Uzmanlar bugünü ve geleceği anlattı: Sıcaklıklar artmaya devam edecek, susuzluk riski kapıda
Türkiye’yi de etkileyen sıcak hava dalgası nedeniyle sıcaklıklar artmaya devam ediyor. Uzmanlar sıcaklıkların daha da artacağını söylüyor. Susuzluk riski de kapıda bekliyor.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün 'yüksek sıcaklık' uyarısında bulunduğu, ülke genelinde etkili olan sıcak hava dalgası etkisini göstermeye devam ediyor.
Dün ölçülen sıcaklıklarla; Türkiye'nin en sıcak yeri, 45,9 derece ile Antalya'nın Kaş ilçesi Çavdır Orman Sahası ve Muğla'nın Köyceğiz ilçesi oldu.
Haziran ayı ise Kuzey Yarım Küre’de bugüne kadar kaydedilmiş en sıcak ay olarak kayıtlara geçti.
Dünya Meteoroloji Teşkilatı (WMO) Mart ayında El Nino’nun etkisi altına girildiğini ve bu nedenle bu sene dünyanın birçok noktasında rekor sıcaklıklara hazır olunması gerektiğini belirtti.
Sıcaklık artışlarına neden olan bir okyanus oluşumu olan El Nino’nun etki süresi 9-12 ay arasında değişiyor.
TMMOB METEOROLOJİ MÜHENDİSLERİ BAŞKANI FIRAT ÇUKURÇAYIR: SICAKLIKLAR DAHA DA ARTACAK
Gerçek Gündem’e konuşan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Meteoroloji Mühendisleri Başkanı Fırat Çukurçayır, “Önümüzdeki yaz başına kadar El Nino etkisinde kalacak olan gezegenimizde birçok noktada sıcaklık rekorları göreceğiz. Sıcaklıklar daha da artacak” dedi.
Çukurçayır’a göre, sıcaklık artışlarının asıl nedeni insan kaynaklı bir ısınma sorunu olan sera gazlarının artması.
Sıcaklıkların artışlarının nedenini insanların okyanus ile karasal ekosistemleri tahrip etmesi olarak gösteren Çukurçayır, “Hem okyanuslar ciddi sıcaklık artışı ve asitlenme ile hem de karasal ekosistemlerimiz gerek orman yangınları gerekse çeşitli nedenler ile tahrip ettiğimiz alanlar ile artık görevini yapamıyor. Bu nedenle dünyanın en sıcak 8 yılı son sekiz yıl, en sıcak yirmi yılı da son yirmi yıl oldu” diye konuştu.
“YAŞADIĞIMIZ OLAY İKLİM KRİZİ DEĞİL, İKLİM DEĞİŞİMİ”
“TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası olarak İklim Krizi kelimesini kullanmıyoruz. Çünkü yaşadığımız olay kriz değil, değişimdir” diye konuşan Çukurçayır, Türkiye’de iklim konusunun gündeme girebilmesinin daha uzun yıllar boyunca mümkün olamayacağını söyledi.
Uluslararası yapılan anlaşmaların pratikte uygulanmasının mümkün olmadığını belirten Çukurçayır, artan nüfusun iklim değişikliği ile olan mücadelede en büyük engellerden biri olduğunu ifade etti.
İSTANBUL’DA GEÇEN YIL YÜZDE 71 OLAN BARAJ DOLULUK ORANI BU YIL YÜZDE 41’LERE GERİLEDİ
Büyük şehirlerden özellikle İstanbul için susuzluk riski çok ciddi boyutta. Geçtiğimiz yıl 16 Temmuz’da yüzde 71 olan baraj doluluk oranı, bu yıl yüzde 41’lere kadar geriledi.
“Ülke olarak hemen hemen her yerde kuraklık eylem planlarımız olması gerekirken maalesef bu konunun önemini kavramadığımız için eylem planlarımız yok” diye konuşan Çukurçayır, kuraklık ve susuzluk riskinin daha da artacağına dikkat çekti.
“İSTENİLEN YAĞIŞ GELMEZSE ASIL KRİZ YAŞANACAK”
İstanbul için yaz ayının ‘bıçak sırtında’ geçeceğini belirten Çukurçayır, “Son baharda da istenilen yağışlar gerçekleşmezse asıl kriz o zaman yaşanacak” dedi.
Dünya Meteoroloji Teşkilatı geçtiğimiz yıl dünya nüfusunun yaklaşık olarak 1/3’ünün en az bir ay boyunca temiz suya erişiminin olmadığını ve bu rakamın her yıl artacağını açıklamıştı.
Gidişatı eskiye döndürmek yerine yeni teknolojiler kullanılarak tedbirlerin alınabileceğini belirten Çukurçayır, alınabilecek tedbirleri şöyle sıraladı:
“Enerji alanında yenilebilir enerji kaynaklarının oranının arttırmak, araç ve fabrika kaynaklarından daha az emisyon salınımı, karasal ve okyanus ekosistemleri daha fazla korumak ve karasal ekosistemleri arttırmak gibi tedbirler alınabilir.”
PROF. DR. HÜSEYİN TOROS: ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA DA AŞIRI SICAKLAR DEVAM EDECEK
Prof. Dr. Hüseyin Toros ise, atmosferik sayısal model sonuçlarına göre önümüzdeki hafta da aşırı sıcakların devam edeceğini söyledi.
Küresel ısınmanın ana nedenlerini son 150 yıldır sürekli artan fosil yakıt kullanımı ve kaynakların verimsiz kullanılışına bağlayan Toros, iklim krizinin insanlığın önündeki en önemli tehditlerden biri olduğunu ifade etti. Toros, “Bilimsel veriler, insan faaliyetlerinin özellikle sera gazı emisyonlarının atmosferdeki bileşimini değiştirdiğini ve buna bağlı olarak gezegenin ısındığını gösteriyor. Bu durum, iklimdeki değişikliklere ve çeşitli etkilerin ortaya çıkmasına yol açıyor” diye konuştu.
Türkiye’nin yıllık potansiyel su bütçesi 350-550 milyar metreküp arasında değişim gösteriyor. Toros, Türkiye’de bunun sadece 1/6’nın kullanıldığını söyledi ve ekledi:
“Suyun sınırsız olmadığını, kaynakların sınırlı olduğunu ve her vatandaşa görev düştüğünü bilmemiz lazım. Su kullanımı konusunda ciddi farkındalık ve duyarlılık çalışmalarına ihtiyacımız var.”
“GİDİŞATI NORMALE DÖNDÜRMEK MÜMKÜN”
Toros’a göre, bu gidişatı normale döndürmek mümkün.
İsraflara son verilerek ve kaynakların verimli kullanılarak bu krizin normale döndürülebileceğini ifade eden Toros, tüketim alışkanlıklarının da değiştirilmesi gerektiğini söyledi:
“Endüstri 5.0 ile kişiye özel üretimler yapılmalı. Birleşmiş Milletler’in iklim eylem planı çalışmalarına hepimiz kendi çapımızda destek vermeliyiz. 2050 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonuna ulaşmamız lazım.”
Gelişmiş ülkelerde ve Türkiye’de de iklim kriziyle ilgili çalışmaların yapıldığını belirten Toros, bu çalışmaları şöyle sıraladı:
“Yenilenebilir enerji kaynağı kullanımı teşvik ediliyor. Türkiye’de de enerji ihtiyacının yarıdan fazlası yenilebilir enerji kaynaklarından elde edilmeye başlandı. İklim değişikliği ile mücadelede de sıfır karbon emisyonu teşvik eden ticari yapılar devreye girdi. Ayrıca Avrupa yeşil mutabakat çevre dostu üretimini teşvik ettiği için Avrupa’ya ihracat yapacak tüm firmalar zorunlu veya teşvik sebebiyle yenilenebilir ve verimli enerji kullanımına doğru gidecek.”
Kaynak: Gerçek Gündem