Nasuh Mahruki: Belediyenin el değiştirmesi çok büyük şans
İstanbul Harbiye’de bulunan İstanbul Kongre Merkezin’in Beyazıt salonunda dün ‘İstanbul Deprem Çalıştayı’ konferansı düzenlendi.
İstanbul Harbiye’de bulunan İstanbul Kongre Merkezin’in Beyazıt salonunda dün ‘İstanbul Deprem Çalıştayı’ konferansı düzenlendi.
İBB tarafından gerçekleştirilen İstanbul Deprem Çalıştağı’na çok sayıda mühendis, akut çalışanı, itfaiye erleri ve alanında uzmanlaşmış kişiler katıldı. Konferansta İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kensel İyileştirme Daire Başkanı Dr. Tayfun Kahraman ve Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Onursal Başkanı Ali Nasuh Mahruki ile deprem karşı alınacak önlemler hakkında konuştu.
“BİR 20 YIL DAHA KAYBETME LÜKSÜMÜZ YOK”
Dr. Tayfun Kahraman bugüne kadar depreme dayanıklı binaların yapılmadığını dikkat çekerek “Kentsel dönüşüm projeleri binaları yapılandırmak için değil de birilerine rant sağlamak için yapılmış. Şuanki bizim önceliğimiz afet öncesi kensel dönüşüm proğramları yapmak. Afete karşı yıkılacak 48. bin binanın adresine kadar tespit ederek müdahale edilmesi gerekiyor. Çalıştaydan sonra hasarlı binalar için çalışmaya başlayacağız. Önceliğimiz Silivri ve Avcılar olacak. Daha donra İstanbul gelenine yayılacağız. Düne kadar bir şey yapılmamış olabilir ama bugünden itibaren çalışmalara başlayacağız. Kısa sürede yapılacak bir iş değil çok uzun sürece yayılacak. Bir 20 yıl kaybettik ama bir yıl 20 yıl daha kaybetmeye lüksümüz yok” ifadelerini kullandı.
‘HASARLI EVLERDE KORKARAK OTURMAYIN’
Binalarında deprem sonrası hasar oluşan yurttaşların İBB’den destek alabileceğini söyleyen Kahraman “ Yurttaşlardan binalarının hasarlı olduğuna dair şikayetler alıyoruz. Onlara müşavirlik hizmeti veriyoruz. Mimari projelerde ve ödemesi gerekn vergilerden muaf olmaları için yol haritaları hazırlıyoruz. Binasında ne kadar hasarlı olup olmadığını öğrenmesi içinde yetkilileri gönderiyoruz. Yurttaşlar bu saatten sonra evlerinde korkarak oturmasınlar gereken çalışmaları elimden geldiğince yapacağız.”
Ali Nasuh Mahruki ise 25 yıl sonra belediyenin el değişmesinin herkes için çok büyük şans olduğunu vurgulayarak “ Bu ülkede hepimiz afetzedeyiz. Bu durumu ciddiye alarak takip etmek zorundayız. Pakistan gibi bir ülkede 6’ dan, Türkiye gibi bir ülkede 7’den büyük deprem kitlesel afete dönüşürken Japonya gibi bir ülkede 8’den büyük bile önemli bir hasar yaratmıyor. Türkiye’de ekonominin büyük kısmı, küçük bir nüfus grubunun elinde bulunuyor. Vergi rekortmenleri artık isimlerini saklıyorlar. Neden? Bu ayıp bir şey mi? Çünkü belki de haksız yere elde ettiler o geliri? Ülkedeki gelir dağılımı çok sağlıksız bir şekilde yürüyor. Afet riski aslında bir sürdürülebilir kalkınma politikasıdır. Sanatta, kültürde, sporda, teknolojide, askeri alanda vs gelişmek zorundasınız. Ama tüm bunlar için eğitim, ekonomi, toplumsal mutabakat gerekli. Ama maalesef Türkiye çok yanlış kararlarla yönetildiği için bu meseleyi çözmemiz mümkün olmayacaktır. Türkiye nüfusunun yüzde 80’i 31 tane büyük şehirde yaşıyor. İstanbul ise bu sorunların en çok yaşandığı illerin başını çekiyor. İstanbul, coğrafik olarak Türkiye’nin 1/140’lık bir oranını kapsıyor. Ama nüfus olarak baktığınızda tam tersi bir tablo çıkıyor. Türkiye’de neredeyse her 5 kişiden 1’i İstanbul’da yaşıyor. Bu, süper sağlıksız bir fotoğraf. Bu yetmiyormuş gibi bir de Kanal İstanbul gibi fantastik bir proje yapmak istiyorlar. Bunun tek amacı ranttır. Asla bir fayda sağlamak gibi amaç taşımıyor. Afet risklerinin azaltılmasına yönelik tedbirlerin uygulanması, hükümetlerin öncelikli sorunudur. Tabi ki hepimiz birer potansiyel afetzedeyiz ve afetlerle mücadelede sorumluluk konusunda yediden yetmişe her birey paydaş olmalıdır. Bir acil durum, afet yönetiminden bahsetmek istiyorsak öncelikle sağlıklı bir durum tespiti yapmamız gerekiyor. Artık sadece deprem değil; çoklu tehlike, afet, kurum, sektör yaklaşımları gerekiyor. Çünkü eğer bütün sektörler, kurumlar eşgüdümlü iş birlikteliği içerisinde çalışırsa en az zararla bu afetleri atlatabiliriz. Ama burada da hala arzu ettiğimiz yerlerde değiliz. Toplumun afet acil durum yönetimine bakışını değiştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
“DEPREM VERGİSİNİN PARALARI BUHARLAŞTI”
Mahruki Türkiye’nin zihin devrimine ihtiyacı olduğunu belirterek sözlerine devam etti: “ 99 depremindeki acılarımız hala taze. 20 yılda ne yaptık diye soracak olursanız o dönem deprem toplanma alanlarının olduğu yerler imara açılmış. Ranta kurban edilmiş durumda. Deprem vergisi konuldu. Hepimiz gönül rahatlığı o vergileri verdik. O parada buharlaştı. Yol yaptık denildi, hesabını bile soramadık. Riskli alan tanımı değişti yakın zamanda. Riskli alan planlamasında bakanlar, akut çalışanları vardı ama onlar çıkartıldı onun yerine Cumhurbaşkanlığı’nın uygunluğuna bırakıldı. Dolayısıyla siyasi sorumluluğu gözardı ederek hiç bir şey yapamayız. Türkiye'de eğitim sistemi bu haldeyken, bütün okullar imamhatipleşmeye çalıştırılıyorken, tank palet fabrikalarımız, sanayilerimiz bile yabancılara satılırken ülkenin afete dayanıklı hale gelmesini bekleyemeyiz. Ülkeyi topyekün ayağa kaldırmalıyız. Ancak bu şekilde afetlere dayanıklı hale geliriz. Fıtrat, Allah’ın dediği olur diyerek yöneticiler sorumluluğu üzerlerinden atıyorlar. Çorlu Tren kazası, soma maden faciası 301 insan can verdi. Sorumluları cezalandırılmalı. Bı siyaset anlayışı mutlaka değiştirilmeli” diyerek tepki gösterdi.
“BU YIL 2097 DEPREM OLDU”
Konferanta konuşan Prof. Dr. Haluk Özener, Türkiye'nin deprem ülkesi olduğunu dile getirerek “ Türkiye'yi 450 farklı istasyon ile takip ediyoruz. Neden deprem ülkesi? Çünkü hareketliyiz. Yer kabuğu hareketimiz var. 500'den fazla aktif fay var ülkemizde. Kuzey Anadolu Fayıda Marmaradan geçerek İstanbula çok büyük bir tehlike yaratmakta. Türkiye’ de 4'ün üzerinde 119 yıl içinde 10 binin üzerinde deprem olmuş.Bu yıl 2097 deprem oldu. Ekip arkadaşlarımız yılda ortalama 15 bin kadar deprem kaydediyor” dedi. İstanbul Harbiye’de bulunan İstanbul Kongre Merkezin’in Beyazıt salonunda dün ‘İstanbul Deprem Çalıştayı’ konferansı düzenlendi. İBB tarafından gerçekleştirilen İstanbul Deprem Çalıştağı’na çok sayıda mühendis, akut çalışanı, itfaiye erleri ve alanında uzmanlaşmış kişiler katıldı. Konferansta konuşan İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kensel İyileştirme Daire Başkanı Dr. Tayfun kahraman ve Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Onursal Başkanı Ali Nasuh Mahruki ile deprem karşı alınacak önlemler hakkında sohbet etme fırsatı bulduk.
“BİR 20 YIL DAHA KAYBETME LÜKSÜMÜZ YOK”
Dr. Tayfun Kahraman bugüne kadar depreme dayanıklı binaların yapılmadığını dikkat çekerek “Kentsel dönüşüm projeleri binaları yapılandırmak için değil de birilerine rant sağlamak için yapılmış. Şuanki bizim önceliğimiz afet öncesi kensel dönüşüm proğramları yapmak. Afete karşı yıkılacak 48. bin binanın adresine kadar tespit ederek müdahale edilmesi gerekiyor. Çalıştaydan sonra hasarlı binalar için çalışmaya başlayacağız. Önceliğimiz Silivri ve Avcılar olacak. Daha donra İstanbul gelenine yayılacağız. Düne kadar bir şey yapılmamış olabilir ama bugünden itibaren çalışmalara başlayacağız. Kısa sürede yapılacak bir iş değil çok uzun sürece yayılacak. Bir 20 yıl kaybettik ama bir yıl 20 yıl daha kaybetmeye lüksümüz yok” ifadelerini kullandı.
‘HASARLI EVLERDE KORKARAK OTURMAYIN’
Binalarında deprem sonrası hasar oluşan yurttaşların İBB’den destek alabileceğini söyleyen Kahraman “ Yurttaşlardan binalarının hasarlı olduğuna dair şikayetler alıyoruz. Onlara müşavirlik hizmeti veriyoruz. Mimari projelerde ve ödemesi gerekn vergilerden muaf olmaları için yol haritaları hazırlıyoruz. Binasında ne kadar hasarlı olup olmadığını öğrenmesi içinde yetkilileri gönderiyoruz. Yurttaşlar bu saatten sonra evlerinde korkarak oturmasınlar gereken çalışmaları elimden geldiğince yapacağız.”
Ali Nasuh Mahruki ise 25 yıl sonra belediyenin el değişmesinin herkes için çok büyük şans olduğunu vurgulayarak “ Bu ülkede hepimiz afetzedeyiz. Bu durumu ciddiye alarak takip etmek zorundayız. Pakistan gibi bir ülkede 6’ dan, Türkiye gibi bir ülkede 7’den büyük deprem kitlesel afete dönüşürken Japonya gibi bir ülkede 8’den büyük bile önemli bir hasar yaratmıyor. Türkiye’de ekonominin büyük kısmı, küçük bir nüfus grubunun elinde bulunuyor. Vergi rekortmenleri artık isimlerini saklıyorlar. Neden? Bu ayıp bir şey mi? Çünkü belki de haksız yere elde ettiler o geliri? Ülkedeki gelir dağılımı çok sağlıksız bir şekilde yürüyor. Afet riski aslında bir sürdürülebilir kalkınma politikasıdır. Sanatta, kültürde, sporda, teknolojide, askeri alanda vs gelişmek zorundasınız. Ama tüm bunlar için eğitim, ekonomi, toplumsal mutabakat gerekli. Ama maalesef Türkiye çok yanlış kararlarla yönetildiği için bu meseleyi çözmemiz mümkün olmayacaktır. Türkiye nüfusunun yüzde 80’i 31 tane büyük şehirde yaşıyor. İstanbul ise bu sorunların en çok yaşandığı illerin başını çekiyor. İstanbul, coğrafik olarak Türkiye’nin 1/140’lık bir oranını kapsıyor. Ama nüfus olarak baktığınızda tam tersi bir tablo çıkıyor. Türkiye’de neredeyse her 5 kişiden 1’i İstanbul’da yaşıyor. Bu, süper sağlıksız bir fotoğraf. Bu yetmiyormuş gibi bir de Kanal İstanbul gibi fantastik bir proje yapmak istiyorlar. Bunun tek amacı ranttır. Asla bir fayda sağlamak gibi amaç taşımıyor. Afet risklerinin azaltılmasına yönelik tedbirlerin uygulanması, hükümetlerin öncelikli sorunudur. Tabi ki hepimiz birer potansiyel afetzedeyiz ve afetlerle mücadelede sorumluluk konusunda yediden yetmişe her birey paydaş olmalıdır. Bir acil durum, afet yönetiminden bahsetmek istiyorsak öncelikle sağlıklı bir durum tespiti yapmamız gerekiyor. Artık sadece deprem değil; çoklu tehlike, afet, kurum, sektör yaklaşımları gerekiyor. Çünkü eğer bütün sektörler, kurumlar eşgüdümlü iş birlikteliği içerisinde çalışırsa en az zararla bu afetleri atlatabiliriz. Ama burada da hala arzu ettiğimiz yerlerde değiliz. Toplumun afet acil durum yönetimine bakışını değiştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
“DEPREM VERGİSİNİN PARALARI BUHARLAŞTI”
Mahruki Türkiye’nin zihin devrimine ihtiyacı olduğunu belirterek sözlerine devam etti: “ 99 depremindeki acılarımız hala taze. 20 yılda ne yaptık diye soracak olursanız o dönem deprem toplanma alanlarının olduğu yerler imara açılmış. Ranta kurban edilmiş durumda. Deprem vergisi konuldu. Hepimiz gönül rahatlığı o vergileri verdik. O parada buharlaştı. Yol yaptık denildi, hesabını bile soramadık. Riskli alan tanımı değişti yakın zamanda. Riskli alan planlamasında bakanlar, akut çalışanları vardı ama onlar çıkartıldı onun yerine Cumhurbaşkanlığı’nın uygunluğuna bırakıldı. Dolayısıyla siyasi sorumluluğu gözardı ederek hiç bir şey yapamayız. Türkiye'de eğitim sistemi bu haldeyken, bütün okullar imamhatipleşmeye çalıştırılıyorken, tank palet fabrikalarımız, sanayilerimiz bile yabancılara satılırken ülkenin afete dayanıklı hale gelmesini bekleyemeyiz. Ülkeyi topyekün ayağa kaldırmalıyız. Ancak bu şekilde afetlere dayanıklı hale geliriz. Fıtrat, Allah’ın dediği olur diyerek yöneticiler sorumluluğu üzerlerinden atıyorlar. Çorlu Tren kazası, soma maden faciası 301 insan can verdi. Sorumluları cezalandırılmalı. Bı siyaset anlayışı mutlaka değiştirilmeli” diyerek tepki gösterdi.
“BU YIL 2097 DEPREM OLDU”
Konferanta konuşan Prof. Dr. Haluk Özener, Türkiye'nin deprem ülkesi olduğunu dile getirerek “ Türkiye'yi 450 farklı istasyon ile takip ediyoruz. Neden deprem ülkesi? Çünkü hareketliyiz. Yer kabuğu hareketimiz var. 500'den fazla aktif fay var ülkemizde. Kuzey Anadolu Fayıda Marmaradan geçerek İstanbula çok büyük bir tehlike yaratmakta. Türkiye’ de 4'ün üzerinde 119 yıl içinde 10 binin üzerinde deprem olmuş.Bu yıl 2097 deprem oldu. Ekip arkadaşlarımız yılda ortalama 15 bin kadar deprem kaydediyor” dedi.