Onur Yaser Can davası ertelendi: 'Devran döndü, 12 yıl sonra hesap veriyorlar'

Onur Yaser Can davasında Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nden istenen dosyaların mahkemeye getirilmesine karar verildi. Duruşma 3 Şubat 2023 tarihine ertelendi.

Onur Yaser Can davası ertelendi: 'Devran döndü, 12 yıl sonra hesap veriyorlar'

İstanbul Beyoğlu’nda 2 Haziran 2010 tarihinde yapılan narkotik operasyonuyla ilgili olarak 2 kez gözaltına alınıp serbest bırakılan ve 3’üncü kez emniyete çağrılınca intihar eden 28 yaşındaki mimar Onur Yaser Can ile ilgili yargılamaya, İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün devam edildi. Daha büyük olduğu için 14. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda yapılan duruşmaya Onur Yaser’in kız kardeşi Ezgi Sevgi Can avukatlarıyla birlikte katıldı. Sanık eski polis memurları Onur Ülker ile Hakan Aydın, duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Diğer sanıklar polis memurları Yunus Başay, Muhammet Ongun ile bilirkişi Zafer Kökdemir ise duruşmaya katılmadı. Sanık avukatları da mahkemede hazır bulundu.

CHP milletvekilleri Turan Aydoğan ile Sezgin Tanrıkulu ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Ahmet Şık da duruşmaya izleyici olarak katıldı.

“YAKALAMA YAPILDIKTAN SONRA EKİPLER NE YAPACAĞINI BİLİR, İNİSİYATİF ONLARDADIR”

Sanık eski polis Hakan Aydın, mahkemedeki savunmasında şunları söyledi:

“Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Söz konusu dönemde teknik ve fiziki takip amiri olarak görev yapıyordum. Söz konusu soruşturma belgelerinde imzam yoktur. Fiziki takip belgesinde imzam var sadece. Yakalamayı ben yapmadım. Yakalamayı yapan arkadaşlar başka kişilerdi. Yakalama sırasında ben yanlarında değildim. Nerede tutulduğunu bilmiyorum, sadece emniyete getirildiğini biliyorum. Üzerinde arama yapıldığında da orada yoktum. Yakalama yapıldıktan sonra ekipler ne yapacağını bilir, inisiyatif onlardadır. Bununla ilgili takipsizlik kararı verildi, kesinleşti. Ben neden tekrar ifade veriyorum bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla yeni bir delil de yok.”

SORULARIN ÇOĞUNA CEVAP VERMEDİ

Sanık Aydın, kendisine sorulan soruların çoğuna ise “Üzerinden çok zaman geçti hatırlamıyorum” ya da “Dava konusu ile alakası yok” diyerek cevap vermedi.

TANIK: ‘SOYUN’ DEDİLER SOYUNDUM

Onur Yaser’in çıplak aramaya maruz kaldığı emniyette, aynı dönemde gözaltında bulunan Yavuz K. duruşmada tanık olarak dinlendi. Yavuz K., şöyle konuştu:

“Vatan Emniyet'e gittik. Narkotik Şube'de ne kadar kaldım bilmiyorum. Arkam dönük olduğu için içeride kaç kişi olduğunu da bilmiyordum. ‘Soyun' dediler soyundum. Bir temas olmadı. Odaya ilk girdiğimde 4-5 polis vardı. Arkam dönük olduğu için içeri kimin girip çıktığını bilmiyordum. Emniyete sadece bir kez götürüldüm. Serbest bırakıldıktan sonra bir daha emniyete gitmedim.”

“BİR GRUP NARKOTİK POLİSİNİN KEYFİ UYGULAMASI İLE BÜTÜN AİLEMİ KAYBETTİM”

Duruşmada söz alan Onur Yaser’in kız kardeşi Ezgi Sevgi Can ise şunları söyledi:

“Sanıklar ilk duruşmadan itibaren resmen mahkeme ile ve bizlerle 12 yıldır dalga geçiyorlar. İstedikleri soruya cevap veriyorlar, istemediklerine vermiyorlar. İstedikleri detayları hatırlıyorlar istemediklerini hatırlamıyorlar. Bu dava uğruna annemi, babamı kaybettim. Bir grup narkotik polisinin keyfi uygulaması nedeniyle bütün ailemi kaybettim. Ölmüş bir çocuk hakkında, öldüğünü bilmelerine rağmen polis fezlekesi düzenleyerek iddianame düzenlenmesini sağladılar. Bu sahte evraklarla bunu yaptılar. Bu çocuğa bu psikolojik baskıyı neden yaptınız? Bize bunu açıklayın. 12 yıl sonra ilk defa evrakta sahtecilikten yargılanıyorlar.”

DURUŞMA 3 ŞUBAT’A ERTELENDİ

Duruşma, eksik hususların giderilmesi ve tanıkların dinlenilmesi için 3 Şubat 2023 tarihine ertelendi. Mahkeme, Can ailesinin avukatlarının, sanıklar hakkında ‘işkence’ suçundan savcılığa suç duyurusunda bulunulması talebinin hükümle birlikte değerlendirilmesine karar verdi.

“BU DAVA, BÜTÜN AİLEMİN KATLEDİLİŞİ DAVASIDIR”

Onur Yaser Can’ın kız kardeşi Ezgi Sevgi Can, duruşma çıkışında adliye önünde yaptığı açıklamada şöyle konuştu:

“Bugünkü duruşma bizden yana geçti. Heyet, işkenceyle ilgili iddialarımızı sonuna kadar dinledi. Şimdilik o konuda bir karar alınmış değil. Ancak sanıkların vareste tutulması talebi reddedildi, sorgulanmalarına devam edilecek. Bu dava, 28 yaşındaki bir gencin işkence sonucu, polis şiddeti sonucu intihara sürüklenmesi ve ardından itina ile işleyen cezasızlık politikalarının annem ve babamı da katletmesi sonucu, bütün ailemin katledilişi davasıdır. Ve Türkiye’de cezasızlığın en ağır örneklerinden biri. Ben bu döngünün kırılması için mücadeleleri daha da ortaklaştırmak gerektiğini düşünüyorum. Birbirimize yüzümüzü daha fazla dönmemiz gerektiğini düşünüyorum.

DEVRAN DÖNDÜ, 12 YIL SONRA HESAP VERİYORLAR: 12 yıl önce bu işkenceyi ağabeyime Fethullahçı terör örgütüne üyelikten aldıkları nüfuzla uygulayan bu sanık polisler, devran döndü 12 yıl sonra yargı önüne çıktılar, hesap veriyorlar. 25 Kasım’da kadınları döve döve ters kelepçeyle, işkenceyle gözaltına alan polisler de devran döner bir gün hesap vermek zorunda kalırlar. Yapılan bütün işkencelerin, bütün polis şiddetinin bir gün hesabı verilecek. O yüzden bu kadar pişkinlikle suç işleyen sözde polis memurlarının buna dikkatini çekmek istiyorum. Biz bir aradayız, çok kuvvetliyiz. Dayanışmamız çok kuvvetli. Bu konuda kendimi umutlu hissediyorum. Ve bu davanın sonucu ne olursa olsun şu mücadelenin kendisi o kadar önemli ki, bu o polislere, o işkencecilere öyle güzel mesajlar veriyor ki, onlar bu mesajı alıyorlar. Almasalar da almalarını sağlayacağız, sağlıyoruz.”

“BU DAVA ‘EVRAKTA SAHTECİLİK’ DAVASI DEĞİL”

Ezgi Sevgi Can’ın avukatı Çiğdem Şat da şunları dile getrdi:

“Bugün görülen duruşmada, sanıklardan o dönemde diğer sanıkların amiri konumunda bulunan Hakan Aydın dinlendi. Hakan Aydın dediğimiz kişi, hakkında FETÖ terör örgütüne üyelikten mahkûmiyet kararı verilmiş bir şahıs. Bu şahsın gerek Metin Topuz ile gerek bu sanıkların işkenceden takipsizlik kararını veren Muammer Akkaş ile bağlantısı olduğunu biz mahkemeye sunduk. Mahkeme heyetine ısrarla belirttik ki ‘Bu dava sadece ‘resmi evrakta sahtecilik’ davası değildir, bu sebeple heyetiniz ‘işkence’ suçundan suç duyurusunda bulunsun’ dedik. Zira sanıklar kurnazca, sorduğumuz sorulara kaçamak cevap verdiler. Bununla ilgili talebimizin hükümle karar altına alınacağı belirtildi. Duruşma 3 Şubat’a ertelendi.”

“TANIK İFADELERİYLE BURADA CİDDİ BİR İŞKENCENİN OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI”

Avukat Mehmet Ümit Erdem ise yaptığı açıklamada şöyle konuştu:

“30 Eylül’de 3 polis ve bir bilirkişi dinlenilen dosyada bugün de kalan polis amiri Hakan Aydın dinlendi. Ve artık sanık ifade aşamaları sona erdi. Tanıklarımızın oldukça çarpıcı ifadeleri oldu. Yani bunun basit bir ‘evrakta sahtecilik’ işinin olmadığı, aslında burada ciddi bir işkencenin, kötü muamelenin olduğu da aslında bu tanık beyanlarıyla ortaya çıktı. Şimdi mahkeme kurmuş olduğu ara kararla önceye ilişkin yapılmış olup da malum çevreler tarafından kapatılan dosyaların tekrar celbine karar verdi. Ayrıca dinlenmeyen, hazır edeceğimiz diğer tanıklar dinlenecek. Sonrasında dosya karara doğru ilerleyecek. Biz şundan umutluyuz; bu tür dosyalar duruşma salonlarına sıkıştığı sürece bu dosyalar cezasızlıkla gidiyorlar. Dolayısıyla buradaki destek çok önemli.”

GERİYE SADECE KIZ KARDEŞİ KALDI

İstanbul Beyoğlu'nda, 2 Haziran 2010 tarihinde yapılan narkotik operasyonu kapsamında 2 kez gözaltına alınıp serbest bırakılan 28 yaşındaki mimar Onur Yaser Can, gözaltı tutanaklarında hata olduğu gerekçesiyle 3’üncü kez emniyete çağırılmıştı. Onur Yaser, iddiaya göre gözaltında kötü muamele ve işkenceye maruz kaldığı için tekrar emniyete gitmek istemedi. 28 yaşındaki Can intihar etti. Can’ın intiharından 4 yıl sonra anne Hatice Can da oğlunun kaybına dayanamayarak 2014 yılında yaşamına son verdi. Baba Mevlüt Can ise 8 Ekim 2019’da geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Bugün, Onur Yaser’in ailesinden geriye sadece kız kardeşi Ezgi Sevgi kaldı.

ÖNCEKİ YARGILAMADA MAHKEME SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMUŞTU

Onur Yaser’in intiharıyla ilgili İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamada iki polis, “Evrakta sahtecilik” suçundan 6 yıl 5 ay 15’er gün hapisse çarptırılmıştı. Mahkeme, dört polis ve bir bilirkişi hakkında ise suç duyurusunda bulunulmasına karar vermişti.

DAVA 12 YIL SONRA AÇILDI

Mahkemenin yaptığı suç duyurusu üzerine olaydan 12 yıl sonra dört polis ve bir bilirkişi hakkında “Kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği” ve “Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek” suçlarından 6,5 yıldan 17'şer yıla kadar hapis istemiyle İstanbul 41’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne dava açıldı.

NE OLMUŞTU?

ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010’da İstanbul Harbiye'de esrar satın aldığı iddiasıyla karakola götürüldü. Nöbetçi savcının "İfadesini alıp bırakın" talimatıyla serbest kaldı. İki gün sonra tutanaklarda eksiklik olduğu gerekçesiyle yeniden çağrıldı. Can, ifade vermek için üçüncü kez şubeye çağırıldığı 23 Haziran 2010 tarihinde intihar etti. Can’ın intiharının ardından bulunan notta, "Narkotik Şube’de çırılçıplak soyulup yere çöktürülüp öksürtüldüm. Onurumla oynadılar. Korkuyordum" yazıyordu.

Anne Hatice Can da acısına dayanamayarak 2014 yılında intihar etti. Baba Mevlüt Can ise sağlık sorunlarından dolayı 2019 yılında vefat etti.

Can'ın ölümünün ardından polisler hakkında "resmi belgede sahtecilik" suçundan dava açıldı ancak duruşma sırasında çıplak aramayı itiraf etmelerine rağmen polisler hakkında işkence ve kötü muameleyle ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. İki polis memuru, evrakta sahtecilik suçundan iki yıl altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay kararı bozunca dava yeniden görüldü ve 2019 yılında altı yıl beş ay 15'er gün hapis cezasına çarptırıldılar.

İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava sırasında dört polis ve bir bilirkişinin daha verileri yok ettiği ve kayıtları sildiği ortaya çıktı. Mahkeme, olayda sorumluluğu bulunan beş kişi hakkında da suç duyurusunda bulundu. Ancak İstanbul Valiliği iddiaların soyut olduğu gerekçesiyle iki kez soruşturma izni vermedi. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin valiliğin soruşturma izni vermemesine ilişkin kararı kaldırılmasının ardından dördü polis beş kişi hakkında "gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma", "resmi belgede sahtecilik", "resmi belgeyi bozma, yok etme" suçlarından 12 yıl aradan sonra dava açıldı.

Etiketler
Cezaevi İstanbul Mahkeme Savcı