Fatih Altaylı: Asla 'kontrollü darbe' demedim, diyenlere de hak veremedim, ama...
Gazeteci Fatih Altaylı, darbe girişimi sonrası gelinen süreçle ilgili olarak "Ben 15 Temmuz darbe girişimi için asla 'kontrollü darbe' demedim. Diyenlere de hak veremedim. Ama aradan geçen 6 yılda olan bitene baktıkça 'FETÖ ile kontrollü mücadele' diyebileceğimiz bir dönem görüyorum" dedi.
Gazeteci Fatih Altaylı, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki FETÖ yapılanması tarafından 15 Temmuz 2016'da düzenlenen darbe girişiminin yedinci yılında bugüne kadarki süreçle ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu.
Söz konusu kalkışma için 'dünya darbeler tarihinin en aptalca darbe girişimi' nitelemesini kullanan Altaylı, "Bir akşamüzeri, köprülerin bir yönü kapatılarak, birliklerin yarısının katılıp, yarısının katılmadığı, darbe girişimcilerinin kendi aralarında bile bir emir komuta zinciri kuramadığı bir serseri ayaklanması. TSK’ya soru çalarak, sınav hilesi ile giren, önü kumpas davaları ile açılan komutanların yapacağı darbe de zaten bu kadar olurdu" dedi.
Altaylı, kendi adını taşıyan internet sitesinde yayınladığı yazısının devamında şunlara yer verdi:
"Dandik askerlerin darbe girişimi, tank egzozuna tıkılan atlet ile bastırılır' diye bir atasözü adayı kaldı o günden bugüne.
Darbeyi bastıranların eline sağlık.
Sonrasında olanlar ise çok acayip.
Mesela darbe ertesinde benim hâlâ anlamadığım, darbe girişimi sırasında 'esir' ya da 'rehin' alınan dönemin Genelkurmay Başkanı'nı ertesi gün helikopterle Çankaya Köşkü'ne getiren kişinin darbenin lider kadrosunda yer alan Orgeneral Mehmet Dişli olması ve Dişli'nin o gün Başbakanlıkta yapılan toplantılara katılmasıdır.
Daha sonra yargılanarak 141 kez müebbet hapis cezasına çarptırılan Dişli, darbenin ertesi günü nasıl olmuş da, Çankaya Köşkü'ne girebilmiştir.
'SONRASINDA DA ÇOK GARİP OLAYLAR OLDU'
Normal şartlarda bu kişinin, Çankaya Köşkü'ne iner inmez tutuklanması gerekmez miydi!
Sonrasında da çok garip olaylar oldu. FETÖ ile mücadele başlatıldı ama birkaç zengin FETÖ'cü işadamı çok sert bir muameleye maruz bırakılırken, FETÖ'cü olduğu aşikar pek çok işadamına dokunulmadı bile ve bu durum FETÖ borsası iddialarını gündeme getirdi.
Yüz milyonlarca doların konuşulduğu bu iddiaların göbeğindeki hukukçu ve siyasetçilere de kimse pek dokunmadı.
FETÖ'nün en yakın çevresindeki isimler bugün sözde 'anti FETÖ' olduklarını açıklayarak ortalıkta geziyorlar.
Spor dünyasında adı FETÖ ile en fazla anılan isimlerin pek çoğu Türk futbolunda hâlâ söz sahibi. Bazılarının milli takım teknik direktörlüğü, bazılarının ise futbol federasyon başkanlığı gündeme geliyor.
FETÖ'cü oldukları iddiası ile o gün çeşitli kamu ya da özerk kuruluşlardaki görevlerinden alınan bazı kişiler bugün başka aktif görevlere getirildiler.
'PEK ÇOK İNSAN FETÖ'NÜN HALA VARLIĞINI SÜRDÜRDÜĞÜNÜ ANLATIYORLAR'
Başta FETÖ ile mücadeleyi şahsi mesele haline getirmiş Aziz Yıldırım gibi birkaç kişi, Zekai Aksakallı gibi eski bazı eski TSK mensupları olmak üzere işi bilen pek çok insan FETÖ'nün hâlâ varlığını sürdürdüğünü anlatıyorlar.
Buna karşın ellerindeki tüm istihbarat imkanlarına rağmen yaverlerinin bile FETÖ mensubu olduğunu anlayamayanlar ve uzun yıllar boyunca FETÖ liderinin sözcülüğüne soyunanlar, bugün herkesi FETÖ'cü olmakla suçlayarak ortalığı bulandırmak ve kendilerini bu bulanık ortamın içine gizlemekle meşguller.
FETÖ'nün yeniden havaya girmeye başladığının en önemli işaretlerinden biri de, yurt dışına kaçan bilindik FETÖ mensuplarının ve kaçak bir grup eski sözde askerin son zamanlarda giderek daha aktif hale gelmesi ve özellikle seçimlerden bu yana seslerinin daha yüksek perdeden çıkmaya başlamış olması ve hesaplaşmadan söz etmeye başlamış olmaları.
Ben 15 Temmuz darbe girişimi için asla 'kontrollü darbe' demedim. Diyenlere de hak veremedim.
Ama aradan geçen 6 yılda olan bitene baktıkça 'FETÖ ile kontrollü mücadele' diyebileceğimiz bir dönem görüyorum. Bu mücadeleyi ne etkin ne de samimi buluyorum.
'FETÖ'YLE MÜCADELEDE SAMİMİ OLDUĞUNA İNANDIĞIM ERK SAHİBİ TEK KİŞİ...'
Yani diyeceğim odur ki, bugünün koşullarında, iktidar tarafında FETÖ ile mücadelede samimi olduğuna inandığım erk sahibi tek kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır.
Onun da edebildiği mücadele, kendine ulaşan, ulaştırılan bilgi ve bu bilgiye dayanarak verdiği talimatların uygulandığı kadardır.
Gerisi lafı güzaftır.
NOT: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da FETÖ ile mücadele konusunda samimi olduğunu düşünüyorum çünkü bu mesele onun için de şahsi bir mesele."