Askerler Maraş katliamını anlatıyor: 'Bidon içinde bir çocuk cesedi bulup hastaneye götürdüm'
Yazar Hulusi Konak, Komşum Beni Neden Öldürdü? / 1978 Maraş Katliamının Öyküsü isimli kitabında 13 komutanın tanıklıklarına yer verdi.
1978 Maraş olayları sırasında polis devre dışı kalınca güvenliği sağlama görevi tamamen askere geçmişti. Katliam mahallelerinde görev yapan askerlerin, yaşadıkları iddianame ve gerekçeli kararda bütün ayrıntılarıyla yer aldı.
Yazar Hulusi Konak, Komşum Beni Neden Öldürdü? / 1978 Maraş Katliamının Öyküsü isimli kitabında 13 komutanın tanıklıklarına yer verdi.
İşte askerlerin gözünden yaşananların bir bölümü:
İSTİHBARAT ALINDI
Yüzbaşı Timur Şen (Kahramanmaraş 3. Tabur 8. Bölük Komutanı):
“5. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Mahmut Boğuş’lunun başkanlığında yapılan toplantıda, Yörükselim Mahallesi’nde oturan Alevilere karşı harekete geçileceği yolunda istihbarat alındığı için bu mahalleler ile diğer mahalleler arasına birlikler yerleştirilmesine karar verildi.”
DİRENİŞİ KIRAMADIK
Jandarma Albay Münip Kaymaz (Kahramanmaraş İl Jandarma Alay Komutanı):
“Gruplar, Alevilerin bulunduğu mahalle, sokak ve caddeleri basarak tahribat yapıp, yangın çıkarıp evlerde bulduklarını öldürdüler. Bu tür olaylar bilhassa Yörükselim, Mağaralı, Serintepe, Dumlupmar ve Namık Kemal mahallelerinde meydana geldi.
Gün boyu devam eden tahrip, yangın, yağma ve öldürme olaylarına mevcut kuvvetlerle müdahale edilmesine rağmen olaylar bütün şehre yayılmasından ötürü güvenlik kuvvetleri direnişi kıramadı. Polis kuvvetlerinin tamamı dağıldı. Askeri birliklerin müdahalesi sayesinde tahrip ve öldürme olayları asgari düzeyde kaldı.
İşyerleri ve evlerin işaretlenmiş olması, belli yerlerin yakılıp tahrip edilmesi, çıkarılan şaiyalarla topluluğun tansiyonunun yükseltilmesi, olayların bir plan dahilinde yapılıp yönetildiğini gösteriyor...”
HARP SAHNESİ GİBİYDİ
Binbaşı Kemal Gündüz (Kahramanmaraş 3. Piyade Tabur Komutanı):
“...Yürükselim Mahallesi’nin üstündeki Çamlık bölgesine geldiğimde, gecekondu yapımı için teraslanmış setlerde ve sırtlarda ellerinde Türk bayrağı bulunan 700-800 civarında bir kalabalığın, Mağaralı Mahallesi’nin daha ilerisinde de ellerinde üç hilalli bayrak bulunan grupların toplanmış olduğunu gördüm. Durumu telsizle General Boğuşlu’ya bildirdim. Biraz sonra Jandarma Yüzbaşı Günay Güner bir takım jandarma ile yanma geldi. İnzibatlar ve jandarmalarla birlikte setler ve sırtlardaki kalabalığı önümüze katarak batıdaki Serintepe Mahallesi’ne kovaladık.
...Panik içindeki halkı yatıştırmaya çalıştık. ...Bu sırada şehrin her tarafından alevler yükselmeye, her taraftan silah sesleri gelmeye başladı. Durum bir harp sahnesi gibiydi.
Saat 10:00 sıralarında Çamlık bölgesinden ayrılarak hastane önünden 8. Bölük bölgesine gitmek istedim. Hastane önüne geldiğimde orasının geçilmez olduğunu, ana-baba günü bir hal aldığını, hastaneden kuzeye uzanan Çamlık Caddesi’nde toplanan ve “Müslüman Türkiye, milliyetçi Türkiye, Komünistlere ölüm” gibi sağ içerikli sloganlar atan büyük bir kalabalığın evleri tahrip etmek maksadıyla yukarıya doğru yöneldiklerini gördüm. Durumu tekrar General Boğuşlu’ya haber verdim. Bölgeye kariyeler sevk edildi. Gelen kariyerleri yolların kapanması için muhtelif yerlere yerleştirdik. Kalabalığın önünü çevirerek başlangıçta kati surette geriye püskürterek kimseyi geçirtmeyip tahribata mani olduk. Kalabalığı toplayarak, tekrar getirerek sağ içerikli sloganlar ve tekbir sesleriyle yöneten birkaç kişi vardı. Halkı askerlerin bulunduğu bölgeden taarruza geçirmek istiyorlardı. Bu grup daha büyük bir şekilde tekrar toplanarak yukarı Yörükselim Mahallesi’ne çıkmak için direniyordu. Halkın artık ikna edilemeyeceğini anlayınca, yukarı doğru çıkmak için herhangi bir hareketleri olduğu takdirde ateş edileceğini söyledim. Kariyerleri ve erleri 75 metre kadar yukarı açık araziye çekip bir baraj ateşi kurarak kalabalığın yukarıya çıkmasına engel oldum.
...Üst taraftaki Çamlık bölgesindeki ara sokaklardan hedef gözetmeksizin ateş ediliyordu.
...Saat 12:00 sıralarında tüfekli, sopalı, bayraklı takriben bin kişilik bir grup, Ahırdağı eteklerinden taburun arazisine girerek cephanelik ve benzinliğin sağından ve solundan sızarak Yörükselim Mahallesi’ne tahribata gelmişlerdi. Durumu telsizle General Boğuşlu’ya bildirerek kariyer istedim. Gelen kariyerler ve 7. Bölük’ün eratıyla bu topluluğu ateşle kışla arazisinden çıkardık.
Saat 12:30 sıralarında gene bir topluluk bu defa Yörükselim Mahallesi’nin üst tarafındaki çamlıktan süzülerek aşağıda hastanenin oradaki grupla birleşmek istedi ancak ateş ederek bu topluluğu da dağıttık.
...Serintepe tarafından gelen yaşlı bir vatandaşın “Bizim orada katliam başladı” demesi üzerine ...10 inzibat ve 4 kariyer ile Mağaralı ve Yörükselim Mahallesi’nin üst tarafında bulunan zeytinlik bölgesinin üst kısmına gittik. Evlerin ateşe verilmiş olduğunu, evlerin köşesine ve arazinin muhtelif yerlerine dağılmış av tüfeği ile ateş eden ihsanlar gördüm. Önce subay ve astsubayların tomsonları ile arkasından da kariyerlerden inen erlerin piyade tüfekleriyle ateş gelen yerlere hedef gözetmeksizin ateş ettik. Bir evin önünde ve balkonunda iki kadın cesedi gördüm. Binbaşı Yaşar Spor ile aynı kariyerdeydik, bizi hedef alan ve çok yakından geçen kurşun sesi üzerine kariyenin üstündeki 12,7 tiklerle ateş gelen yönü taradık. O bölgede takriben 50 eve dağılmış bulunan 700-800 Alevi’yi kariyerlerin himayesinde kışlaya taşıdık...
Bu sırada aynı bölgeye Tümen Komutanı Tümgeneral Ahmet Özcan, 5. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Mahmut Boğuşlu ve 39. Tugay Komutanı Tuğgeneral Kenan Güven geldi. Yer yer yangınların başlaması, akşamın yaklaşılması nedeniyle Yörükselim Mahallesi sakinlerinin tümünü karanlık basıncaya kadar kışlaya getirdik.
Bölgeyi kontrole gittiğimiz sırada, sabahleyin tekbir sesleriyle topluluğu kışkırtan kişiye rastladık. Evine girerek elinde bohçaya sarılmış tüfeği ile yakalayıp tabura getirdik.
Sabah 06:00’dan itibaren Yörükselim Mahallesi’ni dolaştım, tamamen terk edilmişti. Muhtelif yerlerden 21 ceset toplayarak hastaneye kaldırdık.
25.12.1978 günü Ahır Dağı yönünden kalabalık bir grubun Yörükselim ve Mağaralı mahalleleleri üstündeki tepelerden indiğini görünce 57 mm. geri tepmeğiz topla önlerine üç atış yaparak bu grubu şehre girmeden geri çevirdik.
3-4 BİN KİŞİ KIŞLAYA TAŞINDI
Yüzbaşı Şener Kılıç (Kahramanmaraş 3. Tabur 7. Bölük Komutanı):
“Saldırganlar ateşe devam edince ayaklarına doğru ateş ettik. Saldırganları mahalle içinde kovaladık. Binbaşı Kemal Gündüz, kariyerlerle mahallenin kuzeyindeki 3-4 bin kişiden oluşan halkı gece 01:00’e kadar kışlaya taşıdı.
24 Aralık günü ölenleri topladık. 12:30 sıralarında Bertiz köylerinden kalabalık bir grubun yaklaştığını görünce, bir takımla o bölgeye hareket ettik. Kararlı olarak yaklaşmaları üzerine 57 mm. geri tepmesiz topla üç mermi attık. Yaklaşan grup panik halinde geriye çekildi. Daha sonra uçaksavarlarla ikaz ateşi yaptık.”
12 Eylül İddianamesi’nde ise Yörükselim mahallesinin boşaltılması şu ifadelerle anlatılıyor:
“...Yörükselim Mahallesi’ne saldırıların yoğunlaştığının ve bu mahalle sakinlerinin topyekün imha edileceklerinin görülmesi üzerine, mahalle sakinlerinin askeri birliklerce askeri bölgede güvenlik altına alındığı...”
(Emniyet Genel Müdürlüğü, Belge No: 12-00843)
ALEVİLERİ İMHA İÇİN KESİN KARARLI GÖRÜNÜYORLARDI
Jandarma Yüzbaşı Teoman Saraç (Kahramanmaraş İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı):
“Sabahın erken saatlerinden itibaren civar köylülerin akın akın şehre girdiklerini; sağ görüşlülerin, Alevilerin çoğunlukta oldukları Yörükselim Mahallesi’ne doğru gittiklerini öğrenerek Yüzbaşı Günay Güneri ile birlikte yeteri kadar kuvvet alarak bu topluluğu dağıtmaya gittik. Yörükselim Mahallesi tamamen çevrilmiş durumdaydı. Mahallenin üst tarafındaki tepelerde büyük bir kalabalık bulunuyordu. Olaylar bir gün önceki yönünü değiştirerek Sünni-Alevi çatışmasına dönüşmüştü. Yörükselim Mahallesi’nin hastaneye bakan tarafında Aleviler, diğer tarafında Sünniler oturuyordu. İki mahalleyi zeytinlik ayırıyordu. Askerleri bir hat boyunca dizerek Sünni ve Alevileri ayırdık. Tepelerde bulunan ve ellerinde av tüfeği, tahra, balta ve daha başka kesici silahları olan, evlere saldırıp, yakıp, yıkan, içindekileri katleden Sünni topluluğu kendi mahallelerine doğru götürdük. “Müslüman Türkiye” diye slogan atan grup, uyarılara rağmen Alevileri imha ve tahrik için kesin kararlı görünüyordu.”
YETERSİZ KALDIK, YAKARAK, YIKARAK İLERLEDİLER
Astsubay İbrahim Akıllı (5. Zırhlı Tugay 2. Mekanize Piyade Tabur 6. Bölükte görevli)
“Kariyerlerden bir kısmını Mağaralı bölgesindeki kurtarma işlemi için götürdük. Birliğin bir kısmı Mağaralı bölgesine gidince kalan kısmı oradaki saldırgan gruplara engel olmak için yetersiz kaldı. Oradaki grup saldırılarına devam ederek evleri tekrar yakmaya başladı. Bu sırada kariyerler kışlanın emniyeti için geriye çekilip mevzide beklemek zorunda kalınca sokaklardaki grup evlere doğru ateş ederek, bağırarak, yangın çıkararak, evleri talan ederek ilerlemeye başladı. Saldırılan evlerden de münferiden tek tük karşılık veriliyordu. Grup bazen biraz geri çekilip, bazen durarak fakat sonuçta büyük bir engelle karşılaşmadıklarından yakarak, yıkarak ilerlemeye devam etti. Bu sırada orada bulunan asker miktarı çok az olduğu için bir şey yapamadık. Tek tük havaya ateş edilmesi de olayları önleyici mahiyette olmadı.
Yörükselim Mahallesi’ndeki evlere doğru yürüyen gruba çamlık bölgesi tarafından gelen bir grup da katıldı. Saldırgan grup o zaman sokaklarda daha da güçlenerek rahatça ilerledi. Bu saldırgan grubun ellerinde bidonlar gördüm. Hatta bunlardan birisini bir şahsın üzerine ve evlere, bidonla benzin dökerken gördüm. Bu grupta sadece sarıklı, fes giymiş, hoca tipli birkaç şahıs vardı ve bunlardan birinin elinde bayrak vardı. Maraş Piyade Taburu’nda görevli bir yüzbaşının ateş emri üzerine saldırgan grubun üzerine ikaz ateşi yapıldı ve grup dağıtıldı...”
ALEVİ MAHALLESİNDE TOPRAĞA GÖMÜLÜ SİLAH BULUNMADI
Piyade Yüzbaşı Sedat Kiper (39. Piyade Tugay 1. Taburda görevli)
“Yörükselim Mahallesi’nde evler yanıyordu. Yanan evlerin bahçelerinde cesetler gördüm. Saat 19:00’a kadar mahallede görev yaptık. İtfaiyenin görev yapmasına engel olmak isteyen gruplar vardı. Dar bir sokak içinde yanmakta olan bir eve karşısındaki elektrik direğinin yatırılmış olduğunu ve bu evi yakanların direği kullanarak içeriye girmiş olduklarını; evin önünde yerde biri kadın, ikisi erkek üç ceset olduğunu gördüm. Bu yangını söndürdük. Bazı iş yerlerinde büyük Türk bayrakları asılıydı. Bazı yerlerde ise elle yapılmış üç hilal resimleri vardı.
Hastane bölgesine geldiğimizde bazı şahıslar Yörükselim Mahallesi’nde silah olduğunu, toprağa gömdüklerini ve gruplar teşkil ettiklerini söylemeleri üzerine çok sıkı bir arama yaptık. Bölgede silah ve kesici bir alet bulamadık. Arama yaptığımız yerde yaşayan Alevler sinmiş ve korkulu bir halde bekleşiyordu. Bunlar olaylardan kaçıp gelen insanlardı. Mahallenin üst kısmında ise çok gergin bir hava vardı. “Koruyun, koruyun onları” diye konuşanlar vardı.
Asker geldi diye evlerden dinamit lokumlarının sokaklara atılmış olduklarını gördüm, sokak ortasına atılmış bir kutu fünye bulduk...”
10-15 JANDARMAYLA BİRŞEY YAPAMADIK
Jandarma Yüzbaşı Günay Güneri:
“Yörükselim ve Mağaralı Mahallesi’nin üst tarafındaki tepelerde bayraklı, sopalı, tüfekli çok sayıda gruplar vardı. Erleri saf düzenine yayarak bu toplulukları bazen ikna ederek, bazen bağırarak, bazen zor kullanarak Serintepe Mahallesi’ne kadar sürdük. Bu sırada bu topluluklar bazı evlere saldırarak tahribat yaptı ve insanlara saldırdı. Serintepe Mahallesi’nde yer yer büyük topluluklar oluştu, bunların mevcudu gittikçe arttı. Bizden uzaktaki evlere saldırdılar. Patlama sesleri, silah sesleri duyuluyordu. Dumanlar, alevler yükseliyordu. 10-15 jandarma eri ile bu toplulukları kontrol altında tutabilmek için orada kaldık ancak bu kadar az kuvvetle toplulukları kontrol altına almamız mümkün olmadı. Gruptan ayrılanlar başka bir yerde yine başka bir topluluk meydana getirerek uzaktaki evlere saldırdı...”
YENİMAHALLE’YE VARDIĞIMIZDA HER ŞEY BİTMİŞTİ
Yüzbaşı Şükrü Avşar (5. Zırhlı Tugay Üçavuş Bt. Komutanı):
“Hava karardığında Yenimahalle’de görev aldım. Mahalleye vardığımızda her şey bitmişti. Ölüler sokakta duruyordu. Yaralıları saklandıkları yerden alarak hastaneye sevk ettik ve yanan evleri söndürdük...”
BİDON İÇİNDE 13-14 YAŞLARINDA BİR ÇOCUK CESEDİ
Astsubay Hüseyin Deniz:
“Görev yaptığım Namık Kemal Mahallesi bölgesinde bidon içinde 13-14 yaşlarında bir çocuk cesedi (Ali Traş) bularak hastaneye götürdüm. Saldırgan gruplar “Müslüman Türkiye, kahrolsun kızıl Komünistler, ordu millet el ele” şeklinde sloganlar atıyordu. Bu grupların elinde silah, sopa, taş, özellikle uzun namlulu ve makaralı silahlar, bidonlar gördüm. Bu gruplara karşı ihtar atışı yaptım. Özellikle büyük silahları ellerinde bulunduran kişiler maskeliydi. Grupları teşvik ve tahrik eden kimselerdi. Bunlar genellikle kalabalığın ortasında bulunuyordu.”