Prof. Celal Şengör: Benim gibi adamlar devletle çalışmak istemiyor
Prof. Dr. Celal Şengör, İstanbul’da yaşanması beklenen deprem için 'eli kulağında' yorumunu yaptı. Türkiye'de kaliteli yer bilimci sayısının çok az olduğunu vurgulayan Şengör, "Mesela benim gibi adamlar başına bir şey gelir korkusuyla devletle çalışmak istemiyor" dedi.
Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde yaklaşık 10 saat arayla meydana gelen, başta Hatay olmak üzere Gaziantep, Osmaniye, Malatya, Adıyaman, Adana, Kilis, Diyarbakır, Elazığ ve Şanlıurfa'da yıkıma neden olan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından Türkiye’nin gözü, İstanbul'a çevrildi.
Yer bilimci Prof. Dr. Celal Şengör, kimi uzmanların büyüklüğünün 7 olmasını beklediği sarsıntıyla ilgili olarak T24'ten Cansu Çamlıbel'e konuştu.
Bahse konu depremin elinin kulağında olduğunu belirten Şengör, "Ama bir tarih telaffuz edemeyiz. Mümkün değil. Dünyadaki bütün deprem camiasında hâlâ konuşulan; depremin önden kestirilmesi mümkün değildir. Hâlû da bu böyle" yorumunu yaptı.
Uzman isim ayrıca Türkiye'de kaliyeli yer bilimcinin sayısının çok az olduğunu vurguladı: "Bir elin parmakları kadar. Mesela benim gibi adamlar başına bir şey gelir korkusuyla devletle çalışmak istemiyor. Her şeye ve her şeye rağmen güvendiğim bir kurum var benim; Türk Silahlı Kuvvetleri."
Gazetecinin yönelttiği sorular ve Şengör'ün bunlara verdiği yanıtların bir bölümü şöyle:
- Kuzey Anadolu Fayı ile Marmara fayı arasında bir korelasyon var mı?
Var, direkt.
Marmara Fayı, Kuzey Anadolu Fayı’nın devamıdır.
-Benim anlayabildiğim kadarıyla Yaltırak’ın analizi bu iki fayın kırılması arasında tarihsel olarak aşağı yukarı 20-30 senelik bir aralık olduğu tezine dayanıyor.
O doğru değil.
- Doğru değil ise sizler neden 1999’daki Gölcük Depremi’nden sonra teyakkuza geçtiniz ve İstanbul’u vuracak depremin çok yaklaştığı öngörüsünü dile getirmeye başladınız?
Çünkü burada bir gerilme hesabı yapıldı. İstanbul’un hemen güneyinde Coulomb Teorisi’ne dayanan bir maksimum gerilme tespit edildi. Bizans’tan bu yana gelen zaman aralıklarına bakarsan yaklaşık her 250 senede bir büyük bir deprem vuruyor İstanbul’u. Bu hesabı ya Rockwell ya da Tom Parsons yapmıştı. Buna göre 2000’de yapılan ve hem tarihsel depremleri hem de Coulomb teorisini birlikte içeren analiz size söylediğim ihtimal hesabını gösteriyor. Daha başka bunun üzerine konabilecek bir veri yok.
- En son büyük deprem 1766’da olmuştu. Bu hesaba göre üzerine 250 yıl koyarsak 2016 yapıyor.
E işte eli kulağında. Ama bir tarih telaffuz edemeyiz. Mümkün değil. Dünyadaki bütün deprem camiasında hâlâ konuşulan; depremin önden kestirilmesi mümkün değildir. Hâlû da bu böyle.
(...)
'BENİM GİBİ ADAMLAR DEVLETLE ÇALIŞMAK İSTEMİYOR'
- 2019 Silivri depreminden sonra da mı devlet bu işe başka türlü bakmaya başlamadı?
Hayır, bakmıyor. Adamı yok.
- Nasıl yok?
Liyakat. Kaliteli yerbilimci Türkiye’de çok az. Bir elin parmakları kadar. Mesela benim gibi adamlar başına bir şey gelir korkusuyla devletle çalışmak istemiyor. Her şeye ve her şeye rağmen güvendiğim bir kurum var benim; Türk Silahlı Kuvvetleri.
'BU KADAR KISA ZAMANDA YETİŞMEZ'
- Böyleyse eğer bu çalışmalar nasıl yapılacak, nasıl olacak?
Olmayacak. Bu kadar kısa zamanda ne yapabilirsiniz?
- Bu şu mu demek; İstanbul depremini de bugünkü koşullarda yaşayacağız.
Evet.
'ORDUNUN CANINA OKUDULAR, HERKES BİRBİRİNDEN KORKAR OLDU'
- Son depremde “askerden çok geç faydalanıldı” diye bir eleştiri var.
E kardeşim canına okudular ordunun. O Balyoz’lar falan ne rezillikti. Ne istediler de vermedik dendi, hatırla! Orduda da herkes birbirinden korkar oldu.
- Ama konu daha ziyade talimatla ilgili. Hükümet talimat verseydi?
Koşa koşa giderlerdi. Nitekim gittiler de.