Terkoğlu: Kılıçdaroğlu'nun 'Aleviyim' dediğini keşke Hâkim Abuzer Kara da görseydi
Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, Hâkim Abuzer Kara’nın Alevi olduğu için fişlendiğini belirterek, “Kılıçdaroğlu çıkıp ‘Evet Aleviyim’ dedi ya... Keşke dedim, keşke o da görseydi” yorumunu yaptı.
Terkoğlu, yazısında, “Abuzer Kara. Onu tanıyanlar 'adalet insanı' diyor. Karşısındakinin kimliğine, kişiliğine, rengine bakmazdı. Ama hayatı bir kararla değişti. Hükümet, Aydın Doğan’ı sıkıştırmaya çalışıyordu. Medyasını elinden alacaktı. Kimi vergi memurlarını kimi ‘SPK’ bürokratlarını devreye sokuyordu. Sonunda Doğan hakkında, Sermaye Piyasası Kurulu Yasası’na muhalefetten dava açıldı. 8 yıl 9 aya kadar hapsi isteniyordu. Dosya, Abuzer Kara’nın önüne düştü. Kara, bütün baskılara direnerek beraat verdi. Herhangi bir karar değil..." ifadesini kullandı.
Terkoğlu, şunları kaydetti:
"AKP-FETÖ kavgası sırasında ortalığa saçılan ses kayıtları, meselenin arka planını ortaya koyuyordu. Erdoğan, dava sürerken dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e telefon açarak 'İhmale uğramasın yazık olur' diye talimat vermişti. Sonuç beraat çıkınca bir kez daha telefonu kaldırmıştı. Bu kez sinirliydi. Hesap soruyordu. Ergin yanıt verdi: 'Hâkimin Alevi olduğu yönünde bir bilgi var'. Bitmiyor, 'Olumsuz birisi olduğunu da söylediler' diye devam ediyordu. Güya mahkemeler özgürdü ama Ergin, dosyaya Yargıtay’da müdahale edileceğini de anlatıyordu. İşte o konuşmanın ardından Abuzer Kara, Türk hukuk tarihine, 'Alevi hâkim' olarak kazındı.
Sanmayın ki konuşmayı reddettiler... Erdoğan "Benim adalet bakanıma ‘Bunu yakından takip et’ dememden daha doğal, daha tabii ne olur?” diyerek kaydı doğruladı. Erdoğan’ın ardından Ergin, “Alevi arkadaşları incitecek bir amacımız bulunmuyor. O hâkimin Alevi olduğuna dair orada ağzımdan çıkan kelimeler, benim gün içinde kullandığım, her gün kullandığım kelimeler” dedi. Sahi, hangi hâkimin Alevi olduğunu bakan nereden biliyordu? Mahkeme kararı ile Aleviliğin ne ilgisi vardı? Belli ki fişlemeler sürüyordu.
Kayıt, Abuzer Kara’ya da soruldu, incinmişti: “Bugüne kadar çalıştığım yerler belli, herkes de bilir, tanır. Verdiğimiz kararlar belli. Bana üzerinde konuşulacak konular gelmiyor günümüz koşullarında. Alevilik, Sünnilik falan.” Ne diyebilirdi? Alevi olduğu için özür mü dileyecekti?
Çilesi bitmedi. Sonra da uğraştılar. 30 yıldır görevdeydi. Herhangi bir yer değişiklik talebi yoktu. Somut gerekçe de bulunmuyordu. Fakat buna rağmen, aile düzenini bozarak 11 Ekim 2017 tarihli kararnameyle, İstanbul’dan Ordu’ya tayinini çıkardılar. Dertleri, onun yerine “bizim çocuklar”ı oturtmaktı. Ailesini bırakıp gitmek zorunda kaldı. Yalnızdı ve kırgındı...
Kalbi yaşadıklarına dayanmadı. Birkaç ay sonra, 6 Nisan 2018’de hayata gözünü yumdu.
Arkadaşları onun için verdikleri ölüm ilanında öfkeliydi:
“Can almayız, can veririz, biz canız.”