KİPTAŞ Genel Müdürü Ali Kurt'tan çağrı: "Bu enkazın altında her an kalabiliriz"
İBB iştiraki KİPTAŞ Genel Müdürü Ali Kurt, İstanbul ve Ankara’da da hissedilen Düzce Gölyaka’daki 5,9 büyüklüğündeki depremin ardından kamu kurumlarına birlikte çalışma çağrısı yaptı.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) verilerine göre, 23 Kasım Çarşamba günü saat 04.08’de merkez üssü Düzce’nin Gölyaka ilçesinde 5,9 büyüklüğünde deprem kaydedildi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki KİPTAŞ Genel Müdürü Ali Kurt, İstanbul ve Ankara’da da hissedilen Düzce Gölyaka’daki 5,9 büyüklüğündeki depremin ardından kamu kurumlarına birlikte çalışma çağrısı yaptı.
Kurt, “Münferit işlerle biz bu kentleri depreme hazırlayamayız. Birlik olmamız lazım. Kamu otoritesi özellikle bu işin toparlayıcısı, sahiplenicisi ve organize eden olmalı” dedi. Depremi çok dert ettiklerini söyleyen Kurt, “Sesimizin duyulmasını istiyoruz. Hepimiz aynı masada oturmazsak bu enkazın altında her an kalabiliriz” uyarısı yaptı.
Nevşehir Hacıbektaş’ta dün yapılan “KİPTAŞ Mihmandar” temel atma töreninden sonra ANKA Haber Ajansı'na konuşan Ali Kurt, depremi hiç unutmadıklarını ve unutturmamak için de çok yoğun çaba harcadıklarını ifade etti.
Kamu kurumlarına birlikte çalışma çağrısı yapan Kurt, şunları söyledi:
“KAMUNUN DA BU SÜRECE PAYDAŞ OLMASI LAZIM"
Biz, ‘İstanbul Yenileniyor’ diye İstanbul’da önemli bir dönüşüm adımı başlattık. Ciddi bir hareket başlattık. Bir platform hayata geçirdik. Ne yapıyoruz? İnsanlarımızın riskli yapılardan maliyetine dönüştürebileceğimiz bir sistem hayata geçirdik ve şu ana kadar yaklaşık 160 riskli yapı bize başvurdu. 580 bin insanımız yaşıyor. Biz kamuya hep şu çağrıda bulunduk; ‘Gelin, bu işi birlikte yapalım’. Çünkü bu işin altından tek başına büyükşehir belediyesi veya KİPTAŞ kalkamaz. Kamunun da kamu otoritesinin de bu sürece paydaş olması, hatta bu işi sahiplenmesi lazım. Bununla ilgili de çağrılarımızı yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz. Nedir bu çağrımız? Nasıl ‘sosyal konut’ kampanyalarında uygun ödeme planıyla vatandaşlarımıza ev sahipliği yapabiliyorsa kamu; aynı şekilde, özellikle büyük kentlerdeki riskli yapı stoğunu eritmek için bu kampanyaların riskli yapıda oturan vatandaşlarımıza da yapılmasını biz talep ediyoruz. Düzce’deki depremi çok ama çok ucuz atlattık. Saat 04.00’te oldu; gece herkes evindeyken. Allah korusun, İstanbul’da beklenen büyük depremi yaşasaydık şu an çok farklı şeyleri konuşuyor olabilirdik. Şu anda Hacıbektaş’tayız ama belki gelemeyecektik.
"BÜYÜK KENTLERİMİZDE AŞIRI RİSKLİ YAPI STOĞU VAR"
Ben gece, 12’nci katta beşik gibi evimin sallanması sonucunda uyandım. Yani Allah korusun, beklenen büyük İstanbul depremini biz yaşasaydık ki; biz, bunun her an yaşanabileceği bilincinde olan teknik insanlarız ve açıkçası depremi biz hiç unutmuyoruz. Unutturmamaya da çalışıyoruz. Bununla ilgili farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Bununla ilgili de daha yüksek sesle, sesimizi duyurabildiğimiz kadar, yapılması gereken ne varsa yapacağız. Çünkü büyük kentlerimizde aşırı riskli yapı stoğu var. Burada da bunu tek başına bir üstesinden gelmesi mümkün değil.
"MÜNFERİT İŞLERLE BİZ BU KENTLERİ DEPREME HAZIRLAYAMAYIZ"
Bakanlık çok güzel işler yapıyor. Büyükşehir belediyeleri, yerel belediyeler, ilçe belediyeleri birçoğu çok güzel işler yapıyor ama bu münferit işlerle biz bu kentleri depreme hazırlayamayız. Birlik olmamız lazım. O yüzden diyoruz ki birlikte yenileyelim. Kamu otoritesi özellikle bu işin toparlayıcısı, sahiplenicisi ve organize eden olmalı. Bunun için sesimizi yükseltmek istiyoruz. İstanbul’da, bizim yaptığımız ‘İstanbul Yenileniyor’ çalışmasıyla da elimizde gerçekten çok ama çok ciddi bir envanter var. Bu vatandaşın beyanı, yani vatandaş diyor ki, ‘Ben riskli oturuyorum. Borçlanmayı da kabul ediyorum. Gel, beni dönüştür’. Bizim yapmamız gereken, bu vatandaşlara uygun, ödenebilir şartlarda bir finansman seçeneği sunmak. Onun haricinde yapacağımız hiçbir şey yok. Bununla ilgili de devletin kesinlikle bu işe el atması, bu sürece paydaş olması lazım. O yüzden diyoruz ki, gelin, birlikte yenileyelim.
"İSTANBUL’UN YAPI STOĞUNUN YÜZDE 75’İ 2000 ÖNCESİ YAPILMIŞ"
Çok büyük bir felaketle karşı karşıya kalabilirdik. Sadece deprem olduğu an depremi hatırlamamalıyız. Sürekli hatırlamalıyız. Bu bilinci 7’den 70’e herkesi aşılamalıyız. Herkesi aşılamalıyız ama kamu otoritesinin gerçekten söylemle değil, bizleri toparlayıp bu işi sahiplenmesi gerekiyor. Biz kendi yeteneklerimiz, tecrübemiz, kabiliyetlerimiz konusunda bu sürecin altında paydaş olmaya hazırız. Kamunun bana göre olumlu çalışmaları da var ama münferit, bizim de var, o da münferit. Bunlar bir araya gelmedikten sonra biz istediğimiz hızla bu kentleri depreme hazırlayamayacağız. 23 yıl geçti 99 depreminin üzerinden. 23 yıl ve hâlâ İstanbul’un yapı stoğunun yüzde 75’i 2000 öncesi yapılmış. Yani potansiyel riskli yapı bunlar. 23 yılda bunun ne kadarını yenileyebildik? Eğer bir araya gelmezsek, tüm aktörler, özel sektör, tedarik zinciri, kamu ama bunun toparlayıcısı mutlaka kamu olmalı.
"BAKANLIĞA ‘DEPREM KONSEYİ KURULSUN’ ÖNERİSİNİ YAPTIK"
Biz sayın büyükşehir belediye başkanımızla beraber sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı’na şunu önerdik. ‘Bir deprem konseyi kurulsun’ dedik. Bunun adı ‘konsey’ olmaz başka bir şey olur. Bu kurumların da üstünde olan, bağımsız. Yani olağanüstü durumlarla ilgili alınacak kararların geçtiği bir mekanizma hayata geçirmemiz lazım. Şu an elimizde bizim veri var. 160 bin yapı diyor ki, ‘gelin, bizi yenileyin’. Bizim sadece onlara sunmamız gereken, uygun ödeme planı. Borçlanmayı da kabul ediyor bu vatandaşlarımız. Diyelim ki uzlaştık, diyelim ki borçlandırdık. Nasıl kiraya çıkartacağız? Bunların hepsinin bütüncül düşünülmesi lazım. Yani bir mahalle, bir sokağı dönüştürerek bu işi yetiştiremeyiz. 23 yılda ne kadar ilerlediğimiz ortada. Hiç mi bir şey yapılmadı, tabii ki yapıyor. Tabii ki yapıldı ama sadece depremin olduğu an, maalesef vatandaşlarımız ve kamu, bizler de dahil daha çok uyanıyoruz. Biz açıkçası KİPTAŞ şirketi olarak, çünkü başkanımız Ekrem İmamoğlu bize İstanbul’un riskli yapısıyla, yenilenmesiyle ciddi sorumluluk yükledi. Biz bununla yatıp bununla kalkıyoruz. Bu konuyu çok dert ediyoruz ve sesimizin duyulmasını istiyoruz. Hepimiz aynı masada oturmazsak bu enkazın altında her an kalabiliriz.”