Beklenen büyük İstanbul depremi üzerine İmamoğlu'ndan açıklama: Seferberlik çağrısı yaptı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu, Prof. Dr. Naci Görür ve Prof. Dr. Celal Şengör’ün de katıldığı İstanbul Deprem Bilim Üst Kurulu'nda, beklenen büyük İstanbul depremi üzerine açıklamalarda bulundu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu, Prof. Dr. Naci Görür ve Prof. Dr. Celal Şengör’ün de katıldığı İstanbul Deprem Bilim Üst Kurulu'nda konuştu.
Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin ardından beklenen büyük İstanbul depremi üzerine İstanbul Deprem Bilim Üst Kurulu’nda, “İnsanlar bize geleceğini emanet etti” dedi.
SEFERBERLİK ÇAĞRISI YAPTI, İKTİDARA SESLENDİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın deprem üzerine “kader” demesini hatırlatıp “Bunu kader diye tarifleyip akılla ve bilimle dalga geçmeyelim” dedi. İmamoğlu, "Önümüzdeki günlerde kapsamlı çalışmamızı paylaşacağım. Vatandaşlarımızı bir seferberlik sürecine davet edeceğim" diye belirtti.
İktidara seslenen İmamoğlu, "Gelin, İstanbul ve deprem bölgelerinde birlikte mücadele verelim. Gelin, Cumhuriyet tarihinin en büyük projesini yapalım" dedi.
İmamoğlu'nun konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
"Bize yetki veren vatandaşlarla senet imzaladık. Biz bu emanete sahip çıkacağımıza söz verdik. Yöneticiliğin bu demek olduğunu hatırlamak şart. Yöneticiliğin ahlakı da namusu da böyle bakmayı gerektirir. Vatandaşın bizlere yüklediği sorumluluk hiçbir yöneticinin tek başına üstesinden gelemeyeceği kadar büyüktür. Aklın bilimin yolundan ilerlediğimizde çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Bunu kader diye tarif edip akıl ve bilimle dalga geçmeyelim.
İBB ekipleri binaların risk durumlarını saptayabilmek için 107 bin binayı ziyaret etmiş. O ziyaretlerde sadece 29 bin bina sahibi izin vermiş. Yüzleşmek istemiyoruz. Kahramanmaraş depremi sonrasında başvuru sayısı birkaç günde 100 bine ulaştı. Vatandaşımız kaygılı olmakta haklıdır. Bir afet ve kaos ortamında binlerce insanımızı çaresizlik içinde bırakan koşullarda kaybettik. Bu manzarayı gören hiçbir vatandaşımız yaşamına hiçbir şey olmamış gibi devam etmesi mümkün değildir. Bu ülkenin hiçbir yöneticisi de yoluna hiçbir şey olmamış gibi devam edemez.
'FATURASI ACI OLUYOR'
Hepimizi kapsayan bir duyguyla ifade ediyorum. Hepimiz başımızı iki elimizin arasına alıp düşünme zamanındayız. Bu inanılmaz yıkım bizi kendimize getirmelidir. Siyasetin en tepesinden arama kurtarmadan sorumlu idareden sorumlu hepimizi... Herkesi yeniden düşünmeye, tasarlamaya depremin ödettiği faturaya bakarak. Silbaştan kararlar almaya hepimizi sevk etmeli.
99'dan bugüne 7-8 acı afeti hep birlikte sıralayabiliriz. Buna rağmen 10 binlerce insanımızın hayatını yitirdiği bir afeti konuşuyor ve İstanbul'umuzun eksikleri üzerine bir gündemle toplanıyorsak bu çok acı bizim için. Bu gerçeklere karşı duruşumuzun da bir özetidir. Sık sık görmezden gelmişiz, ısrarla anlamak istemediğimiz bu gerçekleri unutmayı başarabilmişiz. Kendini her hatırlattığında faturası çok acı oluyor.
İstanbul'un yakın geleceğinde olacak olanları konuşmak yetmiyor, eyleme geçirmek şarttı. Bugün burada İstanbul Planlama Ajansı'nda olan ve olmayan uzmanların bizi uyardığı gibi, İstanbul yakın gelecekte tahmin edemeyeceğimiz kadar büyük bir risk altındadır. Ne zaman ve ne ölçüde olacağı belli değil. Biz ne kadar rahatlatmak istersek isteyelim, vatandaşımız çok kaygılı. Yaptığımız bütün araştırmalarda en kaygılı kesim 25 yaş altı. İnsanlarımızın en büyük kaygısı evlerinin dayanıklılığı. Belki olumsuzlukları unutmak istiyoruz, böyle bir ruh haline sahibiz ama yalın gerçek biz istesek de istemesek de yok olmuyor. Bizdeki endişe duygusunun nasıl arttığı hakkında fikir vermesi açısından birkaç veriyi paylaşmak isterim: Geçtiğimiz 3 yılda görevlendirdiğimiz ekiplerimiz 107 bin binayı tek tek ziyaret etmiş. Ama acı bir fatura var, o ziyaretlerde sadece 29 bin bina sahibi girmemize izin vermiş ve inceleme yapılmasını kabul etmiş. Yüzleşmek istemiyoruz."
10 BİN KİŞİ ULAŞTI
"Maraş depreminin ardından bize başvuran vatandaşlarımızın sayısı sadece birkaç günde 100 bine ulaştı. Bu kaygıyı hafife alma lüksümüz yok. Vatandaşımız kaygılı olmakta haklıdır. Öncesinde gerekli tedbirlerin alınmadığı, sonrasında hızlı müdahalenin yapılmadığı afet ve kaos ortamında kaybettik. Bu manzarayı gören hiçbir vatandaşımız yaşamına hiçbir şey olmamış gibi devam edemez. Hiç bir yöneticisi de devam edemez. Hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Hepimiz, başımızı iki elimizin arasına alıp ciddi bir biçimde düşünme zamanı olduğunun farkında olmalıyız. Bu büyük felaket bizi diri bir biçimde kendimize getirmelidir. Herkesi yeniden düşünmeye, yeniden tasarlamaya, sil baştan kararlar almaya sevk etmelidir. Bize yetki veren vatandaşlarımızla bir senet imzaladık. Vatanlar bize canlarını, mallarını, geleceklerini emanet etti.
Biz ise bu emanetlere sahip çıkacağımıza söz verdik. Yöneticiliğin bu demek olduğunu hepimizin hatırlaması şart. Aklın bilimin yolundan ilerlediğimizde çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Onun için bunu kader diye tarifleyip akılla ve bilimle dalga geçmeyelim.
Bugün İstanbul'u hakkını vererek depreme hazırlıklı hale getirmek için Türkiye'nin gayrı safi milli hasılasının üzerinde bir kaynak gerekiyor. Bir konutun maliyetinin 1 milyonun üzerinde olduğu bir ortamda 90 bin ağır ya da çok ağır hasarlı binadan söz ediyoruz. Daha fazlasıyla karşılaşmamız da mümkün. Sadece sorunlu binalarımızı dayanıklı hale getirmenin faturası 360 milyar lirayı aşabilmektedir. Bu, büyükşehir belediyemizin yıllık bütçemizin neredeyse üç katı demektir. Çok ötesinde maliyeti yüksek işler yapmamız gerekiyor. Hükümetimize bir çağrı yapmak istiyorum, gelin hep birlikte kentleri rahatlatmanın büyük mücadelesini verelim."
Kaynak: Gerçek Gündem