'Nasılsa yoksullar' diye üzerleri sonsuza dek kapatılacak mı?'
Sözcü yazarı Çiğdem Toker, üçüncü havalimanındaki işçileri yazdı.
Çiğdem Toker, bugünkü "Yeni havalimanı işçisi böcek midir?" başlıklı yazısında "Patronların, bürokratların, kamu görevlisi ve şirket yetkililerinin bu suskunluğu, iş kazası görünümlü bu ölümlerin ikrarı ve “Nasılsa yoksullar” diye üzerlerinin sonsuza dek kapatılacağı anlamına mı geliyor?" sorusunu yöneltti.
Çiğdem Toker'in yazısı şöyle:
Rahatsız edici bu sorunun yüzlerce muhatabı var.
Her şeyden önce İGA AŞ yönetiminin.
Cengiz, Limak, Kolin, Kalyon ve Mapa şirketlerinin yüzde 20 eşit ortaklıkla kurduğu; İstanbul Yeni Havalimanı inşaatını yapan ve işletmesini üstlenen “görevli şirket”in yani.
İGA'nın zaman zaman meslektaşlarımıza mülakat veren İcra Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kadri Samsunlu sonra.
İGA'nın Kurumsal İletişim Müdürü Gökhan Şengül.
“Görevli şirket” İGA ile yap-işlet-devret (YİD) uygulama sözleşmesini imzalayan Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) yöneticileri.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yetkilileri.
Bu devasa şantiyeyi denetlemekle görevli Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yöneticileri.
Açık cevap veremeseler bile bu sorumlular listesindeki herkes bu rahatsız edici soruyu düşünmeli:
“Yeni havalimanı işçileri böcek midir?”
Düşünmeli çünkü sorumlu makamdaki kişilerce sergilenen kolektif umursamazlığın biraz olsun rahatsızlıkla yer değiştirmesi gerekiyor.
Ha eğer, çoğunluktaki medya sahipliklerine duyduğunuz “kirli güven”in bir sonucu olarak, yeni havalimanında çalışan işçiler ölseler dahi nasılsa duyulmaz, kazara duyulursa örtbas edilmesi gerekir ve nihayet her büyük altyapı projesinde rastlanan, kaybı normal karşılanması gereken canlılardır diye düşünüyorsanız zaten mesele yok…
Ama eğer böyle düşünmüyorsanız ortada ses vermeniz gereken ciddi bir mesele var.
REJİMİN SAĞLAMA İŞLEMİ
Evet biliyoruz, dünyanın en büyük havalimanı 29 Ekim 2018 Pazartesi günü yani Cumhuriyet Bayramı'nda, yani Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'in 95. yılında açılacak.
Ve sıradan bir ulaştırma/altyapı projesinin açılışı olmayacak bu. Yeni havalimanının “dünyanın en büyüğü” sıfatıyla iç içe geçmiş biçimde, yeni rejimin sağlamasının yapılacağı bir rövanş alanı olduğunu biliyoruz çünkü.
Yüklenen bu ağır misyon sebebiyle İstanbul Yeni Havalimanı'nın adeta bir tabuya dönüştürülmek istendiğini, bu nedenle yapım süreçlerine dönük hukuksal, toplumsal ve mali eleştirilerin vatana ihanete varacak ölçüde kriminalize edildiğini de biliyoruz (Metrosu bile hazır edilememiş olsa da.)
Fakat bütün bunları bilmek, o şantiye alanında süren hukuksuzlukları, kısılan sesleri dile getirmeye engel değil.
SUSKUNLUK İKRAR MI?
İstanbul Yeni Havalimanı'nda insanlık dışı çalışma koşullarını protesto ettikleri için 30 işçi cezaevinde (6'sı geçenlerde tahliye edildi). Zaman baskısı altında çalıştırılan işçilere gözdağı niteliği taşıyan bu tutukluluk hali sürerken, üç aylık maaşlarının ödenmediği gerekçesiyle bir grup işçinin işi bıraktığını çok az kişi duydu.
Keza, yine birkaç gün önce -Dev Yapı İş Sendikası sosyal medya hesabından yapılan duyuru sonucu- bir işçinin öldüğü ve adının belli olmadığı da…
Kimliği bilinmeyen işçinin cesedinin rögara atıldığı, orada Nepalli işçiler tarafından bulunduğu söylentilerine herhangi bir yalanlama gelmedi.
Ne işçi arkadaşlarının olay yerinden gönderdiği fotoğraflara ne de jandarmanın olay yerini çevirdiğine dönük paylaşımlara.
Bütün bunların anlamı nedir?
Patronların, bürokratların, kamu görevlisi ve şirket yetkililerinin bu suskunluğu, iş kazası görünümlü bu ölümlerin ikrarı ve “Nasılsa yoksullar” diye üzerlerinin sonsuza dek kapatılacağı anlamına mı geliyor?
Hiç değilse bunun yanıtı verilsin de “kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyet”in bayramına, 29 Ekim'e rastlatılan bu açılışın anlamı üzerine bir kez daha düşünelim.
Toker'in yazısını Sözcü'de okumak için TIKLAYIN