Kılıçdaroğlu'ndan 28 Mayıs Süreci İçin Kritik Açıklamalar: Meral Hanım'a Sorun Masadan Neden Kalktı, Neden Döndü?

CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu siyaset gündemindeki yerini korumaya devam ediyor. Yaptığı açıklamalar ve çıkışları genel başkan olduğu süreçten dahi daha fazla konuşuluyor. CHP’li isimler içinde kritik bir pozisyonu olan Kılıçdaroğlu Gerçek Gündem Genel Yayın Yönetmeni Seyhan Avşar’ın sorularını yanıtladı. Mayıs seçimlerinin kaybedilmesine de değinen Kılıçdaroğlu, "Meral Hanım’a sorun masadan neden kalktı? Kumar masası dediği masaya neden döndü?" dedi.

Kılıçdaroğlu'ndan 28 Mayıs Süreci İçin Kritik Açıklamalar: Meral Hanım'a Sorun Masadan Neden Kalktı, Neden Döndü?

SEYHAN AVŞAR

- CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE MANSUR YAVAŞ VE EKREM İMAMOĞLU’NU ADAY GÖSTERMEMENİZ VE SİZİN ADAY OLMANIZ, AKABİNDE İSE SEÇİMİN KAYBEDİLMESİNE RAĞMEN TEKRAR CHP GENEL BAŞKANLIĞINA ADAY OLMANIZ 'KOLTUK HIRSI' OLARAK DEĞERLENDİRİLDİ. BU TAVRIN ‘DEMOKRAT KILIÇDAROĞLU’ İMAJINA UYMADIĞI ÖNE SÜRÜLDÜ. HAKLI BİR ELEŞTİRİ Mİ BU?

Tabii her eleştiriye saygı gösteririm. Nokta. İki, hiçbir zaman ‘Ben Cumhurbaşkanlığı’na aday olacağım’ demedim. Böyle bir cümle hiç kullanmadım. Karar Altılı Masa’da hep oy birliğiyle alındı. Bu kadar. Çok net değil mi? Aslında her şey çok net.

-KURULTAY SÜRECİ PEKİ? YENİLGİDEN SONRA ADAY OLMAMAYI NEDEN DÜŞÜNMEDİNİZ?

Ben onu kurultayda ifade ettim zaten. ‘Gemiyi sağlam limana götüreceğiz ve ayrılacağım. Yani bir sonraki kurultayda ben genel başkan olmayacağım. Ön sırada sizler gibi oturacağım’ diye söyledim zaten bunu. Bu da çok açıktı.

-MUHTEMELEN KENDİ İÇİNİZDE BİR İÇ HESAPLAŞMA YAPMIŞSINIZDIR. GERİYE DÖNÜP BAKTIĞINIZDA SİZ ‘28 MAYIS SEÇİMLERİNDE NE HATA YAPTIK?’ DİYOR MUSUNUZ? BUNUN ÖZ ELEŞTİRİSİNİ VERİYOR MUSUNUZ?

Öz eleştiri şöyle; eksiğimiz olabilir ama yaptığımız bir hata yok zaten. Çalıştık. Hem de çok çalıştık. Eksiğimiz olabilir. Birinci eksiğimiz videoları ciddiye almamak. Belki olayı baştan ciddiye alıp biraz daha geniş kitlelere, bunların sahte olduğunu anlatabilseydik daha iyi olurdu. Bu bizim için bir hata olabilir, eksiklik de olabilir. İkincisi, 'Nerede hata yaptık?' diye düşünüyorum. Hatamız yok aslında.

-ACABA İSTİŞARE KONUSUNDA EKSİK KALMIŞ OLABİLİR MİSİNİZ?

İstişareden kastınız nedir?

‘KUMAR MASASI DEDİĞİ MASAYA NEDEN DÖNDÜ?’

-MERAL HANIM ÇIKIP ‘BEN BU ADAYLIĞI BİLMİYORDUM’ TARZINDA AÇIKLAMALAR YAPTI. ADAYLIĞINIZ KONUSUNDA EKSİK İSTİŞARE OLABİLİR Mİ?

Bir özel bir tartışma zemini yaratmak istemiyorum ama az önce söyledim. Biz Altılı Masa’da oy birliğiyle karar aldık. Süreci enfekte eden Meral Hanım'ın kalkması ve sonra dönmesiydi. Şu soruyu Meral Hanım'a sormanızı isterim; Altılı Masa'dan niçin kalktı? ‘Kumar Masası’ dediği Altılı Masa'ya niçin döndü?

-PEKİ MERAL HANIM VE İYİ PARTİ İÇİN HEP BİR PROJE OLDUĞU SÖYLENİYORDU. SİZLER ŞÜPHESİZ Kİ BUNA İNANMADIĞINIZ İÇİN MERAL HANIM'A ALTILI MASA'DA ÇOK ÖNEMLİ BİR ROL, POZİSYON VERDİNİZ. MASAYA DAVET ETTİNİZ. SİZ YENİLGİNİN SONUNDA MERAL HANIM'IN BİR PROJE OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

Şimdi elde veri olmadan bu konuda konuşmak doğru değil. Olanlar ayrı ama ben elde veri olmadan, sağlıklı bilgi olmadan konuşmayı düşünen bir kişi değilim. Karakterim öyle. Veri olması lazım.

-PROTOKOLLE DEVAM EDELİM. KAMUOYU ÜMİT ÖZDAĞ İLE İMZALANAN PROTOKOLÜ ‘28 MAYIS'IN ÇİVİSİ’ OLARAK DEĞERLENDİRİYOR. O PROTOKOLDEN SONRA ÜMİT ÖZDAĞ'LA HİÇ BİR ARAYA GELDİNİZ Mİ?

Yok, hayır.

-PEKİ SİZ BU PROTOKOLÜ SİYASİ KARİYERİNİZDE BİR YERE OTURTABİLİYOR MUSUNUZ?

Ümit Özdağ o protokolü ‘mahkeme kararı olmaksızın kayyum atanamaz’ diye imzaladı. Sürekli eleştiren gözle bakılıyor bu protokole. Doğru, eleştirilecek yönleri var. Ama bugün Erdoğan, mahkeme kararı olmadan kayyum atayabiliyor. Ama Ümit Özdağ ‘mahkeme kararı olmadan kayyum atanamaz’ diye protokole imza attı.

-BU PROTOKOLDEN DEM PARTİ'NİN BİLGİSİ VAR MIYDI?

DEM Parti'nin elbette protokol kamuoyuna yansıdıktan sonra bilgisi olmuştur.

-YANSIMADAN ÖNCE VAR MIYDI?

Ben o konulara girmek istemem. Bakın. Kritik bir süreçteyiz ve ikinci tur başlamış. Bir oya bile ihtiyacımız var.

-BUGÜN OLSA PROTOKOLÜ YENİDEN İMZALAR MIYDINIZ?

Her günü kendi koşullarında değerlendirmek lazım.

-ÇOK MERAK ETTİĞİM BİR KONUYLA DEVAM ETMEK İSTİYORUM. KAYBETTİĞİNİZ KURULTAYIN ARDINDAN, ‘CUMHURİYET HALK PARTİSİ ALEVİLERDEN TEMİZLENDİ. CUMHURİYET HALK PARTİSİ'NDE BİR ALEVİ LOBİSİ VARDI’ ŞEKLİNDEKİ SÖYLEMLERİ SIKLIKLA DUYDUK. BUNU ÇOK NETLİKLE SORMAK İSTİYORUM. CUMHURİYET HALK PARTİSİ'NDE BİR 'ALEVİ LOBİSİ' VAR MIYDI?

Hayır. Bu eleştiriyi çok sağlıklı bulmuyorum. Doğru da bulmuyorum.

-BAZI ALEVİ MİLLETVEKİLLERİNİN DE KURULTAYDA SİZDEN YANA TAVIR ALMADIĞINI GÖRDÜK. BİR 'ALEVİ LOBİSİ' OLSAYDI SİZCE BU OLABİLİR MİYDİ?

Dediğiniz doğru. Bir 'Alevi lobisi' olmasaydı sonuç olmazdı. Eğer inanç eksenli oy kullanacaklarsa başka türlü oy kullanırlardı. Ayrıca İstanbul delegeleri, bana oy vermeyenler daha çok Aleviler. Ayrıca bizler sosyal demokratız. Dolayısıyla olaylara ve dünyaya sosyal demokrat pencereden bakarız.

-KURULTAY BİTTİ AMA SİZİN ÜSLUBUNUZ SERTLEŞTİ. SİZ BİR DANIŞMAN KADROSU DEĞİŞİKLİĞİNE Mİ GİTTİNİZ YOKSA TÜRKİYE'DE BU NAİF ÜSLUBUN SİYASETTE İŞE YARAMADIĞINI MI GÖRDÜNÜZ?

Hayır. Şöyle söyleyeyim; benim sertleşmeme yaratılan ortam yol açtı. Her gün hakaret, her gün yalan haber. Bir dinliyorsunuz, iki dinliyorsunuz, üç dinliyorsunuz, ‘ya bu yanlıştır’ diyorsunuz ama devam ediyor. Devam edince siz daha sert bir dil kullanmak zorunda kalıyorsunuz. İşin özü bu. Yoksa ben niye karşı çıkayım?

Eleştiri… Her siyasetçi doğal olarak eleştiriye açıktır. Açık olması lazım. İyi bir siyasetçi yapılan eleştiriden ders çıkarmasını bilir. Demek ki bir yanlışım var yani beni eleştiriyorlarsa. Ama olayı eleştiri sınırlarının ötesine taşıyıp, işi hakarete ve yalana götürdükleri zaman tahammül edemiyorsun. Benim de bir sınırım var yani. Dolayısıyla sertleşmek zorunda kalıyorsunuz zaman zaman. Sürekli değil.

-BEN SİZİ GAZETECİLERLE POLEMİĞE GİRERKEN GÖRMEMİŞTİM. SİZE ÇOK AĞIR ELEŞTİRİLER YAPILDIĞINDA BİLE SUSMAYI TERCİH ETTİNİZ. İLK KEZ BU YIL ÖNCE UĞUR DÜNDAR SONRA İSE FATİH ALTAYLI İLE BİR GERİLİM YAŞADIĞINIZI GÖRDÜK. BUNDAN DOLAYI PİŞMAN MISINIZ SAYIN BAŞKAN?

Hayır. Niye pişman olayım?

-ÇOK ELEŞTİRİLDİ YA ÜSLUBUNUZ…

Şimdi bakınız. Yani yıllarını siyasete adamış, bürokraside çalışmış bir insana nasıl siz ‘ajan’ diyebilirsiniz? Ya sonuçta insan bu dilin kemiği yok. Ben bunu anlarım ama bu kadar desteksiz, bu kadar önyargılı olmaz… Elinizde varsa veri koyarsınız ortaya. Dersiniz ki şu… Bir de kendinize araştırmacı gazeteci diyeceksiniz, hiçbir araştırma yapmadan kalkıp suçlayacaksınız. Gazetecilik bu olmamalı. Gazeteci deyince benim aklıma Uğur Mumcu gelir mesela. Oturur, araştırır, belgeleri, dokümanları ortaya koyar, söyleyeceğini söyler.

Ben de o gelenekten geliyorum. Gazeteci değilim ama o gelenekten geliyorum. Ben de bir haber geldiği zaman habere inanmam. Belgesine ulaşırım. O belgenin orijinalinin olup olmadığına bakarım, fotokopisini bile görsem ‘bir de orijinalini görmem lazım’ derim. Ondan sonra oturur, o konuda konuşurum. Bir gazetecinin de bunu yapması lazım. Kulaktan dolma haberlerle gazetecilik yapılmaz. Hele köşe yazarlığı hiç yapılmaz.

-PEKİ TANJU ÖZCAN MESELESİ... SİZE KARŞI ÜSLUBU ÇOK TARTIŞILDI, ÇOK KONUŞULDU. ASLINDA SADECE TANJU ÖZCAN ÜZERİNDEN DE GİTMEYELİM. BUGÜN GAZETECİLERİN DE SİZE KARŞI TAVRINDA DA CHP GENEL MERKEZİ’NİN BU YORUMLARIN ÖNÜNE GEÇMEDİĞİ, BİR TAVIR ORTAYA KOYMADIĞI İDDİA EDİLİYOR. CHP GENEL MERKEZİ'NİN SİZİ YALNIZ BIRAKTIĞINI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

O ayrı bir şey. Onun kararını kamuoyu verir, ben değil. Belki bu kadar tepki gelmese disipline de sevk edilmeyecekti. Orası da ayrı bir mevzu.

-SHP KONUSU ÇOK KONUŞULDU. BİRKAÇ TANE GENÇ ÇIKTI, SHP'Yİ YENİDEN KURDULAR. SHP YÖNETİCİLERİ SİZİNLE TEMASA GEÇMEYE ÇALIŞTI MI?

Hayır. Ben de kurulduğunu internetten öğrendim. Bana onlardan gelen ve benim bildiğim bir randevu yok.

-SHP'DEN SİZE ‘CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE ADAYIMIZ OLUN' TEKLİFİ GELİRSE NASIL DEĞERLENDİRİRSİNİZ?

Ben partime bakarım. CHP'ye bakarım ben. Kararı CHP verir. Şimdi bunu da yorumlamasınlar. Vay işte şimdiden Cumhurbaşkanlığı adaylığını kamuoyuna duyuruyor gibi yorumlamasınlar.

-GELELİM SELAHATTİN DEMİRTAŞ ZİYARETİNİZE… NE KONUŞTUNUZ BU GÖRÜŞMEDE?

Sayın Selçuk Mızraklı da Selahattin Bey'le aynı koğuşta kalıyor. İkisiyle de ayrı ayrı aşağı yukarı bir buçuk, iki saate yakın konuştuk. Selahattin Bey'i son derece iyi gördüm. Siyaseti yakından takip ediyor. Beraber Türkiye'nin sorunlarını konuştuk.

Demirtaş da bana sivil siyasetten yana olduğunu, Türkiye'nin sorunlarının akılcı politikalarla çözülebileceğini, yazı yazdığını, kitap yazdığını ifade etti. Son derece güzel, arada espriler yaparak da keyifli bir görüşme yaptık.

- SELAHATTİN DEMİRTAŞ'I CHP’DE GÖRMEK İSTER MİSİNİZ?

Selahattin Bey'in aslında sosyal demokrat politikaları dışladığını hiç düşünmüyorum. Tam tersine sosyal demokrat politikaları desteklediği için yanındayım. Ama CHP içinde olur mu olmaz mı onu bilemem. Ona karar verecek olan Selahattin Bey'dir.

-GELELİM EKREM İMAMOĞLU'NUN ZİYARETİNE... EVİNİZDEKİ GÖRÜŞME ÇOK KONUŞULDU. İMAMOĞLU İLE BOZULAN BABA-OĞUL İLİŞKİNİZİ DÜZELTEBİLDİNİZ Mİ?

Şöyle ifade edeyim. Ekrem Bey'le evde yaptığımız görüşmeyle ilgili şu ana kadar hiçbir açıklama yapmadım ve açıklamayı da doğru bulmuyorum. İki kişi arasındaki bir görüşmeyi kamuoyuyla paylaşmayı doğru bulmam. Baba-oğul meselesine gelince ortada bir kan davası yok ki.

-YANİ SİZİ TEKRAR İLERLEYEN DÖNEMLERDE BABA-OĞUL GİBİ GÖREBİLİRİZ...

Aynı partideyiz. O Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı başarıyla götürüyor. Dolayısıyla partinin hedefleri konusunda, partinin ilkeleri konusunda, partinin karşılaştığı sorunlar konusunda benim düşündüğüm kadar o da düşünüyordur tabii. Her partili gibi düşünüyordur. Partiyi nasıl daha iyi büyütürüz, iktidar yaparız… Tabii doğal olarak hepimiz düşünüyoruz. Hepimizin ortak düşüncesi, ortak hedefi, ortak amacı bu.

-DENİLİYOR Kİ; ANKARA'DA 'DEVLET AKLI MANSUR YAVAŞ'IN CUMHURBAŞKANI OLMASINI İSTİYOR', SİZ ADAYKEN DE O AKLIN SİZİN CUMHURBAŞKANI OLMANIZI İSTEMEDİĞİ İDDİA EDİLİYORDU. BU 'DEVLET AKLI' NEDİR? GERÇEKTEN SİZCE BÖYLE BİR 'DEVLET AKLI' VAR MI?

Erdoğan'ın kurduğu tek adam rejimiyle, devlet kendisini koruyacak refleksten uzaklaştı. Şöyle ifade edeyim. Devlet aklı dediğinizde; demokrasi çerçevesinde, demokrasiyi koruyan, özgürlükleri sağlayan, Türkiye'ye içeriden veya dışarıdan devlete yönelik tehditler olduğu zaman da bu tehditleri gidermeye çalışan bir akıl diye düşünüyoruz. Devlet aklı dediğiniz Anayasa Mahkemesi, devlet aklı dediğiniz Yargıtay, devlet aklı dediğiniz yasama organı, devlet aklı dediğiniz yürütme organı, yasaları uygulayan ise bürokrasidir… Şimdi devlet kendisini koruyacak refleksi kaybetti. Bu çok önemli bir şey. Eğer bir devlet kendisini koruyacak refleksi kaybederse devlet olmaktan çıkar.

Şimdi örnek vereyim size, Anayasa Mahkemesi karar veriyor değil mi? Parlamento ‘Ben bunu uygulamam’ diyor. O zaman siz Anayasa Mahkemesi’ni ve Anayasa’yı askıya alıyorsunuz. Devleti devlet yapan adalet değil miydi? Devletin temeli adalet değil miydi? Devletin temeli ahlak değil miydi? E nerede bu şimdi? Kalmadı. Devlet aklı diyoruz. Hangi devlet aklı? Hangi devlet aklı bana ‘Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayacaksın’ der? Hangi devlet aklı bana efendim Yüksek Seçim Kurulu'nun ‘Can Atalay'ın milletvekili olması için hiçbir sakınca yoktur’ diye Yargıtay ve Danıştay hakimlerinin verdiği kararı, bir başka mahkeme ‘Hayır ben seni hapisten çıkarmıyorum çünkü sen milletvekili değilsin’ der? Hangi devlet aklı? Şu anda devlet aklı değil; kişi aklı var, Erdoğan'ın aklı var.

-EKREM İMAMOĞLU SİZİN BİR DAHA GENEL BAŞKAN OLAMAYACAĞINIZI SÖYLEDİ. BUNA İLİŞKİN NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?

Hiçbir zaman ‘Ben cumhurbaşkanı adayıyım’ demedim. Hiçbir zaman ‘Ben genel başkan olacağım’ da demedim. Koşullar beni oraya getirdi. Dolayısıyla genel başkanlık kişinin talebinden çok o parti örgütünün elinde olan bir şeydir. Parti örgütü yani bizim delegelere bakarlar. Delegeler isterse istediği kişiyi getirirler, genel başkan yaparlar. Hayatımda hiçbir zaman delegeye ‘Bana oy verir misiniz?’ diye bir telefon dahi etmedim. Hiçbir delegeye. Çünkü bu telefonu ettiğiniz andan itibaren siz genel başkanlık yapamazsınız. O nedenle hani 'Bu benim özel bir talebim gideceğim, genel başkan olacağım' falan... Yok öyle bir şey yani. Türkiye'nin dünya kadar sorunları var. Partinin kendi içine dönük tartışmalardan arınması lazım. O sorunlarla ilgilenmek lazım.

-TUNCAY ÖZKAN MESELESİ... TUNCAY BEY'İN NORMALLEŞME SÜRECİNİ BALTAMAK İSTEDİĞİ SÖYLENİYOR. SİZ TUNCAY ÖZKAN'IN BİR CUMHURBAŞKANI'NA 'ZÜPPE' DEMESİNİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?

Ben Tuncay Bey'le bir yıldan fazladır hiç konuşmadım.

-GENEL BAŞKAN OLDUĞUNUZ DÖNEMDEN DAHA ÇOK KONUŞULUYORSUNUZ. BUNU NASIL BAŞARIYORSUNUZ?

Sorunlar giderek ağırlaşıyor. Türkiye bir ateş çemberi içinde. Sorunlar için bir çözüm üretmemiz lazım. Bu konuda elbette bir birikiminiz var ve bunu kamuoyuyla paylaşmak zorundayız.
Yani tartışmaların bir kısmı doğrudan doğruya içi boş. Vay efendim, niye ofis açarsın? Ne yapayım? Herkesi evimde karşılayacak, evimde ağırlayacak pozisyonum zaten yok benim. Kaldı ki her genel başkanın ofisi var. Sadece benim değil, diğer genel başkanların da ofisleri var. Onlar da buraya gelirler. Biz de zaman zaman onlarla buluşuruz, konuşuruz.

Yanlış bir şey yaparsam hesabını sorsunlar. Söylemlerimde bir yanlışlık olursa yine eleştirsinler. Ama söylediğimi ölçerek, biçerek, tartarak söylüyorum. Ve dikkat ediyorum. Söylediğime de dikkat ediyorum. Partime zarar vermek gibi bir düşüncem asla ve asla yoktur. Olamaz zaten. Partimin iktidar olmasını isterim. Türkiye'nin sorunlarını çözmesini isterim. En büyük arzum da bu zaten.

-PEKİ EFENDİM TUNÇ SOYER MESELESİ. SİZ TUNÇ SOYER’İ, CUMHURİYET HALK PARTİSİ'NİN GENEL BAŞKANLIK KOLTUĞUNDA GÖRMEK İSTER MİSİNİZ?

Ben bu tartışmalara girmek istemem ve doğru bulmam.

Kaynak: Gerçek Gündem

Etiketler
Kemal Kılıçdaroğlu CHP