Sinan Ateş cinayeti davasında ilk celse bitti: Tetikçiler tek tek ifade değiştirdi
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayeti davasının ilk duruşması Ankara’daki Sincan Cezaevi kampüsündeki Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı. Ayşe Ateş duruşmaya 5 polis ile gelirken, Özgür Özel ve Kemal Kılıçdaroğlu, salonda Ayşe Ateş'in yanına oturdu. MHP avukatlarının davaya katılma talebi ise reddedildi. Ateş cinayetinin tetikçisi Eray Özyağcı, "Sadece ayaklarına sıktım, öldürmek istemedim" dedi. Ateş cinayeti davasına yarın 09.00'a kadar ara verildi.
Sinan Ateş cinayeti davası öncesinde Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü çevresinde ve içinde yoğun güvenlik önlemleri alındı.
AYŞE ATEŞ’TEN AÇIKLAMA
Duruşmayı izlemek için gelen Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş için geniş güvenlik önlemleri alındı. Ayşe Ateş'e 5 polis eşlik ediyor. Duruşma öncesi konuşan Ateş, "Suçluların yargılanmasından başka bir şey istemiyoruz" dedi.
Ayşe Ateş, gazetecilere "Eksik bir iddianame ile yarım bir mahkeme kuruldu. Bizim isteğimiz ayrılan dosyanın hızlıca tamamlanması ve eklenerek, eksiklikler giderilerek yargılamanın yapılması. Suçluların yargılanmasından başka bir şey istemiyoruz. Hala gelmeyen deliller var. Mahkemede tüm bunları talep edeceğim. Yoğun güvenlik önlemleri altında yaşıyorum, gerekli haller dışında evden çıkmıyorum. Siyasi parti genel başkanları sağ olsunlar bizi yalnız bırakmayacaklarını açıkladılar" açıklamasında bulundu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan, CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, CHP Grup başkanvekili Murat Emir, CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, DEVA Partisi Sözcüsü İdris Şahin, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmeni Sinan Oğan izlemek için duruşmada hazır bulunan siyasilerden oldu.
AYŞE ATEŞ, KILIÇDAROĞLU VE ÖZEL YAN YANA
Ayşe Ateş duruşma salonunda CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanına oturdu.
SALONDAN ÇIKARILDI
22 sanık jandarma eşliğinde salona getirilerek duruşmada hazır bulunurken azmettirme suçlamasıyla yargılanan Doğukan Çep, Kılıçdaroğlu'na "Bay Kemal nerede" dediği için duruşma salonundan çıkarıldı. Çep, bir süre sonra salona geri getirildi.
MHP, DAVAYA KATILMA TALEBİNDE BULUNDU
MHP'li avukatlar Çağrı Canpak, İbrahim Ethem Yiğit MHP adına davaya katılma talebinde bulundu. Sanıklar ve avukatları MHP’li avukatların katılma talebini kabul etti.
Mahkeme Başkanı, suçtan zarar gören sıfatı bulunmaması nedeniyle MHP’nin katılma talebini reddetti. Karar salondaki bir grup tarafından alkışla karşılandı.
Takım elbisesiyle duruşmaya katılan ve tetikçilikle yargılanan Eray Özyağcı duruşmada savcılıktaki ifadesini değiştirdi. Savcılıktaki ifadesinde cinayeti kendisinin planladığını söyleyen Özyağcı mahkemedeki savunmasında kendisini Doğukan Çep’in azmettirdiğini ifade etti.
Özyağcı: "İlk ifademde Doğukan Çep’in azmettirdiğini saklamak ve onu korumak için yalan söylemek zorunda kaldım. Olay günü Doğukan Çep beni aradı Çukurambar’a git oradaki bir kafede otur dedi. Doğukan Çep daha sonra beni arayarak Sinan Ateş’i ayaklarından vur uzaklaş dedi. Olay yerine giderek Sinan Ateş’i sağ ve sol ayaklarından vurdum. Ben kaçarken Sinan Ateş’in yanındakiler bana ateş etti. Ben de onlara. Daha sonra olay yerinden koşarak uzaklaşırken birilerinin 'Reisi vurdum' şeklinde bağırdığını duydum. Sonrasında motora bindik ve Gölbaşı’na doğru gittik. Ardından beni Doğukan aradı ve ‘Sinan Ateş ölmüş, ben sana demedim mi ayaklarından vur’ dedi. Ben de ‘Vallahi ben sadece ayaklarına ateş ettim’ dedim” iddialarında bulundu.
Özyağcı savunmasında iddialarına şöyle devam etti:
“Mustafa Kemal isimli kişi beni bagaja koyarak İzmir’e götürdü. Villanın içinde 1 ay kadar kaldım. Mustafa Kemal beni aracın bagajına koyarak Edirne’de indirdi. Bagajdan indirdiği aman deprem olmuş dedi. Beni botu ayarladığı insanlara teslim etti. Ben botla nehire indim sınırı geçmek için Orada askerimiz ateş etti. Ben suya atladım ve yüzerek Yunanistan’a geçtim. 2-3 saat bekledikten sonra Yunan askerleri beni yakaladı. Çok ağır bir şekilde darp edildim. Beni daha sonra sınır hattına attılar. Ben de zaten sonra teslim oldum. Beni alıp Ankara’ya götürdüler. Emniyet’e girer girmez hemen psikolojik baskılar başladı. Sorgumda abimi satmamak için hep yalan yanlış şeyler, hikaye anlattım.”
Özyağcı, Emniyet’te ve savcılıktaki ifadesinde kendisine yalan ifade verdirilmek istendiğini öne sürerek, “Emniyet’te bana yalan ifade verdirmek istediler ben de kabul etmeyince daha da kötü davranmaya başladılar. İfademi yalan yanlış şekilde yazmışlar. Daha sonra savcılıkta ifade verdim. 'Başsavcı, Orada bana hikaye anlatma eğer devlet beyden talimat aldıysan bizi uğraştırma. MHP’den 2-3 tane isim ver seni bu dosyadan sıyıralım. Sana insan ve araç fotoğrafları göstereceğim bunları onayla senden bir şey istemiyorum.' Ben bu iftiralara alet olmam dedim. Savcı da bunun üzerine 'sana iyilik yaramıyor çürü içeride' dedi. 'Başsavcı sen öldürülmekten korkmuyor musun' dedi. 'Benim böyle korkularım yok' dedi. 'Ben bu dosyaya her türlü müdahaleyi yapacağım senin en ağır cezayla yargılanman için. Seçimden sonra her şey herkes için çok kötü olacak' dedi. Ben Sinan Ateş’in sadece ayaklarına sıktım öldürmek istemedim. Tahliye talebim yok” iddialarını dile getirdi.
Özyağcı, kendisini araçla İstanbul'a kaçırdığı iddia edilen MHP yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın değil, Mustafa Kemal isimli birinin Sedan marka gri bir araçla İzmir'e götürüldüğünü öne sürdü. Özyağcı daha önceki ifadelerinde bu isimden hiç bahsetmemişti.
"AZMETTİRİCİSİYİM"
Doğukan Çep ise Özyağcı'nın savunması sırasında "Ben bu davanın baş aktörüyüm azmettiricisiyim. İfade vermek istiyorum" diyerek söz istedi. Mahkeme başkanı sıranı bekle uyarısında bulundu.
"POLİSLERDEN İŞKENCE GÖRDÜM"
Eray Özyağcı’yı cinayetin işlendiği yere götürmekle suçlanan sanık Vedat Balkaya da daha önceki beyanlarının işkence altında alındığını öne sürerek ifadesini değiştirdi.
Balkaya, "Emniyet’te bizi çırılçıplak soyup damacana suyla işkencede bulundular" iddiasında bulundu.
Balkaya, "Doğukan Çep, ‘benim Ankara’da bir alacağım var, Eray tashih edecek. Gidişine araç ayarladım dönüşüne ayarlamadım. Eray’ı sen götürür müsün?' diye sordu. Sabah saat 06.00 sularında Ankara’ya vardım. Doğukan’ı aradım Eray’ın konumunu istedim. Konuma gittim. Bir sonraki gün Eray’a gitmiyor muyuz diye sordum. ‘Yok haber bekliyoruz’ dedi. Ben de bir arkadaşımla görüşmeye gittim” dedi.
Hakimin, “Ayın 29’unda olay yerine gitmediniz mi” sorusu üzerine ‘hayır’ dedi. Hakimin “28 ve 29’unda oraya motosikletle gittiğinize dair kamera kayıtları var” diyerek düzeltmesinin ardından ‘ben yanlış hatırlıyorum o zaman’ dedi.
Balkaya sözlerine devam ederek, “30 Aralık’ta Eray’la beraber bize gönderilen konuma gittik ve Eray’ı orada indirdim. Eray bir süre sonra koşarak motora geldi. Bana alacak verecek meselesi dediler birinin vurulacağını bilsem asla gelmezdim. Dönüş yolunda 3 kontrole girdim hiçbirinde sorun yaşamadım. En son İstanbul’a yaklaştığımda polis tarafından çevrildim. Beni ormanlık bir alana götürdüler ve orada beni döverek konuşturmaya çalıştılar. Aynı işkence Ankara’da da devam etti. Bana yaptıkları iyiliğin altında kalmamak için sadede yardım etmek istedim. Beni kandırdılar ben suçsuzum” iddialarını dile getirdi.
Hakimin, “Savcılıkta ‘hasmını vuracağını biliyordum’ ifadesi vermişsin” sorusu üzerine ise, “Benim ifademde çarptırılan noktalar var. Bunlar polisin yazmaları çizmeleri” iddiasında bulundu.
Duruşmaya 11.20'ye kadar ara verildi.
KEŞİF YAPTIĞINI DOĞRULADI
Cinayette keşifçi olarak yargılanan Suat Kurt diğer sanıkların aksine Emniyet ve savcılıktaki ifadelerini yineledi.
Kurt, “Cinayet suçlamasını kabul etmiyorum. Olaydan duyduğum üzüntüyle olayın neresinde ne kadar yer aldığımı söyledim. Doğukan Çep benim sevdiğim bir kardeşim. ‘Ankara’ya gider misin alacak verecek meselesi olan bir arkadaşımız var’ diyerek yardım istedi. O nedenle Ankara’ya geldim. Eray Özyağcıyı tanımam. Dövülecek en fazla ayaklarından yaralanacak dendi bana. Sinan Ateş’in adresi bilgilerini atan benim. Ben sadece bilgilerini yolladım. Olay günü evden çıkarak Çukurambar’a gittim ve Sinan Ateş’i gördüğümü Doğukan’a bildirdim. Sonra Doğukan bana taksiye binip gitmemi söyledi. Taksiye binerken silah sesleri duydum.”
"10 KİŞİYİ SİLAHLA YARALADIM"
Cinayeti azmettirmekle suçlanan Doğukan Çep ise savunmasında Sinan Ateş cinayeti öncesinde Gezi Direnişi sırasında İstanbul Maltepe’de 10 kişiyi silahla yaraladığını söyledi.
Çep, "Savunmaya dönmek için 2013 yılına dönmem lazım. 2013 yılında İstanbul Gülsuyu’nde Gezi olaylarında kırmızı fularlı kız Ayşe Deniz Karacagil, Sinan Sağırlı, Cebrail Günebakan’ı vurduk. Bunlar MLKP terör örgütü üyesi. En son ESP’nin derneğine giriyoruz 10 kişiyi vuruyoruz. O zaman ESP’nin başında Figen Yüksedağ var eş başkanı da Selahattin Demirtaş. Gazi mahallesinden oradan buradan DHKPC’liler geldiler mahalleye yürüyorlar. Hasan Ferit Gedik vuruluyor. Gedik sosyalist bir gençmiş uyuşturucuya karşı yürüyormuş. Google’da Hasan Ferit Gedik yazın cenazesine bir bakın. DHKP-C bayrağı var. Bu dosyadan yargılanmaya başladık. Vurduğumuz Ayşe Deniz Karacagil Geziden sonra Karayılan’ın yanına gidiyor. Oradan da Rakka’ya gidiyor orada ölüyor. Vurduğum Cebrail Günebakan ve Sinan Sağırlı Suruç’a gidiyor çocuklara hediye götüreceğiz diye orada IŞİD öldürüyor” diye konuştu.
Çep, Sinan Ateş cinayetini neden azmettirdiğine dair ise şu iddalarda bulundu:
“Ben Hasan Ferit Gedik olayından sonra çıktım cezaevinden. Üsküdar’da Aziz Mahmud Hudayi caminde namaz kılarken bir gün Sinan Ateş geldi. Merhaba dedim ve DHKPC ve MLKP’lileri vurduğumu söyledim. Davalarım için Sinan Ateş’e ‘bana yardımcı olabilir misin’ dedim. ‘Kardeşim elimden geleni yaparım’ dedi. Daha sonra kendisini aradım ve hatırlattım ve bana ‘helal olsun bizim hayal ettiklerimizi yapmışsın’ dedi. 2020 yılında beni aradı 'dosyanı halledecekler 200 bin TL karşılığında' dedi. Ben de ayarlayıp arayacağım abi seni dedim. Parayı topladım. Sinan Ateş beni Taksim’de bir otele çağırdı. Orada görüştük. Parayı verdim ayrıldık. Arada dosyamda bir gelişme var mı diye sordum. 2002 yılında tekrar telefonum çaldı, 'bir 200 bin TL daha vermemiz' lazım dedi. Tamam dedim. 3-4 gün sonra beni arayıp Üsküdar sahile çağırdı. Ben yine parayı verdim biraz sohbet ettik. Bana sabret dedi. Ben hayatıma devam ettim, Bodrum’a gidiyorum. Ayetel kürsü okuyorum hiç polis çevirmesine girmiyorum. Daha sonra yeniden Sinan Ateş aradı ve 'parayı tamamlamamız lazım.' Parayı ayarladım. Beni Ankara’ya çağırdı ben de gittim. Bir pastanede buluştuk ben parayı verdim. 'Eli kulağında senin iş merak etme' dedi. Ben ayrılıp İstanbul’a döndüm. Aradan zaman geçtikten sonra Ateş’i arayıp durumu sordum. Sert bir yanıt vererek beklememi söyledi. Sonrasında ise telefonlarımı açmamaya başladı. Ben de Ankara’ya gidip Ateş’i vurmaya karar verdim. Eray ben giderim abi dedi. Ben Eray’ı ayağından vurmaya gönderdim. Ölmesini istemezdim üzüldüm" dedi.
'SELMAN’IN MERMİSİYLE VURULDU'
Ateş’in vurulmasına dair büyük şaibe olduğunu iddia eden Çep, “Şaibenin araştırılmasını istiyorum. Ayağından vurduruyorum, yere düşüyor ama karnından kurşun var. Eray'ın yere düştüğünde karnından vurması mümkün değil. Karakolda mermileri farklı yazdılar. O açı Selman'ın (Sinan Ateş öldüğünde yanında olan ve omuzundan vurulan akrabası Selman Bozkurt) açısı. Bence Selman'ın mermisiyle karnından vuruldu, Eray'a yazıldı." dedi.
Duruşmaya saat 14.15'e kadar ara verildi.
"KAMUOYU BASKISIYLA TUTUKLANDIM"
Aranın ardından sanık savunmalarına Eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş ile devam edildi. Demirbaş, "Suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Maktulle hiçbir husumetim yoktur. Kendisiyle bağım yoktu. Tesadüfen denk gelmişliğim yoktur. Sanıkları tanımam, onlar beni tanımaz, ayrı şehirlerde yaşayan insanlarız. Sizlere saygım üzerine, kutsal saydığım tüm inançlar üzerine yemin ederim ki böyle bir olay olacağından haberim yoktu. Olay olduktan sonra öğrenmiş bulunmaktayım” dedi.
Cinayetle bağlantısını reddeden Demirbaş, “Gizli kalması gereken bilgiler cımbızla çekilmiş, sistemli şekilde verilmiş, FETÖ iltisaklı basın mensuplarına ve sahte hesaplara servis edilmiş, bir algı operasyonu yürütülmüştür. Azmettiren sıfatı taşıyan birine sorulacak sorular sorgumda sorulmamıştır. Bir camiayı zan altından bırakmak amacıyla kamuoyu baskısı, kara propaganda sonucunda tutuklanmış bir insanım. Yüksek lisans mezunu 2 dil bilen, milli bir sporcuyum ben. Bir çocuk sahibiyim, 25 yıldır aynı numarayı kullanıyorum adli sicil kaydım temiz. Bir suç açısından baktığınız zaman arabamı bile hiçbir sorun çıkarmadan teslim etmiş bir insanım. Benim bu olayla hiçbir bağlantım yoktur. Üzerime atılı suçları reddediyorum. Sosyal medya baskısı olmazsa bu dosyadan aklanacağıma inanıyorum” iddialarında bulundu.
“ADRESİ PANKART İÇİN İSTEDİM”
Hakimin Ateş’in konumuna dair yazışmaları sorması üzerine ise şunları dedi:
“Cep telefonumdan çıkan yazışmalar bu olaydan 8 ay önce gerçekleşmiştir. Yaşanan üzüntü bir olay sebebiyle kendisine camia içerisinde tepki oluşmuştu. Bu sebeple arkadaşlar maktulün evine pankart asmak istemişler. Burada pankartın asılacağı yer konusunda çaba sarf edilmiştir. Ben bilgileri kimseye yönlendirmedim. O adresin maktule ait olduğunu bilmiyorum. Bu bilgiyi kimseyle paylaşmadım. “
Hakimin cinayete ilişkin bilgi notunun emniyetten kendisine gönderilmesini sorması üzerine de Demirbaş, “Bilgi notunu ben talep etmedim. Sinan Ateş camiamızdan biri olduğu için gönderen kişinin bana yolladığını düşünüyorum” dedi.
“AİLEM MAĞDUR”
Kendisinin ve ailesinin mağdur olduğunu söyleyen Demirbaş, “Bu komple teoriler, basında yaratılan bu algı sebebiyle ben ve ailem çok mağdur olmuş durumdayız. Ben çocuğumu bürokrat olarak yetiştirmek isteyen bir babayım. Çocuğum ve ailem mağdurdur. Tabi ki maktulün çocukları kadar değildir bu konuda çok üzgünüm. Tahliyemi talep ediyorum" ifadelerini kullandı.
“ABLAMIN EVİNİN ÖNÜNDEN GÖZALTINA ALINDIM”
Tolgahan Demirbaş MHP’li Olcay Kılavuz’un evinden gözaltına alındığı yönündeki iddialara şöyle yanıt verdi:
“Oğlum yılbaşını beraber geçirmek istediği için çocuğumla beraber Ankara Bağlıca mahallesindeki ablamın evine gittim. Şehir dışından misafirlerimiz de vardı sorulabilir. Evde eksik olan bir şeyi almak için markete gitmek üzere dışı çıktım ve bu şekilde gözaltına aldım. Beni gözaltına almaya gelen Mustafa Ensar Aykal’dır. Biz nasıl suç ortağı olabiliriz?”
"OLCAY KILAVUZ İLE GÖRÜŞMEDİM"
Ayşe Ateş’in avukatı tarafından, MHP’li Olcay Kılavuz’la olay günü yapılan çok sayıda görüşme kayıtlarının olduğunu belirtmesi üzerine, Demirbaş, “bilirkişi raporu hatalıdır, kendisiyle o gün bir görüşme yapmadım” diye konuştu.
Demirbaş, bilirkişi raporunda Sinan Ateş’e ilişkin “İpi çekilmiştir” yazışmasının sorulması üzerine, “İpi çekilmiş demekten kastım, teşkilatla camia ile ilgisi kalmadı, aforoz edildi anlamındadır” yanıtını verdi.
"AUDİ MARKA ARAÇ KAMUYA AİT"
Demirbaş, cinayet günü kullanılan Audi marka araçla ilgili “Audi marka araç kamuya ait. Arabayı Emre'ye sorun. Benim bildiğim kadarıyla o araç işi olan herkesin kullanabileceği bir araç” dedi.
"SUÇSUZ YERE YATIYORUM, KULLANILDIM"
Cinayet öncesi sanıkların evinde kaldığı tutuklu sanık Zekeriya Asarkaya, beraatini talep ederek şunları söyledi:
"Böyle bir işin içerisinde istemeyerek düştüğüm için kendimi suçlu buluyorum. Benim o kadar cezaevi hayatım var böyle bir şey görmedim. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum.
Cezaevinden arkadaşım Hakan Saraç’la ara sıra konuşuyorduk. Daha önce de araba satma üzerinden konuşmalarımız vardı. Bir gün arayarak arkadaşlarımız zor durumda Ankara’da misafir edebilir misin dedi. Tamam dedim. Sinan Ateş diye biri olduğunu ben çok sonradan duydum. Daha sonra polislere gerekli yardımlarda bulundum. Bu insanların hiçbirini tanımam etmem. Daha önce irtibatım olmadı. İnanın suçsuz yere yatıyorum, kullanıldım."
Asarkaya’ya sanıkları evinde ağırlaması için ricada bulunan Hakan Saraç da şunları söyledi:
"Bu suçlamaları kabul etmiyorum. Ben 16 yıldır cezaevindeydim. 2022 Ağustos ayında tahliye oldum. Cezaevindeki bir arkadaşım vasıtasıyla Suat Kurt’la tanıştım. Suat Kurt sürekli araba satışı için beni arıyordu. Bir gün 2 katlı birin satışı için beni aradı. Bana ‘ben Ankara’dayım bir gün kalabileceğim bir yer var mı’ diye sordu. Hastası olduğunu, otelde kalacak parası olmadığını söyledi. ‘Zekeriya Asarkaya diye bir dayım var ona sorayım’ dedim. Asarkaya’yı aradım o da müsait olmadığını söyledi. Daha sonra telekonferans yaparak Asarkaya ile Suat Kurt’u konuşturdum. Asarkaya Suat’a numarasını almasını ve kendisini aramasını uygun olursa evinde kalabileceğini söyledi” diyerek suçsuz olduğunu ve beraatini istediğini söyledi.
"PKK’LILARIN GÖRMEDİĞİ İŞKENCELERE MARUZ KALDIM"
Eray Özyağcı’yı İstanbul’dan Ankara’ya götüren çevik kuvvet polisi Aşkın Mert Gelenbey ise şunları söyledi:
"Eray Özyağcı’yı ben çocuk yaşlardan ablamın ziyarete geldiğim zamanlardan tanırım. Kendisinde telefon numaram mevcuttur ara ara beni arar. Olay gününden bir gün önce Eray Özyağcı ile görüştük. kendisi Beni otoparkta görüştük. Bana Ankara’ya gelmeyi düşünüp düşünmediğimi sordu. Ben de maddi durumumun iyi olmadığını söyledim. Özyapcı bana arabayı ayarlamayı teklif ederek, sen de Ankara’da abini görürsün hem de eğlenirsin dedi. Ankara’ya gelir gelmez ilk abimi aradım. Eray Özyağcı ile yolda sohbet ede ede geldik Ankara’ya ön koltukta. Abimi aldıktan sonra Eray arka koltuğa geçti. O sırada kontrol noktasından geçmiştik. Gece görevden çıkmıştık Murat Can uyuya kaldı. Uyandıramadım. Biz de geri döndük.”
Gelenbey, şu iddialarda bulundu:
“Ankara Cinayet Büro’da çok ağır şekilde işkence gördüm. Bu ülkede PKK’lıya yapılmayan bana yapıldı. İç çamaşırıma kadar soyundurulup soğuk suyla işkenceye maruz kaldım. Doktor yüzümüze bakmadan darp raporu verdi. CMK’dan gelen avukat korkutuldu, işkence gördüm dememe rağmen hiçbir şekilde müdahale etmedi. Söylediklerim çarpıtılarak ifadem hazırlandı. Cumhuriyet Savcısı Ayhan Ay söylediklerimi kayda almadı. O yüzden Savcılık ve Emniyet’te verdiğim tüm ifadeleri reddediyorum. Buradaki ifademin esas alınmasını istiyorum. Tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum.”
DURUŞMAYA ARA VERİLDİ
Duruşmaya yarın 09.00'a kadar ara verildi. Yarın tanıkların dinlenmesine devam edilecek
İDDİANAME HAKKINDA
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianamede Ateş'in eşi Ayşe Ateş ve olay sırasında beraber olduğu Selman Bozkurt "müşteki", 22 kişi de "sanık" sıfatıyla yer alıyor. 22 sanık "tasarlayarak öldürme", "öldürmeye teşebbüs", "suça azmettirme" ve "suça yardım etme" suçlarından yargılanıyor.
İddianamede; tetikçi Eray Özyağci ile Vedat Balkaya ve Suat Kurt'un müşterek fail, Doğukan Çep ve Tolgahan Demirbaş'ın suça azmettirmek, Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, Mustafa Ensar Aykal'ın ise suça yardım ettikleri gerekçesiyle cezalandırılmaları isteniyor.
Kaynak: Haber Merkezi