Adnan Oktar Davası: 'Cezaevinde Örgütü Yönetmeye Devam Ediyor, Fetva Çıkarıyor'

Adnan Oktar Suç Örgütü’nün 12 sanıklı ‘güncel yapılanma’ davasında ara kararını açıklayan mahkeme Adnan Oktar’ın tutukluluğunun devamına, tutuklu 5 sanığın ise tahliyesine karar verdi. 20 yıl boyunca örgüte üye olmasının ardından ayrılan ve etkin pişmanlıktan yararlanan Fatih Kılıç, Oktar’ın avukatları aracılığıyla örgütü cezaevinden yönetmeye devam ettiğini, üyeleri için fetvalar çıkardığını söyledi.

Adnan Oktar Davası: 'Cezaevinde Örgütü Yönetmeye Devam Ediyor, Fetva Çıkarıyor'

Adnan Oktar silahlı suç örgütünün, üyelerini diri tutmak ve deşifre olan örgüt üyelerinin yerine yenilerini kazandırmak amacıyla avukatlar ve sosyal medya grubu üzerinden oluşturduğu "güncel yapılanması"na yönelik soruşturma kapsamında açılan davaya bugün tanıkların beyanlarıyla devam edildi.

Mütalaasını açıklayan savcı tutuklu sanıklardan Ferhunde Eda Babuna ve Meltem Daban’ın tahliyesini, Adnan Oktar ve diğer tutuklu sanıkların ise tutukluluk halinin devamını talep etti.

Mütalaanın ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti Adnan Oktar’ın tutukluluk halinin devamına, diğer tutuklu sanıklar Feraye Eda Babun, Meltem Daban, Aslı Efeoğlu, Elvan Şahin, Emine Mine Kalça’nın tahliye edilmesine karar verdi. Sanıklar hakkındaki yurtdışına çıkış yasağının devamına karar verildi. Adnan Oktar’la ilgili kısıtlamanın kaldırılması talebi de reddedildi.

20 sanıklı davada dün görülen duruşmada 8 avukat sanığın dosyasının ayrılmasına karar verilmişti.

'ADNAN OKTAR'IN EN BÜYÜK KORKUSU' DEYİP ANLATTI

Hukuk grubu yöneticiliği ve üyeliğinde yargılanırken 2022 yılında etkin pişmanlıktan yararlanan avukat Fatih Kılıç duruşmada tanık olarak dinlendi.

Örgütle, 2022 yılında üniversiteyi bitirdikten sonra tanıştığını anlatan Kılıç, “Arkadaşlarım Berat Denizoğlu ve İsmail Gülsunar ile karşılaşmamız üzerine bana bazı kitaplar tavsiye ettiler. Onlar o dönem Global Yayıncılık’ta çalışıyorlardı, bana da iş teklif ettiler. Üniversiteden yeni mezun olmam ve işsiz olmam nedeniyle kabul ettim ve ben de orada işe başladım. Zamanla ben de 2002 yılında örgüte dahil oldum. Bu örgüt çok tehlikeli, insanın her zerresine nüfus edebilen bir örgüt. Yıllar sonrasında dışarıdan baktığımda bunları nasıl yapabilmişim dedirten çok sinsi bir örgüt. Operasyon öncesinde Adnan Oktar yayınlarda zıvanadan çıkmıştı. Adnan Oktar’ın hep bir korkusu vardı ama bir yandan da kendisini göstermek istiyordu. AVM’ye 15 araç, onlarca silah ve telsizle gidilirdi. Bir araba önden gider yolları keser, diğer arabalarda silah olurdu. Kendini övücü paylaşımların yapılmasını istiyordu. Sosyal medyada, mahkemede, yayında. Bana göre bu aşağılık kompleksidir. Oktar’ın en büyük korkularından biri yalnız kalmaktır. Kitaplarını hep çevresindekilere yazdırır. Kendisi helal yoldan para kazanmak nedir bilmez, çalışmaz. Kendisi 10 lira kazanamaz en iyi bildiği şey insan yönetmektir” diye konuştu.

'AYRILMAK İSTEYENLERE AKLA, HAYALE SIĞMAYACAK ÇİRKEFLİKLER YAPTIK'

Kılıç, hukuki yapılanmaya dair şu bilgileri verdi:

“Bizim gibi gençleri biraz daha işin içine katmak için daha büyük bir hukuk bürosu kuruldu. Başına Ceyhun Gökdağan getirildi. Ben ve diğer hukukçular, sözde çalışanlar olarak işe alındık. Daha sonra dışardan avukat sayısı iyice azaldı, çalışanlar tamamen örgütten oluşmaya başladı. Örgütteki avukat yapılanması olarak örgütten ayrılmak isteyenlere ve ailelerine akla, hayale gelmeyecek çirkeflikler yaptık. Bir kısmı dava yoluyla, bir kısmı sosyal medya yoluyla. Sosyal medya kısmı zaten belli hakaretler, montaj videolar. Hukuki kısımda ise ayrılan bir kişi hakkında Sarıyer, Gebze, Pendik, Küçükçekmece; aklınıza gelebilecek her yerden ikametgah alınır çok sayıda farklı yerden şikayetçi olunurdu.”

'MEKTUPLARLA HERKESİ KENDİSİNE BAĞLADI'

“Operasyonun birinci ayından sonra Adnan Oktar’ın cezaevlerinde şovu başladı” diyen Kılıç, şu ifadeleri “Cezaevine yerleştikten sonra ilk yaptığı şey avukatları görevlendirmek oldu. Herkesten ‘Ben Adnan Oktar’dan eziyet görmedim, biz bir arkadaş grubuyuz’ şeklinde yüzlerce kişiden beyanlar aldırdı. Bazı kişiler bunu yapmak istemedi. Ama Adnan Oktar ne yaptı ne etti bütün beyanları topladı. Sonra bu beyanlar işe yaramamaya başladı. Beyanların işe yaramaması üzerine bu kez herkesi mektup yazmaya zorladı. Canım, aşkım, birtanem şeklinde mektuplar almaya başladı. Bütün bu işi organize eden avukatlardır. Eskiden bacılar-erkekler arasında harem- selamlık olurdu. Bacıların yüzlerine bile bakmaz başımızı eğerdik. Adnan Oktar o esnada ‘herkes birbirine sıcak olsun' fetvası çıkardı biz uzak durursak bizi örgüt zannederler diyerek. Şehir ve yurtdışından bile mektuplar gelmeye başladı Oktar’a. Adnan Oktar’ın bugüne gelmesinde en büyük etken budur. Bu şekilde herkesi kendine bağladı. Çağla Tekel ve Beril Koncatürk ayrılmaya karar verdiğinde hemen mektuplar ortaya çıkarıldı. Sosyal medyada onları paylaşmaya başladılar ve bu insanlar sokağa çıkamaz oldu.”

'KURU TEMİZLEMEDEN SORUMLU SEMPATİZANLAR VARDI'

Cezaevi sürecinde Sinem Mollahasanoğlu’nun merkezde olduğu bir hukuk bürosu kurulduğunu söyleyen Kılıç, “Oktar buraya bayan avukatlar alın dendi. İlk zamanlarda Oktar’a kadın avukatlar gönderilmeye başlandı. Bir insan cezaevinde kuru temizlemesinden, saçının boyasından, her şeyine kadar pirüpak krallar gibi yaşayabilir mi? Kandilli’deki evi alın, Edirne’deki, Silivri’deki yere koyun onun için hiçbir şey değişmedi konfor açısından. Cezaevinde kuru temizlemesinden sorumlu sempatizanlar vardı. Örgütü cezaevinden istediği gibi yönetiyor. Örgütte hala mutlak lider Adnan Oktar’dır. Herkes akşam yemeğine kadar her şeyi ona sorar hala. Zinciri kuran kişiler de avukatlardır. Avukatlar talimatları Oktar’dan alırlar. Oktar ne dediyse dışarda avukatlar aracılığıyla yapıldı” ifadelerini kullandı.

'KADINLARIN TAHLİYESİ ÖRGÜTÜ ŞAHLANDIRDI'

2019 yılında örgüt üyeliğinden den yargılanan kadınların tahliye olmasıyla örgütün şahlandığını öne süren Kılıç şöyle devam etti: “Bu 80-90 kadın Adnan Oktar’a çok bağlıydı. Eda Babun ve Meltem Daban bu ekipten sıyrıldı. Bunlar daha aktif oldular ve dosyayı yönetmeye başladılar diğer avukatlarla. Daha sonrasında dava süreci başladı. Duruşmalarda bu kişileri baskı altına almayı çalıştılar. Bir gün Eda Babuna bana mesaj attı, ‘Ben hakim beyi araştırttım’ dedi.”

Etiketler
Adnan Oktar