Soma Faciası'nın 5. yılı: Adalet de huzur da yok!
Soma'da 301 can kar hırsının altında can verdi. Ailelerin acısı ilk günkü gibi taze. Sorumlular bir bir serbest bırakılırken, aileler icra tehdidi altında.
Manisa’nın Soma ilçesinde 301 maden işçinin ölümüyle sonuçlanan katliamın üzerinden beş yıl geçti. Katliamda sevdiklerini kaybedenlerin acısı ise ilk günkü tazeliğini koruyor. Hatta 4,5 yıllık yargı sürecinde yaşananlar, adaletin yerini bulmaması ve son olarak Soma Kömür İşletmeleri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan’ın tahliyesi, işçi yakınlarının acılarını daha da artırdı.
BirGün gazetesinden Sevgim Denizaltı’na konuşan işçi yakınları, “Adalet yerini bulsaydı, yüreğimize bir nebze de olsa su serpilecekti. Olmadı” diyor. Avukat Berrin Demir de Can Gürkan’ın tahliyesinin aileleri çok sarstığını, Soma’da karşılaşan her işçi yakınının birbirine sarılarak ağladığını anlatıyor.
DEVLET YANIMIZDA DEĞİLDİ
Katliamda yaşamını yitiren işçilerden biri, 39 yaşındaki Erdoğan Köse’ydi. Eşinin ölümünün ardından 17 yaşındaki kızı ve 15 yaşındaki oğluyla birlikte yeniden hayata tutunmaya çalışan Gülfidan Köse, çok zor günler geçirdiklerini, bu süreçte devleti yanlarında göremediklerini anlatıyor. Yargı sürecine müdahaleler, hâkimin ve savcının değiştirilmesi, avukat Selçuk Kozağaçlı’nın tutuklanması gibi birçok adaletsizliğe tanıklık ettiklerini hatırlatan Köse, “Adalet yerini bulsaydı da eşim geri gelmeyecekti, ama en azından başka işçilerin ölmesi engellenebilirdi. Patronlar korkardı. Yüreğimize bir nebze olsun su serpilmiş olurdu” diyor.
ÇOK AĞRIMIZA GİDİYOR
Aileler olarak seslerini duyurabilmek için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını belirten Köse, “Aslında umutlu değildik, biliyorduk her yerde engeller var, baskı var. Siyasi yönetimden, devletten… Yine de çok uğraştık, ama olmadı. Çok az ceza aldılar. Anladık ki adalet parası, gücü olana var, bize yok” diye konuşuyor.
“Kararın çıktığı gün çocuklarım da ben de hiçbir şey yiyemedik, uyku uyuyamadık” diyen Köse, son olarak Can Gürkan’ın serbest bırakılmasıyla bir kez daha yıkıldıklarını dile getiriyor: “Ölen her işçi için sadece 5 gün yattı. İzmir’den öylece salınıvermesi… Çok ağrımıza gidiyor yaşananlar. Madenlerde de hiçbir şey değişmedi. Aksine baskılar, korku arttı. Yani Soma’da değişen hiçbir şey yok.”
ÇOCUKLARIMA VASİYET ETTİM
Çok yıprandıklarını, buna karşın mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Köse, “Sonuna kadar gideceğiz, davamızın peşini bırakmayacağız. Çocuklarıma da vasiyet ettim. ‘Ben ölürsem sakın babanızın davasını bırakmayın’ dedim. Eşim orada rahat uyuyana kadar bize de rahat yok. Mücadelemize devam edeceğiz” ifadelerini kullanıyor.
KELİMELERİM TÜKENDİ
Gökhan Yılmaz, katliamda yaşamını yitirdiğinde 26 yaşındaydı. Biri henüz 25 günlük, biri 4, biri ise 6 yaşında üç kız çocuğu babasıydı. Eşi Yeşim Yılmaz, acısının hiç azalmadığını, aksine katmerlendiğini söylüyor: “Çocuklarım için dik durmaya çalışıyorum, biz kendimizi bıraksak onların hali ne olur?”
Mahkemeden çıkan karar ve son olarak Can Gürkan’ın tahliyesi, Yeşim Yılmaz’ın içindeki son umudu da yitirmesine neden olmuş. Konuşmak istemiyor. “Sözün bittiği yerdeyiz. Yıllarca konuştuk, anlattık, sesimizi duyurmaya çalıştık da ne oldu? Kelimelerim artık tükendi” diyor.
ALLAH’A HAVALE EDİYORUM
Çocuklarına hem anne hem baba olmaya çalıştığını söyleyen Yılmaz, “Yaşadıklarımı bir ben bilirim. Genç kadınlar neler yaşadılar burada… Hiçbir para giden canı geri getirmez. Gençliğimiz gitti bizim, benim, eşimin… Hiç değilse cezalarını çeksinler istedik. Elimizden geleni yaptık. 301 can gitmiş, bu mu karşılığı? Hepsini Allah’a havale ediyorum ” ifadelerini kullanıyor.
AİLELER BİRBİRİNE SARILIP AĞLIYOR
İşçi yakınlarının avukatlarından Berrin Demir, aynı zamanda katliamda iki kuzenini kaybetti. Daha geçen hafta Soma’da olduğunu söyleyen Demir, son olarak Can Gürkan’ın tahliyesinin aileleri çok sarstığını anlatıyor: “Aileler perişan. Can Gürkan’ın katliamın yıldönümüne kısa bir süre kala apar topar bırakılması onları çok etkilemiş. Birbirlerini ya da bizi her gördüklerinde sarılıp ağlamaya başlıyorlar. ‘Yıldönümünü bile bekleyemediler, bize bunu reva gördüler’ diyorlar.”
YARGITAY’A BAŞVURACAĞIZ
Mahkeme kararını ve sanıklardan Can Gürkan’ın serbest bırakılmasını da değerlendiren Demir, “Soma dosyası kocaman bir dosya. İstinaf mahkemesi o koca dosyayı hangi ara okudu da karar verdi? Dava açıldığında suçlamaların çoğu olası kast ağırlıklıydı. Sonra bilinçli taksire, sonunda da taksire kadar düştü. En basit ceza türüyle, taksirle Soma gibi bir davayı kapatmanın peşindeler. Bilinçli taksiri bile çok görüyorlar. 4,5 yılın sonunda mahkemeden çıkan karar skandal niteliğinde. Tüm iş cinayetlerinin önünü açan, yeni katliamlara davetiye çıkaran bir karar. İstinaf mahkemesinin gerekçeli kararı geldiğinde Yargıtay’a başvuracağız” diyor.
Demir’in verdiği bilgilere göre, yalnızca ceza davasında değil, tazminat davalarında da hukuksuzluklar yaşanıyor: “Bazı aileler Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ), Soma Kömür İşletmeleri AŞ ve Bakanlıklar aleyhine davalar açtı. Bu davalar sürüyor. Benim bir dosyamda Çalışma Bakanlığı 5 bin-10 bin liralık tazminat ödedi, ama bir yıl süründürdü. Enerji Bakanlığı ise ‘Ödenek yok, tazminat veremem’ diyor. Tazminat ödememek için usul oyunları yapıyorlar, arkadan dolanıyorlar.”
AİLELERİ İCRAYLA TEHDİT EDİYORLAR
Devleti yönetenlerin “Ailelere her türlü maddi desteği verdik, hepsine ev verdik” şeklindeki söylemlerine de değinen Demir, “Devlet bu konuda çok yalan söylüyor. Ailelere dağıttıkları para halkın topladığı yardımlardı. Üstelik ben o dönem bilgi edinme başvurusu yaparak ne kadar yardım toplandığını sordum, yanıt vermediler. ‘Toplanan yardım ailelere eşit olarak paylaştırılmıştır’ demekle yetindiler. Öte yandan verdikleri evler de ailelerin başına bela oldu. Bu evler Soma’nın dışında. Orada yerleşim yeri yok. Bu nedenle aileler rağbet etmiyor. Üstelik aidatlarını ödemedikleri için şimdi icra takibiyle tehdit ediyorlar.”
SOMA DAVASI’NDA NE OLDU?
SOMA Katliamı’nın ardından Soma Kömür İşletmeleri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdürü Ramazan Doğru, İşletme Müdürü Akın Çelik, Teknik Müdür İsmail Adalı, Teknik Nezaretçi Ertan Ersoy ve Emniyet Teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik tutuklandı. Davanın ilk duruşması, 13 Nisan 2015’te Akhisar’da başladı. Aileler, her duruşmada davanın görüldüğü salona yürüyerek adalet talep etti.
Davada, tutuklu 5 sanık ile tutuksuz yargılanan vardiya amirlerinin “olası kasıtla öldürme” suçundan 301 kez 20 yıldan 25 yıla, “neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” suçundan da 162 kez, 2 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi. Tutuksuz sanıklar hakkında ise “taksirle birden fazla kişinin ölümüyle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma” suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istenirken, bunlardan 25’i hakkında da bu suçları “bilinçli taksirle” işledikleri iddiasıyla aynı aralıktaki cezanın üçte birden yarısına kadar artırılarak uygulanması talep edildi.
Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığı’nın şirketlerin sahibi Alp Gürkan ile yöneticileri hakkında “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma” suçlarından açtığı dava da ocak ayında ana davayla birleştirildi.
Davanın 11 Temmuz 2018’deki karar duruşmasında, 5 tutuklu sanığın 15 yıl ile 22 yıl 6 ay arasında değişen hapisle cezalandırılmasına, 9 sanığın adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına, aralarında Alp Gürkan’ın da olduğu 37 sanığın ise beraatine karar verildi. Can Gürkan, ‘taksir’den sadece 15 yıl ceza aldı.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi, 18 Nisan’da, yerel mahkemenin 5 tutuklu sanığa verilen 15 ila 22 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezalarını yerinde buldu. Daire, şirketin yönetim kurulu başkanı Can Gürkan’ın ise yurt dışı yasağı konularak tahliye edilmesine karar verdi. Ailelerin avukatları Yargıtay’a başvurmaya hazırlanıyor.
BU DAVA BURADA BİTMEZ!
Birleşik Haziran Hareketi üyeleri, dün Soma Beşyol’daki Madenci Anıtı’nda eylem yaparak, “Bu dava burada bitmez!” dedi. Eyleme Manisa, Akhisar, Salihli, İzmir, Dikili, Bergama, Güzelyalı-Hatay Haziran Meclisleri katıldı.
Manisa Haziran Yürütmesi’nden Bilal Kılıç, “301 candan sonra ülkenin her yerinden, her gün iş cinayetleri haberlerinin gelmesi, sorumluların hak ettikleri cezayı almamasından. Onun için içimiz yanıyor, kamu vicdanı kanıyor. Bütün bir kamuoyu biliyor ki, yaşanan ‘basit bir kaza’ değildi. Daha çok kazanma hırsıyla üretim baskısı, dayıbaşı sistemi, yetersiz havalandırma, bozuk gaz maskeleri, güvenlik tedbirlerinin alınmamasının sonucuydu yaşananlar.
İş cinayetlerine neden olanlar yargı tarafından cezalandırılmadığı sürece bu yangın sönmez. Bu dava burada bitmez. Yargıtay aşamasında da bu davanın takipçisi olacağız. Ama esas olan bu ölümleri yaratan yapının değiştirilmesi” dedi.