Türkiye’deki Sivil Toplum Örgütleri Raporu: Devletin kapıları sivil topluma kapalı

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Derneği (STGM) tarafından hazırlanan rapora göre, Türkiye'de her beş sivil toplum örgütünden biri yasal düzenlemelerden kaynaklı sorun yaşıyor. Ayrıca Türkiye’deki STÖ sayısı Avrupa’nın gerisinde. Türkiye’de yüz bin STÖ varken, Fransa’da ise bu sayı 1 milyon 500 bin.

Türkiye’deki Sivil Toplum Örgütleri Raporu: Devletin kapıları sivil topluma kapalı

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM) 20 yıldır Ankara'da sivil toplum örgütlerinin kapasitesini geliştirmek üzere çalışmalar yürütüyor. STGM geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki sivil toplumun durumunu örgütlenme özgürlüğü ve katılım hakkı bağlamında izleme raporunu yayımladı. Türkiye’de Sivil Toplum Örgütleri: Örgütlenme Özgürlüğü ve Katılım Hakkı başlıklı raporun birinci bölümü örgütlenme özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü alanında yaşanan sorunların sivil toplum örgütleri üzerindeki etkisini ele alıyor. İkinci bölümde ise sivil toplum örgütlerin karar verme süreçlerinde katılım hakkına odaklanılıyor.

Türkiye’de Sivil Toplum Örgütleri: Örgütlenme Özgürlüğü ve Katılım Hakkı başlıklı rapor için sahada da çalışmalar yürütüldü. Bunun için ise bin 3 sivil toplum örgütü ile anket yapılırken farklı kentlerde hak temelli çalışma yürüten 48 sivil toplum örgütü ile de görüşmeler ve 2 odak grup toplantısı gerçekleştirildi. Başta Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) olmak üzere Cumhurbaşkanlığı ile 12 Bakanlık izlendi ve büyükşehir statüsüne sahip 30 ilin valiliklerine bilgi edinme başvuruları yapıldı.

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ DEVLET BASKISI DIŞINDA, SÖZLÜ TACİZDEN SİLAHLI SALDIRIYA KADAR TEHDİT ALTINDA

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Derneği (STGM) tarafından hazırlanan Türkiye’de Sivil Toplum Örgütleri rapor Türkiye’deki sivil alanda yaşanan sorunları göz önüne seriyor.

Türkiye’deki sivil toplumun durumunu örgütlenme özgürlüğü ve katılım hakkı bağlamında değerlendiren izleme raporu, yasal düzenlemelerin sivil toplumun hareket alanını kısıtladığını, devletin kapılarının ise sivil topluma kapalı olduğunu gösteriyor.

Raporda sivil toplum örgütlerinin devlet baskısı dışında, sözlü tacizden silahlı saldırıya kadar farklı biçimlerde tehdit altında olduğu belirtildi.

SAYILAR İÇ KARARTICI: TÜRKİYE’DEKİ STÖ SAYISI AVRUPA’NIN GERİSİNDE

Raporda sivil toplum örgütlerinin ayakta kalma mücadelesine vermesine neden olan sorunların, Türkiye’deki sivil toplum örgütü sayılarının ve örgütlerin yarattığı ekonomik ve sosyal faydanın sınırlı kalmasına neden olduğu belirtildi. Rapora göre Türkiye’de yaklaşık yüz bin Sivil Toplum Örgütü (STÖ) varken, Almanya’da bu sayı 620 bin. Fransa’da ise 1 milyon 500 bin örgüt var.

Araştırma ayrıca kişi başına en fazla dernek ve vakfın Ankara’da olduğunu gösterdi. Ankara’da 542 kişiye bir dernek düşerken, kişi başına en az dernek düşen iller ise Şanlıurfa, Van, Mardin, Diyarbakır ve Van oldu.

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ GÖNÜLLÜLERİN DESTEĞİYLE AYAKTA

Raporda sivil toplum örgütlerinin kaynak yaratmada zorlandığı, örgütlerin büyük ölçüde üyelerin aidatlarıyla ayakta kalmaya çalıştığı ve mevzuattan kaynaklı sorunların etkisiyle yardım ve bağış toplamakta zorlandığı ifade edildi.

Rapor örgütlerin gönüllü emeği ve katkısıyla ayakta kalmaya çalıştığını ortaya koydu. Rapora göre Türkiye’deki sivil toplum örgütlerinin yüzde 80’inin çalışanı yok. Derneklerin yarısının geliri ise 10 bin TL’nin altında.

Raporda halihazırda adil bir yaklaşımla dağıtılmayan kamu fonlarından çok sınırlı sayıda sivil toplum örgütünün faydalandığı, AB projeleri gibi uluslararası kaynaklara erişebilen örgüt sayısının az olduğu ve kaynaklara ulaşabilenlerin ise hedef gösterildiği söylendi. Araştırmaya katılan her dört sivil toplum örgütünden biri ise kamu kaynaklarının dağıtımında alınan kararları adil bulmadığını söyledi.

HER BEŞ SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜNDEN BİRİ YASAL DÜZENLEMELERDEN KAYNAKLI SORUN YAŞIYOR

Raporda uzun süredir dile getirilen sivil alandaki daralmanın devam ettiği hatırlatılırken, araştırma bulguları her beş sivil toplum örgütünden birinin yasal düzenlemelerden kaynaklı zorluk yaşadığını gösterdi.

Rapora göre sorunlar kuruluş aşamasında yaşanan zorluklarla başlıyor ve örgütleri ayakta tutmak için yerine getirilmesi gereken yasal yükümlülükler ise çok ağır.

Araştırma, 2020 yılında Dernekler Kanunu’nda yapılan üye bildirim yükümlülüğüne dair değişikliğin olumsuz etkilerinin de devam ettiğini ortaya çıkardı. Üye bildirim zorunluluğu sonrasında örgütler üye bulmakta zorlanıyor. Üye bildirim zorunluluğunun getirilmesi sonrasında dernek üyeliklerinde 4 milyona yakın bir düşüş yaşandı.

Raporda denetim ve cezaların da arttığı aktarıldı. Araştırma medyadaki karalama kampanyalarının konusu olmanın veya hedef gösterilen vakıflardan destek almış olmanın da denetlenme sebebi olduğunu ortaya koydu. Örgütlere yönelik kapatma davaları, ifade özgürlüğünde yaşanan sorunlar, sözlü ve fiziksel saldırılar birçok örgütü otosansüre, küçülmeye ve eleştirel yaklaşımlarını sınırlamaya zorluyor.

Araştırma hak temelli çalışan STÖ’lerin siyasetçiler, kamu görevlileri tarafından tehdit edilme veya hedef gösterilme gibi bir durumla daha sık karşılaştığını ortaya koyarken, aynı grup kamu kurumları tarafından çat kapı yapılan denetimleri de sıkça yaşadı. Yine hak temelli yaklaşımı güçlü olan kuruluşlar açıklamaları ve çalışmaları nedeniyle diğer örgütlere göre daha fazla baskı ile karşılaştı. Araştırmaya katılan örgütler çalışmalarına otosansür uyguladığını da söyledi.

Raporda STÖ’lere yapılan sözlü ve fiziksel saldırıların, herhangi bir sözlü ve fiziksel saldırıya uğramayan sivil toplum örgütlerini de olumsuz etkilediği ve kendilerini baskı altında hissetmelerine yol açtığı vurgulandı.

DEVLETİN KAPILARI SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE KAPALI

İzleme çalışması STÖ’lerin karar verme süreçlerine katılımının büyük ölçüde sınırlı kaldığını gösterdi. Hak temelli çalışan örgütler katılım haklarını kullanamazken, karar verme süreçlerine özel sektörle yakın ilişki içerisinde olan, bürokrasiyi ve siyaseti etkileyebilecek güce sahip sektörel STÖ’ler katılabiliyor.

Raporda, katılım mekanizmalarını düzenleyen mevzuatta karar verme süreçlerine STÖ katılımının açık ve net bir şekilde düzenlenmediğine dikkat çekilirken, çalışma gruplarının kurulup kurulmayacağına ve kurulsalar dahi STÖ’lerin bu gruplara katılıp katılamayacağına idarenin karar verdiği aktarıldı.

Yapılan çalışmaya göre Türkiye’de katılım konusuna ilişkin 203 düzenleme ve 309 katılım mekanizması var, ancak bu mekanizmaların bir çoğu işlevsiz, iyi yapılandırılmamış ve halkın içinden çıkması mümkün olmayan bir mevzuat labirenti oluşturuyor. Örgütlerin TBMM’ye ve Bakanlıklara erişimi daha da sınırlı, az sayıda iyi uygulama ise sembolik olmaktan öteye geçemiyor.

DEVLET “SEKTÖR DERNEKLERİNİ” DESTEKLİYOR

Araştırma özel sektörle yakın ilişki içerisinde olan, yeterli finansal kapasiteye sahip, bürokrasiyi ve siyaseti etkileyebilecek güce sahip sektörel STÖ’lerin katılım süreçlerine daha kolay etki ettiğini de ortaya koydu.

En fazla katılım mekanizmasına sahip olan üç bakanlık Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı oldu. Rapor, bu bakanlıkların katılım mekanizmalarına önemli ölçüde sektör derneği olarak adlandırılabilecek, belli bir alanda ticari faaliyet gösteren şirketlerin ya da profesyonellerin kurduğu derneklerin ya da üst kuruluşların katıldığını gösterdi.

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ HER ŞEYE RAĞMEN ÇALIŞMALARINI SÜRDÜRÜYOR

Rapor tüm sınırlılıklara, kaynak yaratma sorunlarına, baskıya ve olumsuzluklara karşın hak temelli çalışan sivil toplum örgütlerinin çalışmalarına devam ettiğini belirtti. Raporda “Ülkemizde STÖ’lerin yaklaşık yüzde 15’ini oluşturan hak temelli çalışmalar yürüten örgütlerin, yürüttükleri savunuculuk faaliyetleri, yarattıkları kaynaklar, uluslararası düzeyde kurdukları işbirlikleri ve bütün güçlüklerine rağmen kamu politikaları etkileme çabalarıyla ülkemiz sivil toplumunun ümidi olmaya devam ediyor. Ancak bu örgütler, bir yandan da örgütlenme özgürlüğü alanında yaşanan sorunlardan daha fazla etkileniyor ve daha fazla baskıyla karşılaşıyor” denildi.

Kaynak: Haber Merkezi