Kobane davasında savunmasına devam eden Demirtaş: Kürtlerle sıkıştıklarında görüşüyorlar

18'i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobane davasında savunmasına devam eden HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kürt olduğu için yargılandığını söyleyerek, "Kürdün temsilcisi ya hapiste ya sürgünde. Hiç görüşülmeyecekler listesinde biz varız. Ne zaman görüşürler? Sıkıştıklarında" dedi.

Kobane davasında savunmasına devam eden Demirtaş: Kürtlerle sıkıştıklarında görüşüyorlar

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobani davasında savunmasına devam ediyor. Demirtaş, savunmasında “Kürt olduğumuz için, savunduğumuz için yargılanıyoruz" ifadelerini kullanarak SEGBİS dökümlerinde kullandığı “Newroz” kelimesinin “v”ile yazılmasına da tepki gösterdi. Demirtaş, “ben Newroz derken ‘W’ ile söylüyorum. Kürtçe olarak. ‘Nevroz/Nevruz’ olarak geçtiğini görüyorum. Biz Newroz dediğimiz için yargılanıyoruz. O ‘W’ kolay kazanılmadı” dedi.

‘ÖCALAN’A SAYIN DEMEK İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ’

Demirtaş’ın savunmasında kullandığı ifadeler ise şöyle:

"Bugün kalan fezlekelere ilişkin savunmalarıma devam edeceğim. Fezleke sırası değil kronolojik bir sıralama planladım. Bu fezlekelerden birinde ‘billboardlardaki ‘Kürtçe ifadeler’ yasaklanmış buna ilişkin basın açıklamasındaki konuşmalarım konu olmuş. Bu afiş ve basın açıklaması Abdullah Öcalan’ın Newroz mektubu ve Kürtçe üzerinden savcı ‘suçu ve suçluyu övmek’ üzerinden suçlamış. (Abdullah Öcalan’ın Kürt halk önderi olması demem üzerinden) Bunu olmadığını ve illiyet bağını da araştırmamış. Eğer savcı Abdullah Öcalan’ın Kürt halk önderi olması ile ilgili bir sorun varsa bunun yeri mahkeme değil, başka (düzlemlerde) tartışılabilir. (Örnekler vererek) Mafya liderleri tahliye edildikten sonra MHP binalarına gitmesi ya da Topal Osman’ı övmek ‘suçu ve suçluyu’ övmek olarak nitelendirilmiş mi?

‘BUNU HAZIRLAYAN HAKİM SAVCILAR BİLMİYOR MU?’

Mesela İngilizcede sayın dememek ayıp. Benim yurt dışındaki konuşmalarımda Öcalan bile desem ‘Mr. Öcalan’ yazıyorlar. Dilin kendisinde var. Saygınlık değil de hitap olarak. Bizim Öcalan’a Sayın Öcalan dememiz savcının konu edeceği bir şey değil, olamaz. Benimser ya da benimsemez o da davanın konusu değildir. Kenan Evren için ‘Sayın, muhterem Kenan Evren’ desek suç mu olacak? Bunun konu edilmesi Kürt sorununa olan yaklaşımdır. Travmadır. Özgüveni olan devlet bununla mı uğraşır? Tamamı ifade özgürlüğü kapsamındadır. (Kanunda da diyor) Şiddet övgüsü yok, şiddet sonucu yok ama propaganda deniyor. Bunu hazırlayan hakim savcılar bilmiyor mu? Biliyor, yargılanmak istenen iradedir.

‘ABDULLAH ÖCALAN KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE BİR AKTÖRDÜR’

Bizim bu konuda görüşümüz nettir. Kafası karışık olan devletin kendisi, parlamentosudur. Bizim (nazarımızda) Abdullah Öcalan, Kürt sorunun çözümünde bir aktördür. Katılan katılmayan, sayın diyen demeyen de özgürdür. (Kastı -hakaret olarak- aşmayacak) şekilde eleştirilere de açığız.

‘KÜRT OLDUĞUMUZ İÇİN YARGILANIYORUZ’

Duyuyorum birileri diyor ki 'Demirtaş Kürt, Kürdistan demeye başlamış. Dikkatinizi çekerim kaç yıllık konuşmalarından yargılanıyorum. Ben bunları yeni söylemedim. Azerbaycan değil Kürdistan dediğim için yargılanıyorum. Yoksa ben Soma Katliamı ile ilgili de konuşmuşum, çok da sert eleştirmişim neden onlardan yargılanmıyoruz. Savunmamın başından beri dediğim gibi Kürt olduğumuz için, savunduğumuz için yargılanıyoruz.

Çözüm sürecinde birçok siyasetçi (Bülent Arınç gibi iktidardaki ya da iktidara yakın isimleri kastederek) Abdullah Öcalan dedi. Hatta överek bahsetti. Şimdi isimlerini de anmayacağım. Ben meşruiyeti onların ve onların söylemleri üzerinden kurmam.

‘KİTLEYİ DAĞITMA SORUMLULUĞUNU SAVCI BANA HANGİ YETKİYLE YIĞIYOR’

(Newroz konuşmalarına ilişkin fezlekeyi okumasının ardından)

Savcıya göre ben ‘örgüt propagandası olacak şekilde zafer işareti’ yapmışım. Ben de merak ediyorum ‘örgüt propagandası olacak şekilde zafer işareti’ nasıl yapılıyormuş da ben yapmışım. Savcı, benim emniyet müdürü, polis komiseri olduğumu düşünmüş oluyor ki benim neden kitleyi dağıtmadığımı konu etmiş. Bir siyasetçi olarak bu sorumluluğu savcı hangi yetki ile bana yığıyor.

‘SAVCI İŞKENCELERE KARŞI BEDENİNİ YAKARAK PROTESTO ETMİŞ KİŞİYİ ANMAMI SUÇ SANMIŞ’

Savcı niyet okuyarak benim Mazlum Doğan’ı -işkenceler karşı bedenini yakarak protesto etmiş bir kişiyi- insanlık onuru adına anmamı suç sanmış. O zaman ben de niyet okuyarak söylediklerimin aksini savunmayı suç diyeyim. Mazlum Doğan’ın işkenceye karşı direnmesinin saygıdeğer olduğunu söylemem suçsa bunun tersini savunmak; işkenceyi savunmaktır, Esat Oktay’ı savunmaktır. Esat Oktay'ı anmak suç olmuyor da Karakoçanlı işkenceler karşı protesto eden bir genci savunmak mı suç? Diyarbakır Cezaevi’ni şimdi müze yapacağız diyorlar. (Hafıza mitini böyle diri tutacaklar) Gültan Kışanak da Miroğlu da Altan Tan’ın babası da o cezaevinde kaldı. Eğer geçmiş ile yüzleşilecek ise Mazlum Doğan’ ananları değil, işkence edenleri yargılasınlar.

ERDOĞAN, AKŞENER, ÖZDAĞ, BAHÇELİ’Yİ CANLI YAYINA ÇAĞIRDI

Vali ile el ele mangalın üstünden atlasaydım yargılanmazdım. Ben Nevruz’u kutlasam yargılanmazdım. (Ben o ‘W’ ile yazılan) Newroz’u kutladığım için yargılanıyorum."

“Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Meral Akşener, Ümit Özdağ kim varsa bir canlı yayında buluşalım”

Demirtaş fezlekelere konulan konuşmalarından birinin Mazlum Doğan’ın memleketi olan Karakoçan’da gerçekleşen basın açıklaması olduğunu belirterek devam etti:

“Siyasi olarak birileri eleştirebilir. Hakaret etmemek, linç etmemek, tutuklamamak şartıyla tartışabiliriz. Bizi -siyaset yapmamızı- engelleyenler ağa çıkmamızı mı istiyorlar, anlamıyorum.

Buradan partimizin dediği özgüvenini göstermek içinde çağrı yapmış olayım. Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Meral Akşener, Ümit Özdağ kim varsa bir canlı yayında buluşalım. Koşullar eşit olsun. Televizyonlar yayınlansın. Biz düşündüklerimizi anlatalım. İddia ediyorum yayının sonunda herkesi demokratik özerkliği, bizim çektiğimiz acıları anlar.

‘BİZİM EKOLOJİ ÇALIŞMALARIMIZA DAVA AÇIN ONLAR DA GÖRÜNÜR OLSUN’

Bir müddet televizyonlarda bunları anlattık. Türkiye biraz nefes aldı. Yanı başındaki komşusunun 100 yıldır zulüm gördüğünü 4-5 yıl içinde öğrenen insanlar oldu. İnkılap kitaplarında anlatılmamış. Medya görmemiş. Biz engellenmesek ortalarda Kürdüm Kürdüm diye dolaşmayız. Hep Kürt sorununu konuşuyorsunuz diyorlar, hayır diğer-dertlerimiz- konuştuklarımıza dava açılmıyor onları duymuyorsunuz. Hakim ve savcılar lütfen bizim ekoloji çalışmalarımıza (konuşmalarımıza) dava açın onlar da görünür olsun.

‘TİCARET YAPARKEN SORUN YOK AMA DÖNDÜKLERİNDE ‘KÜRT YOKTUR’ DERLER’

Buradan Irak sınırına gidip Kürdistan Federal Bölgesi ile ticaret yaparlar, hepsi resmi. ‘Kürdistan Federal Bölgesi’ ibaresi ve bayrağı var antetli kağıtlarda. Altlarında yazar da kendi imzalarını atarlar (çoğu da AKP’li MHP’lidir) Gidip ticaret yaparken onlarla Kürtçe konuşurken sorun yok, paralara gelince sorun yok. Ama döndükleri gibi ‘Kürt yoktur’ derler. Gelmiş marşları yok diyorlar. Var, Mahabad'da yazıldı, Şair Dildar yazdı ben değil. Bugün çocuklarınızı gönderdiğiniz okullarda Türk Marşı okutulmazsa cingar koparırsınız. Bu da bizim marşımız, değerimizdir. Ortak değerlerimizi çoğaltalım (sorunu kolaylaştırır). Birbirimizin renklerine, marşlarına, değerlerimize saygı ile çözebiliriz. Bizi bunlardan (anadili savunmak, Kürtçe’yi savunmak) yargılamak değerleri saygısızlaştırmak, hakaret etmek, aşağı görmektir. Bizim vergi verdiğimiz devlet bizi bunlardan yargılamamalı. Bu davaya konu tüm konuşmalar bundan ibaret. Devlette toplumda buradan baksın.

‘PKK’Yİ DAĞA ÇIKARTAN DEVLETİN POLİTİKALARIDIR’

Babam, annem çat pat bilirdi Türkçe’yi. Biz eğitim dili, medya derken biliyoruz. Ama Kürtçe’yi korumak adına ne tedbir var? Asimilasyon da etkiliyor. Kamu olanaklarında ve kontenjanlarında yer verilmiyor. Bir de kriminalize edilip yargılanıyor. Dil sadece iletişim aracı değil, duygu ifade aracı da. Türk diline dair çalışmalar var ne güzel. Sağlık Bakanlığı, Diyanet Bakanlığı’nın var mı (Kürtçe’ye ilişkin) bir çalışması? Yok. Biz bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Onu da terör faaliyeti ilan ediyorlar. Biz dile getiriyoruz. PKK’yi dağa çıkaran devletin (bu) politikalarıdır. Umarım (ileriki süreçlerde) bir süreç başlar da biz de bir parçası olabiliriz.

‘BEN POLİSİN YAPTIĞI ÇÖZÜMÜ KABUL ETMİYORUM’

(Fezlekelere konulan konuşmalarından bahsediyor) Bu konuşmanın bir CD’de olduğu söyleniyor. Ses çözümünü istiyoruz dosyada yok diyor. (Çeşitli mercilere) yazıyoruz. Bakıyoruz ki dosyada varmış. Kim yapmış bu çözümü ‘polis çözmüştür’ deniyor. Ben polisin yaptığı çözümü kabul etmiyorum, bağımsız bilirkişi tarafından yapılmalıdır. Nihayetinde bu konuşma Newroz konuşmasında Şırnak meydanında Abdullah Öcalan’a ve tutuklulara selam göndermemi konu etmiş savcı. Ben o zaman (Öcalan ile çözüm sürecine ilişkin görüşmeleri kastederek) bizzat görüşüyordum, Şırnak meydanlarında selamlaşmıyordum.

‘SAVAŞ OLAN HER ÜLKEYLE GÖRÜŞTÜLER: KÜRTLER HARİÇ’

Davutoğlu'na PYD ile görüşün demişim. Fırat geçilmeyecek diyorlardı. Geçildi. Demek ki benim (önerdiğim) yol daha mantıklıymış, görüşülebilirdi. Hükümetin Suriye politikasını eleştirmişim, savcıyı neden ilgilendirir? Bir siyasi parti başkanı ülkenin dış politikasını eleştirmiş, savcıya ne oluyor? Suçlamayı kabul etmiyoruz. PYD ile görüşülmesini, uzlaşma sağlanmasını savunuyorum. Bir Kürt olarak bundan ben de etkileniyorum. Esad ile görüşülmesine, Biden ile görüşülmesine ses çıkaran olmuyor. Kürtlerin temsilcileri ile tokalaşılmasında tüyler diken diken oluyor. Herkes ile görüşüyorlar, Taliban ile de görüştüler. Savaş olan her ülkeyle ile görüştüler. Kürtler hariç. Bir Kürtler ile görüşülmedi. Bunu da sadece Erdoğan böyle düşünmüyor. Siyasetçisi, aydını, akademisyeni hepsi. Akademisyenlerin de hepsini barış dedikleri için ihraç ettiler. Kalanlar da böyle düşünüyor işte. Blinken silah veriyor ama tokalaşınca sorun yok. Ama PYD ile görüşmüyorlar. Çünkü Türklüğün var olma tezi Kürdün inkarı üzerine kurulmuştur, Amerika'nın inkarı değildir. Onlarla görüşme bu temelleri sarsmaz. (Konu ne olursa olsun içinde Kürt geçince) Türk'ün varlığı, devletin bekası sarsılıyor.

‘KÜRTLERLE SIKIŞTIKLARINDA GÖRÜŞÜYORLAR’

Kürdün temsilcisi ya hapiste ya sürgünde. Hiç görüşülmeyecekler listesinde biz varız. Ne zaman görüşürler? Sıkıştıklarında. Akılları başlarına gelse de görüşseler. Biz de neden bu kadar görüşmek istiyoruz? Çünkü barış sevdalısıyız. Karşı taraf cinnet halindeyken bizim barış dememiz gerekiyor. Mecburuz. Kürdün ırkçısı yoktur. Bugün Kürtler ırkçılık yapmaya kalsa neler olur? Dua edin ırkçı değiliz."

Etiketler
Selahattin Demirtaş HDP Kürt Kürt sorunu Abdullah Öcalan