Saliha Sultan Çeşmesi'ndeki varaklı madalyonun parçası altın sanılarak söküldü
İstanbul'un göbeğinde Lale Devri’nin temsil yapılarından biri olan Karaköy’deki Saliha Sultan Sebili ve Çeşmesi, tahribata uğradı. İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanı Mahir Polat, önleyici koruma tedbirlerinin artırılması gerektiğini söyledi.
I.Mahmud’un annesi ve II. Mustafa’nın eşi Saliha Sultan adına 1732-1733 yıllarında Karaköy’de yaptırılan ve “Azapkapı Çeşmesi” ya da “Galata Çeşmesi” adlarıyla da bilinen çeşmenin varaklı madalyonun bir parçası İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanı Sanat Tarihçisi Mahir Polat’ın iddiasına göre muhtemelen altın görünümlü olması nedeniyle metal kesici bir alet ile parçalanarak çıkarılmış.
İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanı Sanat Tarihçisi Mahir Polat, tarihi çeşme ile ilgili konuştu.
Polat, “Gördüğümüz bu mimari eleman ( madalyon) aslında pirinç bir eleman. Genellikle üstü de varaklandığı için bir çeşit vandalizme kurban olmuş. Görüyoruz zaten, bir metal kesici ile parçalanılarak, oradan bir bölüm çıkarılmış. Buraların rutin denetim ve bakımları ne yazık ki büyük oranda ihmal edilmiş. Etkin bir şekilde gözetmek ve korumak gerekir” dedi.
LALE DEVRİ’NİN TEMSİL YAPILARINDAN BİRİ
Çeşmenin tarihini ve önemini anlatan Polat, şunları söyledi:
“Azapkapı denilen mıntıkadayız. Burası tarihi Ceneviz Surlarının bittiği noktalardan birisiydi. Hemen yan tarafımızda Azapkapı’ya adını veren, tarihi tersane binalarına açılan Azaplar kapısının olduğu noktadayız. Buranın cadde genişletmeleri sırasında ortadan kaldırılan bir yapıydı bu tabii. Bu arada semte ismini veren Azapkapı’nın bugün en önemli yadigarlarından birisi Azapkapı Sokullu Camii ve onun hemen önündeki bu Saliha Sultan Sebili ve Çeşmesi. Yanında bir de sübyan mektebi vardı yine Saliha Sultan tarafından yapılan. O yine 1930-40’lı yıllardaki imar faaliyetleri sırasında ortadan kalkmış bir yapı. Bugüne ulaşmadı ne yazık ki. Bugün tek başına duran, bir sebil gibi görüyoruz. Saliha Sultan önemli bir figür, I. Mahmud’un annesi, II. Mustafa’nın da eşi. Lale Devri dediğimiz dönemin etkin siyasi isimlerinden bu insanlar. Bu dönem tabii Patrona Halil İsyanı'nın da olduğu yıllar. İstanbul’un Karakteristik olarak 18. Yüzyılın başındaki mimari, kültürel, estetik zevkini yansıtan bir örnek burası. Çok değerli bir çeşme ve sebil.”
“BİR ÇEŞİT VANDALİZME KURBAN OLDU”
“Ne yazık ki bu çevrede Saliha Sultan Sebili ve etrafındaki yapılar İstanbul genelinde, bir kültürel miras vandalizmden yüksek sayıda olayla etkileniyorlar" diyen Polat, şöyle devam etti:
"Bu çevrede 2000’li yılların başından itibaren zaten bir mutenalaşma ya da benzeri bir etki gözleniyordu. 2005 yılında burada etkili bir restorasyon çalışması yapıldı. O dönemde cepheler temizlendi, sistem yenilendi, büyük oranda bakımı, restorasyonu yapıldı ve çeşmeye lüleler de takılarak su da alınabilir bir hale gelmişti. Fakat ne yazık ki bu aradan geçen süre içinde, şehrin merkezindeki bu yapı istenildiği gibi korunmadı. Sürekli insanın etkisinde kirletildi, tahrip edildi ya da belirli aşamalarda aşındı. Lokal ölçekli tahripler sürekli oluyor zaten, burada görebilirsiniz çevredeki kararmalar ve benzeri etkiler aslında ateş yakılması ve ısınılmasıyla ilgili bir sosyolojik vakadır. Evsiz insanların burayı barınma amacıyla kullanması ile alakalı bir şey bu. Bu tahrip olma durumunun dışında bir de böyle açık vandalizm etkilenme durumu var. Bugün konu olan bu rozetin tahrip edilerek, muhtemelen bir kesici aletle alınması gibi. Gördüğümüz bu mimari eleman aslında pirinç bir eleman. Genellikle üstü de varaklandığı için bir çeşit vandalizme kurban olmuş. Görüyoruz zaten, bir metal kesici ile parçalanarak, oradan bir bölüm çıkarılmış. Buraların rutin denetim ve bakımları ne yazık ki büyük oranda ihmal edilmiş. Etkin bir şekilde gözetmek ve korumak gerekir. Fakat geçtiğimiz dönemlerde bu büyük oranda bir sistematiğe kavuşmamış bir yapı. Bu tür tahripler de dolayısıyla süreklilik içinde gözlenemiyor. Muhtemelen son 1 yıl içinde olmuş bir tahrip ile karşı karşıyayız. Ve genellikle de halkın dikkat çekmesiyle ortaya çıkabilir durumlar oluyor. Biz rutin kontroller ile, bakımlarla fark ediyoruz. Görebildiğimiz 2008 sonu itibarıyla alanda sürekli bir yanma ya da cephede ısınmaya dayalı kararmayla ilgili bir tahrip olduğunu biliyorduk fakat bu yeni fark ettiğimiz bir şey.”
“ÖNLEYİCİ KORUMA TEDBİRLERİ ARTIRILMALI”
Polat, bu gibi eserlerin korunması için önleyici koruma tedbirlerinin artırılması gerektiğini belirterek, “Aslında 15 yıl içinde restorasyon işleminin bu kadar hızlı geriye düşmesi bir önleyici koruma meselesinin Türkiye’de etkin olmaması ile ilgili bir şey. Çok rahatlıkla daha etkili korunabilir yapılar. Önleyici koruma tedbirlerimiz artırmamız gerekiyor. Rutin bakımların yapılması gerekir. Restorasyondan önce bakım faaliyetleri daha önemlidir. Yani restorasyon sürecine gelmeden de bu eserleri bakım ve koruması yapılabilir. Çevresel etkiler değerlendirilebilir, tahribat en aza indirilebilir. İnsan faktörünün riskleri önceden belirlenip daha sıkı tedbirler alınabilir. Tabii ki bu sosyal fenomen. İstanbul’da evsiz insanların barınması için bu tür tarihi yapıları kullanmaları bilinen bir gerçek. Bu konuda tedbirler almak gerekiyor. İnsanların da ihtiyaçlarını gözeterek tedbirler alınması gerekiyor. Evsiz insanların barınmalarıyla da ilgili sorunları çözmek gerekir, sadece eser odaklı koruma sorunun çözümü olmayacaktır. Önleyici koruma şunu kapsar, yapı iyiden iyiye tahrip olmadan ya da daha radikal bir müdahale noktasına gelmeden basitçe müdahale ederek onu koruma ve müdahale etmeyi kapsar. Bu kapsamda aslında tedbirleri tamamını gözlemek, yerinde yapı ile ilgili gözlem yapmak ve ona ilişkin müdahalelerde bulunmak büyük oranda bu durumları ortadan kaldırabilir.” ifadelerini kullandı.
ONARIM ÇALIŞMALARI BAŞLAYACAK
Onarım çalışmalarının başlatılacağını da ifade eden Polat, çeşmenin enteresan yapılış hikayesini ise şu sözlerle anlattı:
“Tabii çok nadide ve hassas bir parça. Sebilin dış yüzeyi gerçekten bir nakış gibi yapılmış. Özellikle bir kadın sultan tarafından yapılması, hakikaten buranın estetiğine bir değer katıyor. Saliha Sultan’ın burayı yaptırma hikayesi de çok anlamlıdır. Buraya su almaya gelen yoksul bir çocukken testi kırıp üzüldüğü ve dönemin valide sultanı tarafından şefkatle saraya alınmasından sonra bir kariyer hikayesine bağlanıyor bu çeşme. İstanbul’da bu tür yapıların geniş, folklorik hikayeleri de vardır. Bütünüyle baktığımızda buradaki bütün detaylar yapının kendisi de muazzam bir kültürel veri. İstanbul’un belleği ve tarihine göndermesi var. Tabii küçücük bir detay, restore edilebilir ve korunabilir. Zaten çalışmaları da başlatacağız ama böyle bir eserle kentlinin böyle bir ilişki kurması insanı gerçekten çok üzüyor. Çünkü koruma dediğimiz şey kriminal önlemlerle yürütülebilecek bir süreç değil. Kentlinin yoğun sahiplenmesi ile yapılabilecek bir şey. Buna basit bir bronz şebeke gözü ile de bakılabilir ama önemli bir kültürel veri gözü ile de bakılabilir ki gerçekten de Lale Devri’nin temsil yapılarından biridir. İstanbul’un bir Lale Devri dönemi varsa, bunlar hala onların tanıkları ve bize oradan gelen bir estetik done. Bunlara sahip çıkmamız gerekiyor.”