sürekli çalışıyor, ev hapsinde gibiler. Keşke bunlarla düzelseler de uyuşturucuya falan kaymasalar… Üniversite mezunları geliyor. İşsiz, babasının annesinin eline bakıyor. Bu da bir sebep… Onun haricinde ekonomik kriz aile içi ortamı da bozdu. Daha pozitif olmak için antidepresan alıyor. Ben de hastama gülücük dağıtmak için miligramı az olan ilacı yarıya bölüp, her gün yarım alıyorum. Burada tüm hastalara gülücük dağıtıyorum.”
8,5 TL’Yİ KREDİ KARTINA ÇEKTİRİYOR
Parayı denkleştiremeyen hastaların ne yaptığını sorunca şöyle yanıtlıyor:
“Hastanın ilacını alamadığı da oluyor. Parası yetmiyor, kredi kartı kullanıyor. 8, 5 TL’yi kredi kartına çektiriyor.”
En çok hangi hastalar geliyor peki? “Kalp – damar, şeker, kolesterol hastaları çok. Kış mevsimi de üst solunum enfeksiyonları başlıyor” diyor.
“Ertesi gün hapını lise, ortaokuldan da gelip alan oluyor. Burası tutucu bir yer değil. Gerçi bu iş tutucu yerlerde daha fazla oluyor ama gizli.”
BURASI NİŞANTAŞI, SADECE SABAHLARI BOŞ OLUR
16:30 gibi Nişantaşı’nda bir eczanedeyim. İçerisinin kalabalığı daha çok turist, eczane değilmiş gibi bir alışveriş merkezini andırıyor. Kutu kutu ilaç alınıyor.
Konuşmak istediğim eczacı “Öğleden sonra burada mümkün değil. Daha yemek bile yiyemedik. Burası Nişantaşı. Bu bölgede şimdi konuşacak birini bulamazsınız. Amerika Hastanesi’nin oralar biraz daha tenhadır, oralara gidin.” diyor.
Israr edince, “Sadece sabahları boş olur, sabah gelin” diyor. Ertesi sabah 09:40’da yine o eczaneye gidiyorum. Rotamı bozmayayım, ertesi gün bu eczanede söylenilenleri de yazacağım.
GÜZEL SATIŞIMIZ VAR
Ortaköy’deyim. Girdiğim eczane açılalı 10 gün olmuş. Lokma ikram ediliyor, çay- kahve soruluyor. İçi fıstıklı lokmalardan seçiyorum. Bunun konumuzla alakası yok elbette ama asıl “Harika satışlarımız var” deyince konuya yabancılaşıyorum.
“Umduğumuzun üzerinde satışımız var. Günlük 1000- 2000 TL’ye kapatırız hesabı yaparken, 10 binin üzerine çıktığımız günler oldu. Bizim eczane açılışımız SGK üzerinden olmadığı için nakit satışı yapıyoruz. Reçete işletemiyoruz burada.”
“Öksürük şurubu, ağrı kesici alınıyor. İlaç dışı ürünlerde güzel satışımız var.”
Nişantaşı’nda aynı sokakta olan bir diğer eczaneye gidiyorum. Üç kişi çalışıyor. Çalışanlar konuşmak istiyor lakin kasadaki kadına bakıyorlar. O pek istekli değil. Çatık kaşlı kadın para sayarken yüzüme bakmadan konuşuyor. Aramızdaki cam bölmeden sesini duymaya çalışıyorum. “Hiper tansiyon hastası, kanser hastası çok var.” Konuşmayı uzatmak istemediği için teşekkür edip, çıkıyorum.
İLAÇLARI STOKLAMAK İÇİN ALIYORLAR
Ertesi gün, 09:40’da tekrar Nişantaşı’daki eczanedeyim. Dünkü yoğunluğu konuşuyoruz.
“Araplar tekrar bir parti geri döndü. Bir ara gitmişlerdi. Kozmetik de alıyorlar ama ilaçları stoklamak için alıyorlar, ülkelerinde götürüyorlar. 15 günlüğüne buradalar, alıyorlar, toplu götürüyorlar. İlaçlar ülkelerine göre dörte bir fiyatına. Mide ilacı, şeker, tansiyon ilaçları onar onar alıyorlar. Bir kutu mide ilacı bizde 55 TL, Arap ülkesinde 300 TL. “
Yerli “müşterileri” sorunca…
“Soğuk algınlığı çok yaygın ama kronik hastalık çok fazla buralarda yok. Kanser, göz tansiyonu ve şeker hastaları var diyebilirim. Bazı bölgelerde mesela sülalece şeker hastası, çocuğu, annesi, kendisi… Kötü beslenme de var, sürekli o ilaçları kullanıyorlar.”
“Burada da antidepresan üst seviyelerde. Nerdeyse bayanların yüzde 80’i antidepresan kullanıyor.”
Neden kadınlar diye sorunca “Bilmiyorum ama çoğu bayan. Daha içeri girer girmez anlıyoruz, hal ve hareketlerden.”
GÜNLÜK CİRO 60 BİN- 90 BİN ARASINDA DEĞİŞİYOR
Güngören, Zeytinburnu, Esenler, Bağcılar’daki bir eczaneden buranın farkı nedir diye sorduğumda ise şöyle yanıtlıyor:
“Ciro farkı… Oralar 15 bin TL zor yaparken, burası 70 bin TL yapar. Buranın SSK’sı yüzde 10’sa oranınki yüzde 80. Burada da ilacı yazdıran var. 5 tane dairesi var ama 20 TL’lik ilaç için sıraya girip, yazdırıyor, tek tük çıkıyor ama kimisi var 2 bin TL’yi direk cebinden veriyor.
Eczanenin günlük cirosunun 60 bin- 90 bin TL arasında değiştiğini söylüyor.
“Burayı ekonomik kriz etkilemedi ama burada çalışanları etkiledi. Bazı insanlar taşınmak zorunda kaldı, kiraları asgari ücrete geldiği için birkaçı mesele köyüne gitti. Burayı iş olarak etkilemedi hatta tam tersi işler daha arttı yani. Ciromuz falan düştü diyorlar ya mümkün değil! Yüzde yüz arttı. Şu kozmetik markaların, kırışık kremi, göz altı kremi o tür şeyler, yarısı yok şuan, yok çekiyor. O kadar çok talep var ki, mal istiyorlar ama yok. Bunlar olmasa çok eczane götüremez, karşılayamaz masrafını, sadece ilaçla olmaz. Sıkıntı yaşayan eczaneler, hastane eczaneleri.”
“Burada ertesi gün hapları nöbet sonrası çok gider. Mutlaka gece nöbetlerinde ve pazar nöbetlerinde rekor kırar. Hatta iddiaya gireriz, sayarız: 30 mu? 40 mı? Bir ayda satarsak 15, nöbette satarsak 50, o derece!”