FETÖ'cü Mehmet Dişli: 'Bunu bana değil, Hulusi Akar'a sormalısınız'

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden Genelkurmay Çatı Davasının bugünkü celsesinde 15 Temmuz darbe teşebbüsünün kritik ismi Mehmet Dişli esas hakkında mütalaaya karşı savunmasını yaptı.

FETÖ'cü Mehmet Dişli: 'Bunu bana değil, Hulusi Akar'a sormalısınız'

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden Genelkurmay Çatı Davasının bugünkü celsesinde 15 Temmuz darbe teşebbüsünün kritik ismi Mehmet Dişli esas hakkında mütalaaya karşı savunmasını yaptı.

34 aydır her türlü insani haktan mahrum, tecrit altında olduğunu ve bu şartlarda savunmasını hazırlamaya çalıştığını belirten Dişli, "Bu durum ülkemizde herhalde ilk kez görülmüyor. Her şeyin farkındayım. Ülkemin içine düştüğü durumu da görüyor ve üzülüyorum. O yüzden rasyonel bir savunma yapacağım ve her şeyi tüm çıplaklığı ile anlatacağım" dedi.

'ERDOĞAN'A, GÜL'E VE DAVUTOĞLU'NA BİZZAT TARAFIMDAN ARZ EDİLDİ'

Burada olmasının nedeninin 15 Temmuz'da yaptıkları veya yapmadıkları değil, TSK'ya ilişkin hayelleri olduğunu öne süren Dişli, mesleki kariyerini anlattıp, şöyle devam etti:

"2002-2003 NATO'da değişim dönüşüm çalışmalarına katıldım. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök tarafından ödüllendirildim. Bu çalışmalarım sebebiyle o zamanki adıyla Proje Yönetim Dairesine getirildim. Birileri, 'Mehmet Dişli'yi buraya kim getirdi? Arkasında kim var?' diye soruyor. Mehmet Dişli'nin arkasında kimse yoktur, sadece başarılı kariyeri vardır. Hayatımın son 16 yılı tüm zamanımı, aklımı, fikrimi TSK'nın değişim dönüşüm ve güçlenmesine adadım. Bu projenin adı TSK 2033'tür ve 500 civarında projeyi kapsamaktadır. Bir avuç insanla başarılan bir mucizenin adıdır. Halen bu projenin arkasındayım. Tek dileğim, buradan çıktıktan sonra da aynı projelere devam etmektir. Dairenin adı daha sonra komutanların onayı ile Stratejik Dönüşüm Dairesi olarak değişti. Birileri sağda solda, 'Neye dönüştürmek istedikleri anlaşılıyor' diyor. Tam da bu riyakar zihniyetin sahiplerinin bu karara imza atanların olması utanç vericidir, ama ben hala aynı yerdeyim ve projelerin arkasındayım. Gizli saklı bir şey yapmadım. Erdoğan, Gül, Davutoğlu'na bizzat tarafımdan arz edildi. Bunların içinde bir tek FETÖ projesi yok. Bu projelere laf söyleyenin alnını karşılarım. Bunlar halen uygulanmaya devam ediyor. Daha geçen Temmuz'da Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıkladığı projeler arasında TSK 2033 Programı vardı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın ABD'de, 'Pentagon'a rakip olacak' dediği Ay-Yıldız karargah projesi bizim hazırladığımız projesidir. Ancak Genelkurmay Başkanlığı'nın alçakça hazırladığı idari tahkikat raporu ile bu daire zan altında bırakılmıştır. Bu raporu yazanlar TSK'ya en büyük kötülüğü yapanlardır."

15 Temmuz akşamı Karargaha gidiş sebebinin, Pazartesi günü Erdoğan'a arzını yapacağı TSK 2033 projesiyle ilgili son çalışmaların Akar'a takdimi olduğunu tekrarlayan Dişli, "Kutlu ve özel bir amaçla gittiğimde bu menfur olayla ilgili hiçbir bilgim yoktu. Aklımda Cumhurbaşkanı'na arz vardı. Bu yansılar o takdim için hazırlanmıştı. Neylersin ki, burada takdim ediyorum" dedi. Dişli, Akar'la görüşmek için beklerken ensesine uzun namlulu silah dayandığını, bunu yapanların sivil kıyafetli ve siyah çelik yelekli olduğunu, silah zoruyla yazdırdıklarını arz etmek üzere makama sokulduğunu bildirip, şunları söyledi:

"Bu kişiler ne zaman, nasıl geldiler bilmiyorum. Beni rehin alan bu kişilerin ortaya çıkarılması için hiçbir şey yapılmadı. Kimdir bu adamlar, kime hizmet ediyordu, o gecenin karanlıkta kalan kesitlerinden biridir. Özel Kuvvetler'den mi, özel birimden mi, polis mi, belli değil."

'BUNU BANA DEĞİL, HULUSİ AKAR'A SORMALISINIZ'

Bu şekilde rehin alındıktan sonra öncelikle hayatta kalıp, Akar'ın güvenliğini sağlamak şeklinde bir strateji geliştirdiğini ve bu andan gözaltına alınana kadar sadece Akar'ın emirlerini yerine getirdiğini tekrarlayan Dişli, "O zaman, 'Niye buradasın?' diye sorabilirsiniz. Bunu bana değil, Hulusi Akar'a sormalısınız" diye konuştu. Dişli, Akar'ın makamında yaşananlar hakkında da şunları anlattı:

"Bana yazdırılan notları okudum. Silah sesleri gelince Akar, 'Çık, bak' dedi. Çıktım, kapının önünde komandolar vardı. Sonra birtakım şeyler yaşandı. Koltuklara oturduk. Perdeleri kapattırdım. Her an serseri bir kurşun gelme ihtimaline karşı güvenli bir yere geçmemizi teklif ettim. Kastettiğim eksi 3'teki harekat komuta merkeziydi. Kabul etti. Bu arada namaz kıldı. Bana, 'Sen de kıl' dedi. Ama yalnız kalmaması için, 'Benimki kazaya kalsın' dedim."

'VAY VAY VAY'

Akıncı Üssü'nde de emirleri bire bir Akar'dan aldığını ve titiz şekilde yerine getirdiğini vurgulayan Dişli, o gece filoda sivil imamları görüp görmediği konusunda şu açıklamayı yaptı:

"Bin yıl geçse aklımın ucundan geçmez, benin havsalam almaz sivil birilerinin askeri tesislere girebeleceği. Evet, sivil kıyafetliler vardı, ama o şahıslarla hiç karşılaşmadım. Öte yandan, uzun saçlı adamı görsem de yadırgamazdım, çünkü jandarmada bir yığın istihbarat elemanı var böyle."

Akar'la Çankaya Köşkü'ne gittikten sonra kriz masasında görev yaptığını, Akın Öztürk helikopterle gelemeyince Başbakanın Akıncı'dan ambulansla getirilmesi talimatı verdiğini tekrarlayan Dişli, orada Akar ve kendisi için kahvaltı hazırlandığını, ayaküstü kahvaltı yaptıklarını, dönemin Milli Savunma Bakanı Fikri Işık'ın kendisine TSK 2033 arzını ne zaman yapacağını sorduğunu, Fuat Oktay'ın da ağabeyi Şaban Dişli'yi arayıp, görüştüğünü anlattı. Dişli, gözaltında "işkence" gördüğünü vurgulayıp, "Anlatmaktan hicap duyuyorum. Yapanlar ve yaptıranları kınıyorum. Bu millet, gözbebeği TSK'ya bunların yapılmasını asla tasvip etmez" deyince, duruşmayı izleyen AKP Milletvekilleri, "Vay, vay, vay" diye tepki gösterdi.

Dişli, hakkında algı operasyonu yürüldüğünü, medyanın yargı rolüme soyunup, kimin FETÖ'cü, darbeci olduğuna TV programlarında karar verildiğini belirtip, isim vermeden Abdülkadir Selvi için, "Bu ahlaksız çıkışın piyonu" ifadesini kullanınca ve bunu yapanların özür dileyeceğini iddia edince de milletvekilleri aynı tepkiyi gösterdi.

Dişli, Akar'ın "Alnıma silah dayadılar. Boynumu kemerle sıktılar" iddiası hakkında ise şöyle konuştu:

"Alnına silah dayayan alçaktır. Ben öyle bir şey yapmadım. Tüm kutsal değerlerim üzerine yemin ederim; İşin gerçeği, kimsenin boynuna ne kemer, ne başka bir şey geçmiş değildir."

'BU GAZETECİ MÜSVEDDESİNE NE DİYEYİM'

Duruşmanın saat 13.30'da başlayan öğleden sonraki bölümünde hakkındaki algı operasyonlarını anlatmaya devam eden Mehmet Dişli, bir TV kanalının başkalarına ait görüntüleri kendisiymiş gibi sunduğunu belirtip, o haberi izlettikten sonra, "Şu ağzından köpük saçan var ya, avukatım onu arıyor, görüntülerdeki kişinin ben olmadığımı söylüyor. Bu kişi, 'Bizim işimize karışma, kendini Mehmet Dişli'nin yanında bulursun' karşılığını veriyor" dedi.

Bir yazısını okuduğu Abdülkadir Selvi için, "Kabataş yalancısı ismiyle müsemma kişi" ifadesini kullanan Dişli, şunu söyledi:

"O gece görüstüğüm tek bir AK Partili yoktur. Hepsi kurgu ve adi bir yalandır. Bu gazeteci müsveddesine ne diyeyim?"

'MİT MÜSTEŞARI'NDAN HİÇ SÖZ ETMİYOR'

İddianame ve mütalaanın bu algı operasyonları ile hazırlanıp, sanal bir Mehmet Dişli portresi oluşturulduğunu savunan Dişli, "Bu sanal Mehmet Dişli ile ilgim yok. Ben karşınızdaki fani Mehmet Dişli'yim. İşlediğim bir suç değil, ismim, sanal Dişli yargılanmak isteniyor. Masumlar bu çuvaldan çıkmadıkça, adalet tecelli etmeyecektir" dedi.

"FETÖ üyesi" olduğu suçlamasını, "FETÖ üyesi değilim. Tam tersine, FETÖ'nün hedefinde ve mağduru olan biriyim" sözleriyle reddeden Dişli, 2015 YAŞ'ı öncesinde haklarında çok detaylı araştırma yapıldığını hatırlatarak, "Savcı, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı ve Kuvvet Komutanlarının elinde olmayan hangi bilgiye ulaşmış ki, beni FETÖ üyesi kabul etmiştir?" sorusunu yöneltti.

Mehmet Dişli, aleyhinde ifade veren dönemin Genelkurmay İletişim Başkanı Ertuğrulgazi Özkürkçü hakkında ise şu iddialarda bulundu:

"Bu şahsın sözlerinin her satırı, cümlesi iftira ve kurgudur. Bu şahsın kimliği, kişiliği, faaliyetleri ve benimle ilişkilerinin irdelenmesi şarttır. Bunlar ortaya konduktan sonra beyanlarına hiçbir makamın itibar etmeyeceği görülecektir. Aramızdaki husumetin sebebi stratejik iletişime karşı çıkması gözükse de gerçek sebep başkadır. Kendisi devremdir. Terfi anketleri için konuşurken, çocuklarını FETÖ okul ve dershanelerine gönderdiğini söyledim. Ayrıca Harp Okulu'nda atılacak FETÖ'cülere sahip çıktığını duymuştum. Bunu kendisine sorduğumda, 'Yaşar Büyükanıt'a meydan okudum' dedi. Ben ise teğmenliğine 20 gün kalanı bile attım. Neticede 3 yıl terfi edemedi. Hep benden bildi. Hakkındaki bilgilere bakınca kripto FETÖ'cü kimliği ortaya çıkıyor.

Katılan mı, tanık mı, muhtemel FETÖ sanığı mıdır, karar verilmesi gerekiyor. Bu adamın beyanlarına değer verip, bu yargılamayı gülünç hale getirmemek gerekir. Bu iftiracı ve itirafçıların hala FETÖ'ye hizmet ettiği ortaya çıkmaya başlamıştır. Eski Genelkurmay Başkanımız Hilmi Özkök, 'Önce lafa bakarım laf mı diye, sonra söyleyene bakarım adam mı diye' derdi. Tam da süzme yalancı bu şahsa cuk oturuyor."

Mehmet Dişli, Hulusi Akar'ın kendisi hakkındaki beyanlarına ilişkin savunmasına, "Burada Hulusi Akar için çok şey söylendi. 2-3 yıl çalışanlar onu saatlerce anlattı. Ben onunla hasbelkader 16 yıl çalıştım. Zaman dar. O yüzden sadece şahsımla ilgili söylediklerini cevaplandıracağım" diyerek başladı ve şunları söyledi:

"Burada olmamın tek sebebi Hulusi Akar'ın haksız beyanlarıdır. Akıl almaz beyanlarına ilişkin 93 sorum vardı, ama gelmedi. Böylelikle tek ve en yakın tanığımı dinletme ve yüzleşme imkanın olmadı. Sorulacak, söylenecek o kadar çok şey var ki!.. Aslında Ertuğrulgazi Özkürkükçü pespayesinde olduğu gibi tüm beyanlarını tek tek çürütebilirim. Ama aldığım Harbiye terbiyesi ve devlet anlayışım buna mani. Türkiye Cumhuriyeti'nin Genelkurmay Başkanının her cümlesi, her harfi doğrudur. Biz öyle biliriz, öyle de olmalıdır. İfadesinde bilinçli muğlaklık var. 3 saat baş başa kaldığı MİT Müsteşarı'ndan hiç söz etmiyor. Akıncı'da bana verdiği talimatları anlatmıyor. Hulusi Akar'ın anlattıkları, gerçekte yaşananlarla örtüşmüyor. İfadesi bir kurgudur. Gerçekleri elbette biliyordu, ama sessiz kaldı, o baskı ortamında, 'Mehmet Dişli böyle bir şey yapmadı' deme cesaretini gösteremedi. 5 sayfalık ifade 2 güne yayılarak suni bir kurguyla kaleme alınıyor. Bu ifadede 20 güncelleme yapılması, ifadenin sıhhati konusunda fikir veriyor."

'BANA ÇAY SÖYLEMESİ HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA UYGUN MU'

Kendisine silah dayayanların yazdırdığı notları odasına girip okuduğunda Akar'ın bağırıp, çağırdığını anlattığını hatırlatan Dişli, o süreçle ilgili olarak da şöyle konuştu:

"Bana yazdırılan notlarda, 'TSK yönetime el koymuş, birazdan TV'lerden darbe bildirisi okunacakmış. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları konsey üyesi, Genelkurmay Başkanı da konseyin başkanı olacakmış' şeklindeydi. Bunları okudum. 'Olur mu öyle şey? Kim bunlar, deli mi?' dedi. Bilmediğimi söyleyip, 'Konsey ve kuvvet komutanları buraya gelecek, buradan tv yayını yapacakmış. Sizin de konseyin başkanı olmanızı istiyorlarmış. Yurtta sulh cihanda sulh konseyiymiş' dedim. Yaşar Paşa'yı sordu. Bundan sonra silah sesleri başladı. Arz ettiğim bunlar. Tek tanığım kendisi ve Allah. ‘Mehmet Dişli'ye bağırdım, tepki gösterdim’ diyor. Gerçekten öyle mi? Bu anların tanığı var mı? Tartışmışsak bana çay söylemesi hayatın olağan akışına uygun mu? İki defa abdest alma imkanı olan bir insanın alarm butonuna basmaması, bir yerlere telefon etmemesi izahtan varestedir. Butona basmamasını şahsi kaygı taşımamakla açıklayamaz. Ayrıca böyle bir lüksü, tercih hakkı yok. Zira aklına şahsı değil, TSK ve ülkesi gelmelidir. Ferdi kahramanlık peşinde olamaz. Korumaları çağırmadı, çünkü çağırmasını gerektirecek bir durum yoktu."

Saat 18.30 olduğunda Dişli'nin savunmasına yarım devam etmek üzerine bugünkü celse sonlandırıldı.

Etiketler
Ankara 15 Temmuz FETÖ Hulusi Akar