'CHP DEM’lenmekle Meşgul' Demişti; Lütfü Savaş Kesin İhraç Talebiyle Disipline Sevk Edildi
CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Deniz Yücel, sosyal medya hesabından tepki çeken açıklamalarda bulunan eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş'ın MYK toplantısında oybirliğiyle alınan kararla kesin ihraç istemiyle disipline sevk edildiğini bildirdi.
CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel MYK toplantısının ardından basın açıklaması gerçekleştirdi. Yücel yaptığı açıklamada, "Geçmiş dönemde Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış olan Sayın Lütfü Savaş bugün MYK toplantımızda oybirliğiyle alınan kararla kesin ihraç istemiyle disipline sevk edilmiştir" dedi. Lütfü Savaş, bugün sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Bugünün CHP’si DEM’lenmekle meşgul" ifadelerini kullanmıştı.
Savaş, X hesabından yaptığı açıklamada şu ifadelere yer vermişti:
'YA KENDİMİZE YAKIŞANI YAPACAĞIZ YA DA...'
"Haydi kurucu partinin vatanseverleri! Ya bugün kendimize ve partimize yakışanı yapacağız ya da yok olacağız. Bölge yangın yeri. Savaş kapımızda. Emperyalist güçler bölgemizde sınırları değiştirmeye başladı…. Terör örgütleri üzerinden içimize fitnelik sokan, etnik çatışma hayalleri görenler için bugün bu ülkenin kurucu iradesinin partisine her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç var !
'CHP, DEM'LENMEKLE MEŞGUL'
Ve bugünün CHP’si DEM’lenmekle meşgul. Parti olarak, terör ile bağ kuran ve terörden siyasi rant devşirenleri her kim olursa olsun ya da hangi oluşum olursa olsun savunamayız. Ve bugün gerek sınırımızda terör devleti kurmak isteyenler, gerekse sınırlarımız içinde ayrı devletçikler kurmak isteyenler karşısında daima yüce Türk Miilletini bulur. Bu millet yeni kurtuluş savaşını hem başlatır, hem de zaferle taçlandırır. Bu millet ki; farklı etnik gruplardan olup, bütünleşmiş, birleşmiş ve vatan yüzeyinde millî birliği sağlamış Atatürk milliyetçiliği ile bir “Ulus Devlet” olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milletidir. Dileğim bu ülkenin kurucu partisinin de her türlü işgalden kurtulup ya da kurtarılarak kendi kurtuluş savaşını yapabilmesidir. Bunun için ben Lütfü Savaş olarak bu mücadeleyi başlatıyorum. Ve CHP’nin kuruluş ayarlarına dönmesi için tüm CHP’lileri birlikte mücadele etmeye davet ediyorum. “Bağımsızlık Benim Karakterimdir” diyen kurucu irademiz Mustafa Kemal Aratürk’ün izinde bugün bölgemizdeki ve içerdeki tehditlere karşı tüm CHP’lileri birlik olmaya çağırıyorum! İkbal derdine düşmüş birkaç kişinin elinde oyuncak haline gelmiş, hatta terör bağlantılı parti ve siyasetçiler ile sırf koltuk için yol yürüyenleri tarih zaten affetmeyecektir. Bizler bu uğurda CHP’nin sözüm ona değişim adı altında kuruluş felsefesinden sapmasına ve nihayetinde tarih olmasına izin vermeyeceğiz."
CHP SÖZCÜSÜ'NDEN AÇIKLAMA: 'İKTİDAR, MİLLETİN GÖZÜNDEN DÜŞTÜ'
Yücel, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"Bugün Parti Meclis toplantımızı yaptıktan sonra Merkez Yönetim Kurulu toplantımızı gerçekleştirdik ve bu toplantılarda aldığımız kararlar sonucunda oluşturduğumuz bildirimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz. Partimiz 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde halkın büyük bir teveccühü ile birinci parti olmuş, iktidar ise 22 yıl sonra ilk kez ikinci parti konumuna düşmüştür. İktidarı boyunca yarattığı tüm sorunları günden güne derinleştiren iktidar, milletin gözünden de gönlünden de düşmüştür. Sırf kendilerini iktidarda tutmak kaygısıyla kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarının üzerinde tutan bir anlayışla halkın sorunlarına çözüm üretmek yerine, halkın gerçek gündemlerinin üzerine perde çeken adımlar atmaktadırlar.
'ANAYASA'NIN İLK 4 MADDESİ HEDEF ALINDI'
İlk olarak yapay bir tartışma ile Anayasa'nın ilk 4 maddesi dahi hedef alınmıştır. Bu tartışma ile vatandaşın gerçek gündemi ve gerçek sorunları üzerine bir sis perdesi çekilmek istenmiştir. Bir kişinin iktidarının hile ile Anayasal devamlılığı hedeflenmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi, Anayasa'ya uymayanlarla Anayasa yapmamıştır, yapmayacaktır. Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımayarak, seçilmiş bir milletvekilini hapiste tutan, suçsuzlukları hukuken tescillenmiş kişileri görevlerine iade etmeyen, bir gece ansızın İstanbul Sözleşmesi'nden çıkarak devleti kadınların arkasından çekenlerin şekerle kaplanmış zehirlerini yutmadık, halkımıza da yutturmadık.
'KADINLAR VE ÇOCUKLAR KATLEDİLİRKEN...'
Ardından toplumun tüm kesimleri hayat pahalılığı altında ezilirken, kadınlar, çocuklar, bebekler şiddete uğrarken, katledilirken, yaşam hakları ihlal edilirken dikkatleri başka yöne çekmek için 1 Ekim'de bizzat Cumhurbaşkanı'nın ağzından İsrail'in yeni hedefinin Türkiye olacağı ifade edilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin nasıl bir tehditle karşı karşıya olduğunun anlatılması için TBMM'de kapalı oturum talep etmiştir. Kamuoyunun bilmediği hiçbir bilginin söylenmediği kapalı oturumla kurmaca ortaya çıkmış ve bu gündem üzerinden vatandaşın sırtına yeni vergiler yüklemeyi amaçlayan kanun teklifi geri çektirilmiştir. İktidarın kötücül planı bir kez daha milletin vicdanından geri dönmüştür.
'KÜRT SORUNU BARIŞÇIL YOLLARLA ÇÖZÜLMELİDİR'
Bu iki hamlesinden sonuç alamayan iktidar son olarak, Kürt sorununu inkar etmesine ve hiçbir somut önermesi olmamasına karşı terör örgütünün kurucusu ve başını Meclis'e çağırarak yeni bir tartışma başlatmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi demokrasilerde sorun olup olmadığına sorunu yaşayanların karar vereceği görüşünü savunmuş, şehit aileleri ve gazilerin yüzüne bakamayacağı hiçbir sürecin içinde olmayacağını kamuoyuna açık bir şekilde duyurmuştur. Türkiye'de bir Kürt sorunu vardır ve bu sorun demokratik barışçıl yollarla mutlaka çözülmelidir. Kürt sorununun toplumsal mutabakatla şeffaf bir biçimde TBMM çatısı altında kurulacak bir masa etrafında ön yargısız bir araya gelerek çözülebileceğine inancımız tamdır. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Yurtta barış dünyada barış' şiarının temsilcisi olan partimiz, Türkiye'nin Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümünden yanadır ve bu çözümü sağlama çabasından geri durmayacaktır.
'TERÖR ÖRGÜTÜ BAŞININ TBMM'YE ÇAĞRILDIĞI SÜREÇTE...'
Tüm bunlar yaşanırken, terör örgütünün kurucusu ve başının TBMM'ye çağrıldığı bir süreçte altı ay önce temiz kağıdı almış olan, adli sicil kaydı arşiv kaydı dahi olmayan, adaylığa engel durumu tespit edilmemiş olan ve devletin güvencesiyle aday yapılmış olan Esenyurt Belediye Başkanımız Sayın Prof. Dr. Ahmet Özer'in kendisine ve partisine itibar suikastı yapmak için bir kumpas planı hayata geçirilmiştir. Esenyurt'ta yaşayan her iki seçmenden birinin oyunu alarak seçilmiş bir kamu görevlisinin kaçma şüphesi bulunmazken, ifadeye çağrılabilecek durumda olmasına rağmen bir şafak operasyonuyla evinde hatta yatak odasında baskın yapılarak gözaltına alınmıştır. Evinde ve belediyede yapılan arama işlemlerinde yanında avukat bulundurulmasına ve dijital verilerin imajının alınmasına izin verilmemiştir.
'GEZİCİ ADALET CELLADI AKIN GÜRLEK'
Zekeriya Öz'ün bile hepsine bir anda başvuramadığı tam anlamıyla FETÖ yöntemleriyle bir yandan 40 yıldır sosyoloji alanında çalışmaları bulunan profesör unvanına sahip bir akademisyen itibarsızlaştırılırken, bir yandan da Esenyurt halkının iradesi gasbedilmiştir. Bu yapılan işlemlerde aileye saygı yok, hukuka saygı yok, özel yaşama saygı yok, savunma hakkına saygı yok, milletin seçme iradesine saygı yok. Bu hukuk katliamını gerçekleştirmek için aynı FETÖ'nün savcısı Zekeriya Öz gibi kullanışlı bir aparata ihtiyaç vardı. O da Türkiye'de ve dünya hukuk tarihinde görülmemiş bir şekilde mahkeme mahkeme gezdirilerek, gezici bir adalet celladı olarak Canan Kaftancıoğlu, Enis Berberoğlu, Selahattin Demirtaş, Sözcü Gazetesi, Selçuk Kozağaçlı, Grup Yorum Davası, Türk Tabipler Birliği ve Sırrı Süreyya Önder davalarında görevini yerine getirdikten sonra siyasi bir görevle Ankara'da ödüllendirilen ve son olarak apar topar bu operasyonu gerçekleştirmesi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na atanan Akın Gürlek oldu.
'AHMET ÖZER DAHA İFADE VERMEDEN...'
Ahmet Özer daha hakim karşısına çıkmadan, sorgusu yapılmadan, ifade bile vermeden, tutuklandığı ve yerine kayyım tayin edildiği, iktidara yakın medya tarafından ilan edildi. Geçmişte milletvekilliği yapmış ve AK Partili siyasetçiler ile yemek masalarında fotoğrafı bulunan, şu anda yurtdışında yaşayan birisiyle on yıl önce yaptığı iddia edilen ve içeriği dahi belli olmayan iki telefon görüşmesi; bir kısmı adli işlem görmüş kişilerle suç unsuru taşımayan telefon görüşmelerinin olduğu gibi hukuksuz deliller, yok hükmünde iddialar ve basit numaralar ama koca koca laflar bu siyasi tutuklamaya dayanak yapılmıştır. Öyle bir kumpas ki, savcılığın basın bildirisi dahi kamuoyunu yanıltma amacı taşımaktadır. Ahmet Özer hakkında suç iddiası ya da suç isnadı ifadesinin kullanılması gerekirken, hüküm verilmiş gibi ifadeler kullanılarak belediye başkanımız itibarsızlaştırılmış ve kamuoyu yanıltılmıştır.
'HİÇBİR BASKIYA TESLİM OLMAYACAĞIZ'
Tüm bu hukuksuzluklar yapılırken bir taraftan da OHAL döneminde çıkarılan bir düzenlemenin arkasına sığınarak, halkın iradesi ile farklı partilerden seçilmiş 45 belediye meclis üyesi hakkında hiçbir adli işlem yokken, içlerinden bir başkan vekili seçmek yerine bir gecede Vali Yardımcısı yaptığı kullanışlı kaymakam kayyım olarak atanmıştır. Halkımızın iradesini gasp eden bu hukuksuz ve antidemokratik süreci değerlendirmek üzere Esenyurt İlçe Başkanlığımızda 31 Ekim 2024 tarihinde yaptığımız MYK toplantısı, ardından milletvekillerimiz ile yaptığımız iki günlük toplantılar ve bugün gerçekleştirdiğimiz Parti Meclisi ve MYK toplantılarımız sonucunda hiçbir baskıya ve hukuksuzluğa teslim olmayan, halkın iradesinin gasp edilmesine izin vermeyen, yurttaşlarımızın gerçek gündemine kökten sahip çıkan kararlılığımızı ifade ediyoruz.
'KAYYIM'A KARŞI YOL HARİTASI
Bu kapsamda;
- 4 Kasım 2024 Pazartesi sabahından itibaren her gün bir Genel Başkan Yardımcısı veya Grup Başkanvekilimiz, iki Parti Meclisi üyesi, üç Milletvekili, bir Yüksek disiplin kurulu üyesi, iki İlçe Başkanı, iki Belediye Başkanı, iki İBB yöneticisi, bir il yöneticisi, bir ilçe yöneticisinden oluşan en az 15 kişilik bir heyet iki hafta süresince Esenyurt ilçesinde görevlendirilecektir. Heyet, bu yaşanan hukuksuz süreci anlatmak, hukuksuz kayyımın takipçisi olmak ve her kararının, her uygulamasının gayrı meşruluğunu teşhir etmek, Esenyurt halkının hizmetlere erişme hakkının gaspına asla göz yummayacak şekilde bir hizmet ve halk dayanışması göstermek üzere Acil Eylem Planı uygulayacaktır.
- Esenyurt’ta yaşanan hukuksuzluklar ve parçası olduğu büyük iktidar kumpaslarını açığa çıkarmak ve engellemek üzere partimizin tüm yetkili organları teyakkuzda olacak ve kriz masaları oluşturularak, süreç yakından takip edilerek, gereken siyasi adımlar atılacaktır. Esenyurt’taki halk iradesi gaspını yerinden takip edilecek, milli iradeye kurulan tuzak ve hukuk tanımazlık aynı anda 81 ilde 973 ilçemizde en güçlü şekilde, tüm kanıtlarıyla deşifre edilecektir.
- 31 Ekim 2024 tarihi itibariyle Sayın Genel Başkanımız tüm programlarını bu kapsamda iptal etmiştir, gelişmeler doğrultusunda programlar yeniden planlanacaktır.
- 1 milyondan fazla nüfusuyla İstanbul’un en büyük ilçesi olan, AK Parti’nin utanç verici imar uygulamaları ile kent suçları müzesine dönüştürülmüş olan Esenyurt’ta Esenyurtluların kent hakkını savunmak ve AK Parti tarafından yaratılan 30 bin Esenyurt konut mağdurunun haklarını korumak için Esenyurt Rant Takip Komisyonu kurulacaktır.
- AK Parti’nin gündeme sis etkisi yaratma çabasına rağmen toplumun en büyük ve en yakıcı sorunu olan enflasyon, hayat pahalılığı, ekonomik daralma, işsizlik ve vergide adaletsizlik konularını siyasetimizin ana gündemi yapmaktan çıkarmayacak ve TBMM’de başta bütçe maratonu olmak üzere tüm zeminlerde gerekli adımlar atılarak bir seferberlik halinde halkımızın gerçek sorunlarına sahip çıkılacaktır.
- Türkiye Büyük Millet Meclisi iç tüzüğünün verdiği tüm yasama ve denetim yetkilerimizi kullanarak, kanun boyutuyla gereken siyasi adımlar atılacaktır.
Yerel seçimlerden bu yana, milletin sorunlarını çözmek yerine, ülkenin gerçek gündemini karartmak ve kendi istikametini Türkiye’ye dayatmak için çalışan iktidar, Türkiye’nin önüne, yeni bir demokrasi ve adalet krizi koymuştur.
'YARGI ELİYLE SİYASETİ DİZAYN ETME ÇABASI'
Yaratılan bu kriz; zaten düşük büyüme ve yüksek enflasyon sorunları olan, halkı güvencesiz ve yoksul bırakan, iktidarın zayıflarla dolu ekonomi karnesi nedeniyle içeriye ve dışarıya güven telkin etmeyen, kırılgan ekonomimizin yaşadığı kriz halini daha da derinleştirecektir. Bu, Türkiye’nin yoksullaştırılan halkına, emekçisine, emeklisine, çiftçisine, sanayicisine, iş insanına, vize almakta zorlanan gencine yapılan en büyük kötülüktür. Demokrasiyi kesintiye uğratmak, seçmen iradesini gasp etmek darbecilere uygun utanç verici bir davranıştır. Yaşadığımız tablo, panikle ve telaşla yapılan planlarla, yargı eliyle siyaseti dizayn etme çabasıdır.
'İKTİDARI BİR KEZ DAHA UYARIYORUZ'
Bilinmelidir ki halkımız, yerel seçimlerde ortaya koyduğu irade ile iktidarı değiştirme sürecini başlatmıştır. İktidara düşen, milletin iradesine saygı duymaktır. Siyasette rekabetin tek sahası seçimler, kararı kesin olan tek hakemi de millettir. İktidarı bir kez daha uyarıyoruz; bu milletin seçilmişlerine karşı yürüttüğünüz hukuk dışı operasyonlar, halkımızın Cumhuriyete ve demokrasiye olan bağlılığına gölge düşüremeyecektir. Cumhuriyet Halk Partisi, iktidarın kurduğu hiçbir oyunun parçası olmayacak, hiçbir tuzağa düşmeyecek, hiçbir operasyona teslim olmayacaktır."
Kaynak: Gerçek Gündem