Halis Komili Cumhuriyet’in 100. Yılı için yazdı: “Bir büyük atılımla aşılması gereken bir kırılma noktasıyla karşı karşıyayız”
TÜSİAD, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını kutlama etkinlikleri kapsamında derneğin Yönetim Kurulu Başkanları ile Yüksek İstişare Konseyi Başkanlık Divanı Başkanları ve Üyelerinin Cumhuriyet’in 100. yılına ilişkin görüşlerini içeren bir yayın hazırladı. Halis Komili de yazısıyla yayında yer aldı.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği'nin (TÜSİAD) 1993 – 1996 yıllarındaki Yönetim Kurulu Başkanı Halis Komili’nin yazısı şöyle:
“İnsanlık tarihi, uzun dönemde insan topluluklarının gelişmesinin tarihi olsa da her zaman düz ve yükselen bir çizgi izlememiştir. Toplumların hayatında kırılmalar, gerilemeler, düşüşler çokça görülmüştür. Ama kimi zaman da bu baş aşağı gidişler bir dönüm noktası haline getirilmiş ve büyük bir atılımın üzerinde yükseldiği bir zemine dönüştürülmüştür.
100 yıl önce, Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti ve onu tamamlayan Atatürk Reformları böylesi bir çöküşün tüm dünyaca saygı duyulan, ilham veren bir atılıma dönüştürülmesinin destansı bir örneğidir.
Mustafa Kemal ve yol arkadaşları, Kurtuluş Savaşı’nı sadece siyasi ve askerî bir harekât olarak görmemiş, ekonomi, eğitim, hukuk gibi alanları “Kurtuluş”un ayrılmaz bir parçası saymışlardır. Bugün, Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlarken, çok açık ki, yeniden bir kırılma noktasıyla karşı karşıyayız. Bir büyük atılımla aşılması gereken bir kırılma noktasıyla…
Türkiye Cumhuriyeti, 100 yıl öncesiyle karşılaştırıldığında, çok büyük bir gelişme gösterdi. Ama bu süre içinde dünya da yerinde durmadı. Büyük Atatürk’ün önümüze koyduğu hedefi, “muasır medeniyetler” seviyesine ulaşma hedefini ölçü alırsak, “muasır medeniyetler”in bizim hızımızdan çok daha büyük bir hızla geliştiğini kabul etmek zorundayız.
Hızımızı artırmak için neye ihtiyacımız var?
Her şeyden önce, yerel kaynakları azami ölçüde değerlendiren, dünyaya entegre olmuş, verimli, üretken, bilimsel gerçeklere yaslanan, yüksek katma değerli bir ekonomiye ihtiyacımız var. Bu ekonomik yapının sürdürülebilirlik ilkelerine azami ölçüde uyum göstermesini, doğamızı, yerleşimlerimizi tehdit etmemesini sağlamamız gerekiyor. Etkin ve adil bir vergi sistemiyle finanse edilen kamu hizmetlerinin parti ve yöre ayrımı yapmadan tüm vatandaşlara ulaşması, bilgiye ve kültüre erişimin yurt sathına yaygınlaştırılması bir başka gereklilik.
Böyle bir ekonominin ve toplumsal yapının gerçekleştirilebilmesi için sadece bunun bilincine varmış bir siyasi iradeye değil, yetişmiş insan gücüne, hem de çağdaş gereklere uygun biçimde yetişmiş insan gücüne ihtiyacımız var. Bilime ve çağdaş değerlere yaslanan bir eğitim sistemini hayata geçirmek için köklü bir reform bugün de tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi acil bir ihtiyaç olarak önümüzde duruyor.
İnsanın olduğu her yerde, kuralların olması şart. Günümüzün ihtiyaçları, bu kuralların, ifade ve girişim özgürlüğünü desteklemesini, hak ve adalet duygusunu hiçbir ayrımcılık olmaksızın toplumun tüm katmanlarına yaymasını ve herkese eşit biçimde uygulanmasını zorunlu kılıyor. Bugün bunu sağlayabilmek, çok ciddi bir hukuk reformunu hayata geçirerek, Türkiye Cumhuriyeti’ni çağdaş bir hukuk devleti haline getirmeyi gerektiriyor. Bu ortamın insan haklarına dayalı gelişmiş bir demokrasi olmaksızın sağlanması da sürdürülebilmesi de olanaklı değil. Bu ülkenin insanları en aykırı görüşleri bile serbestçe dile getirebilmeli, kutuplaşmadan tartışabilmeli. Parti liderlerinin seçtiği kişilerce değil, kendi seçtikleri kişilerce temsil edilebilmeli. Seçtikleri kişileri etkin bir şekilde denetleyebilmeli ve onlardan hesap sorabilmeli.
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken, emperyalist güçlere karşı imkânsız görünen bir savaşı kazanan, ardından 15 yıl gibi kısa bir sürede geçekleştirdiği reformlarla modern Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasını gereğince değerlendirebilmek, 100 yıl önce başlattığı atılımı hızlandırarak sürdürebilmek için daha fazla zaman kaybetmeden bizi gelişmiş toplumlar arasına sokacak yeni reformları hayata geçirmekten başka çaremiz yok.”
Kaynak: Gerçek Gündem