Erdoğan, Diyarbakır'da Selahattin Demirtaş ve Mithat Sancar'ı hedef aldı: Kürt değiller
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır'da siyasetçiler Selahattin Demirtaş ve Mithat Sancar'ı "Kürt değiller, ama Kürt kardeşlerimi sömürüyorlar" sözleriyle hedef aldı. Meclis'in üçüncü büyük partisi HDP'yi ise 'fitne yuvası' olarak niteledi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürt nüfusunun en yoğun yaşadığı illerden biri olan Diyarbakır'da HDP'nin halef - selef eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Mithat Sancar'ı hedef aldı.
Kasım 2016'dan bu yana tutuklu bulunan Demirtaş'tan 'Edirne Cezaevi'ndeki zat' diye bahseden Erdoğan, "Kürtlükle alakası var mı? Yok. Bu adam Kürt değil. Ama Kürt kardeşlerimi sömürüyor. Bunun hesabını benim Kürt kardeşlerim sormayacak mı? Soracak" dedi.
Erdoğan, Sancar'ın da adını anmayarak "Yine bir eş başkanları var. Kürt mü? Değil. Ama benim Kürt kardeşlerimi sömürüyor" ifadesini kullandı.
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARINA: 'BATI'NIN ŞEMPANZELERİ'
Erdoğan, burada insan hakları savunucularını 'es geçmedi.' Bu kişilerin Diyarbakır Anneleri'yle ilgilenmediğini, ziyaret etmediğini savunan Erdoğan, şunları söyledi:
"Kardeşlerim Diyarbakır Anneleri'ni Batı'nın şempanzelerine bırakmadık. Nerede bu Batı'nın insan hakları savunucuları? Nerede bunlar? Bir kere gelip de Diyarbakır Anneleri'ni gelip ziyaret ettiler mi? Gördüler mi? Onlar sadece sahne artisti."
EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI'NA: PARTİ TABELALI ÖRGÜTLER
Cumhurbaşkanı'nın gündeminde; 'fitne yuvası' diye seslendiği HDP, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun (SMF) oluşturduğu Emek ve Özgürlük İttifakı da vardı.
İttifakta yer alanları 'bir grup marjinal parti', 'parti tabelalı örgütler' sözleriyle hedefe koyan Erdoğan, şunları söyledi:
"Biliyorsunuz CHP, kurduğu altılı masaya çantada keklik olarak gördüğü bunları almaya tenezzül dahi etmemiş, masanın altında onları tutma yoluna gitmiştir. Bunlar da masa altında kalmış olmanın mahcubiyetiyle gidip, İstanbul'da adı sanı duyulmayan bir grup marjinal partiyle güya ittifak kurmuşlar. İttifak kurdukları parti tabelalı örgütlerin söylemlerinin ne sizlerle ne de bu ülkenin vatanına, milletine, değerlerine bağlı herhangi bir vatandaşıyla en ufak bir ilgisi yoktur. "
'DİYARBAKIR BİZİ ÖZLEMİŞ'
Erdoğan'ın konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle:
Maşallah Diyarbakır'ı özlemişiz. Sizin coşkunuzdan anladığım kadarıyla Diyarbakır da bizi özlemiş. Bu ne coşku? Burada bir pankart var. 'Altılı masa size buradan mesaj var, sahiplerinize fırsat vermeyeceğiz, Kürtleri masanıza meze etmeyeceğiz.' Biz Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkesiyle ne diyoruz? Yaradılanı yaradandan ötürü severiz. Ayrım yok. Öyleyse hep beraber... Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Bizi bölenlere de fırsat vermeyeceğiz. Bir dönem kucaklaşmamızı engellemek için her yolu denediler. Bilmiyorlar ki kalpten kalbe giden görünmeyen yollar vardır. Biz gerekirse serden, gerekirse yardan, gerekirse candan geçeriz, ama Diyarbakırlı kardeşlerimizle gönül birlikteliğimizden vazgeçmeyiz dedik.
'DİYARBAKIR ANNELERİ'Nİ BATI'NIN ŞEMPANZELERİNE BIRAKMADIK, NEREDE BU İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI?'
Avrupa'dan ABD'den beslenen zehirli köklerini coğrafyamızın kalbine bir bıçak gibi saplamaya çalışanlara eyvallah etmedik. Kardeşlerim Diyarbakır Anneleri'ni Batı'nın şempanzelerine bırakmadık. Nerede bu Batı'nın insan hakları savunucuları? Nerede bunlar? Bir kere gelip de Diyarbakır Anneleri'ni gelip ziyaret ettiler mi? Gördüler mi? Onlar sadece sahne artisti. Diyarbakır'daki kardeşlerim bunlara yüz vermediler. Peyderpey evlatları da dönüp geldi. Milletimizle aramızda nifak sokmak için her yolu deneyenlerin kirli yüzlerini tek tek ortaya çıkardık. Bu coşku, bu heyecan çok çok farklı.
Diyarbakır'ın rengi baskı, zulüm, acı değildir. İstihdam eden fabrikalardır. Her bir insanıyla Diyarbakır'ı gönülden seviyoruz. Kardeşlerim, Hz. Ömer'in fethinden beri, 1383 yıldır her şeyiyle bizim olan, bizim medeniyetimizin şehri olan Diyarbakır'a göz dikenin iflah olmayacağı açıktır. Ah, şu Diyarbakır surlarının dili olsa da konuşsa. Şu Dicle Nehri'nin dili olsa da konuşsa, ah şu ecdat yadigarı mezar taşlarının dili olsa da konuşsa... Konuşsa da bir yandan mirasçısı olduğumuz medeniyetin ihtişamını anlatsa, diğer yandan daha düne kadar bu coğrafyanın tarihiyle, kültürüyle, sanayisiyle, ticaretiyle, en önemlisi insanıyla en seçkin şehri olan Diyarbakır'ın kolunu, kanadını kıranların ihanetini anlatsa. Ağızlarından demokratik siyaset lafını eksik etmeyenlerin, emperyalistlerin nasıl kucağından inmediklerini anlatsa. Sürekli Kürt lafı ederek Kürtleri sömürenlerin, sizlerin evlatlarının canı üzerinden kendilerine ultra lüks hayat kuranların riyakarlıklarını anlatsa.
'YEDİ AY SONRA YAPILACAK SEÇİMDE BUNLARA HESAP SORMAYA VAR MIYIZ?'
Bunların adı Kürt, kendilerinin Kürtlükle alakası yok. Kürt kardeşlerime en büyük zulmü yapanlar bunlar. Kandil'e benim Kürt kardeşlerimi kaçıran, onlara zulmeden, her türlü tacizi yapan bunlar değil mi? Yedi ay sonra yapılacak seçimde bunlara hesap sormaya var mıyız? Yasin Börü evladımızı Diyarbakır caddesinde şehit eden alçaklar bunlar değil mi? Ah ah... İşte bunun hesabını Diyarbakırlı kardeşlerim Allah'ın izniyle soracaklar.
'BUNLAR KÜRT DEĞİLLER'
Şu anda Edirne Cezaevi'nde olan zatın Kürtlükle alakası var mı? Yok. Bu adam Kürt değil. Ama Kürt kardeşlerimi sömürüyor. Bunun hesabını benim Kürt kardeşlerim sormayacak mı? Soracak. Yine bir eş başkanları var. Kürt mü? Değil. Ama benim Kürt kardeşlerimi sömürüyor.
'DİYARBAKIR CEZAEVİ MÜZE OLUYOR'
Bugün itibariyle Diyarbakır Cezaevi, Adalet Bakanlığımızdan Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredilmiştir. Geçmişte nice acılara, zulümlere konu olan Diyarbakır Cezaevi binası artık hem hafıza, hem de farklı alanlarda faaliyet yürütme imkanı sağlayan bir eser olarak hizmet verecektir. Şimdiden Diyarbakırımıza hayırlı olmasını diliyorum. Diyarbakır Cezaevi müze oluyor. Kütüphanesiyle, sanat, gösteri alanlarıyla artık bu cezaevi ortadan kalkıyor. Elbette ki Diyarbakır'ın bu güzel tablosundan rahatsız olanlar da var. Adeta kahroluyorlar. Rahatsızlıklarının bir sebebi de bunların gerçek yüzlerini sizlerle paylaşıyor olmam.
'HDP DENEN PARTİ GÖRÜNÜMLÜ EMPERYALİST OPERASYON AYGITI...'
İşte şimdi son tartımaları görüyorsunuz. Kürt kardeşlerimi bir avuç sapkının oyuncağı haline getirmek isteyenlerin, sizin iradenizi nasıl istismar ettiğini görüyorsunuz. HDP denen parti görünümlü emperyalist operasyon aygıtı, sadece 50 bin vatandaşımızın canına mal olan terör örgütünün payandası değildir. Bu fitne yuvası, tüm sapkınların aktörü durumundadır.
'İSTANBUL'DA ADI SANI DUYULMAYAN BİR GRUP MARJİNAL PARTİYLE GÜYA İTTİFAK KURMUŞLAR'
Biliyorsunuz CHP, kurduğu altılı masaya çantada keklik olarak gördüğü bunları almaya tenezzül dahi etmemiş, masanın altında onları tutma yoluna gitmiştir. Bunlar da masa altında kalmış olmanın mahcubiyetiyle gidip, İstanbul'da adı sanı duyulmayan bir grup marjinal partiyle güya ittifak kurmuşlar. İttifak kurdukları parti tabelalı örgütlerin söylemlerinin ne sizlerle ne de bu ülkenin vatanına, milletine, değerlerine bağlı herhangi bir vatandaşıyla en ufak bir ilgisi yoktur.
'HDP'NİN BÖYLE HİZMETLERİ VAR MI?'
AK Parti hizmet demektir. Bu HDP'nin böyle hizmetleri var mı? Onların derdi terör, onların derdi Kandil'e Diyarbakır Anneleri'nin evlatlarını kaçırmak. Diyarbakır, bunların hesabını sormaya hazır mı? Biz size efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. "