Depremzedeler kendi yaralarını sarmaya çalışıyor: “Antakya artık yok, sahipsiz hissediyoruz kendimizi”
Dayanışma Köprüsü Derneği hakkında Gerçek Gündem’e konuşan Antakyalı depremzede Nurcan Gülbaş, “Antakya’nın doğal afet bölgesi ilan edilmemesi bizi çok yaralıyor. Sahipsiz hissediyoruz kendimizi. Sahiplenilmek istiyoruz, devletin bu topraklardaki insanlara sahip çıkmasını istiyoruz” dedi.
6 Şubat depremlerinin ilk günlerinden itibaren deprem bölgelerinde ve özellikle Hatay’da pek çok gönüllü faaliyette, derneklerde, kuruluşlarda görev alan Antakyalı depremzede Nurcan Gülbaş, Dayanışma Köprüsü Derneği hakkında Gerçek Gündem’e konuştu.
Dayanışma Köprüsü Derneği’nin amacı kadınları bir araya toplayarak üretime katkılarını sağlamak. Ayrıca dernek bünyesinde yapılan eğitimler, sohbetler ve farkındalık çalışmalarıyla depremin yaratmış olduğu yıkıcı etkiler azaltılmaya çalışılıyor.
Derneğin yaklaşık 1 buçuk ay önce kurulduğunu belirten Gülbaş, dernekte görev almak isteyenlerin sosyal medya hesapları üzerinden kendilerine ulaşabileceğini söyledi:
“Dayanışma Köprüsü adı altında kadınlarla bir araya geldik. Amacımız aslında hem mental olarak iyileşmek hem de üretime katkıda bulunmak. Kadınların yaptıkları örgüler, atkılar, el örgüleri hem iyileştiriyor hem de maddi açıdan katkı sağlıyor. Bu amaçlarla bir araya geldik.”
“YIKILAN EVLERİMİZİN KREDİSİNİ ÖDÜYORUZ HALA”
Depremin üzerinden neredeyse bir yıl geçmesine rağmen hala Antakya’da çok büyük sorunların yaşandığını belirten Gülbaş, Hataylılar olarak kendilerini sahipsiz hissettiklerini ifade etti:
“Diğer deprem bölgelerine göre farklı bir yerde yaşıyoruz. Antakya dışarıdan nasıl algılanıyor bilmiyorum ama artık Antakya yok. Antakya’da yaşanan elektrik sıkıntısı, internetin olmaması, yolların çok kötü olması, hala enkaz toplanıyor olması bizi yaşamsal olarak çok zorluyor. Biz hala kredi ödemeye devam ediyoruz. Yıkılan evlerimizin kredisini ödüyoruz, elektrik, su gibi ödemelerimiz de var. Antakya’nın doğal afet bölgesi ilan edilmemesi bizi çok yaralıyor. Sahipsiz hissediyoruz kendimizi. Sahiplenilmek istiyoruz, devletin bu topraklardaki insanlara sahip çıkmasını istiyoruz çünkü bizim sivil toplum kuruluşları olarak, dernek olarak yapabileceklerimiz çok sınırlı.”