Tutuklu havalimanı işçileri hakkında karar
3.Havalimanı inşaatındaki kölelik koşullarını protesto ettikleri gerekçesiyle 2.5 aydır tutuklu olan işçiler ve sendikacılar hâkim karşısına çıktı.
İstanbul 3. Havalimanı inşaatında insanlık dışı çalışma ve barınma koşullarını protesto ettikleri için haklarında dava açılan 31’i tutuklu 61 işçi bugün ilk kez hâkim karşısına çıktı.
Hakkında dava açılan 31'i tutuklu, 61 işçinin yargılandığı davada, 31 tutuklu işçiye tahliye kararı verildi. Dava 20 Mart 2019 saat 09.00'a ertelendi. İşçilerden Serhat B. farklı bir dosyadan hakkında tutuklama kararı bulunduğu için tahliye edilmeyecek.
Birgün'den Zeynep Kuray'ın haberine göre, duruşmanın, fiziki olanakların yetersizliği ve sanık sayısının çokluğu gibi gerekçelerle, adliyenin personel yemekhanesinde yapılması tepki çekti. İşçileri ve ailelerini sendika ve demokratik kitle örgütü temsilcileri ile CHP, HDP ve TİP milletvekilleri de yalnız bırakmadı.
3. Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu üyeleri ile işçi aileleri, İstanbul Gaziosmanpaşa 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüşen duruşma öncesi adliye önünde açıklama yaptı. Açıklamada, insanca çalışma koşulları talep etmenin suç olmadığı vurgulanarak tutuklu işçilerin ve sendikacıların serbest bırakılması istendi.
Gazeteciler alınmak istenmedi
Davanın ilk duruşmasına keyfi uygulamalar damgasını vurdu. Adliyedeki salonlar küçük olduğu için yemekhanede görülen duruşma, polis ve jandarma ablukası altında gerçekleşti. İşçilerin sadece bir yakınının alındığı duruşmaya 5 kişiden fazla gazetecinin alınmayacağı duyuruldu. Bunu protesto eden gazeteciler, ısrarları sonucu duruşma salonuna girebildi.
Bir işçi fenalık geçirdi
Duruşmayı çok sayıda milletvekili ile sendikalar, meslek odaları ve siyasi partilerden temsilciler takip etti. Yargılanan İşçileri, aralarında iki baro başkanının da bulunduğu 51 avukat temsil etti. Salona getirilen işçilerin etrafının jandarmalar tarafından çembere alınması tepkilere neden oldu. Bu ablukadan dolayı baygınlık geçiren bir işçiye ilk müdahaleyi, aynı zamanda doktor olan CHP Milletvekili Ali Şeker yaptı. Öte yandan bir teğmenin tutuklu işçilerden birini kafa sallayarak tehdit etmesi de dikkat çekti.
İddianamede eylemin nedeni yok!
İşçilerin avukatları, iddianamenin hukuka aykırılıklarla dolu olduğunu belirterek, bu iddianamede işçilerin neden eylem yaptığına değinilmediğine, taleplerine dahi yer verilmediğine dikkat çekti. Avukat Kazım Bayraktar şöyle dedi: “İddianamede yer alan suçlamalarda sadece güvenlik görevlilerine taş atılması ve benzeri şeyler var. Ancak işçilerin neden eylem yaptığı hususu yok. Her şey işçilerin yönetime verdiği taleplerden sonra başladı. Olayların yaşadığı gün işçi temsilcileri ve işverenler arasında anlaşmazlık yaşandı. Ancak iddianamede sanki işçi temsilcileri ve işverenler görüşme yapmamış gibi yansıtılıyor. Dünyanın duyduğu bu talepler iddianamede yer almıyor. Bu taleplerde ücret artışı da yok, insanca çalışma koşulları talebi var. ”
Bayraktar, "İşçilerin iş cinayetlerine ve ödenmeyen ücretlere ve diğer kötü koşullara karşı iş görmeme hakkı vardır. İddianame bu hakkın kullanılmasını suç olarak tanımlıyor" diye konuştu.
Duruşmada konuşan diğer avukatlar da işçilerin yasal haklarını kullanarak insanlık dışı çalışma koşullarını protesto ettiklerini, bunun suç olmadığını vurguladı.
İşçiler sömürüyü anlattı
Avukatların ardından tutuklu işçilerin savunmasına geçildi. İşçilerin anlattıkları, havalimanı şantiyesinde yaşanan sömürünün boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. İşçilerin anlattıkları özetle şöyle:
“Bir saat boyunca yağmur altında otobüs bekliyorduk. Kapısı kapanmayan otobüslere bindiriliyoruz; otobüs ne zaman fren yapsa kapılar açılıyor, gidince kapanıyor. Ellerimde panellerle her gün ışık dahi olmayan 7 katlı merdivenleri çıkıyordum, bu yüzden düşüp yaralandım. Sabah kahvaltıda tarihi geçen peynirler ve yemekler veriliyordu. İşte bunlar eyleme katılmama neden oldu.”
“Benim eyleme katılma sebebim kuzenim. Kuzenim 3,5 metre yükseklikten düştü. İş güvenliği alınmadığından kaynaklı oldu. Herhangi bir hakkını da almadı. Ne devlet ne de şirket masraflarını karşıladı.”
Terörist muamelesi yaptılar
“Herhangi bir suç işlemedim. Keyfi olarak koğuştan alıp götürüldüm. Terörist muamelesi yaptılar.”
“15 maddelik taleplerimiz belli. Maaş anlamadık, tahtakuruları içinde yaşadık. Şantiye içinde kameralar var. Kimsenin eylem talebi yoktu. İş bırakacaktık. Jandarma geldi, plastik mermi ve gazla müdahale ettiler. O gazdan kaçmamız eylem olarak gösteriliyor. Jandarmaya attığımız bir taş varsa onu görmek isteriz. Gözaltına alındık, darp edildik, yetmedi İGA'nın yetkilileri jandarmadan izin alıp bizi darp ettiler.”
Tuvaletlerde su bile yoktu
“Bir aydır çalışıyordum. Çalıştığım yerden uzun süre maaş alamayanlar var. Havalimanındaki sıkıntılardan biri ve en büyük sorun tahtakurularıydı, ışığı yakıp uyurduk. Taşeron firmalar devletin verdiği yetkileri kötüye kullandılar. Şantiyeden temiz kâğıdı almadan başka bir yerde iş bulamıyoruz. Öyle bir kural var. İşyerinden bu yüzden kötü ayrılamıyoruz. Bu yüzden insanlar çalışmaya devam etti. Tuvaletlerde su olmuyordu. En meşru taleplerimiz suç sayıldı. Olayda elimde silah yoktu, taş falan atmadım.”
İş güvenliği önmelmi almayan da katildir
"Ben savunma yapacak bir suç işlemedim. Bu konuşmam iddianameye cevaptır. İddianamede 14 eylülde gözaltına alıdığım yazıyor. 14 eylülde memleketim adanaya gitmek üzere yolda, eylem başladığında ankarada, hızlı trendeydim. Telefonla haber aldım, böyle bir direniş varken benim memlekete gitmem düşünülemezdi bile, geri döndüm. 15 Eylül sabahı havalimanına gittim. İddianamede birden ortaya çıktığım yazıyor.Arabadan inip tomaların akreplerin çeviklerin arasından geçtim, puf diye ortaya çıkmadım yani. Gittiğimde HDP Milletvekili Erkan Baş darp ediliyordu, itekleniyordu bunun adı darptır. Ben de katil IGA diye bağırdım, doğrudur. Sebepsiz yere birinin kafasına silah dayayıp tetiğe basan katilse, iş güvenliği önlemi almayan da katildir"
Şantiyede su akmadığı için gölette yıkandılar
İşçilerin ve sendika yöneticilerinin savunmalarının ardından avukatların savunmasına geçildi.
Av. Ahmet Baran Çelik: "Bu işçiler insani koşullarda çalışmak ve emeklerinin karşılığını alabilmek için usulüne uygun bir şekilde taleplerde bulundular. Ama adli ve idari birimler tarafından onlara çok farklı cevaplar verildi. İşkence boyutunda muamelelerle gözaltına alındılar."
Av. Tamer Doğan: "Anlatılması gerekenleri sendikacı ve işçi arkadaşlar anlattılar. Dosyadaki absürd bir durumdan örnek vermek istiyorum: Yusuf, Yunus ve Anıl Deniz bir gün sonra işçilerin olmadığı bir alanda gözaltına alınıyorlar. Yani suçlanan dört maddeyi yapmış olamazlar. Absürd durumlardan biri de müvekkillerimizden Mehmet Celal Demir'in eylemler sırasında kaldırımda çekirdek yerken fotoğrafı olması. Ben müvekkillerimden çoğunun 8 gün şantiyede su akmadığı için gölette yıkandığını biliyorum"
Av. Kazım Bayraktar: "Tüm suçlamalar bir çuvala konulmuş. Sanki İGA müvekkillerimiz için 'Hepsini tutuklayın' demiş de tutuklanmış gibiler. Sermayenin kendisine vermiş olduğu yeleği ateşe atan işçiler suçlu değildir. Suçlamalar rastgele işçilerin ve sendikacıların üzerine atılmış. Tutukluların yakınları 'Ceza alırlar mı?' diye soruyorlar. Diyecek bir şey bulamıyorum çünkü tarihte bu suçlardan tutuklanan kimse yok. Yakınlara diyorum ki 'Gözdağını yeterli buldularsa bırakırlar"
Av. Ekin Güneş Saygılı cezaevlerindeki durumlardan bahsederek, müvekkillerinden bazılarının yerde yattığını, bazılarının da sağlık sorunları olduğunu belirtti. Çoğunun aile geçindirdiğini vurguladı. İddianamenin herkesi mağdur ettiğini söyledi.
Mahkeme heyeti avukatları dinledikten sonra verdiği ara kararda 31 işçinin tahliyesine hükmetti. Dava 20 Mart 2019 saat 09.00'a ertelendi.