Ali Mert Taşcıer: Neoliberal politikaların amacı demokratikleşmeyi sağlamak değil
Yerel yönetim uzmanı, Dr. Ali Mert Taşcıer, Neoliberalizm, Yerelleşme ve Türkiye isimli kitabıyla neoliberalizmin yerelleşmeyi değil merkezileşmeyi pekiştirdiğine dikkat çekti.
Yerel yönetim uzmanı, Dr. Ali Mert Taşcıer, neoliberalizmin ne anlama geldiğini açıklayarak Türkiye’de bu kavramın ekonomik ve yönetsel açıdan nasıl geliştiğini ele aldığı Neoliberalizm, Yerelleşme ve Türkiye isimli bir kitaba imza attı.
Birgün'den Hüseyin Şimşek'in haberine göre, Dr. Taşcıer ayrıca Türkiye’de yerelleşmenin tarihçesine değinerek neoliberalizmin yerelleşmeyi değil merkezileşmeyi pekiştirdiğini ve “yerelde merkezileşme” denilen özel bir durumu ortaya çıkardığını vurguluyor.
Yerel Yönetim Uzmanı, Dr. Ali Mert Taşcıer ile yeni kitabı hakkında Birgün'e konuştu:
>> Kitap genel hatlarıyla neyi anlatıyor?
Kitap temelde üç bölümden oluşuyor. İlkinde teori-pratik çelişkisini serbest piyasa, devlet müdahalesi ve serbest ticaret örnekleri ile ele aldım. İkinci bölümde ise Türkiye'de neoliberalizmin hem ekonomik hem de siyasal-yönetsel açıdan nasıl geliştiğini inceledim. Son bölümde ise merkezileşme ve yerelleşme tartışmalarının yüzyılına bakıp, yakın zamandaki yasal düzenlemelerin ne gibi etkilerde bulunduğunu kapsamlı değerlendirmeye çalıştım. Sonuç itibariyle ortaya çıkan yapının yerelde merkezileşme gibi özel bir durum olduğunu ileri sürdüm.
KURTARICI ARAYIŞI SÖZ KONUSU
>> Neoliberalizm yerelleşme ilişkisini nasıl ele aldınız?
Ülkemizde sürekli bir kurtarıcı arayışı söz konusudur. Bu nedenle kavramlara çok fazla anlam yüklenmekte. Bu her alanda görülüyor. Örneğin yeni bir anayasa ile bütün sorunların çözüleceği, yerelleşmeyle demokrasinin geleceği gibi örnekler verilebilir. 1961 Anayasası dünyanın en iyi anayasalarından biriydi belki de. Peki tek başına çözüm olabildi mi?
Yerelleşme de böyle. Tüm hükümet programlarını açın, bütün kalkınma planlarına bakın hepsinde daha fazla yerelleşme vurgusu var. Geldiğimiz nokta ise tam tersi. Demokrasi kültürü yerleşmemiş ise merkezde gördüğünüz tüm yanlışların küçük örneklerini yerelde görürsünüz. İşte yine öyle bir egemen görüş, genel bir kanı var. “Neoliberalizm yerelleşmeden yanadır.” Neoliberal politikaların esas amacı yerelleşmeyi, demokratikleşmeyi falan sağlamak değil. Temel amaç sermayenin önündeki engelleri kaldırmak ve kâr oranlarını artırmakdır. Bu merkezileşme ile mi olur yoksa yerelleşmeyle mi hiç fark etmez. Diğer her şey yan unsurlardır. Türkiye'de neoliberal politikalar egemen ve ülke gittikçe merkezileşiyor.
BELEDİYELERİN ALTERNATİFLERİ OLDU
Türkiye’de yerel yönetimlere dair yaşanan gelişmeler de bu kapsamda mı?
6360 sayılı 14 büyükşehir ve 27 ilçe kurmayı öngören Kanun hazırlıklarını hatırlayalım. O süreçte açılım süreci işliyordu. Yasa ile güçlü bir büyükşehir belediye başkanı olan sistem kuruldu. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın ya da yerel yönetimlerin özerkliği mantığının kısmen arkasından dolanıldı ve güçlü belediye başkanıyla görece bir özerklik yaratılmaya çalışıldı.
Çünkü o dönem Doğu ve Güneydoğu’da bu politikaların işe yarayacağı, oya dönüşeceği düşünülüyordu. Süreç bozulunca bu sefer güçlü belediye başkanları, ellerinde yetkiyle oralarda istenmeyen kişiler oldular.
Bunun iki karşılığı oldu. Birincisi kayyumlar, diğeri ise Yatırım İzleme Koordinasyon Birliği dediğimiz, büyükşehir belediyelerinde il özel idarelerinin kaldırılması sonucu ortaya çıkan, başında Valinin olduğu yani merkezi yönetimin taşra teşkilatı olan kurumlar. Bunlar alternatif belediyecilik ve hatta paralel belediyecilik yetkileriyle donatıldı. Normalde belediyelerle eşgüdüm halinde olması gereken birlikler kimi bölgelerde belediyelerin alternatifi haline getirildi. Hatta KHK ile bunlara tüzel kişilik verildi. Hani yerelleşme, hani yerel demokrasi?
>> 31 Mart sonrası yaşananlar bunun devamı niteliğinde mi?
31 Mart seçimleri sonrasında, hatta buna 23 Haziran’ı da özel olarak ekleyebiliriz, Türkiye'de tablo değişti. Nüfusun ve ekonomik katma değer üretiminin yarısından fazlasına sahip olduğu iller, büyük metropoller artık Millet İttifakı’nın elinde. Gelir gelmez ise sosyal belediyecilik örnekleri sergilemeye, finansal kaynak yaratmaya çalışıyorlar.
Buna karşılık iş yaptırmama üzerine bir politikayla uğraşıyorlar. Başkanlar sıklıkla yurt dışında finansman ihtiyacı için görüşmelerde buluyorlar. Merkezi iktidarın politikaları yüzünden. Ama unutmamalıyız ki iş yaptırmama politikası tehlikelidir. “Bizi seçmediniz, CHP’ye oy verdiniz. Bakın belediyeniz iş yapamıyor” halka anlatılabilecek bir şey değil. Çünkü artık bir belediyenin neden hizmetlerinde aksama olduğunu ve bunun nedenlerini halk görebiliyor.