8. Yılında 15 Temmuz’dan Geriye Kalan: OHAL, Kayyımlar, Tutuklamalar...

Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminde bulunmasının üzerinden 8 yıl geçti. Yüzlerce kişinin yaşamını yitirdiği, binlercesinin yaralandığı darbe girişimi bugünkü Türkiye siyasetine şekil veren değişimlere yol açtı. Fetullahçılardan boşalan koltuklar yeni ittifaklarla dolduruldu. Hafızalarımızı tazelemek adına 8 yıllık sürede siyasette meydana gelen önemli değişiklikleri derledik.

8. Yılında 15 Temmuz’dan Geriye Kalan: OHAL, Kayyımlar, Tutuklamalar...

AKP ile uzun süre devam eden dostluk ilişkilerinin sonlanmasının ardından Gülen Cemaati, 15 Temmuz 2016’da bir darbe girişiminde bulundu. Girişimde 252 insan hayatını kaybederken, 2 bin 735 kişi de yaralandı. Bugün sekizinci yıldönümüne girdiğimiz 15 Temmuz’un Türkiye siyasetine etkisi ise oldukça büyük oldu.

Türkiye, girişimin hemen ardından olağanüstü hâl (OHAL) ile yönetilmeye başladı. OHAL süreci boyunca çok sayıda insan hakkı ihlaline şahit olunurken, çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) çok sayıda kişi işlerinden edildi. OHAL süresince çok sayıda eylem ve grev yasaklandı. Muhalefet OHAL ilan eden AKP’yi darbe girişimini fırsata çevirerek toplumsal muhalefeti bastırmak için kullanmakla suçladı.

Devletin birçok kademesinde yer verilen ve iktidar ortağı gibi hareket eden Gülen hareketinin ihaneti sonrası AKP gözünü yeni ittifaklara dikti.

2 YIL SÜREN OLAĞANÜSTÜ HAL

15 Temmuz 2016 darbe girişiminin hemen ardından başlayan Olağanüstü Hal (OHAL) 18 Temmuz 2018’e kadar sürdürüldü. Bu süre zarfında OHAL 3 aylık sürelerle 7 kez uzatıldı. OHAL boyunca, iki yılda toplam 36 KHK yayınlandı.

OHAL sürecinde toplam 204 medya kuruluşu kapatıldı. Bunlardan 25’i hakkında kapatma kararı iptal edildi. Kapatılan 179 medya kuruluşu arasında 53 gazete, 37 radyo istasyonu, 34 televizyon, 29 yayınevi, 20 dergi ve 6 haber ajansı bulunuyordu. Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) hazırladığı OHAL raporuna göre, 5 binden fazla akademisyen ve 33 binden fazla öğretmen de ihraç edildi. KHK’lar ile kamudan 142 bin 648 kişi ihraç edildi. 234 bin 419 pasaport iptal edildi. 117 üniversiteden 5. 882 akademisyen ve 1.311 idari personel KHK’larla ihraç edildi. 1.748 vakıf ve dernek KHK'larla kapatıldı.

Darbe girişimi sonrası “Bu Suça Ortak Olmayacağız” isimli bildiriye imza atan 2 binin üzerinde akademisyenden 406’sı ihraç edildi. Bir kısmı da üniversitedeki baskılar nedeniyle istifaya ya da emekliliğe zorlandı.

İhraç edilen 406 akademisyenden 167'si idare mahkemelerinde açtıkları davaları kazandı, ancak üniversitelerin itirazı üzerine 39 göreve iade kararı kaldırılması sonucu göreve iade sayısı 128'e düştü.

KAYYIMLAR, TUTUKLAMALAR

Darbe girişiminden yalnızca 2 ay sonra OHAL döneminde KHK yetkisiyle HDP’li 28 belediyeye kayyum atandı. Kayyum atanan 24 belediye için PKK-KCK gerekçe gösterilirken, dördü için Gülen Cemaati gerekçe gösterildi. OHAL süresince toplamda 5’i il, 3’ü büyükşehir 94 belediyeye (4’ü AKP, 1’i MHP ve 89’u HDP) kayyum atandı.

YENİKAPI RUHU VE ERDOĞAN-BAHÇELİ YAKINLAŞMASI

Darbe girişiminin ardından yıllarca AKP’ye muhalefet eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Erdoğan’ın yakınlaşması 15 Mayıs 2016’da yapılması gereken, Bahçeli’nin karşısına Meral Akşener, Sinan Oğan, Ümit Özdağ, Koray Aydın gibi güçlü adayların çıktığı MHP Olağanüstü Kongresi’nin yargı yoluyla ertelenmesiyle başladı. Ancak siyasetteki bu yakınlaşma, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ete kemiğe bürünmeye başladı. Bu tarihten sonra ‘Yenikapı ruhunu’ terk etmeyen Bahçeli ve partisi yön değiştirerek iktidar çizgisine adım adım yakınlaştı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ekim 2016’da sürpriz bir çıkışla anayasa değişikliği teklifini meclise getirmesi için hükümete çağrı yaptı. İki partinin ortaklığının resmi ilanıysa, yaklaşan seçimler öncesi 20 Şubat 2018’de Cumhur İttifakı’nı kurmalarıyla oldu. Bahçeli, partisinin 3 Kasım 2019'da yapılacak seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı göstermeyeceğini söyleyerek "MHP'nin Cumhurbaşkanı adayı yoktur. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Yenikapı ruhuyla Erdoğan'ı destekleme kararı aldık" demişti.

Öte yandan özellikle 15 Temmuz sonrası devletten Fethullahçıların tasfiyesiyle bürokraside ve yargıda zaten var olan ülkücü kadrolaşma daha da güçlendirildi.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, yakın zamanda yaptığı açıklamayla bu süreci tekrar hatırlatarak, “Cumhur İttifakı 15 Temmuz gerici ve faşist kalkışma ve işgal girişimi koşullarında doğdu. Cumhur İttifakının temelleri 15 Temmuz gerici ve faşist kalkışma ve işgal girişimine karşı ortaya konan milli ve devrimci direnişle atıldı.
Bu direniş halk inisiyatifiyle başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Binali Yıldırım ve Devlet Bahçeli’nin çağrılarıyla direnişte halk-siyaset buluşması gerçekleşti ve direniş devrimci sonuç doğuran bir başarıya ulaştı. Yani Cumhur İttifakının temelleri bizzat halk tarafından devrimci direniş koşullarında inşa edildi” dedi.

REJİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ÖNÜNÜ AÇTI

Darbe girişiminin üzerinden çok kısa bir zaman geçmişken ve ülke olağanüstü hal altında yönetilirken önce anayasa ardından da rejim değiştirilerek parlamenter demokrasiden, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi. AKP ile MHP'nin hızlı çalışmasıyla 2017 başında Meclis'e sunulan ve parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi öngören Anayasa değişikliği paketi, 20 Ocak'ta Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) AKP ve MHP'lilerin desteğiyle 339 oyla kabul edildi. Sistem değişikliğine 16 Nisan 2017’de gerçekleşen anayasa referandumunda yüzde 51,2’ye karşılık yüzde 48,8 ile halktan onay çıktı.

Yine Bahçeli’nin çağrısı üzerine 24 Haziran 2018’de yeni sistemle ilk cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri gerçekleşti. OHAL koşullarında gidilen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bizzat meydan meydan gezerek yürüttüğü kampanya sonunda Erdoğan ilk turda oyların yüzde 52,6’sını alarak cumhurbaşkanı seçildi. Ancak YSK'nın seçim sürerken yayınladığı mühürsüz oyların geçerli sayılması kararı referandum sonuçlarının uzun süre tartışılmasına yol açtı.

Türkiye’de parlamenter sistem ortadan kalkarken yürütme gücünün tek bir kişide toplandığı fiili başkanlık sistemi başladı. Böylelikle Erdoğan’ın kararnamelerle ülkeyi yönettiği yeni bir devir hayata geçti.

Kaynak: Gerçek Gündem