Oyuncu Müfit Can Saçıntı: Grevlerde tesettürlü arkadaşlarımız arttı

Canlandırdığı “Mandıra Filozofu” karakteriyle tanınan Oyuncu Müfit Can Saçıntı, Almanya'da yaptığı gösterimlerin ardından izlenimlerini ve projelerini Evrensel'le paylaştı.

Oyuncu Müfit Can Saçıntı: Grevlerde tesettürlü arkadaşlarımız arttı

Yücel ÖZDEMİR/ EVRENSEL - Müfit Can Saçıntı’yı, canlandırdığı “Mandıra Filozofu” karakterinden tanıyoruz.

Bu karakteri canlandırırken dile getirdiği kapitalizm karşıtı replikler sayesinde Saçıntı, kısa zamanda sevilen sanatçılar arasına girdi.

Antikapitalist duruşunu her yerde sürdüren, sonradan yaptığı bütün çalışmalarda bunu hissettiren Saçıntı, Almanya başta olmak üzere değişik ülkelerde yapılan gösterimlerde çok sayıda insanla bir araya geliyor. Saçıntı ile Almanya izlenimlerini ve gelecek projelerini konuştuk.

Türkiye’nin her kesiminden insanlara hitap ediyor, onlarla bir araya geliyorsunuz. Antikapitalist söylemlerinize nasıl tepkiler veriliyor?

Bunu önemsiyorum. Sonuçta bir antikapitalist duruşumuz var ve bunu dile getirmekten çekinmiyoruz. Türkiye’de şöyle bir kesim var: antikapitalist ama antikapitalist olduğundan haberi yok. Ya da kendini partiye oy verme konusunda sağda tanımlayabiliyor ama oturup konuştuğunda ya da bir takım antikapitalist görüşleri sorunlar üzerinden dile getirdiğinde, onun da sorunu olduğu için ulaşmak kolay oluyor. Farklı dediğin o kesimler de baktığında sol partilere oy vermese de -belki Türkiye’ye özgü bir çelişkidir-aslında özünde antikapitalistler.

Dolaştığınız yerlerde birçok insan sizinle resim çektiriyor, ilgi gösteriyor. Bunda filmlerinizdeki görüşlerinizin rolü olduğunu düşünüyor musunuz?

Elbette. Hem genel antikapitalist söylemimiz var hem de bazı problemlere parmak basıyoruz. Son filmimizde işsizlik sorununu ele aldık. Özellikle genç işsizliği, üniversite mezunlarının işsizliğini ele aldık. Belki bir kısmın hoşuna gitmedi, çünkü belli bir sorunu işlediği için, bu soruna yakın olmayanlar, ya da çevresinde böyle birileri olmayanlar sıkıldı, beğenmedi. Sinemada ilgi görmedi ama televizyonda gösterilince iş değişiyor. Şöyle bir sorun da var: işsizliği işliyorsun, adamın parası yok ki sinemaya gitsin. O yüzden ticari olarak bir başarısızlık yaşadık ama hiç pişman değilim. Televizyonda yayımlanınca başta işsizler ve işsiz aileleri o kadar candan mesajlar attılar ki anlatamam. Her filmde belli konular işledik; Yaşamak Güzel Şey’de genel antikapitalist söylemin yanında çalışanların bazı sorunlarını işledik. Öyle olunca ilgi farklı oluyor.

Toplumda bu şekilde düşünenler arasında değişimi hissedebiliyor musunuz Sistemle ilişkisini ya da sermaye ile ilişkisini sorgulayanlar ortaya çıkıyor mu?

Şimdi şöyle bir şey var: antikapitalist eleştiriler, sağ kesime oy verenler de dahil çok geniş kesimlerde etkin. Oralarda da kapitalizme, sisteme eleştiriler getirilebiliyor. Sistemden umudunu kesmiş gibi birçoğu ama bu umutsuzluğa yol açıyor. Bir taraftan da kadercilik var. Bu sistemin kötülüğünü, dertlerine çözüm üretmediğini görüyor ama bunun yerine başka bir şey koyma konusunda kafa yormuyor ve kafa yormadığı için de iyimser değil kötümser.

O zaman solun bundan çıkarması gereken bir sonuç olması da gerekiyor...

Sola akıl vermek gibi bir duruma girmeyeyim, gözlemimi paylaşayım; Türkiye’nin içindeki duruma bağlı olarak, eğer insanlara sorunları üzerinden yaklaşırsak daha uzak kesimlere ulaşabiliriz diye düşünüyorum. Bunu mesela grevlerde görüyoruz. Grevlerde tesettürlü arkadaşlarımız arttı. Önceden mesafeli dururlardı. Bırakın sola, sendikaya bile mesafeliydiler. Sendika demek solculuk demekti. Şimdi ise bakıyoruz, birçok grevin ön safında tesettürlü arkadaşlarımız var. Ben, ‘Acaba sadece mesleki sorunlarda mı sesini çıkarıyor, solcularla yan yana duruyorlar’ diye düşündüm, Flormar grevi sırasında evlerini, grev yerlerini ziyaret ettim, hatta bir dayanışma etkinliğine katıldım. Gördüm ki sol sloganları beraberce atıyorlar. İçselleştirmişler, senden benden güzel sol şarkılar söylüyorlar.

İşçi eylemlerine, grevlere yönelik ilginiz nereden kaynaklanıyor?

Ben işçi sınıfına inanıyorum. Boş lafla, özellikle Türkiye’de bir şeylere ulaşamıyorsun. Eylemlerin içinde, vatandaşın yanında oldukça birilerine ulaşacağız, başaracağız.

Önümüzdeki dönemle ilgili projeleriniz neler?

Yeni gösteri ‘İtiraz Ediyorum’ başlıklı. Nelere karşı olduğumu anlatıyorum ama bu sefer canlı müzik de olacak. Yine antikapitalist içerikli bir oyun olacak. Ayrıca bir sinema filmi hazırlığı içindeyim. ‘Parasız Yaşamanın Sırrı’ adında, işten atılan bir adamın dayanışma ile ayakta kalma mücadelesi ve dayanışmanın önemini anlatan bir film olacak.

Filmlerdeki çizgi devam edecek…

Tabii tabii. Biz kendimizi Levent Kırca’nın çırağı olarak görüyoruz. Bizde dile yamuk olmaz. Filmler değişebilir ama çizgi değişmez. İleride iş kazasında ölmüş bir işçinin patronu rahatsız etmesini içeren bir film yapmayı düşünüyorum.

"SICAK VE DUYARLILAR"

Yaptığınız turneler kapsamında değişik Avrupa ülkelerinde çok sayıda Türkiyeli izleyiciyle buluştunuz. Avrupa’daki izleyiciler konusunda nasıl bir izlenim edindiniz?

Avrupa’da organizasyonu yapan kuruluşlara da izleyen vatandaşlara da teşekkür borçluyum. Ben yaklaşık üç senedir dizi yapmıyorum. Yani üç senedir bir nevi işsizim. Türkiye’de de gösteriler yapıyoruz ama burayla kıyaslanamaz. Getirisi de katılanların sayısı da kıyaslanamaz. Hem katılanların sayısı, hem yaptığım gösteri sayısı ve geliri yüksek. Türkiye’de ise bilet fiyatları düşük, maliyeti yüksek. Bu nedenle son yıl geçimimi buradaki etkinlikler sayesinde sağladığım için teşekkür ediyorum.

Buradaki halkımız Türkiye’dekilere göre daha sıcak geliyor bana. Tabii çoğunlukla sol örgütlerin organizasyonlarında yaptım gösterilerimi. Buradaki insanlar daha duyarlı gibi geliyor bana, özellikle Türkiye’deki gelişme ve sorunlarla ilgili olarak.

Etiketler
Almanya Grev