Tunç Soyer: Ölüm mukadder ama depremde ölmek kader değildir; ya cehalettir ya hıyanettir
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, "Coğrafya kaderdir, bizim kaderimiz bu. Biz, fay hatlarında kurulmuş ülke üzerinde yaşamaya devam edeceğiz. Bizim kaderimiz bu. Ölüm de mukadder, o da doğru ama depremde ölmek kader değil. Depremde ölmek ya cehalettir ya hıyanettir." dedi.
İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nin mart ayı olağan toplantısı bugün yapıldı. Kültürpark içerisinde bulunan Meclis Toplantı Salonu’ndaki toplantıya İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer başkanlık yaptı. Yaklaşık 3 saat süren toplantıda, olası depremlere karşı alınacak önlemler tartışıldı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin depreme dirençli kent olma noktasında en hazır belediye olduğunu söyleyen Tunç Soyer, "Şu anda Türkiye'de en dirençli kent adayı İzmir’dir. Bu, sadece benim fikrim değil. Naci Görür Hoca’mız kendi ifade etmişti, bunu bilim insanları da çok iyi biliyor. Biz, burada 4,5-5 saatlik bir toplantı yaptık. İzmir'de mikro-bölgeleme, depremsellik ve zemin hareketliliği çalışması, deprem güvenlik karnesi verilmesi hususunda çalışan akademisyenler uzun uzun çalışmalarını anlattılar. Ondan sonra on daire başkanı arkadaşımız tek tek kendi dairelerinde bu konuda ne yaptıkları anlattılar. Kısaca şunu bilin, iftiharla söyleyebilirsiniz; İzmir Büyükşehir Belediyesi, depreme dirençli kent olma noktasında en hazır belediyedir. Hiç kimsenin tereddüttü olmasın, bununla iftihar edebilirsiniz” dedi.
Kentsel dönüşüm konusunda ilkeli bir duruş sergilediklerini belirten Başkan Soyer, “Belki İzmir Büyükşehir Belediyesi, müteahhit payını yükseltseydi çok daha hızlı yol alabilirdi. Yerinde dönüşüm ilkesini bir kenarda bıraksa çok daha hızlı yol alabilirdi. Belediyenin uzlaşıcılık yapmasını, müteahhitle vatandaş arasında arabuluculuk yapması ilkesini korumasaydı çok daha fazla yapabilirdi. Ama biz, ilkeli bir duruş gerçekleştirdik. Bu ilkeli duruş Türkiye’ye örnek olmalı. Bu nedenle çok kıymetli. Az sayıda kentsel dönüşüm binasına imza atmış olabiliriz ama her biri bu ilkeli duruşun eseridir. Buna rağmen biz ne müteahhit payını artırmaya çalıştık ne de başka yola gittik. İZBETON'u devreye soktuk. Müteahhitlerin o oranlarla o ihalelere girmesinin mümkün olduğunu biliyorduk ama daha fazla almak için girmediklerinden şüphe edip müteahhitlerin karşısına İZBETON’u çıkarttık. Bazı yerlerde İZBETON aldı, bazı yerlerde de girmeyen müteahhitler girdi ve onların üzerinde kaldı. 5 bin civarında binanın dönüşümü için yol almaya başladık” diye konuştu.
Deprem konusuna da değinen Soyer, şunları söyledi:
“Biz, canımızın veriyoruz bu ülkenin vatandaşları olarak. Savunma sanayiinden de eğitim politikalarından da sağlıktan da daha kıymetli değil mi yaşam hakkı? Onun için diyoruz ki imar barışı ya da imar affı adı altında imar mevzuatına dair hiçbir yasal düzenlemenin yapılamayacağı, anayasal güvence altına alınmalıdır. Hiçbir hükümet, ‘Ben imar affı çıkartıyorum’ diyememeli. Afet bölgesinde yaşıyoruz, deprem bölgesinde yaşıyoruz, fay hatlarımız var. Coğrafya kaderdir, bizim kaderimiz bu. Biz, fay hatlarında kurulmuş ülke üzerinde yaşamaya devam edeceğiz. Bizim kaderimiz bu. Ölüm de mukadder, o da doğru ama depremde ölmek kader değil. Depremde ölmek ya cehalettir ya hıyanettir. Bu ikisinden biri yüzünden ölür insanlar depremde. Çok daha güvenilir, sağlam binalar yapmak mümkündür ve bunun da böyle yapılması mümkündür. Şu anda tarım alanlarının üzerine beton atılıyor. Nohut ekilmiş, o sökülüp beton atılıyor ve ‘Bir yıl içerisinde 320 bin bina yapacağız’ diyor hükümetimiz.”