Koronavirüs günlerinde Ekrem İmamoğlu ve ailesi bayramı nasıl kutlayacak?
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu evinin kapılarını Sözcü HaftaSonu'na açtı. Vaktini okuyarak geçirdiğini söyleyen İmamoğlu, salgın sürecinde bir hayli yayılan evde ekmek pişirme akımına katılmadıklarını ifade etti.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ailesi Beylikdüzü'ndeki evlerinin kapılarını Sözcü'den Özlem Güvemli'ye açtı.
İmamoğlu, salgının ev ve iş hayatında yarattığı değişiklikler, okuduğu kitaplar, izlediği filmler, Ramazan ve İstanbul'un güzellikleri üzerine konuştu.
– Kişisel olarak ne gibi önlemler aldınız?
Toplu alanlarda maske kullanıyoruz. Eldiven takmıyorum. Ama bolca dezenfeksiyon malzemesi kullanıyorum. Gün içinde el ve yüz yıkayarak tedbir almaya çalışıyorum. Güçlü de kalmak lazım. Bunların dışında ekstra bir tedbirim yok. Daha az dışarı çıkıyorum. Ziyaretleri azalttık.
EVİN KORUYUCUSU BEREN
– Ev hayatınız nasıl değişti?
Eve gelir gelmez hem üzerimi değiştiriyorum hem de genelde kızım Beren'in ısrarı ile duş alarak evin içindeki hayata dahil oluyorum. Evin koruyucusu Beren. Çok titiz. Beni de eve girişimde titizlikle kontrol ediyor. “Elini yüzünü yıka” diyor. Çünkü beni karşılarken öpmek istiyor.
Ailem kurallara uydu. Büyük oranda dışarıya hiç çıkmadılar. Dilek mümkün olduğu kadar evden çalıştı. Üniversitede ders veriyor. Evden online verdi derslerini. Akşam eve erken gelmeye başladım. Uzun zamandır ilk defa “sabah git-akşam gel” gibi bir mesaim oluştu.
RUHSAL RAHATLAMA
– Ramazan'ı nasıl geçirdiniz?
Oruç ve ramazan insanın ruhuna ve bedenine çok iyi geliyor. Çalışanlarımızla yaptığımız 3 iftar hariç evdeydim. Çalışma performansım açısından da iyiydi.
Geçmişi kendimizi kontrol eden, geleceğe hazırlık yapan, bugünü yöneten verimli bir ramazan ayı geçirdim. Memnunum ama tabii ülkemizi, şehirleri zor günler bekliyor.
Siyaset üstü düşünme becerimizi ortaya koyarak hazırlık yapmamız gereken günler bizi bekliyor.
– Bayramı nasıl kutlayacaksınız?
Bayram da zor bir dönem. Annemle babamla buluşacağım ama muhtemelen mesafeli buluşacağız. Bazen annemle dayanamayıp birbirimizin sırtını sıvazlıyoruz, babamla da aynı şekilde.
Ama bu bayramda tedbirli olmamız gereken bir dönem yaşayacağız. Herkesin de bu kurallara uyması lazım. Birimizle kucaklaştığımız değil fiziksel mesafeler koyduğumuz bir dönem geçireceğiz ama hem manevi hem duygusal anlamda gönül gönüle, kalp kalbe bir bayram geçirelim.
EKMEĞİMİZİ EVDE KENDİMİZ PİŞİRMEDİK, ÇÜNKÜ…
– Salgın döneminde hemen herkes evde ekmek pişirdi. Sizde de ekmek pişti mi?
Uzun süredir ekmeği azaltmıştım ama son 7-8 ayda diyette olduğum için uzak duruyorum. Eşim zaten yemez. Ekmek hiç yemez, yemek çok az yer. Evde ekmeği en çok tüketen büyük oğlum Selim ve kızım Beren.
Semih'in de pek ekmekle arası yoktur. Taş fırın ekmeği, Trabzon ekmeği, tam buğday ekmeği alırız genelde ve bize bir hafta falan gider. Bizim evde ekmek pişmedi yani.
OKUYARAK VAKiT GEÇiRDiM
– Kitap okumaya daha çok vakit ayırmışsınızdır…
Şu an Daron Acemoğlu ve James Robinson tarafından kaleme alınan ‘Dar Koridor'u okuyorum. Bitmek üzere. Murat Ongun'un yeni kitabı ‘Karanlık Hikaye'ye başladım. Gençlik dönemime götürdü ilk sayfalar. Peşinden öyle bir şey gelecek gibi his verdi…
Heyecan duydum, merak ettim, yol arkadaşımın kitabını. Gençlik heyecanı var içinde kitabın. Ama daha 20 sayfa okudum. Benim şöyle zor bir durumum var. Bazen 6-7 kitabı aynı anda karıştırıyorum. İstanbul Kitapçısı'ndan yeni bir kitabımız çıktı
“Esir Şehirde Spor” isimli. Birkaç gündür onu karıştırıyorum. Ayşe Kulin'in Osmanlı'nın son dönemindeki çatışmaları anlattığı “Her Yerde Kan Var” kitabı başucumda. Son dönemde ilk defa bu kadar çok kitap okudum.
Yapı Kredi Yayınları'nı ziyaret etmiştim bir ara. Japon, İspanyol edebiyatından farklı ülkelerden örnekler tavsiye etmişlerdi. Küçük küçük hikaye kitaplarıydı. Zevkle okudum. Hafta sonu evde çalıştığım dönemleri, eve erken geldiğim günleri kitap okuyarak geçirdim.
İSTANBUL’U GEZEREK ÖĞRENDİM
– İstanbul'un en çok hangi köşesini seviyorsunuz?
İstanbul'un tat alınacak o kadar yeri var ki… İstanbul'un kendi içinde kıyaslamak çok güç. Ama İstanbul'u dünyanın herhangi bir yeri ile kıyaslayabilirim. Dünyanın en güzel şehri diyebilirim rahatlıkla. Nerede balık yenir, bu şehrin en güzel mezesi nerededir, en iyi pide nerede yenir, en iyi döneri nerede vardır, en iyi sulu yemeği nerede yapılır bilirim.
İstanbul'u hep gezerek öğrendim. Kadıköy'de otururken Beylikdüzü'nde iş yaşamımız olmuştu. Avcılar'da üniversite okurken Güngören'de iş yerim olmuştu. Bayrampaşa'da Gaziosmanpaşa'da iş yerlerim oldu. Gezerek yaşadığım için tutkuyla bağlanabileceğim çok yeri var İstanbul'un.
BU ‘NURİ BİLGE CEYLAN FİLMİ’ DİYEBİLECEK DURUMDAYIM
– Televizyon izler misiniz?
Evde televizyon izlemiyoruz. Ama bu dönemde film izleme geleneğimiz oluştu. Nuri Bilge Ceylan'ın 6-7 filmini arka arkaya izledik. Hatta bir filmi izledim Yılmaz Erdoğan'ı arayıp tebrik ettim. O “Başkanım şunu da izleyin” dedi.
Zincirleme filmlerini izledik, neredeyse hepsi bitti. Şefin elinden bir yemek çıkar ya… Artık “Bu Nuri Bilgi Ceylan'ın filmi” diyebilecek durumdayım.