Maraş'ın yarası 40 yıldır kanıyor
Maraş Katliamı’nın üzerinden 40 yıl geçti ama yarası dün gibi kanıyor.
Maraş’ta 19-26 Aralık 1978’de Alevi oldukları için 111 kişinin katledilmesi üzerinden 40 yıl geçti. Yüzlerce mağdurun belleğinde vahşetin izi farklı biçimlerde devam ediyor.
Maraş Katliamı’nın üzerinden 40 yıl geçti ama yarası dün gibi kanıyor. Katliamın ardından binlerce Alevi yurttaş, evini yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Çok sayıda çocuk anne-babasız kalırken; katliamı yaşayanlar bu vahşeti unutamadı.
Cumhuriyet gazetesinden Barış Önal'ın haberine göre o günlerde 26 yaşında olan ve eşi Mithat Bozkurt’u kaybeden Elif Bozkurt, en büyüğü 6 yaşında, üç çocuğu ile birlikte günlerce aç susuz ölümü bekledi. Bozkurt, katliamın ardından yaşadığı trajediyi “Çocuklar yaralı, anneleri ölmüş, kimse yok. Çocukların üstü daha kan. Getiriyorlar ‘Emzir’ diye... Süt yok. Açım 4 gündür. Yine göğsüme koydum, emzirdim birkaç çocuğu. Onlardan birisi şimdi öğretmen oldu. Halen o anları yaşıyorum. Maraş kan kokuyordu” diyerek anlatıyor.
Maraş’ta 19-26 Aralık 1978’de Alevi oldukları için 111 kişinin katledilmesi üzerinden 40 yıl geçti. Yüzlerce tanığın ve mağdurun belleğinde vahşetin izi ise tam 40 yıldır silinmeden farklı biçimlerde devam ediyor.
‘Bir yıl bir odada yaşadık’
Servis şoförü olan eşi Mithat Bozkurt’un önce sopalar ve taşlarla öldüresiyle dövüldüğünü, daha sonra silahla vurulduğunu anlatan Elif Bozkurt, “Bir Cuma akşamıydı” diye başlıyor felaket akşamını anlatmaya. Olaylarda katledilen öğretmenlerden Hacı Çolak’ın cenazesini almak için hastaneye gidenlerin dönmemesi üzerine bir şeylerin ters gittiğini anladıklarını kaydeden Bozkurt, “Dediler ki ‘bütün milleti silahla vurdular, ölü çok. Cenazeleri bize kaldırtmadılar. Bizi camiye sokmadılar.’ Tekrar geri dönüp sabah saat 9’da etrafımızı sardılar. Serintepe’nin insanları çok katliam yaptı. Biz evdeyken yüksekten silah sıkıp bir çocuğu yaraladılar askerlerin karşısında. Askeriye, devlet, belediye başkanı onlar MHP’lileri kışkırtıp üstümüze saldırttılar. Evleri yaktılar... ” diyor.
Bozkurt, üç çocuğu ile birlikte kışlada 5 gün boyunca binlerce insanla birlikte aç susuz kaldığı o günleri ise şöyle anlatıyor: “Çocuklar yaralı, anneleri ölmüş, kimse yok. Çocukların üstü daha kan. Getiriyorlar ‘Emzir’ diye... Süt yok. Açım 4 gündür. Yine göğsüme koydum emzirdim öyle birkaç çocuğu. Hiç olmazsa bir damla girse çocuk yaşar. Onlardan birisi şimdi öğretmen oldu. 3 yaşında bir kız geldi. Fakat babaanne, anneanne diye ağlıyordu. Ailesinin hepsini katletmişlerdi. Kışlada 5 bin, 10 bin kişi var. Doğum yapan bile vardı.”
Katliamın ardından 3 çocuğuyla Kaşanlı’ya akrabalarının yanına giden Bozkurt, kocasının katillerinin belli olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Katliamı her gün yaşıyorum. 40 yıl geçti katliamın üzerinden, pek bir şey değişmedi. Maraş’ın ismi lekelendi. 16 sene kan kokuyordu.”
‘Bir sünni evini açtı’
Maraş Katliamı sırasında 10 yaşında olan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Yönetim Kurulu Üyesi ve PSAKD Genel Merkez Eğitim Sekreteri Ali Haydar Arıksu ise o günleri şöyle anlatıyor:
“Katliam öncesi evimizin bulunduğu mahalle kalabalıklaştı. Olaylar başlamadan önce sokağa, çarşıya çıktığımızda tanımadığımız seyyar satıcılardan oluşan yoğun bir kalabalık vardı. Ortamın gerildiğini hissediyorduk. O gün arkadaşımla dışarda oyun oynarken hava güneşliydi ama yağmur yağıyordu. Ona ‘böyle hava olduğunda cennette düğün oluyor derler’ dedim o da bana ‘siz Aleviler (cenneti) bilirmisiniz?’ dedi. Daha önce aramızda hiç böyle bir ayırım yoktu. O zaman ortamın gerildiğini hissetmeye başladım...”
Arıksu, olayların iki sol görüşlü öğretmenin öldürülmesiyle başladığını belirterek, şöyle devam ediyor: “İnsanları kışkırtmak için devrimci öğretmenlerin cenazelerini cuma günü getirdiler. Cenazelere saldırarak insanları kışkırmak istediler. Yokuşlu bir sokaktan ellerinde baltalarla, tüfeklerle, kazmalarla, oraklarla bir güruhun ‘Alevilere ölüm, kafirlere ölüm, Aleviyi öldüren cennete gider’ sloganlarıyla geçtiğini gördük. Olayların başladığı gün evimiz yakıldı. O gece kamu çalışanı Sunni bir vatandaş bize evini açtı. Sonrasında askeriye bizi Karamaraş diye bir mahalleye götürdü. 22 kişiydik orada da etrafımızı kuşattılar benzin döktüler. Güçsüz oldukları bir mahalle olduğu için benzini tutuşturamadılar.”
Dosyalara ulaşılamıyor
Katliamla ilgili hukuki girişimlerde bulunan Maraş Katliamı Avukatı Seyit Sönmez, 5 yıldır mağdur vekili ve sanık vekili olarak davanın dasyalarına ulaşamadığını açıkladı. Sönmez, “70 bin liralık fotokopi ücreti bahane ettiler bir şekilde hallettik sonrasında ‘müdahil vekili olmak dosyadan bir belge alma hakkını vermiyor’ diyerek reddettiler. Sonrasında da sanık avukatı olarak başvuru yaptık o zamanda ‘dosyada devlet sırrı niteliğinde’ belgelerin olduğu gerekçesiyle talebimizi reddettiler. Dosyaları alabilsek uluslararası alanda adalet isteme talebimiz olacak belki de bu yüzden dosyaları vermek istemiyorlar” dedi.