Hapishanede ölmeyi bekliyorlar: 28 Şubat davasının hasta mahkumlarına ne olacak?
Bakan Bekir Bozdağ’ın Adli Tıp Kurumu’nun kararlarından rahatsız olduğuna dair sözleri hasta mahkumların durumunu yeniden gündeme getirdi.
FETÖ'cü savcının hazırladığı AKP'nin devam ettirdiği sahte belgelere dayandırılan 28 Şubat davasında ömür boyu hapis cezasına çarptırılan 85 yaşındaki emekli korgeneral Vural Avar’ın cezaevinde hayatını kaybetmesi, hasta tutuklu ve hükümlülerin durumunu yeniden gündeme getirdi.
Demans hastası olmasına rağmen tahliye edilmeyen Avar’ın hayatını kaybetmesinin ardından Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Adli Tıp Kurumu’nun kararlarının kendisini de rahatsız ettiğini söyledi.
Cezaevinde ölen 28 Şubat hükümlüsü Avar’ın Avukatı Ümit Kara’ya göre Adli Tıp Kurumu, başsavcılık, Adalet Bakanlığı ve cumhurbaşkanının elindeki yetkileri fiilen kullanıyor. Demans tanısı konulmasından 20 ay sonra tahliye edilen HDP’li siyasetçi Aysel Tuğluk’un Avukatı Reyhan Yalçındağ’a göre ise Bakan Bozdağ’ın Adli Tıp Kurumu’nun kararlarından rahatsız olduğuna ilişkin sözleri aynı zamanda “itiraf” niteliği taşıyor.
"ADLİ TIP KURUMU RAPORLARINDAN RAHATSIZIM"
Gazete Duvar'dan Ceren Bayar'ın haberine göre, Bozdağ, katıldığı bir televizyon programında Avar’ın hayatını kaybetmesine ilişkin soruya verdiği yanıtta hasta tutuklu ve hükümlülerin tahliye olmamasıyla ilgili Adli Tıp Kurumu’nu işaret ederek şöyle konuştu:
“Diyelim içeride kanser tedavisi gören birisi var. Böyle bir hasta 4’üncü evre kanser tedavisi görüyor ve Adli Tıp Kurumu’ndan rapor geliyor. ‘Tek başına hayatını devam ettirebilir.’ Ben bundan rahatsızım. Bilmelerini isterim ki aziz vatandaşlarımızın kendilerinin bize ilettiği, yönettiği eleştirilerin hepsini bu işin muhataplarına biz iletiyoruz. Bugün Adli Tıp Kurumu üzerinde bu konuları özellikle ifade etmek istiyorum ki kamuoyu önünde de bunu ifade etmek istedim."
Bekir Bozdağ, aynı programda Adli Tıp Kurumu’nun Cumhurbaşkanının özel af yetkisini kullanan bir uygulama içinde olduğuna da dikkat çekerek, kurumu kanundaki yetki sınırına çekecek bir genelge yayınlayacaklarını söyledi.
İHD: 651’İ AĞIR, BİN 517 HASTA MAHKUM VAR
Son bir yılda hastalık nedeniyle en az 69 tutuklu ve hükümlünün yaşamını yitirdiğini raporlayan İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre şu an cezaevlerinde 651’i ağır olmak üzere bin 517 hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor. İHD bu sayının çok daha yüksek olabileceğine dikkat çekiyor.
28 ŞUBAT DAVASINDA 10 KİŞİ CEZAEVİNDE, 5’İ 80 YAŞININ ÜSTÜNDE
28 Şubat Davası sonucunda 14 kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış, Çevik Bir ileri derece demans, Çetin Saner kalp yetmezliği ve Aydan Erol kanser sebebiyle tahliye edilmişti. Vural Avar’ın cezaevinde hayatını kaybetmesiyle birlikte cezaevlerinde 28 Şubat hükümlülerinden 10 kişi kaldı. 5’i 70 yaşının üzerinde, 5’i de 80 yaşının üzerinde olan ve çeşitli hastalıklarla mücadele eden bu isimler şöyle: Erol Özkasnak, Hakkı Kılınç, Ahmet Çörekçi, Cevat Temel Özkaynak, Çetin Doğan, Fevzi Türkeri, İdris Koralp, İlhan Kılıç, Kenan Deniz ve Yıldırım Türker.
Cezaevinde vefat eden Avar’ın Avukatı Ümit Kara, Adalet Bakanı’nın açıklamasıyla “çok önemli bir yaraya” işaret ettiğini ifade ederek, “Bakanlığın bunun farkında olmasını takdir ediyorum. Çünkü hükümlü ve tutuklularla ilgili bu konu yaşam hakkıyla ilgili ve yaşam hakkı en ufak bir ihlalde telafisi imkânsız bir konu. ‘Sonra bakayım, tedavi süreci başlasın, bitsin’ derseniz bir daha telafi edemezsiniz. Tabut içinde tahliye verirler” diye konuştu.
"ADLİ TIP KURUMU YAŞAM HAKKINDAN YANA TAVIR ALMIYOR"
Adli Tıp Kurumu’nun hasta hükümlü ve tutukluların durumuna uygun olmayan raporlar düzenlediğini vurgulayan Avukat Kara, “Bu, özgürlükten ve yaşam hakkından yana tavır almamak demektir. Hipokrat yemininde de hasta yaşarken, tedavi uygularken takdir hakkının hasta yararına kullanılması vardır. Ama Adli Tıp Kurumu bunu yapmıyor. ‘Biz bağımsızız, adli bilir kişiyiz’ diyorlar” ifadelerini kaydetti.
Kara, Adli Tıp Kurumu’nun kendi müvekkili Avar hakkında verdiği karara ilişkin ise, “Nörolojik, psikiyatrik, ortopedik yönden yaşamını cezaevinde idame ettiremeyecek olan müvekkilim Vural Avar’a ‘sizin durumunuzda çok kişi var, yaşlı olmanız bunu değiştirmez’ deyip olumsuz rapor düzenlediler. Vural Avar; Adalet Bakanı’nın anlattığı sorunun ete kemiğe bürünmüş örneği” değerlendirmesini yaptı.
"28 ŞUBAT DAVASINDAN HÜKÜM GİYEN 10 KİŞİ CEZAEVİNDE ÖLMEYİ BEKLİYOR"
28 Şubat Davasından hüküm giyen kişilere ‘yaşlı’ ve ‘hasta’ olarak bakılması gerektiğini ifade eden Kara, “Bu kişiler emekli general oldukları için tahliye edilmeyecekler. Bu kişiler cezaevinde kalmaları sakıncalı kişiler. Bunların cezaevine kabulünün yapılmaması gerekiyor” dedi.
Şu anda cezaevinde 28 Şubat Davası’ndan hüküm giymiş 10 kişinin “zorluklar içinde cezaevinde ölmeyi beklediğini” söyleyen Kara, bunun sorumlusunun doğrudan Adli Tıp Kurumu ile Sağlık Bakanlığı’na bağlı Hakem Hastaneleri olduğunu ifade etti.
ADLİ TIP KURUMU; BAŞSAVCILIK, BAKANLIK VE CUMHURBAŞKANI’NIN YETKİLERİNİ KULLANIYOR
Başsavcılık, Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanının elindeki yetkilerin fiilen Adli Tıp Kurumu tarafından kullanıldığını söyleyen Avukat Kara, sözlerine şöyle devam etti:
“Adli Tıp Kurumu müsaade ederse affediliyor. Adli Tıp Kurumu müsaade ederse infaza ara verilebiliyor. Savcı diyor ki, ‘Sürekli hasta olanların infazına ara verilir, sürekli hasta olanlara Adli Tıp Kurumu karar verir. Adli Kurumu ne yapıyor? Aleyhe yorum yapıyor. Yani sürünmeniz lazım, kötürüm olmanız lazım böyle bir rapor alabilmek için. Sorumlu ne savcılık ne de bakanlık. Sorumlu Adli Tıp Kurumu.”
Adli Tıp Kurumu’nun resmi ve bağımsız bir bilirkişi kurumu olduğunu ve Adalet Bakanlığı’nın kuruma ‘teorik’ olarak etkide bulunamayacağını anlatan Kara, “Bakanlığın müdahale edememesi normal” dedi ve şöyle devam etti:
“Yani bu yapı bağımsız ama o kadar bağımsız ki vatandaşın durumundan bihaber. Adli Tıp Kurumu nasıl bakıyor? ‘Bu adam yargılanmış, zaten suçlu. Varsın ihmal sonucu ölsün, ne olacak ki. Bu adamın kıymeti yok. Bu adam hükümlü. Devlet bu suçlu adamı bir de tahliye mi etsin’ diyor. Bu yanlış. Modern ceza hukukunda bu yok. O zaman idamı kaldırmamanız gerekirdi. Yani Adli Tıp Kurumları artık kendi yetkilerini kullanıyor. Savcının, Cumhurbaşkanı’nın etkisi yok.”
TUĞLUK’UN AVUKATI YALÇINDAĞ: ADLİ TIP KURUMU SORUNU ON YILLARDIR VAR
HDP’li siyasetçi Aysel Tuğluk’a cezaevinde demans teşhisi konulmasına rağmen aylarca tahliye edilmediği dönem, hasta tutuklular sorununun en yoğun olarak gündeme geldiği zaman dilimiydi.
Avukat Reyhan Yalçındağ, Tuğluk’a Şubat 2021’de demans teşhisi konulduğunu, tahliyesinin teşhisten 20 ay sonra, Ekim 2022’de gerçekleştiğini hatırlattı. Tahliyenin gerçekleşmesi için Adli Tıp Kurumu’na 5 başvuru yapmak durumunda kaldıklarını anlatan Yalçındağ, Adli Tıp Kurumu ile ilgili bu sorunun on yıllardır var olduğunu söyledi.
"ATK RAPOR YAZMADAN CEZAEVİ KARAR VEREMEZ"
Adli Tıp Kurumu’nun raporu olmadan infaz erteleme kararı alınamayacağını söyleyen Yalçındağ, hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili süreçlerde yaşananları şöyle anlattı:
“Sonuçlar devletin resmi kurumuna, Adli Tıp Kurumu’na gidiyor. Bizim, Türk Tabipleri Birliği, hastaneler, üniversitelerin bağımsız departmanlarından aldığımız bilimsel mütalaalar maalesef infaz savcıları tarafından dikkate alınmıyor. Çünkü yönetmelik diyor ki, ‘Adli Tıp Kurumu raporu verirse cezaların infazının ertelenmesi kararına imza atabiliriz.”
"RESMİ ADLİ TIP KURUMU YERİNE BAĞIMSIZ BİR KURUM OLMALI"
Resmi bilirkişilik kurumu yerine bağımsız bilirkişilik kurumu olması gerektiğini söyleyen Yalçındağ, “Adli Tıp Kurumu resmi kurum olduğu sürece oradaki hekimleri değiştirmeniz hiçbir şeyi değiştirmez. Kendileri baskı altında mı değil mi, raporlar hangi aşamadan geçirilerek veriliyor, hekimlerin ideolojik arka planları mı buna engel? Bunların hepsi soru işareti olarak kalmaya devam eder. Bunun en doğrusu resmi değil bağımsız bilirkişi kurullarının olması” dedi.
“Kişinin kim olduğuna, dosyalarının ne olduğuna bakmaksızın sağlık hakkı ve sağlığa erişim hakkına erişim herkes için aynı olmalı” diyen Yalçındağ, “Bundan da başta Adli Tıp Kurumunun bağlı olduğu Adalet Bakanlığı sorumlu. Çünkü bu bir idari bürokratik mekanizma” ifadelerini kullandı.
ADALET BAKANININ AÇIKLAMASI BİR İTİRAF
Adalet Bakanı Bozdağ’ın, “Adli Tıp Kurumu’nun kararlarından rahatsız olduğu” yönündeki açıklamasının mevcut sıkıntılara işaret ettiğini ifade eden Yalçındağ şöyle devam etti:
“Bu aynı zamanda bir itiraf. Bu kadar zaman içerisinde başka müvekkillerimiz de yaşamını yitirdi. Bu kadar olumsuz sonuçtan sonra bu açıklama yapıldıysa umuyor ve diliyoruz ki, bakan da bir hukukçu olduğuna göre, sorunun çözümüne insan hakları hukukçularının söylemi ışık tutar. Başta Türk Tabipleri Birliği ve Türkiye Barolar Birliği olmak üzere konunun uzmanı kurumlardan temsilcilerin içinde olduğu bir kurum hızlıca oluşturulmalı. Yönetmelikler oluşturulana kadar bakanlıkla birlikte bir çalışma yürütülürse kamuoyu da rahatlamış olur.”