Hükümete yakın yazardan tarikat eleştirisi: Devletten, halktan para ve ihaleler alarak yaşayanlar nasıl doğrudan Allah dostu olabilirler?
Tarikatların zenginleşmesine ilişkin tartışmalar devam ederken, Ergün Yıldırım tarikatları eleştiren bir yazı kaleme aldı. Yıldırım, "Devletten, zenginlerden, halktan, yerel yönetimlerden para ve ihaleler alarak hayatını sürdüren kişiler nasıl doğrudan Allah dostu olabilirler?" diye sordu.
Türkiye’de son yıllarda tarikatların, devlette kadrolaşmaları ve liderlerinin lüks yaşam sürmeleri tartışma konusu oluyor. AKP, iktidara geldiği ilk günden bu yana çeşitli tarikatlarla işbirliği yapıyor ve devlette kadrolaşmalarının, zenginleşmelerinin önünü açıyor.
Son olarak Menzil tarikatının kadrolaşmaları ve kullandıkları lüks araçlarla yaşadıkları evlerin görüntülerinin çıkması tartışmayı alevlendirdi.
Bazı siyasetçiler ve yorumcular, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından bürokraside boşalan koltuklara başka tarikat üyelerinin getirildiğini, yeni risklerin oluştuğunu söylüyor.
HÜKÜMETE YAKIN YAZARDAN TARİKAT ELEŞTİRİSİ
Ergün Yıldırım, hükümete yakın Star’da kaleme aldığı “Tarikat liderinin lüksü olur mu?” başlıklı yazıda, tarikat liderlerine yönelik eleştirilerde bulundu. Yıldırım, Kütahya’da görev yaptığı dönemde, Şabaniyye şeyhi Mehmet Dumlu’yu ziyaret ettiklerini belirterek, aralarındaki konuşmayı aktardı:
“Çok çarpıcı bir görüş ortaya attı. Hala unutamıyorum. ‘Allah'ın yolunda olan gerçek Allah dostları, evliya insanlar hiçbir zaman başkasının parasına ihtiyaç duymazlar. Onlar rızıklarını kendileri karşılar’.”
“DEVLETTEN, ZENGİNLERDEN, İHALELERDEN PARA ALARAK HAYATINI SÜRDÜREN KİŞİLER NASIL DOĞRUDAN ALLAH DOSTU OLABİLİRLER?”
Yıldırım, Dumlu’nun sözlerini şöyle yorumladı:
“Tasavvuf meşrebinde önde olan, şeyh olan, Allah dostu olan kişilerle ilgili çok net bir ilkeyi hatırlatmıştı Mehmet Dumlu. Devletten, zenginlerden, halktan, yerel yönetimlerden para ve ihaleler alarak hayatını sürdüren kişiler nasıl doğrudan Allah dostu olabilirler? Çünkü hiç kimseyi akıllarına getirmeden doğrudan Allah rızası için karar vermeleri ve hareket etmeleri çok zor olur. Mülkiyet ilişkisi, insanın özgürlüğünü belirler. Bu nedenle sadece Allah'a kul olmak ve diğer bütün güç ve sermaye çevrelerinden azade olmak için Şabaniyye Şeyhinin bahsettiği rızkını kendisi kazanma ilkesi çok önemli.”
“LÜKSÜN VE ZENGİNLİĞİN DEBDEBESİ İLE YAŞAYAN ŞEYH OLUR MU?”
Tasavvuf tarihinden önemli isimlerden örnekler veren Ergün Yıldırım, yazısını şöyle sürdürdü:
“Yunus Emre'yi nasıl tahayyül ediyoruz? Marka elbiseler, has atlar, saray ile içli dışlı ilişkiler, zenginlere el açan tutumlar ...Böyle bir Yunus Emre yok. Yunus ne diyor?
Dervişlik dedikleri
Hırka ile taç değil
Gönlün derviş eyleyen
Hırkaya muhtaç değil
‘Hırka’ ve ‘taç’ iki olguyu sembolize ediyor: İktidar ve mal. Dervişlikte bunlar değil, gönül esastır. Gönülle âşık olunur, gönülle dosta varılır. Ne lüks havuzlu villalar, ne de son model Batı markalı lüks arabalar dosta götürür. Lüksün ve zenginliğin debdebesi ile yaşayan şeyh olur mu? Tasavvuf geleneğimizde olmaz. Zengin olmak ve bunu hayra sarf etmek başka, zenginlik budalalığıyla lüks ve şatafatla yaşayarak millete din ve tarikattan bahsetmek başka.”