Agrobay direnişi sürüyor: İşçiler Çalışma Genel Müdürü ile görüştü
İzmir’de Bayburt Grup’a ait Agrobay Seracılık’ta sendika üyesi oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan 39 işçiden Dudu Güven ve Şehriban Kapaklıkaya Ankara'da Çalışma Genel Müdürü Mehmet Baş ile görüştü.
İzmir’de Bayburt Grup’a ait Agrobay Seracılık’ta sendika üyesi oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan 39 işçiden Dudu Güven ve Şehriban Kapaklıkaya Ankara'da Çalışma Genel Müdürü Mehmet Baş ile görüştü. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin Olgunlar Sokak’taki Madenciler Anıtı önünde yaptığı destek açıklamasına katılan Agrobay işçisi kadınlardan Kapaklıkaya, görüşmede yaşananları anlattı. Kapaklıkaya şöyle konuştu:
“İKİ DAKİKA BİZİMLE GÖRÜŞTÜ. ‘TOPLANTIM VAR, GİDİYORUM’ DEDİ’
“Çalışma Genel Müdürü Mehmet Baş bize randevu vermişti. Biz bin bir hayal ve ümitle gelmiştik. Bize ‘Neden sigortasız çalıştığınızda şikayet etmediniz?’ dedi. Biz suçlu durumda kaldık. İki dakika bizimle görüştü. ‘Toplantım var, gidiyorum’ dedi. Bizi sekreterine yönlendirdi. Tabi ki doluyuz, derdimizi anlatacağız... Biz buraya derdimizi anlatmaya geldik. Para, sadaka istemeye gelmedik. Emeğimizi almaya geldik.
Bize kim sahip çıkacak? dedim. Biz buradan hakkımızı almadan gitmek istemiyoruz. -Bizden taraf olmadığını anlayınca Bize kim destek çıkacak? dedim. Kim bize yardım edecek? ‘Cebimden mi vereyim?’ dedi. Ben buraya senin cebinden para istemeye mi geldim dedim. Ne demek istiyorsun? dediğimde ‘demedim’ dedi. Ben sinirlendim. Sinir krizi geçireceğim. Arkadaşımla konuşmaya başladı. ’Ben ne yaptığımı biliyor muyum?’ dedi. Nasıl ne yaptığını bilmiyorsun, rahat yerde, sıcak yerde oturuyorsun. Asıl ben bilmiyorum ne yaptığımı. Barakalarda yaşıyorum. Sokaklarda sürünüyorum. Beyefendi ne yaptığını bilmiyormuş. Biz buraya hakkımızı alalım diye geldik.”
“EVE GİTTİĞİMDE BAK YÜRÜDÜM, KAZANDIM DİYECEKTİM”
“Birileri yardım etsin. Birileri uzlaşmaya gelsin. Bize halk yardım ediyor” diyen Kapaklıkaya, işten çıkarıldıktan sonraki ekonomik zorlukları ise şu sözlerle anlattı:
“Ben işten çıktığımdan beri ayağıma çorap alamadım. Benim entübe hastası torunum var. Torunuma bakmak zorundayım. İletişimimi dört gündür kestim. Evdekiler de karşı. ‘Sen sokakta çığlık atmakla ne kazanacaksın?’,’Sokaklarda dolaşmakla ne yapacaksın?’ diyorlar. Komşularım da bunu söylüyor. Ben evden hastaneye randevu aldım, hastaneye gidiyorum diye çıktım. Buraya ümitle gelmiştim. Kazanacağım diye gelmiştim. Eve gittiğimde, bak yürüdüm, kazandım diyecektim. Şimdi ben bu cevabı evdeki aileme nasıl vereyim? Ben şov yapmadım. Kazandığım emeğimi çoluğum çocuğum yesin diye... Torunuma tıbbi malzemeler alınıyor. Dünyanın masrafı. Ben zor yetişiyorum. Ben entübe hastası torunumun babasına nasıl şunu alacağım, bana para ver diyeyim.
Ben bu zamana kadar kendi ekmeğimi yiyen bir insanım. Eşimden dahi beş kuruş para istemedim. Evimi, çoluğumu çocuğumu yönettim. Ramazan geldi. Benim beş tane torunum var. Torunlarıma el öptüklerinde ne vereceğim? Hangi parayı vereceğim? Giyim, kuşam ne alacağım onlara? Bakan bize hakkımızı verecek diye geldik.”