Enkazın altından çıkan umut: Antakya’da dayanışmanın adı: "Nehna"

Antakyalı Ortodoksların hikayelerini anlatmak için yola çıkan Nehna, yıkılan memleketlerinin yasını tutarken bir yandan da dayanışmayla topraklarına umut oldular.

Enkazın altından çıkan umut: Antakya’da dayanışmanın adı: "Nehna"

“Biz”

Böyle diyerek başladılar hikayelerine. Temeli sağlam atınca dayanışması da güçlü oldu. 2021 yılında çıktıları yolda Antakyalı Ortodoks olmanın her yönünü anlatmaya başladılar.

Anna Maria Beylunioğlu, Emre Can Dağlıoğlu, Mişel Uyar, Ferit Tekbaş, Can Terbiyeli ve Ketrin Köprü.

Altı kişiden ibaret bu grup kadim Antakya’nın dili oldular. Susmuş, örselenmiş bir topluluğun sesi oldular. Adını Nehna* koydular. “Biz o cemaatin parçasıydık ama kendimiz de anlamak istiyorduk. Anlamak ve anlatmak çabasıyla kurduk” diye anlatıyor Anna Maria.

Ferit Tekbaş, Ketrin Köprü, Anna Maria Beylunioğlu, Can Terbiyeli

Nehna ekibi: Ferit Tekbaş, Ketrin Köprü, Anna Maria Beylunioğlu, Can Terbiyeli

Adının hakkını veriyor Nehna. “Biz” olmanın… Antakya’nın tüm unsurlarına dokunmaya onların da sesi olmaya gayret ediyor:

“Bizi anlatırken, ilişkide olduğumuz diğer cemaatleri de tanımlamadan anlatmanın mümkün olmadığını düşünüyoruz. Antakya diyoruz ama Antakya’dan kastımız ilçe değil. Hatay isminin Türkiye Cumhuriyeti’ne katılırken verildiğini ve oradaki toplumlar pratik hayatlarında Hatay ismini pek kullanmadıkları için ‘Antakya’ diyoruz. Ancak Nehna İskenderun, Mersin’i de kapsıyor.”

Tarihsel yazılar, röportajlar gibi türlü çalışmalarla Antakya Ortodoks Cemaati ile tanıştırıyor bizi Nehna. Depremle birlikte onların da çalışmaları bir süreliğine durdu. Bir yanda yıkılan memleketlerinin yasını tutarken bir yandan dayanışmanın gücüne tutundular.

SESİNİ DUYAN VAR!

Antakyalı Ortodoksların kurduğu Nehna, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından ilk saatler itibariyle bölgeden haberler vermeye başladı. Birçoğu ailesi için memleketine giden Nehna üyeleri, üzüntülerini, telaşlarını ve korkularını es geçmeden tüm duygularına tutunarak yeniden “Biz” demenin bir yolunu buldu. Önce enkaz altındakilere kulak verdiler. Enkaz altından gelen “Sesimi duyan var mı?” çığlıklarını karşılıksız bırakmadılar, onlarca enkaza ekip gitmesini sağladılar:

“Arama-kurtarma ekiplerinin çağrı merkezlerinde çalışan tanıdıklarımız vardı. Teyitli bilgileri paylaştık. Dolayısıyla kendimizi öyle bir mesainin içinde bulduk.”

SAMANDAĞ VE İSKENDERUN’DA İKİ MUTFAK KURULDU

Anna Maria’nın profesyonel aşçılık eğitimi alması ve üniversitede verdiği “Yemek-kültür-siyaset” başlıklı ders sayesinde çevresinde gastronomi alanında biriken insanlar bu felaketin orta yerinde bir şans olmuş. Deprem olduğu anda bu insanlarla bir araya gelerek hem İskenderun hem de Samandağ’da bir mutfak kurulmasını sağladılar:

“Yalçın İnam beni bir toplantıya çağırdı. Orada ‘ne yapabiliriz’ diye sordular ve İskenderun’da bir mutfak kurmak istediklerini dile getirdiler. O sırada da Nehna’nın üyesi Mişel Uyar, Marcircos Kilisesi’nin mutfağının iyi durumda olduğunu ancak teçhizat ve insan gücü olmadığını söyledi. Tesadüfen bir saatlik aralarla yapılan konuşmalar sonucunda arkadaşları İskenderun Marcircos’a yönlendirdim. Depremden tam 18 saat sonra sıcak yemek çıkabildi o mutfakta. Şimdi Marcircos’un durumu biraz sıkıntılı olduğu için Yemek Kulübü’ne taşıdılar mutfağı.”

Daha sonra Ketrin Köprü’nün Samandağ gitmesiyle oradaki durumun çok kötü olduğunu anlatıyor Anna Maria:

“Zaten kötü olduğunu duyuyorduk ama Ketrin’den bunun teyidini aldık. Hemen Acil Gıda Kollektifi grubuna Samandağ çağrısı yaptım. Tabii ana amaç var olan mutfakları güçlendirmekti. En son hazır yemek çıkartmaya ikna ettim. Onun paketleme ve dağıtımını konuşurken bir tane şefimiz gitmek istediğini söyledi. Samandağ’a kimse gitmek istemiyordu. Güvenlik ile ilgili bir söylenti yayılmıştı. Aziz İlyas Kilisesi’nin mutfağını da kurduk.”

Enkazın altından çıkan umut: Antakya’da dayanışmanın adı: "Nehna" - Resim : 2

Samandağ Aziz İlyas Kilisesi'nde kurulan mutfak

“ÖZGE ÖZPİRİNÇCİ BİZE ARABA KİRALADI”

İlk zamanlar Samandağ’a girişin de kolay olmadığını ve yiyecek, teçhizat gibi ihtiyaçların getirilmesinde epey zorluk yaşadıklarını anlatıyor Anna Maria. Sosyal medya hesaplarından yaptıkları çağrının yanıt bulması sayesinde yardım gönderilen bir gemiyle birlikte tüm ihtiyaç malzemeleri bir şekilde Çevlik’e getiriliyor. Ancak Samandağ’a getirmek yine ayrı bir mesele. Araç bulanabilecek mi? Araç olsa benzin bulanabilecek mi?

Yok oğlu yok bir zamanda insanların bulduğu tek şey dayanışmaydı. İşte o dayanışma sayesinde Nehna ekibi de tüm malzemeleri Samandağ’a ulaştırdı. Samandağ’da Aziz İlyas’ta, İskenderun Yemek Kulübü’nde kurdukları mutfaklar şimdi binlerce kişiye yemek çıkartmaya devam ediyor.

Sosyal medyayı bu süreçte etkili kullandıkları ve direkt sahadan doğru bilgi ilettikleri için kısa süre ciddi etkileşim alıyor Nehna ekibi. Haliyle dayanışmanın eli de büyüyor. Neredeyse hiçbir çağrıları yanıtsız kalmıyor:

“Bizim cemaatimizden de çok insan çağrıları görüp yardımcı olmaya çalıştı ama bu süreçte cemaati aştık. Yurt dışından yardım gönderenler oluyordu. Çağrıyı görüp, taşıma konusunda yardımcı olabiliriz diye yanıt veriyorlardı. Eşimin kuzeni ailesini kaybetti. Ancak acısını yaşayamadan yardım çalışmalarına başladı. Çalıştığı ünlüleri devreye soktu. Bir anda Özge Özpirinci’yi bize araba kiralarken bulduk.”

Samandağ merkezli deprem sonrası Antakya’da her şey başa döndü. Hasarsız ev kalmamıştı ve tüm köylerde tüm ilçelerde halk artık sokaklarda. Hala en büyük ihtiyaç çadır. Anna Maria da çadır ihtiyacının sıklıkla iletildiğini söylüyor.

Enkazın altından çıkan umut: Antakya’da dayanışmanın adı: "Nehna" - Resim : 3

Abdulla Sert arşivi

YİTİP GİDEN HAFIZA

Deprem canımızdan can alırken geçmişimizi de sildi. Her şey yaklaşık 2 dakika içerisinde yok oldu. Antakya artık Antakyalıların da bildiğinden çok uzakta bir halde. Camiler, kiliseler, sinagoglar, eşsiz konaklar… Tüm Antakya’nın hafızası yerle yeksan oldu. Antakyalı Ortodoksların hafızası da…

“Arsuz Kilisesi tamamen yıkıldı. Antakya Kilisesi’nde taş taş üstünde. Samandağ Kilisesi son depremde hasar aldı. Her an yıkılabilir haberini bekliyorum. Birçok kilise kullanılamaz halde.”

RUM PATRİKHANESİ VE ERMENİ PATRİKHANESİ KAPILARINI AÇTI

Birçok kişi de göç etti bu can pazarında. Kalacak yeri olan ya da bir yer bulabilenler. Bulamayanlar ya da bağını bahçesini, enkazını bırakamayanlar ise hala Antakya’da bekliyor. Anna Maria son depremden sonra özellikle gençlerin gitmek istediğini söylüyor:

“Bizim cemaat özelinde gençler mümkünse Türkiye’den gitmek istiyor. Mümkün değilse de bölgeyi terk etmek istiyorlar. Üçüncü depremden sonra bir ‘ne yapabiliriz’ sorusu oluştu. Ancak nereye giderlerse gitsin birden ‘göçmen’ olacaklar. Dolayısıyla kolay bir tercih değil.

Yurt dışına ailesinin yanına gidenler var. İstanbul Rum Patrikhanesi ve RUMVADER bazı misafirhanelere yerleştirdiler insanları. İstanbul’da akrabalarının yanına gelenler de var. Yine Ermeni Patrikhanesi kucak açtı. Dolayısıyla tam sayı veremesek de çok sayıda gelen var.

Mersin’e 500-700 arasında kişi göç etti yalnızca bizim cemaatten. Ankara’ya giden var.”

“ÇÖZÜMLER ÜZERİNE DÜŞÜNMELİYİZ”

Ekümenik Patrik Bartholomeos, yaşanan felaketin ardından İstanbul’da bulunan Antakyalı Ortodoks cemaatiyle kısa süre sonra bir araya geldi. Enkaz altından hala cenazeler çıkmaya devam ederken acıların paylaşılması için dualar edildi:

“Can Terbiyeli ile beraber gittik. Bir yas havası vardı. Çoğu konuşma tamamlanamadı. Her şey çok yeniydi. Hala cenazeler çıkmaya devam ediyordu. Can ailesini getirmişti İstanbul’a. Benim kuzenim hala enkaz altındaydı. Çok ağırdı. Şunu söylemek istedik orada; yas tutulmasını anlıyoruz ama bölgede bir koşuşturmaca var. O yüzden kısa, orta ve uzun vadeli çözümler üzerinde bir an evvel düşünmemiz gerekiyor.”

Bölgede en büyük sorunlardan bir tanesi de ırkçılık. Antakya’da ana dilin Arapça olması kimilerinde kafa karışıklığına yol açtı. Türlü hedef gösterme olayları da meydana geldi. Anna Maria kendi cemaatinin şimdiye kadar birebir karşılaştığı bir durum olmadığını anlatıyor:

“Bizim duyumlarımıza göre birebir bir olay yaşanmadı ama Samandağ’da yıllardır yaşayan bir Suriyelinin çadır kurulmasına izin verilmemiş. Bunun haberi gelince yardım etmek istedik ama kısa sürede yardım ulaşmış kendisine. Onlar da insanlarını kaybettiler. Direkt olarak bunları yağmacı olarak lanse etmek çok yanlış.”

Enkazın altından çıkan umut: Antakya’da dayanışmanın adı: "Nehna" - Resim : 4

Nehna ekibi: Anna Maria Beylunioğlu, Emre Can Dağlıoğlu / Fotoğraf Berge Arabian

ANTAKYA’NIN YENİDEN İNŞASI

Antakya’nın yeniden inşası… Böyle diyorlar yok olup giden kadim kent için. Herkes kadar ben de ürküyorum bu söylemden. Aynı ürkeklikle Anna Maria’ya soruyorum. Şöyle anlatıyor:

“Çok belirsiz tabii ama öncelikle Antakyalıların gözünden söyleyeyim. Şu an gitme isteği olsa kısa süre sonra dönmek isteyecekler. Birçok şehir yıkıldı. Sosyal medyada hepsine yönelik bir elveda yazısı gördük. Antakyalılar da ise “gidiyorum ama geri döneceğim” vurgusu var. Bir yandan yeniden yapılandırılma konusunda herhangi bir eleştiri mercii olmayacağına ilişkin endişe var. Bir yandan “Antakya sizinle var” söylemi kullanılıyor. Ancak bir komisyon kurulması lazım. Antakyalı insanların olması lazım. OHAL koşullarında olur mu bilmiyorum. Umarım olur. Çünkü Antakya’nın inşası Antakyalılarsız olmaz. Bu hafıza bir şekilde ortaya koymaları gerekiyor.

Antakya Kilisesi’nin rölevisi var. Saray Caddesi’nin yine rölevesi çıkartılmış. Umarım eski Antakya’nın inşasını sağlayacak çizimler varsa ortaya çıkması lazım.”

Antakya yeniden inşa olur mu? Gidenler nereye, nasıl döner? 44 bini aşkın insanımızı kaybettik, memleketin geriye kalanıysa ağır yaralı. Akıldaki sorular yarayı daha da derinleştiriyor. Tutunacak tek şey var: Biz. Çünkü gördük ki dayanışma can damarı, dayanışma nefes oldu. Nehna yalnızca bir örnek. Sahada onlarca, yüzlerce insan/grup el ele, yürek yüreğe acıyı paylaşarak yarayı iyileştirmeye gayret ediyor. Biz iyileşeceğiz.

Nehna: Arapça’da biz anlamına gelir.

Antakya eski fotoğraf: Abdulla Sert

Nehna ekibi fotoğraf: Berge Arabian

Etiketler
Deprem Antakya