Ekrem İmamoğlu: Kimseden emir ya da talimat almayacağız
23 Haziran seçimlerini açık ara farkla ikinci kez kazanan Ekrem İmamoğlu, İstanbul'a dair projelerini anlattı.
23 Haziran seçimlerini açık ara farkla ikinci kez kazanan Ekrem İmamoğlu, İstanbul'a dair projelerini anlattı.
Yeni Yaşam'dan Ahmet Tulgar'ın İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile yaptığı röportaj şöyle:
Belki böyle olmasını istemezdiniz ama şu anda siz sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı değilsiniz. Türkiye’nin bütün kentlerinden buraya bakıyor toplum ve sizi geleceğe yönelik olarak gözlemliyor. Size böyle bir yatırım yapıyor Türkiye. İstanbul dışındaki kentlerdeki insanlara seslenecek olsanız geleceğe ilişkin olarak ne derdiniz? Toplum bu gözle baksın mı İstanbul’daki yönetim tarzınıza?
Söylemlerimize toplumda bir geri dönüşün olacağını görüyorduk, her iki seçim sonucu da bunu gösterdi. Türkiye’nin her yanında İstanbul’daki seçimin bir demokrasi mücadelesi olduğu görüldü ve herkes buradaki sonucu merakla beklemeye, sonuca kendi çapında etki etmeye, katkı sağlamaya çalıştı.
Bu Türkiye ve demokrasimiz adına çok sevinilecek bir gelişmedir. Halkın demokrasiye ne kadar sahip çıktığını, adaleti ne kadar güçlü savunduğunu gösteren bir durumdur bu. Toplum, ‘ben ne dersem o olur anlayışını’ hem 31 Mart’ta hem de 23 Haziran’da reddetti. Kendisine hükmedilmesine, demokrasi hakkının elinden alınmasına asla izin vermeyeceğini sandıkta gösterdi.
Bunu 23 Haziran günü İstanbul ölçeğinde, ama bütün Türkiye’nin mesajı olarak ortaya koymuştur. Bundan sonra milletin iradesini yok sayacaklar yine çıkarsa, akıbetlerini görsün istemiştir. Bu tablonun bana muazzam bir sorumluluk yüklediğinin farkındayım. O nedenle İstanbul’da yapacağımız uygulamaların bütün Türkiye için örnek oluşturmasını elbette isterim. Çünkü 16 milyonla birlikte üretecek, birlikte karar vereceğiz.
Birlikte karar vermeyi ne kadar iyi hayata geçirirsek, demokrasiyi özümseme ve yaşatma konusunda o kadar büyük ilerleme sağlarız. Böyle bir sonucu görmek bize sadece mutluluk verir. Çünkü, demokrasinin de yurttaşın sorunlarına çözüm üretmenin de hayatın her alanında vatandaşa dokunmanın da yerelden başlayacağına inanıyorum.
Ben bugün İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanıyım, bütün çabam iyi bir başkan olmaktır. Başkanlık süresince yaratacağımız her iyi örneğin ülkemizin diğer yerlerinde de uygulanabilir olması elbette sevindirici bulunur. Sonuçta doğruyu yapmaya çalışıyoruz, halka hizmeti en etkili şekilde götürmeyi hedefliyoruz. Bakın, her olanı biteni şehirlilerimiz ile paylaşacağız; yani saydamlığı esas alacağız. Şehrin çıkarı için mahallelerden başlayarak karar alıp uygulamaya koyacağız.
Uzlaşmayı; sorunları, paydaşlarıyla masaya oturarak çözmeyi; ayrımsız; cinsiyet, ırk, inanç, siyasal görüş farkı gözetmeksizin hizmet etmeyi; israfın önüne geçmeyi; tasarruf seferberliği ile çalışmayı; şatafatı lüksü bitirmeyi; bu kentin çocuklarına, gençlerine, kadınlarına katkı sağlamayı; kent yoksullarının hayatını değiştirmeyi hedefliyoruz. Bunları başardığımız ölçüde, umarım bütün Türkiye için de örnekler oluşturmuş olacağız.
Bu örnekler sizi nereye taşır gelecekte? Türkiye genelinde?
Bunu bir siyasi amaçla yapmıyorum, hizmet anlayışım bu olduğu için yapıyorum. Ben şu anda İstanbul’u en güzel şekilde yönetmek için yoğunlaşmış durumdayım. Toplumun tüm kesimlerine eşit davranarak yeni nesil siyaset tarzını önde tutacağız. Kucaklayan ve sevgi üzerine oturan dili, sorun çözme temelli hizmet anlayışını, kimseyi öteki görmeme, azınlık konumuna itmemeyi ilke edindik.
Bunun sadece İstanbul’da değil her yerde karşılık bulduğunu görüyoruz. Bu yeni dilin ülkemizin her yanına iyi geleceğine inanıyorum. Konuya da bu çerçeveden bakıyorum. İstanbul’da yaratacağımız her güzel örnek ülkemizin her yöresi için olumlu bir gelişmeye neden olacaksa bundan mutluluk duymaktan öte ne düşünebiliriz?
Sonuçta en üst seviyede demokrasi duruşu sergilemiş olan İstanbulumuzu, en iyi şekilde yönetme sorumluluğumuzun farkındayım. Omuzlarımdaki yükün farkındayım; ama bunu, çok çalışarak, samimi ve sahici anlayışı ortaya koyarak aşacağımı da biliyorum.
Sizi anlıyorum. Sahiden de İstanbul gibi çokkimlikli, çokkültürlü kozmopolit bir kentin belediye başkanı mümkünse tüm kent sakinlerine kendisini sevdirmeli. Fakat bunu yaparken imgenizin flulaşması riski de oluşuyor. Oysa seçmenleriniz büyük bir kararlılık ve büyük beklentilerle size yöneldi. Siz topluma yakın duruyorsunuz. Toplum, sadece İstanbulluları kast etmiyorum, sizden ne bekliyor? Ve sizin olmazsa olmazlarınız nedir? Tabii, politik duruşunuza ilişki olarak soruyorum bunu?
Toplum benden ne beklediğini, benim meydanlarda, sokakta, her mecrada söylediklerime verdiği karşılıkla gösterdi zaten. Sevgi dilini, ayrıştırmayı değil eşit hizmeti önde tutan siyaset anlayışını, kucaklaşmayı, samimiyeti, parmak sallamayı değil yürekten konuşmayı beklediğini açık ve net ortaya koydu.
Toplumun benden bu anlayışı sürdürmemi beklediğinin bilincindeyim. Daha önce de pek çok kez söyledim; benim bu tavrım ne 31 Mart gününe kadardı ne de 23 Haziran’a kadar geçerliydi. Seçildiğim andan sonraki söylem, tutum ve tavrımın aynen devam edeceğinin sözünü verdim, bundan milim sapma yapmam benden beklenemez. Çünkü benim hizmet anlayışımın temelinde bu var. Eğer amacımız hizmet etmekse, hizmet edeceğimiz kişilerle niye kavga edelim?
Siyaset artık bu anlayışı geride bırakmalı. Kendi içinde de bu dili kullanmalı; yani hepimiz halka hizmet etme amacıyla yola çıktıysak, birbirimizle niye kavga ederiz ki? Sorunlar belli, çözümleri konuşmalıyız, doğru önerileri alkışlamalı, yanlışları eleştirmeliyiz. O nedenle ben, diğer siyasi partilerin bizimle ilgili görüşlerini almayı, onlarla aynı masada buluşup, kentimizin tüm sorunlarını konuşmayı son derece önemsiyorum.
Bunu her fırsatta zorlayacak ve yapacağım. Benim siyasi değerlerim, özeldeki değerlerim, duruşum, parti aidiyetim, siyasal görüşüm, hizmet anlayışım, hemşehrilerimle bağım, kısaca her şeyim ortada. İstanbul’un bunu hissettiğini de görüyorum. Bu anlayışla yola devam edeceğimizi tekrarlamak isterim.
23 Haziran’daki oy artışınızda elbette geçen süre içinde kendinizi seçmenlere daha fazla anlatmanızın rolü de olmuştur ama esas sebep size yapılan adaletsizlik ve halkın seçme hakkının iktidar tarafından tanınmamasıydı. Bütün bu olanlardan sonra iktidarla işiniz, yani belediye başkanlığınız özelinde bir konsensus mu arayacaksınız yoksa şu andaki güdük demokrasiye uyum mu sağlayacaksınız?
İstanbul halkı demokrasiyi koruma konusunda muhteşem bir ders verdi. 806 bin oy farkla bizi yeniden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçti. Mesaj açıktır, adaletsizliğe, anti demokratik tavırlara, milli iradeye yönelik gasp anlayışlarını reddetti İstanbullu.
Seçmenin ortaya koyduğu irade kimin ne yapacağını da göstermektedir. Türkiye bir hukuk ve Anayasa devletidir. Kurum ve kişilerin yapacakları bellidir, sınırlar hukuk içinde çizilmiştir. Demokrasi anlayışı konusunda bazı farklılıklar olabilir; ama işte 23 Haziran’da da gördüğümüz gibi, halk demokrasinin en güzel, en doğru şekliyle yaşatılmasından yana.
Kendi kararlarının tartışmasız üstünlüğünü demokrasinin özü olarak görmekte. Halkın bize verdiği yetkileri kullanmada, onların hakkını korumada bir adım dahi geri atmayacağımı herkes bilmektedir.
Bu çerçevede, biz hizmetlerimizi, hukuk içerisinde kalarak, saydam, ortak aklı kullanarak, bütün paydaşlarla konuşarak, merkezi hükümet veya ilgili herhangi bir kurumla görev ve sorumluluk sınırlarımız içinde davranarak yapmanın peşinde olacağız. Söz konusu hizmetse, kimsenin ‘engelleme anlayışı’ ile hareket edeceğini düşünmüyorum.
Bu şehrin ortak geleceği, bu şehrin iyiliği öndeyse kim, neden engelleme yapsın? Bizim anlayışımız sorunlara çözüm bulmaktır, çözüm önerisi kimden gelirse gelsin değerlidir, dikkate alınmalıdır. Yok, birileri de illa engelleme mantığı ile hareket edecekse, onu da halk görecek ve kararı verecek. Ancak göreceksiniz, İstanbul hak ettiği şekilde yönetilecek ve sorunlarına çözümü konusunda herkes elinden gelen katkıyı esirgemeyecek. Hep söyledik 16 milyon bizim kaynağımız, ortağımız.
Konsensus arayışınız olacak ama, değil mi?
Bizim konsensus arayışımız elbette olacak; ama bu arayış sadece ve sadece 16 milyon İstanbullu ile olacak. Biz kimseden emir ya da talimat almayacağız, bütün emir ve talimatlar 16 milyon İstanbulludan gelecek.
Sizin üzerinizden toplumsal barışa bir yol açıldı. Bu trendi ülke sathına yaymak için bir projeniz olacak mı? İstanbul’un tüm Türkiye’de toplumsal barışın bir modeli olması için halklara nasıl bir söylem ve ideolojik duruşla yaklaşacaksınız?
Kimsenin cinsiyetine, etnisitesine, inancına, mezhebine, siyasi görüşüne, parti aidiyetine bakmadan hizmet etmek, herkesi güler yüzle karşılayıp güler yüzle belediyeden yolculamak en büyük ilkemiz ve anlayışımızdır.
Bunu İstanbul ölçeğinde başaracağımıza inancım tamdır. Çünkü Beylikdüzü Belediye Başkanlığın’daki beş yıllık deneyiyim ve icraatlarım bunun göstergesidir. 31 Mart ve 23 Haziran seçim sonuçları da bunun açık ve net kanıtıdır.
Yani 16 milyon İstanbullunun bizim bu yaklaşımımızı içten kabul ettiğini, onayladığını görüyoruz. Barışı tesis edecek en önemli anlayış, siyasal tutum da buradan geçer. Yani kimseyi ayırmadan, herkese eşit hizmet götürmek, bu kentte yaşayan kimin ne sorunu varsa, ne ihtiyacı varsa onlara çare bulmak ilk önce barışa katkı sağlar. Ben siyasete atıldığım günden beri bu anlayışı sürdürdüm, bundan sonra da milim sapmadan böyle yürüyeceğim.
İstanbul çok güzel bir şehir her şeye rağmen. Mimari bozulmaya rağmen çok güzel. Fakat neşesini kaybetmişti. Seküler neşesini. Sizinle birlikte seküler neşesi geri döndü İstanbul’un. Bu neşeyi korumak, artırmak için neler yapacaksınız?
Evet İstanbul, kente ihanet edilmesine, büyük haksızlıklara uğratılmasına, beton yığınına çevrilmesine, yeşil alan yoksunu yapılmasına rağmen hâlâ dünyanın en güzel kentlerinden biri.
Geldiğimiz noktada, 16 milyon İstanbullu’nun daha iyi bir çevrede, daha iyi koşullar altında, daha refah içinde yaşayabileceğine inanıyorum. Ulaşımdan kültüre, sosyal hayata katılımdan sağlıklı gıdaya ulaşmaya kadar pek çok alanda önemli iyileştirmeler yapma fırsatımızın önümüzde olduğunu, projelerimizle bunları yapabileceğimize inanıyorum.
Şimdi kolları sıvayıp bu işlere girişerek kentte yaşayan herkesin neşesini yukarıya çekmeye devam edeceğiz. Bunun heyecanını yaşıyorum. Kazandığımız seçimin iptal edilmesine, mazbatamızın hukuk dışı ve antidemokratik yolla elimizden alınmasına çok üzülüyorum.
Üzüntüm şahsımla ilgili değil. Hızlı hareket etmek, hizmetleri art arda sıralamak istiyorum. Kendimde ve arkadaşlarımda bu gücü ve azmi görüyorum. Bunu iki ay ertelettiler.
Şimdi bu iki aylık farkı da kapatacak şekilde hızlı çalışacağız, gecemizi gündüzümüze katarak bu kenti daha güzel yapmak için irade koyacağız. Göreceksiniz bunu başaracağız ve bu kentte her şey çok daha güzel olacak. Çünkü 16 milyon İstanbullu bizi hem teşvik edecek hem denetleyecek hem de bizimle birlikte yürüyecek.
Bence aşık insanlar başkalarına da iyi geliyor. Mesela Selahattin Demirtaş ve Başak Demirtaş. Ne kadar iyi geliyorlar topluma. Siz de çok iyi geldiniz, siz ve Dilek İmamoğlu. Çok mu aşıksınız?
Dilek’le biz çok genç yaşta tanışıp evlendik. Bu bir aşk evliliği. Sonraki süreçte ben Dilek’i tanıdıkça ve karakterini keşfettikçe daha çok sevdim, aşık oldum. Çevreye olan duyarlılığı, öğrenme konusundaki sonsuz arzu ve azmi, merhameti, iletişimdeki başarısı, ailesine yaklaşımı ve güçlü duruşu benim ona olan sevgimi daha da artırıyor. Ondan güç alıyorum.
Ekrem İmamoğlu'ndan 'Taksim Meydanı' açıklaması geldi!
Ayrımcılığın ortadan kalktığı bir İstanbul
Yoksullar ve emekçiler için neler yapacaksınız? Bir de şu tabii: Rudi Dutschke, namı diğer Kızıl Rudi, 1968 hareketi sırasında Berlin’i ihtiyarlar ve çocuklar için yaşanılır bir kent haline getirmenin sözünü vermişti. İstanbul orta yaş faşizminin şehri. Ve eril şiddete açık bir şehir. Bu kenti çocuklar ve ihtiyarlar için konforlu ve güvenli bir hale getirmek için neler yapacaksınız?
18 günlük kısa görev süresinde üniversite öğrencilerinin kartlarını 85 liradan 40 liraya indirdik. Evlerde kullanılan suyu yüzde 40 ucuzlattık. Artık, sadece dini bayramlarda değil, ulusal bayramlarda da ulaşım bedava. Bunları da seçimden önce bize, “Kaynağını nereden bulacaksınız, kimin parasını kime veriyorsunuz” diye soran rakibimizin yanımıza gelmesi sonucu başardık.
Şimdi de aynı yolda yürüyeceğiz. Bakın, mazbatamızın elimizden alınmasına kendi adımıza üzülmedik, kent yoksullarına yapacağımız yeni katkıların önü kesildiği için üzüldük.
Örneğin; yoksulluk sınırı altında geliri olan hemşehrilerimizin, süt, ekmek ve su ihtiyaçlarının bedelsiz karşılanmasının, 0-4 yaş arası çocukların anneleri ile ulaşımdan ücretsiz yararlanmasının ve belediye sosyal tesislerinden yüzde 40 indirimli hizmet almasının yolunu hemen açmak isterdim. İçimde kalan bu hizmetleri bir an önce gerçekleştirmek için can atıyorum.
Onlarca kreşin hemen hizmete girmesi, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın ortadan kalkması, çocukların her anlamda güvenli ve huzurlu ortamlarda yaşaması, yaşlı bakım desteklerinin eksiksiz yerine getirilmesi yine önceliklerim arasındadır.
Bu kent özellikle kadınlar ve çocuklar için güvenilir ve yaşanılır bir kent olacak. Bu konudaki tüm projelerimizi en kısa sürede hayat geçirmeye bütün gücümüzle çalışacağız.