CANLI BLOG | 'Yenidoğan Çetesi' Davasında Fırat Sarı İddialara Böyle Yanıt Verdi! 'Bunu İnsan Yapmaz'
Türkiye'yi dehşete düşüren 'Yenidoğan Çetesi'nde 47 sanığın yargılandığı davada bugün ilk duruşmanın 6. celsesi görülüyor. Tutuklu 22 sanığın 21'i dinlenirken, çetenin lideri olan Fırat Sarı en sona bırakıldı. Sarı, mahkeme heyetinin karşısında tüm polikliniklerin işletme sistemiyle çalıştığını belirterek "Hor görülen sevk sistemi için beni milletvekilleri de arardı" dedi. Sarı, "Sağlıklı bebeklere ilaç verilip yoğun bakıma alındı mı?" sorusuna “Asla. Onu bir hemşire yapmaz. İnsan yapmaz" dedi.
İstanbul’da, sırf Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan (SGK) para alabilmek için sağlıklı bebekleri anlaştıkları hastanelere sevk ederek ölümlerine neden olan 'Yenidoğan Çetesi' davasının ilk duruşması 6. gününde devam ediyor. 22'si tutuklu, 47 sanığın yargılandığı davada bugün çete lideri Fırat Sarı savunma yapıyor. İstanbul Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde gerçekleşecek duruşma mahkeme heyetinin yerini almasıyla başladı.
Gazeteci Emrullah Erdinç ve Nagihan Yılkın adliyeden canlı aktarıyor.
Sanık Avukatı: “İlaçları neden bir yerde topladınız?”
Fırat Sarı: “Çalınmaması için.”
Sanık Avukatı: “İşletme Türkiye’deki her hastanede var mı?”
Fırat Sarı: “Her hastanede vardır. Bütün bölümler, her hastane tarafından işletmeye verilir.”
Sanık (Hakan Doğukan Taşçı) soru soruyor: “İşten çıkartılmamda, Opara bebek olduğunu söylediler. Ben 1,5 yıl çalıştım, sonra istifa ettim.”
Fırat Sarı: “Prosedür gereği öyle oldu. Aslında işten çıkartıldı ama istifa gibi yapıldı.”
Sanık Avukatı: “TRG Hastanesi ile anlaşma yaptınız mı?”
Fırat Sarı: “Yaptım.”
Kaya Bebek Vekili (Mağdur Avukatı): “Güney Hastanesi ile Kaya bebekten önceki tarihte anlaşmanız ne zaman bitti?”
Fırat Sarı: “İki hafta önce.”
Mağdur Avukatı: “Güney Hastanesi sahibi seni arıyor ve hesap soruyor, her şey eksik diyor. Bu hastanedeki eksiklikleri sana bağlıyor. Neden eksiklikleri bildirmediniz? O hastanede ölümler olabilir.”
Fırat Sarı: “Biz orada çalışırken eksik olduğunu düşünmüyoruz, ama Müzeyyen Hanım yanlış yönlendirdi, öfkeli bir şekilde konuşuyor.”
Mağdur Avukatı: “Basmak düşerse 112 sevk birimine bildirim yapıyor musunuz?”
Fırat Sarı: “Bilgim yok.”
Mağdur Avukatı: “Hasta sevklerinde bildirim yapılıyor mu?”
Fırat Sarı: “Bildirim yapılıyor.”
Mağdur Avukatı: “Bebek Karaduman sevkini herhangi bir şekilde yönlendirdiniz mi?”
Fırat Sarı: “Dahilim yok.”
Mağdur Avukatı: “Çalışanlara eşit para mı veriliyor?”
Fırat Sarı: “Eşit veriliyor.”
Mağdur Avukatı: “Hastanelerin bilgisi var mı ödemeler hakkında?”
Sanık Vekili Burak Mengü soru üzerine müdahale etti. Mağdur Avukatı ile tartışma yaşandı. Mahkeme Başkanı, bu sorunun sorulmamasına karar verdi.
Hasan Basri’nin Avukatı: “Madem paraya ihtiyacınız yok, o yüzden de ilaç satışına gerek yok diyorsunuz. Peki neden borç istiyorsunuz?”
Fırat Sarı: “İlaçlarla ilgili bilgim yok.”
Hasan Basri’nin Avukatı: “O halde neden Hasan Basri ilaçları topluyor ve herkes ilaç veriyor?”
Fırat Sarı: “İkna kabiliyeti.”
Duruşma salonunda bu soru üzerine kısa bir gerginlik yaşandı. Bir avukat, “Bu mükerrer bir soru,” diyerek itiraz etti. Ancak mahkeme başkanı, “Bu mükemmel bir soru,” diyerek avukata müdahale etti. Gerçek ortaya çıktıktan sonra başkan, “Yanlış anladım,” diyerek durumun düzeltilmesini sağladı.
Hasan Basri’nin Avukatı: “Bir bebek işlettiğiniz hastanede dosya nasıl kapatılıyor? Ölüm saati değişir mi?”
Fırat Sarı: “Ölüm formları var, onları sisteme giriyoruz. Bebek ölüm komisyonu var.”
Hasan Basri’nin Avukatı: “Bebek ölüm komisyonu nedir?”
Fırat Sarı: “Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir ölüm komisyonuna gidiyor.”
Sanık Avukatı: “Günlük yatan bebekten ne kadar kazanılıyor?”
Fırat Sarı: “Bilmiyorum.”
Sanık Avukatı: “Doğukan ve Hasan Basri’nin sizi manipüle ettiğini söylüyorsunuz. Peki neden yanınızda çalıştırıyorsunuz?”
Fırat Sarı: “Bunu tapelerde öğrendim.”
Sanık Avukatı: “Bebek eks olmuş. Opara bebekle ilgili WhatsApp’tan geçelim diyorsunuz. Neden?”
Fırat Sarı: “Telefon çekmediği içindir. Opara bebeğin ölümünde bir problem yok.”
Sanık Avukatı: “Bir bebeğin sevki için neden Hakan Doğukan konuşsun istiyorsunuz?”
Fırat Sarı: “Sorumlu hemşire olduğu için.”
Sanık Avukatı: “Siz hastane sevkine katılmadığınızı söylüyorsunuz. O halde neden Hakan ilgileniyor?”
Fırat Sarı: “Sevkleri bilmiyorum.”
Sanık Avukatı: “Opara bebek başıma bela oldu diyorsunuz. Günlük 7 bin lira veriyor diyorsunuz. Neden?”
Fırat Sarı: “Evet, dedim.”
Sanık Avukatı: “İlaç satışından haberim yok diyorsunuz ama boş kutular evinizden çıkmış. Ne diyorsunuz?”
Fırat Sarı: “Haberim yok.”
Sanık Avukatı: “Hepsi tek merkezde toplanacak diyorsunuz ama satıştan haberiniz olmadığını söylüyorsunuz.”
Fırat Sarı: “Büyük bebeklerde kullanmak için dedim ama talimat gerçekleşmedi.”
Sanık Avukatı: “Doğukan, ‘Bizi buraya sürüklediniz,’ diyor ve sizi sürekli çağırıyor. Neden?”
Fırat Sarı: “Doğukan para istemek için çağırıyor. Keşke hataları için çağırsaydı.”
Sanık Avukatı: “Mert bu hastaları nereden buluyor?”
Fırat Sarı: “Tıp merkezinden.”
Sanık Avukatı: “Mert seni şikayet etti mi?”
Fırat Sarı: “Bilmiyorum.”
Duruşma Savcısı: “Neden çalışanların üzerine şirket kuruyorsunuz?”
Fırat Sarı: “Ödemeleri oradan yapmak istedim.”
Duruşma Savcısı: “İşletme için ilaç satışıyla ilgili Deniz ile konuşmuşsunuz.”
Fırat Sarı: “Kırıldım ona. Böyle bir konuşmam yok.”
Duruşma Savcısı: “Hasan Basri, ‘Biz hocanın illegal kısmındayız’ diyor.”
Fırat Sarı: “Hasan Basri’nin anlamsız konuşmaları oluyordu.”
Duruşma Savcısı: “Doğukan, ‘Ben bebek öldürmem, ilacımı kesmem’ diyor.”
Fırat Sarı: “Ben öyle bir şey demedim.”
Duruşma Savcısı: “Hasan Basri, ‘Senin şoförüm. Herkes onun sözü senin sözünmüş gibi görüyor.’ diyor. Sağlıklı bebeklere ilaç verilerek yoğun bakıma alındı mı?”
Fırat Sarı: “Asla. Onu bir hemşire yapmaz. İnsan yapmaz.”
Duruşma Savcısı: “Çalışanlar neden size borç veriyor?
Fırat Sarı: “Mehtap ile Sümeyye’den aldım. Param vardı ama borç aldım.”
Duruşma Savcısı: “Mert, ‘Doktor ayarlıyor gibi, neden son kararı ben verdikten sonra doktor koyuyoruz’ diyor. Ne diyorsunuz?”
Fırat Sarı: “Heyecanlı bir çocuk.”
Duruşma Savcısı: “10 bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorsunuz. Size göre her şey doğru mu yapıldı?”
Fırat Sarı: “Bazı bebeklere dair bilgim yok. İhmallerimiz olduğunu da düşünmüyorum.”
Duruşma Savcısı: “‘Eks olana kadar devam edeceksin’ diyorsunuz.”
Fırat Sarı: “O konuşmada, ‘kesmeyeceksin, devam edeceksin’ anlamında söyledim. ‘Eks’ kötü bir tabir. Ağır bir ameliyat olmuştu.”
Duruşma Savcısı: “Bebeklere uyumlu olmayan epikriz raporları alınmış. İddia bu şekilde. Sence uygun mu?”
Fırat Sarı: “Hepsi uygun.”
Duruşma Savcısı: “Epikrizleri uyumlu yazacaksınız, ‘zarardayız’ diyorsunuz.”
Fırat Sarı: “Ben o konuşmayı hatırlamıyorum.”
Duruşma Savcısı: “Dinlendiğinden haberi var mıydı?”
Fırat Sarı: “Doğukan söyledi.”
Duruşma Savcısı: “WhatsApp’tan önümüzden mi geçtin?”
Fırat Sarı: “Hayır.”
Duruşma Savcısı: “Hastane, hasta sayısını artırmak için baskı yapıldığını söylüyor. Ama bu hastalar bebek. Zaten yenidoğan. Estetik operasyon değil.”
Fırat Sarı: “Herkes hastanesinin dolu olmasını istiyor. Hastane sahiplerinin de haberi vardı.”
Üye Hakim: “Sizin yönlendirdiğiniz hemşirelere ne ödüyorsunuz?”
Fırat Sarı: “Ekstra ödeme yapıyorduk. Bu, motivasyon ücretiydi ve o rakam sabitti.”
Üye Hakim: “Serdar’ın beyanına göre, görünürde doktor olacak ama müdahaleyi hemşire yapacak deniliyor. Buna ne diyorsunuz?”
Fırat Sarı: “Yok öyle bir şey.”
Üye Hakim: “Hastane ne kadar kar ederse İlker o kadar para alacak, deniliyor.”
Fırat Sarı: “Hastaneler arasında hasta bulma konusunda adeta bir savaş var. Bundan başka bir şey yok.”
Duruşma, verilen aradan sonra tekrar başladı. Fırat Sarı yeniden kürsüye çıktı.
Üye Hakim: “Bir hastane hangi durumda işletmeye geçiyor? Neden size geliyorlar?”
Fırat Sarı: “Hastaneler, yenidoğan servislerinde problem yaşıyordu. Hasta bulmak ve iyi bakım sağlamak gibi sorunlar nedeniyle bize başvuruyorlardı.”
Üye Hakim: “Siz bir hastaneye gittiniz ve işletmeyi devralacaksınız. Oraya ne sağlıyorsunuz?”
Fırat Sarı: “İşletme değişmişse genelde hekim de değişir. Biz, hastaneye işletme olarak öneriler sunarız. Hekim bazen değişir, bazen değişmez.”
Üye Hakim: “Siz biraz daha fazla ücret mi veriyorsunuz?”
Fırat Sarı: “Evet, normal maaşlarına ek olarak hemşirelere para veriyoruz.”
Üye Hakim: “Şunu mu anlıyoruz; sizin tıbbi müdahale etme yetkiniz yok?”
Fırat Sarı: “Hayır, eğer hekim varsa o ilgilenir. Biz sadece işimizi sevdiğimiz için bakmış oluruz.”
Üye Hakim: “İlker de mi bu şekilde?”
Fırat Sarı: “Evet.”
Üye Hakim: “Peki İlker neden hasta kabul ediyordu? Kendi beyanında bunu söylüyor. Ayrıca, neden akşamları hastane tarafından aranıyorsunuz?”
Fırat Sarı: “Eksiklikleri öneri olarak hastaneye iletiyorum. Bu nedenle aranıyorum.”
Üye Hakim: “İlker bu anlaşmalarda yer alıyor mu?”
Fırat Sarı: “Hastaneler, kendileri ararlar. Hatta Anadolu yakasından da teklifler aldık.”
Üye Hakim: “İlker, sizin anlaştığınız bütün hastanelerle ilgileniyor mu?”
Fırat Sarı: “Evet, eğer ben yoksam ilgilenir. Ben zaten kötü işletmeciyim. Her şey ortada”
Mahkeme Başkanı: Kaya bebeğin ölümü ile ilgili ne söyleyeceksiniz?
Fırat Sarı: Bana Doğukan anlattı. Onun manipülasyonuna geldim. Ben de bu olayda Doğukan’ı sorguluyorum. Onun aranması ilginç. Bana derin bir yapı çiziyordu. Kişisel verilerle ilgili suç olduğunda bunu kaldırtan biriymiş gibi geliyor. Hatta bana, ‘Fırat Sarı’ya örgüt operasyonu yapılacak’ diyor.
Mahkeme Başkanı ‘Bebeğin fişini çekeceğim’ tapesini sordu.
Fırat Sarı: Oksijensiz kalmış bir bebek. Bize durumu kötü gelmişti epey çaba sarf ettik. Böyle bir şey yok kimsenin kimsenin fişini çektiği yok tabii. Siz buradan duyunca irite oluyorsunuz, haklısınız, ama bunlar muhabbet. Bir hastanın fişi nasıl çekilir, niye çekilir. Ben hastayı uzun yatırmakla suçlanıyorum zaten niye öldüreyim.
Mahkeme Başkanı: Hakan Doğukan ‘taburcuları uzattım’ diyor, ‘uzatabildiğin kadar uzat diyorsun’ sen de.
Fırat Sarı: Şehmuz bey sert biriydi. Ben daha yumuşağım kimse ona teklif etmez. Ne amaçladığımı da bilmiyorum.
Mahkeme Başkanı: Hasan Basri “Bizi bu işe sokan Fırat Sarı’ydı” diyor.
Fırat Sarı: Mehtap’ı manipüle etmek istiyor. Sorabilirsiniz benim burada Mehtap’a talimatım yok.
Mahkeme Başkanı: ‘Ben ‘Dursun abiyi arayayım söyleyeyim. Çağlayla ağzı bir olsun’ diyorsun. Neden?
Fırat Sarı: Çağla çok korkuyor öyle şeylerden.
Mahkeme Başkanı: Yanlış bir şey yoksa söylemez zaten.
Fırat Sarı: Bizim toplumumuzda polisten korkulur ya.
Mahkeme Başkanı: Korkulacak bir şey yoksa olmaz
Fırat Sarı: Bilmiyorum. Yanlış bir şey yok.
Mahkeme Başkanı: Epikrizleri kim yazdı?
Fırat Sarı: Dursun Bey yazmıştı.
Mahkeme Başkanı: Hekim değil mi Dursun Eryılmaz?
Fırat Sarı: Klavyeden düzgün yazamaz diye. Şablonu düzgün dolduramaz diye.
Mahkeme Başkanı: Kendi hemşiresi yok mu? Mantıklı geliyor mu sana? Benim buradaki duruşmama Çağlayan’dan katip istemem gibi bir şey.
Fırat Sarı: 20 kuvöz vardı. 26 bebek vardı. Denetimde yakalandık. Üst üste yığılmalar oluyordu öyle. Kapasite dışına çıkmayalım diye konuşuldu öyle.
Mahkeme Başkanı, Hasan Basri ve Hakan Doğukan Taşçı ile konuşmalarını soruyor: 'Mehtap’a bilerek bebekleri fazla tutuyorsun' demişler. ‘Vicdanın rahat mı’ demişler.
Fırat Sarı: Bilmiyorum.
Mahkeme Başkanı: Mehmet Halis başlı ‘Hocam bunlar gerizekalı’ diyor. ‘Gerizekalının ilahı bunlar’ diyorsun.
Fırat Sarı: Galiba Medilife Hastanesi. Dertlerini anlatıyor.
Mahkeme Başkanı: Damla ile aranda bir konuşma geçiyor denetim konusunda uyarıyorsun. (Damla Atak değil)
Fırat Sarı: Damla, orada güzellik hizmeti veriyor, alt yüklenici olarak çalışıyor.
Mahkeme Başkanı: Niye uyarıyorsun ki uyaracak ne var?
Fırat Sarı: Güzellik merkezlerine çok sık denetimler oluyor, paniklemesin diye uyarmak istedim.
Savunmasını yaparken Fırat Sarı birden durdu ve peçete istedi. Sonra ifadesine devam etti.
"Gıyasettin’e bebek başına 750 lira ödüyordum. Eşi ise sigortalı olarak çalışıyordu. Devlet memuru olduğu için ödemeleri bu şekilde yapıyorduk. Hakan Doğukan’a da para veriyordum. İlker Gönen ise maaşlı çalışanımdı. Anlaşmamız başlangıçta sabit maaş üzerinden yapılmıştı. Daha sonra ‘ortak olalım’ dedik ama olmadı.
Bizim hastanede aldığımız para, para değil, cüzi bir miktardı. Doktora ver, hemşireye ver, ambulans şoförüne ver, geriye bir şey kalmıyordu. Bizim muhatabımız hastane yetkilileriydi. Mesela hastane sahibi Ali Dirik gibi. Beylikdüzü Medilife Hastanesi’nde Osman Hoca ve Atilla Bey’le konuşuyorduk. Hastanede her şeyin hastanenin bilgisi dahilinde olacağını konuştuk.”
Mahkeme Başkanı: “Renas ile bir konuşman var mı?”
Sanık: “Hasta istemiş.”
Mahkeme Başkanı: “Kadın bebekle ilgili İlker Gönen ile bir konuşman var.”
Sanık: “İkili bir diyalog.”
Mahkeme Başkanı: “Çocuğa belki tüp takılsa yaşar diye bir konuşma geçmiş.”
Sanık: “Anlıksınız orada. Eylem var. Orada ihmal yok.”
Mahkeme Başkanı: “Akciğer filmi çekmeden entübe etmişsiniz. Bu konuşmayı hatırlıyor musunuz?”
Sanık: “İhmal yok orada.”
Mahkeme Başkanı: “Hastanenin cirosu düşüyor diyorsunuz.”
Sanık: “Basamakla ilgili.”
Mahkeme Başkanı: “Gıyasettin’e ‘gel bakalım’ diyorsun.”
Sanık: “Taburcu etmemiz gereken hastalara inanmadığı için ‘gel bak’ dedim.”
Mahkeme Başkanı: “Hemşire transferine başlayalım yoksa kapatırız demişler.”
Sanık: “Hemşire sayısı eksilmez. Ama Reyap Hastanesi’ni şikayet etmişler.
Fırat Sarı: Gelelim rapora ve bebek ölümlerine, bir raporla ateşe atıldık. O hastanelerde çalışan binlerce insan işsiz kaldı. Sağlık sistemi sekteye uğradı. Sağlık Bakanlığı ekipleri buradaysa, bizden önce Esenyurt, Beylikdüzü ve Avcılar’daki ölüm oranlarını karşılaştırsınlar. Ben ölüm oranlarının artacağını düşünüyorum.
Dün çok konuşulan Karakoç Bebek hakkında konuşuldu. Yeni doğan bebekler zaten ilk hafta kilo kaybeder, ancak 2. haftada doğum tartısına geri dönerler. Diğer yandan, Karan Bebek ile ilişkilendirilmem ise tam bir skandal. İlker Gönen ile bebek hakkında konuşuyoruz... Bu tamamen mesleki bir konuşma. Bu konuşmalardan yola çıkarak, deniyor ki bu bebeğin ölümünden Fırat Sarı ve İlker Gönen sorumlu. Ama hasta, doğduktan 1 saat sonra ölmüş.
Fırat Sarı: Biraz sevklere değinmek istiyorum. 112 dışında sevkleri tıp merkezlerinden aldık. Diğer türlü, 112’de kimseye rüşvet vererek hasta almadık. Bugün siz 112’yi ararsanız, bir tuşla sistem yanıt veriyor. 2023 Temmuz’da operasyon başlamıştı. Bu tarihten sonra kaç hasta sevk edildiği bilgisine 112’den ulaşabilirsiniz. Üstelik hastanın gideceği yere hasta yakını karar veremez. İstanbul’daki hastanelerin durumunu size şöyle özetleyeyim, hor görülen sevk sistemi için beni milletvekilleri de arardı, herkes arardı. Çünkü yoğun bakımda yer yoktu.
Tape denen telefon konuşmalarına gelecek olursak, Tapelerde çok itirazım var. Birincisi, iki insan konuşuyor... Burada ben kamuya konuşuyorum ama her şeyi söylemem, kafamın içinde bin tane şey geçiyor olabilir, ona göre konuşuyorum. Siz güvendiğiniz bir insana daha rahat konuşursunuz. Özel hayatta geçen konuşmalar kamuya yansıtıldı. Bunlar kamu ile alakalı konuşmalar değildi. Ayrıca belli yerler kesilmiş. Tapelerde, iki kişinin konuşmasından sanki bebekler sokaktaymış gibi bir algı yaratıldı. O bebekler kuvözde, ciddi yatırımlar yapılan hastanelerdeydi.
Fırat Sarı: “Ben bunu nasıl yapabilirim?” diye düşündüm, mesaimi de aksatmadan bir şekilde. Gece doktorları da oluyor ama bana daha çok güveniyorlar. Sonra İlker Gönen’le tanıştık. Onunla kafamız uyuştu. İşletmelerin sayısı arttı. Birçok hastaneden teklif aldık ama kabul edemedim. İşletme denilen yapı böyle başladı. İstanbul’da özel sağlık sektörü için bu, zaten olan bir şey. İstanbul’da her taraf işletme. Benden önce de birçok kişi bu işi yapıyordu.
112 bana güvendiği ve benden bilgi alabildiği için hastalarını bana yönlendirdi. O dönem için söylüyorum, hiçbirine para vermedim. Ama dışarıda işletme alınca, baktık ki hasta bulucular var. Mert’le anlaştık. Hastanelerin işletme ihtiyaçlarını da anlatayım. Yenidoğan gibi yerlerde personel bulmak zor. Hemşirelerle ilgili maaş sorunları var. Hastanede bir grup hemşireye daha fazla maaş verince iş barışı bozuluyor.
Özel hastaneleri destekliyorum. İyi işler başarıldı, ama sonuçta orası bir işletme. İnsan sağlığıyla ilgileniyorsunuz; en ufak bir hata korkunç boyutlara ulaşabilir. Daha iyi şekilde yönetmek istiyorlardı. Hizmette işbirliği sözleşmesi yapılıyordu. İlaçlar, demirbaşlar, doktorlar, hemşireler—her şey hastaneye aitti. Hastanenin kendi kurumsal sistemi aynen çalışmaya devam etti. İnsan kaynakları birimi, satın alma birimi… Bizim o birimlere müdahalemiz olmaz. Ben sadece doktor ya da hemşire öneririm; insan kaynakları onaylarsa işe alırlar.”
Fırat Sarı: 112 ekibi çok donanımlı değil. Gittim, 112 komuta merkeziyle konuştum. Yeterli değillerdi. Bebek kötüyse, ben kendim giderim. Usulsüz sevk dedikleri şey bu. Reyap Hastanesi kuruldu. Bana, “Gel, bizle çalış” dediler. Bütün poliklinikler işletmeye veriliyor. Özellikle fizik tedavi bölümleri tamamen işletme şeklinde çalışıyor. SGK’dan en çok parayı onlar alıyor.
Fırat Sarı: Medyada söylendiği gibi hiçbir şey kolay olmadı. Askerliğimi Uğur Mumcu’nun yaptığı gibi sakıncalı piyade olarak yaptım.
Mahkeme Başkanı: Savunmanı yapacak mısın?
Fırat Sarı: Yaklaşık iki ay önce savcı tehdidinden sonra kamuoyundaki baskı artınca avukatlarım ayrıldı. Avukatlarım hazır değildi. Olaylar başladığından beri tek amacım, maddi gerçeği ortaya çıkarmak. Savunmamı yapmak istiyorum. İddianame kapsamında olmayan şeyler gündeme geldi. Savcı tehdidinden sonra kamuoyunda infial yaratan bir durum oldu. Buraya gelmek istedim. Artık hayata dair bir beklentim de umudum da kalmadı.
Hayal gücüme bile sığmayan şeyler ortaya atıldı. Saç ekimim yok, öyle bir param da yok. Mehtap’ın parasını Hasan Basri, Onun çok parasını alıyor diye. Sümeyye ise “Çok para harcıyor,” diye borç aldım.
1975 Bingöl doğumluyum. 17-18 yaşlarındayken tıp fakültesine girdim. Üniversitede bir yürüyüşe katıldım, bu nedenle 4-5 yıl cezaevinde örgüt üyeliğinden yattım. 16-17 yaşlarında çocukların ölüm orucu yaptığı dönemde bulundum. Örgütü benim kadar iyi kimse bilemez. Daha sonra ayrıştım ve güvenlik güçleriyle görüşmeye başladım. FETÖ dönemine kadar devletle bağlantım vardı.
Toplumu çok seviyorum ve hizmet etmek istedim. Ancak terör örgütleri için hedef haline geldiğim için bunların duyulmasını istemedim. Mesleki kariyerimi kaybettim, ardından insan onurumu da kaybettim. Bunun acısını hissederek yaşamaya devam ettim. Söküle söküle, ben bir hiç kaldım. Avukatlara, bir strateji istemediğimi ve içtenlikle konuşacağımı söyledim.
Yenidoğan Çetesi'nin lideri olmakla yargılanan tutuklu sanık Dr. Fırat Sarı sanık kürsüsüne getirildi.
NE OLMUŞTU?
İstanbul'da özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlanmıştı.
İDDİANAMEDE NELER VAR?
İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.
İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı.
Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı.
Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi.
Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı.
Raporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı.
Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi.
Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi.
İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı.
Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi.
Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi.
NE KADAR CEZA İSTENİYOR?
İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.
Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.
İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor.
Kaynak: Gerçek Gündem