AKP'nin yönettiği Beyoğlu'nda ranta dayalı dönüşüm
Beyoğlu’ndaki dönüşüm, Hacıhüsrev’den Okmeydanı’na, Sütlüce’den Örnektepe’ye kadar uzanıyor.
Beyoğlu’nun tarihi bölgeleri, bir bir ‘dönüşüm’ alanı ilan edilip, sermayeye açılıyor. Bunun sonucunda da yurttaşlar, yaşadıkları yerlerden uzaklaştırılıyor. Beyoğlu Belediyesi’nin öncülüğünde yaşanan soylulaştırma girişimleri, mağduriyet yaratmaya devam ediyor. Dönüşüm, Hacıhüsrev’den Okmeydanı’na, Sütlüce’den Örnektepe’ye kadar uzanıyor.
Birgün gazetesinden Uğur Şahin "Kimliğini Kaybeden Beyoğlu" başlığı altında Beyoğlu'nun yaşadığı dönüşümü ele alıyor. Şahin bugünkü yazısında kentsel dönüşümün etkilerini ele aldı. Şahin'in haberi şöyle;
Hacıhüsrev Mahallesi’nin sakinleri, Polat Holding tarafından yapılan lüks konut ve rezidans için yerlerinden edildi. Bir başka örnek ise Okmeydanı… Bölgeye ilişkin hazırlanan imar planları, rant merkezli ve mahalle dokusunu dikkate almıyor. 2 milyon 250 bin metrekare büyüklüğündeki alanda, dönüşümün startı, Van Blokları’ndan başladı.
YEREL YÖNETİMİN SIKINTISI
İlk olarak bölge sakinlerinden Bekir Kırankaya ile konuşuyorum. Kırankaya’nın ailesi, 1969’da Okmeydanı’na yerleşmiş. “Hâlâ Okmeydanı’ndayız ve bugün, yerel yönetimlerin cezasını çekiyoruz” ifadesiyle başlıyor sözlerine. Devamında da yaşadıklarını anlatıyor: “2012’de açtığımız davalarda, yürütmeyi durdurma kararları almıştık. O süreçte kıyısından köşesinden oynayarak aynısı günümüze kadar getirdiler. Bugün de devam ediyorlar ama kendileriyle çelişiyorlar. 32 ada varken, tek bir parselde anlaşmışsın: O da, Van Blokları… Belediye, ‘75 bin kişiye proje yapıyoruz’ diyor oysa burada 120 bin kişi yaşıyor. Yani bu da, buradaki insanları, başka bir yere taşıyacaklarını gösteriyor.”
ELİTLERİ YERLEŞTİRECEKLER
Kırankaya, “Burası riskli alan ilan edildi” ifadesini kullanıyor ve sözlerini şöyle noktalıyor: “Aşağıda Galataport’u biliyorsunuz… O projeleri rahatsız edecek kimseyi istemezler. Sosyal dokuyu dağıtacaklar. Burası şehrin merkezi oldu. Elit insanları yerleştirmek isteyecekler.”
Okmeydanı Koruma ve Güzelleştirme Derneği’nden Rüstem Karakuş ile de görüşüyorum. Şunları dile getiriyor, Karakuş: “Okmeydanı’ndaki imar planları, defalarca yapıldı. Mahkeme kararıyla bozulmuş olsa da uygulamaya geçen bir plandır. Bu planlarda belirsizlikler olduğu için hak sahipleri, gelecekleri için belirsizlik içeren bu plana güvenmiyor. Sözleşme yapmıyor. 2011’den beri, yüzde 20’yi geçmeyen uzlaşma, sağlanamadı. Bunun nedeni, insanların güvence istemesidir.”
40 YILDA BİLE DÖNÜŞEMEZ
Karakuş, “Sulukule’yi, Fikirtepe’yi, Tarlabaşı’nda yaşanan olumsuzluklar da etkili” diyor ve ekliyor: “Sürüncemede kalmış bir durum… Bu planla, Okmeydanı 30 yıl da, 40 yıl da dönüşemez. Yani insanlara, 1+1 evler verilmek isteniyor. Bu da Anadolu insanının tarzına uymayan bir durum.”
HERKES HASTA OLDU
Okmeydanı’ndan sonra Hacıhüsrev Mahallesi’ndeki durumu ele alıyoruz. Bölge sakinleri, lüks konut ve rezidans için yerlerinden edildi. Semra Lom, kentsel dönüşümün ardından bölgeyi terk etmek zorunda kalanlardan sadece birisi. Lom, “Moraller bozuk” diye başlıyor sözlerine: “750 hane vardı, şimdi mahkeme de devam ediyor. Çok şeyler yaşadık tabii burada…Yıkıp döktüler, aynı savaştaymışız gibi hissettik. Usulüz yıkım yaptılar. Ellerinde yıkım belgesi olmadan yaptılar belediye de göz yumdu.”
Lom; Erdoğan’ın, Şişli gibi yerler için sarf ettiği, “Buralardaki seçmen profili Türkiye pastasının kaymağını yiyen kesimden oluşuyor” sözlerini hatırlatarak, şöyle sitem ediyor: “Biz Beyoğlu’nda yaşıyorduk da, bizi niye başka yerlere göndermek zorunda kaldılar? Niye gün göremedik orada?”
Lom, şöyle sonlandırıyor ifadelerini: “Dönüşüm sonrasında felç geçirenler oldu, kalp krizi geçirenler oldu. Herkes hasta oldu. Herkes gitmek zorunda kaldı. Başka çareleri kalmadı.”
DÖNÜŞÜM KÜÇÜK ESNAFI ETKİLEYECEK
Kamuoyunda “Galataport” olarak bilinen Salı Pazarı Kurvaziyer Limanı Projesi, Karaköy Rıhtımından Mimar Sinan Üniversitesi Fındıklı Kampüsü’ne kadar uzanan 1.2 kilometrelik sahil şeridini, 112 bin 147 metrekarelik alanı kapsıyor. Sahil şeridinde yapılacak olan otel, restoran ve ticari işletmeler ile bölgenin tarihi dokusu tamamen değiştirilecek. Böylece projeyle sahil şeridinin bir cazibe merkezi haline getirilmesi amaçlanıyor. Konuyu, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Cevahir Efe Akçelik ile ele alıyoruz. Akçelik, “Projenin yarattığı tahribat şimdiden son derece ciddi boyutlara varmış durumda. Karaköy Yolcu Salonu, Paket Postanesi gibi yapılar tüm itirazlara rağmen yıkıldı” diyor ve ekliyor: “Bu dönüşüm ilerde küçük esnafı da etkileyecek. Bölgenin dönüşümüyle birlikte artan kiralar karşısında küçük esnafın bölgeyi terk etmekten başka seçeneği kalmayacağını söylemek yanlış olmaz doğrusu.”
Akçelik, şunları dile getiriyor: “Proje kapsamında restore edilecek veya yıkılarak yeniden yapılacak olan binalar ve çevreleri, bu binaları kiralayan özel şirketlere tahsis edilmesi hedefleniyor. Anayasa’yamızda yer alan hükümlerde herkesin eşit ve özgür olarak ortaklaşa yararlanmasına açık alanlar olarak tanımlanmış durumda. Galataport projesi; kamuya açık, kamuya ait olması gereken alanlar, özelleştirilerek, kamuya kapatılacak Odalarımızın projeye karşı açtığı davada hazırlanan bilirkişi raporunda, proje ile kıyının kamuya kapatılacağı uyarısında bulunulduğunu da hatırlatmakta fayda görüyorum. Galataport ile sahil şeridi soylulaştırılmakta, tarihi doku sermayenin talanına açılmaktadır.”
HALİÇ’TEKİ TARİH YOK EDİLECEK
AKP’li Cumhubaşkanı Erdoğan, geçen günlerdeki Haliç’teki “Tersane İstanbul’un” temel atma töreninde konuştu. Projenin CHP ve ile meslek odaları tarafından altı yıl geciktirildiğini iddia eden Erdoğan, altı asırlık tersane bölgesinde iki yat limanı, üç otel ve üç müze olacağını belirtti. Ancak Haliç’te, altı asırlık “Tersane-i Amire” üç tersaneden oluşuyordu: Haliç, Camialtı ve Taşkızak tersaneleri…
Mimar Doç. Dr. Gül Köksal, “Tersane İstanbul’un” aslında Haliçport olduğunu ifade ediyor. Köksal, Haliçport’un 2013’te usulsüz bir ihaleye gerçekleştiğini hatırlatarak başlıyor sözlerine: “İhale ilk duyurulduğunda, 70 kapasiteli 2 yat limanı, 3 büyük otel, AVM ve camii mevcuttu. Haliç tersaneler bütünlüğünde, Camialtı ve Taşkızak tersaneleri projelendirilecekti. Alan koruma altında… Koruma Kurulu’ndan izin alınmadı ve meslek örgütleri ile mahalleliye danışılmadı.”
Gül Köksal, şöyle devam ediyor: “Burası 6 asırlık bir üretim alanı. 90’lardan itibaren özelleştirme kapsamına alınmış ve bir üretim alanı olmaktan çıkarılmıştı. Açılan davalar kazanıldı ama fiili uygulamalar devam etti. İyice atıllaştı ve kötü bir görüntüye sahip olması sağlanmış oldu.”
Köksal, şöyle sonlandırıyor sözlerini: “6 asırlık üretimi, birikimi, denizcilik tarihimizi yok edecek. Arkasındaki mahallelerle kurduğu ilişki dikkate alınmadı. Bir tersane alanı öldürülerek şimdi bu proje yapılıyor. Kriz varken böyle bir proje neden yapılıyor?”
***
Ali Mendillioğlu
BU BORÇ NEDEN?
Beyoğlu Belediyesi’nin CHP’li Meclis Üyesi Ali Mendillioğlu ile de Okmeydanı’nı konuşuyoruz. Şunları kaydediyor: “Mülkiyet güvencesini alabilmek için, kat tapusu talep edilir. Belediyenin de bunu vermediği iddia ediliyor. Ancak belediye, kat tapusunu veriyor. Asıl problem de burada başlıyor. Yani mevcut hak sahiplerinin borçlanmasını doğru anlamak gerekiyor. Bu borcu kaç kişi ödeyebilecek? Borcun ödenmemesi halinde, Afet Yasası, mülkiyetin kamulaştırmasının kapılarını açan bir düzenleme. Mesela Van Blokları… Bu noktada bölgede olabilecekleri, Van Blokları gösteriyor. Bloklar, 2016’da Okmeydanı kentsel dönüşüm kapsamına alındı. Devamında da bloklarda oturanlar, 70 bin TL borçlandırıldılar.”
CHP’li Mendillioğlu, “KİPTAŞ, Beyoğlu Belediyesi ve İBB’nin protokolüne baktığımızda, ‘Burada hiçbir ticari faaliyet yapılamaz’ hükmü var. Yani mağduriyetlerin giderilmesi için evler yapılacak diyerek İBB, Beyoğlu Belediyesi’ne 48 milyon TL hibe etti. O zaman bu vatandaşlar maliyeti İBB karşılıyorsa niye borçlandırıldı?” ifadelerini kullanıyor.
REZİDANS İÇİN HALK SAĞLIĞI YOK SAYILDI
Avukat Alp Tekin Ocak ile de mahallerdeki dönüşümü konuşuyoruz. Av. Ocak, şu aktarımlarda bulunuyor: “Hacıhüsrev’de, 2003 tarihli planda donatı alanında bulunan yerler, Polat İnşaat konut ve rezidans yapsın diye 2013 yılında yapılaşmaya açıldı. Mahalleli itiraz edince bir yılda dört kez plan tadilatı yapıldı. Rezidanslar yapılırken halk sağlığı hiçe sayıldı. Molozlar mahallede bırakıldı. Hacıhüsrev’de öyle bir noktaya gelinmişti ki her yerde fareler kol geziyordu. 650 haneli yerde şu anda neredeyse kimse kalmadı.”
Av. Ocak, Okmeydanı’ndaki duruma da değiniyor: “Okmeydanı’nda 2012 yılında plan yapıldı. Bu plan mahallenin haklarını korumuyordu. Plan, mahallelinin açtığı dava ile iptal oldu. Sonra zorlayıcı bir enstrüman olarak ‘riskli alan’ ilan edildi. Burada açılan davada bilirkişi raporu lehe gelmişken, dava reddedilince istinaf ilk mahkeme kararını bozdu. Şimdi bu dava baştan görülmek üzere ilk derece mahkemesi önünde. Tüm bu süreç bize şunu gösteriyor ki, idareler iyi niyetli davranmıyorlar.”