Fikirtepe mağdurları: Çantamız evimiz oldu!
Fikirtepe'de kentsel dönüşüm adı altında mağdur edilenler, sırtlarında çanta kalacak yer arar hale getirildi.
Kentsel dönüşüm projeleri, insanları mağdur ediyor. Dönüşüm kapsamında evleri yıkılanlar, yıllardır hafriyat aşamasındaki inşaatlardan şikayetçi. Fikirtepe’deki mağdurlardan Düzgünoğlu, elindeki sırt çantasını göstererek, “İşte benim evim” diyor ve ekliyor: “Artık utanıyorum birine, ‘sizde kalayım mı’ demeye... Nerede olduğumu bilmiyorum, çantam elimde, neresi rast gelirse.”
Birgün gazetesinden Uğur Şahin'in haberine göre şıllar önce AKP’nin büyük şovlar eşliğinde, canlı yayında startını verdiği kentsel dönüşüm projeleri, mağduriyet yaratmaya devam ediyor. Ülke genelinde dönüşüm nedeniyle evleri yıkılanlar; tamamlanmayan inşaatlardan ve bir türlü başlamayan projelerden şikayetçi. Firmaların vaatlerini yerine getirmediğini vurgulayan ev sahipleri, artık kirada yaşamak zorunda.
Bu bölgelerden en çarpıcı olanı, İstanbul’un Anadolu Yakası’nın en ‘merkezi’ noktalardan biri olan Kadıköy’e bağlı Fikirtepe…Fikirtepe, kentsel dönüşüm denince, akla ilk gelen bölgelerden. Bu yüzden de buradaki dönüşüm, senelerdir kamuoyunun gündeminden düşmüyor. Büyük vaatlerle başlatılan proje, büyük mağduriyetlere neden oldu, hâlâ daha da oluyor.
PİLOTSUZ PİLOT BÖLGEDE BİNLERCE MAĞDUR VAR
Burası, 2005 yılında kentsel dönüşüm için ‘pilot bölge’ seçilmiş bir yer… Ancak Fikirtepe, ‘pilotsuz’ bir ‘pilot’ bölge… Zira Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, mağdurlara, “Yetki alanımızda değil” diyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de (İBB) “Bizimle alakası yok” yanıtını veriyor. Kadıköy Belediyesi’nin de mağdur durumda olduğunu düşününce, ‘iş’, içinden çıkılmaz bir hâl alıyor…
Fikirtepe’de, birçok inşaat, yıllardır hafriyat aşamasında duruyor…Yurttaşların arazilerini alan kimi firmalar ise inşaata hiç başlamadı bile. Evlerini firmalara verenler, kirayla tanıştı, maaşlarının hepsini kiraya vermek zorunda kaldı. Üstelik bu kişikere, kira yardımı da yapılmıyor. Bu yüzden kalacak yerleri olmadığı için köylerine dönen de mevcut, güvencesiz binalarda kalmak zorunda olan da…
Fikirtepe’deki mevcut durumu, son gelişmeleri yerinde gözlemliyorum. Kentsel dönüşüm ofislerinin yanından geçerek, Pana Yapı’nın ‘yarım bıraktığı’ inşaat alanının önüne gidiyorum. Orada, arsa ve konut sahibi binlerce mağduru temsilen oluşturulan ‘Leke Fikirtepe’ isimli enstalasyon çalışmasını inceliyorum. Üzerinde yer alan ‘ev ikonu’na çakılan çivilere bakıyorum, panoda, aynen şöyle yazıyor: “Sessizliği bozmak için lekeye çivi çak ve paylaş!”
Alanda Hami Akbulut ile buluşuyorum. Akbulut, Pana Yapı’nın mağdur ettiği isimlerden birisi. İçinde iki katlı evi bulunan 232 metrekarelik arsasını, firmaya vermiş, ardından da emekli olmuş. Şimdilerde 2 bin 100 lira emekli maaşı alıyor. Ancak firma kira yardımı yapmadığı için Fikirtepe’de oturduğu eve bin 950 lira kira ödemek zorunda. “Kentsel dönüşüm başlayınca, kira alacağım diye emekli oldum” diyerek başlıyor sözlerine Akbulut. Devamında da, “Pana Yapı’yla anlaşınca kira yardımı ödediler bize, sonra evimizi barkımızı yıktılar. Ha bugün, ha yarın yapılacak diye beklerken, yıllar geçti. Geçinemeyecek durumdayız” şeklinde konuşuyor.
Akbulut, “Maaşı kiraya veriyorum, başka bir gelirim de yok, çocuğum okuyor” diyor ve ekliyor: “Her an gözlüyorum bir hareket olacak diye ama hiçbir hareket olmuyor. Bir an önce çözülsün istiyorum ama inancım kalmadı.”
BÖYLE OLACAĞINI BİLSEM BAŞIMA YIKILSA VERMEZDİM
Akbulut’un ardından Bayram Uluocak ile konuşuyorum. Bir süre çay eşliğinde laflıyoruz… Yıllarca inşaatlarda çalıştığını öğreniyorum. O da Akbulut gibi aldığı maaşı, kiraya veriyor. Mağduriyetinin nasıl başladığını soruyorum, yanıtlıyor: “Bin 600 maaş alıyorum, bin 400’ünü kiraya vermek zorundayım. Nasıl geçineceğim? Bu şekilde olacağını bilsem, deprem de olsa, o bina başıma da yıkılsa firmaya vermezdim.”
Uluocak’a, AKP’nin İBB Başkan Adayı Binali Yıldırım’ın geçen günlerde Fikirtepe’ye ilişkin sözlerini hatırlıyorum. Şu değerlendirmede bulunuyor: “Fikirtepe’yi bir sene önce niye ele almamışlar da şimdi seçim zamanı ele alacaklarmış? Ben bunun cevabını bekliyorum.”
Uluocak, devam ediyor konuşmasına: “Binlerce mağdur var burada. 24 Haziran’dan önce bize, ‘tespit yapın, kiralarınızı ödeyeceğiz’ dediler. Seçim geçtikten sonra da bizi tanımadılar.”
Uluocak, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Yargıya kaldıysak işimiz zor, en az 5-10 sene sürer. Böyle adalet de böyle kanun da olmaz. AK Parti’ye ailemden en az 15 oy çıkardı, şimdi 1 tane oy attırmamaya çalışacağım.”
53 yıldır Fikirtepe’de oturan kentsel dönüşüm mağduru Zeynep Düzgünoğlu ile Pana Yapı’nın yarım bıraktığı inşaat alanlarını geziyoruz. Düzgünoğlu, şimdilerde boşluğuyla dikkat çeken sokaklardan geçerken, “Bu sokağa girdiğimde herkesle konuşurdum, mahvolduk gittik” ifadesini kullanıyor.
EVİM SIRT ÇANTAM FAKİR DEĞİLDİM, ŞİMDİ FAKİR OLDUM
Düzgünoğlu, elindeki çantasını da göstererek, “İşte benim evim bu” diyor ve ekliyor: “Tek katlı bir evim vardı. Çok mutluydum. Fakir değildim, şimdi fakir oldum. Yeğenimde, kızımda, oğlumda, şurada, burada kalıyorum. Bu yaşımdan sonra yerleşik bir alanım yok. Cumhurbaşkanı’na soruyorum: 60 yaşımdan sonra ev sahibi olabilir miyim?”
Düzgünoğlu, kentsel dönüşüm projesinin, Fikirtepe halkını bölgeden uzaklaştırmak için yapıldığı görüşünü savunuyor. Bunu da şöyle açıklıyor: “Kentsel değil, kovma dönüşümü yapıyorlar. Biz İBB ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na dilekçe yazmadık. ‘Gelin bizim evlerimizi yıkın’ demedik. Çocukluğum burada geçti. Şimdi caddede yürümeye bile korkuyorum.”
Devamında da, “Bu kadar insana zulüm yapmaya ne gerek vardı, biz evlerimizde mutluyduk, evlerimizi neden yıktınız?” diye soruyor, Düzgünoğlu. Dizi yapımcısı Raci Şaşmaz’a da Çevre ve Şehircilik Bakanı’na da tepki gösteriyor Düzgünoğlu, yapımcılığını Şaşmaz’ın üstlendiği ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ dizisine de atıf yapıyor ve şöyle diyor: “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz, geldi, bizim Fikirtepe’ye olmaya çalışıyor. Bildiğimiz eşkıya geldi, bizim evlerimize kondu ve evlerinizi elimizden aldı.”
Düzgünoğlu, sokakta kalan mağdur insanlar olarak eski evlerinin olduğu, Pana Yapı’nın yarım bıraktığı inşaat alanında, uzun bir süre çadırda kaldıklarını da hatırlatıyor.
ARTIK UTANIYORUM BİRİNE, ‘SİZDE KALAYIM MI’ DEMEYE
“Benim yaşam hakkımı, barınma hakkımı elimden aldılar” dedikten sonra da gözleri yaşlı şekilde sözlerini noktalıyor: “Çadır kurduğumuz evimin yerine gittiğimizde sanki oradan hiç ayrılmamışım gibi hissediyorum. O kuru toprakta rahat ediyorum. 7 ay ben o kuru toprakta mutlu oldum. Ama şimdi ben nerede olduğumu bilmiyorum, çantam elimde, neresi rast gelirse… Artık utanıyorum birine, ‘Geleyim, sizde kalayım mı’ demeye. Kızım da yeğenim de olsa, utanıyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseye el açmadım. Ama şimdi ne cebimde param var, ne bir şey… Acilen kiralarımızı versinler ve evimizi yapsınlar.”
Engin Akgüzel, çiviyi çakarken, “İstanbul’un kara lekesi Fikirtepe’dir” diyor ve şöyle diyor: “Çatı evdir, çivi de inşaatın en temel malzemesidir. Biz bu çiviyi çakarak, inşaata başladık. Arkasından bakanlığın hükümetin gelmesini, son çiviyi onların çakmasını bekliyoruz.”
65 YAŞINDAKİ İNSANLAR TEMİZLİĞE GİDİYOR
Fikirtepeli mağdurların bir sözcüsü var: Adı, Engin Akgüzel. Akgüzel ile Fikirtepe sokaklarında yaptığım kısa gezintinin öncesinde konuşuyorum. “Tüm Fikirtepe mağdur” diyerek başlıyor konuşmaya: “Her şeyi 2005’te İBB başlattı. O günden 2011 yılına kadar dönüşümü yapacaklarını, insanların güzel şartlarda yaşayacaklarını, bölgenin deprem riskinde olduğunu, binaların yenilenmesi gerektiğini söylediler. Sonra İBB işin altından kalkamadı ve Bakanlık ele aldı. Zaten Kadıköy Belediyesi’nin hiçbir sorumluluğu yok, onlar da mağdur. O dönemde yedi kere plan notları değişti. Bundan ötürü, buraya, ilk başta ‘çantacı’ diye tabir edilen, yani köşe başı müttehitleri girdi. ‘50 katlı, 700 hane yapacağız’ diyerek insanları kandırdılar.”
Akgüzel’in anlatımına göre, devamında bir şekilde arsa sahiplerine imzalar attırıldı. Ancak buraya gelen firmaların yeterliliği yoktu ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın denetim yapması gerekiyordu. Akgüzel, ‘kamulaştırma tehdidi’ nedeniyle imza atmak zorunda kaldıklarını dile getiriyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Biz 2012’den, 2015’in ortalarına kadar direndik. Ancak 2015’in ortalarında bakanlıktan kamulaştırma yazıları geldi, korktuk. 2015’in kasım ayında imzalarımızı attık.”
Engin Akgüzel, kendisi dâhil, kira yardımı alamayan Fikirtepelilerin çok zorumda olduğunu vurguluyor ve bu duruma dair çarpıcı aktarımlarda bulunuyor: “İnsanların yaşama hakkı elinden alındı. 65 yaşında tanıdığım insanlar kiralarını ödeyebilmek için apartman temizliğine gidiyor. Çünkü kira yardımı yapılmıyor. Bizler de kiramızı ödeyemiyoruz, Fikirtepe’deki diğer insanlar gibi… Bu dönem içerisinde bir sürü komşumuz vefat etti. Mesela bizim projede bir arsa sahibimiz var. Felç geçirdi, yatalak kaldı ve çocukları bakıyor. Kirada oturuyorlar, amca sürekli, ‘Ev ne oldu, bitti mi’ diye soruyormuş. Dedim ki çocuklarına, bitmiş projelerden ev kiralayın, bitti deyip, oraya yerleştirin. Amaç mutlu olmasını sağlamak değil mi? Burası evin deyin… Yoksa olmayacak, bu inşaatlar yapılmayacak.”
BİR YANDA KİRA YARDIMI VAR DİĞER YANDA YOK
Akgüzel, kira yardımına dair ilginç bir detaya dikkat çekerek sürdürüyor sözlerini: “Mandıra Caddesi, 13 metrelik bir cadde… Devlet, caddenin bir tarafına kira yardımı yapıyor, diğer tarafına geçtiğinizde ise kira yardımı yapmıyor. Yasaya göre 36 ay boyunca kira ödenmesi zorunda. Bakanlığa bunu sorduğumuzda, yanıt vermiyorlar.”
Mağdurların sözcüsü Akgüzel, Şaşmaz’ın, inşaat şirketlerini çaycısına devrettiğini iddia ederek, sonlandırıyor sözlerini: “Bizim projemize giren müteahhit, 5 projeye girdi. Bitirdiği bir proje var, eksiklerle dolu. Bunları yaptıktan sonra şirket sahibi şirketin içini boşaltıyor, şirketle ilişkisini kesiyor, ve şirketi daha önce yanında çalışan çaycısının üzerine yapıyor. Şirket sahibi Şaşmaz… Herkes ekmeğinin peşinde, devletin bu mağduriyeti görmesi lazım.”
BABAM BURANIN YÜZÜNDEN KANSER OLUP VEFAT ETTİ
Mağdurlardan Mehmet Ateş ile laflıyoruz. Ateş, Fikirtepe’de yaşananların ardından Samandıra’ya taşınmış ve orada kirada oturuyor. O da emekli ve o da aldığı maaşı kiraya veriyor. “Artık pazara da çıkmıyoruz” diyerek durumunu özetliyor Ateş, devamında da “Babamı kısa süre önce kaybettim, burası yüzünden kanser oldu. Rantçı uygulama olduğu için, geldiğimiz nokta bu” ifadesini kullanıyor. Ateş, “İnanın şu an eve günlük nafakasını götüremeyen insanlar var” diyor ve şöyle konuşuyor: “Çünkü kiracılığı görmemiş insanlar, kirayla tanıştı. Bunların yüzde 80’i emekli insanlar… Birinde oturup, birini kiraya vererek geçiniyorlardı ama şimdi bunlar yok. 2015’ten itibaren, sadece bizim adamızda vefat etmiş 8 insan var, zorluktan dolayı…” Ateş, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “İnsanlar zor durumda, gelip çözüm üretmek zor değil. Fikirtepe çok kötü noktaya gidiyor.”