1894 depremi komisyonunda bir İtalyan mimar: Raimondo D'Aronco
1894 depremin İstanbul'daki hasarının onarılması için kurulan komisyonda yer alan Raimondo D'Aronco'ya imparatorluklar kenti ilham olur. Sergi projesi için gelen daha sonra deprem felaketinin hasarının giderilmesinde görev üstlenen İtalyan mimar İstanbul’u uzun bir süre terk edemez.
Beton kulelere gömülmüş İstanbul hala içinde eski güzelliğini saklayan bir kent. Modernleşmiş, yeni kurulan semtleri boş verip, eski semtlerinde gezmeye başladınız mı henüz ruhunu teslim etmemiş kenti bulursunuz.
Çokça yıpranmış ve yorgundur bu kent. Yılların tozu birikmiştir üstünde. Ancak ona rağmen güzelliğini kaybetmemiştir. Yeni yetme, çirkin yapıların arasından sıyırır kendini, gelip geçene göz kırpar, hatırlatır varlığını. Bazen köşe başında bir çeşmeyle, bazen cadde üstünde bir evle…
Kıyısında köşesinde silinmiş bir isim selam verir size. Öyle mağrurdur ki… Kendini sıkıştıran beton yığınlarına aldırmadan asırlara meydan okur. Sırtladığı asırlar yükü değil, gururudur. Ölümsüzlüğün gururu…
İstanbul’da nice mimar böyle ölümsüzleştirir kendini… İsmi çağları aşar, eseri meydan okur zamana ve insana. Eskir, örselenir ama hep vardır. Bir gün bir yerden çıkar ve hatırlatır kendini.
Bugün olduğu gibi... İşte o mimarlardan biri, bize hatırlatıyor kendini. Ancak bunu tatsız bir konuyla yapıyor. Deprem felaketinin ağırlığı üzerimize çökmüşken çıkıyor karşımıza.
Bir mimarın ne işe yaradığını unuttuğumuz şu günlerde hatırlatıyor kendini. Kim mi o? 1894 depremini heyet-i fenniye üyesi Raimondo D’Aronco.
İtalya’nın Udine şehri yakınlarındaki Gemona kasabasında 1857 yılında doğuyor Raimondo D’Aronco. İnşaat işleriyle uğraşan bir aileden gelen D’Aronco, genç yaşlarında Graz’da bir duvarcı ustasının yanında çalışır ve bir tür yapı meslek okuluna devam eder. Mimar olma hayaliyle Gemona’ya döner. Fakat ailesi onun okumasını değil çalışmasını ister. Onlarla yaşadığı anlaşmazlık sonucu gönüllü askerlik görevi için Torino’ya gider. Sonrasında hayalini gerçekleştirerek Venedik Akademisi’nde mimarlık eğitimi alır. Buradan mezun olduğunda çeşitli proje yarışmalarına katılır D’Aronco. Genç yaşlarında bu alanda elde ettiği başarılar onun İtalya’da tanınmasını sağlar. Bu başarılarından biri Torino I. Mimarlık sergisi için hazırladığı cephe tasarımıdır ve bu tasarım onun İstanbul’a çağrılmasında da belirleyici olur. Sonrasında D’Aronco için oldukça uzun sürecek İstanbul macerası başlar.
İSTANBUL’DA BİR İTALYAN MİMAR
İstanbul’a nice eser bırakan İtalyan mimarı, Sanat Tarihçisi Doç. Dr. Hatice Adıgüzel, Gerçek Gündem’e anlattı.
D’Aronco’nun İstanbul hikayesinin kentte yapılacak olan ziraat ve sanayi sergisiyle başladığını anlatıyor Adıgüzel:
“Sultan II. Abdülhamid döneminde, Şişli’de İzzet Paşa Çiftliği ile Darülaceze arasındaki alanda bir ziraat ve sanayi sergisi düzenlenmesi planlanıyor. Bu sergi ilhamını 19. Yüzyıl ortalarından itibaren, Avrupa’da düzenlenen uluslararası sergilerden alıyor. Sanayi Devrimi’nin bir sonucu olarak yaygınlaşan bu sergilerin ilki 1851’de Londra’da yapılıyor, bunu diğer Avrupa ülkelerinde düzenlenen benzerleri izliyor. Osmanlı Devleti, Tanzimat Dönemi’nin sanayileşme politikası paralelinde, Londra Sergisi’nden itibaren evrensel sergilere katılmaya özen gösteriyor. 1863’te ise Sultanahmet’te benzer kurguda bir sergiye ev sahipliği yapıyor. II Abdülhamid döneminde düzenlenmesi planlanan sergi bu anlamda ikinci bir adımı oluşturuyor.
Bu ikinci sergi için nitelikli bir mimar arayışı içine giriliyor. Serginin organizasyon komisyonu başkanı Selim Melhame Paşa, Abdülhamid’e Avrupa’da daha önce düzenlenmiş sergi projelerinden bir dizi öneri sunuyor. Sultan da bu projeler içerisinde D’Aronco imzalı 1890 Torino I Mimarlık sergisi tasarımını seçiyor. Akabinde de İstanbul’daki İtalyan elçiliği aracılığıyla gerekli bağlantılar sağlanarak D’Aronco İstanbul’a davet ediliyor.”
1893 yılının Temmuz ayında D’Aronco İstanbul’a varıyor. İtalyan mimar İstanbul’a geldiğinde aynı sergi projesi için aralarında Alexandre Vallaury’nin de bulunduğu farklı mimarların da projeler sunduğunu öğreniyor. Adıgüzel, olasılıkla Selim Paşa’nın da katkılarıyla, D’Aronco’nun Sultan Abdülhamid’den özel izin alarak, kısa sürede hazırladığı tasarım önerisiyle sergi projesini almayı başardığını belirtiyor. Bu sergi projesiyle D’Aronco’nun İstanbul hikayesi de başlamış oluyor:
“Serginin hazırlıkları neredeyse bir yıl boyunca sürüyor. Biz resmi yazışmalardan, bu tür sergi organizasyonlarına “Osmanlı ilerlemesinin bir göstergesi olarak” bakıldığını öğrenebiliyoruz. Dolayısıyla İstanbul ziraat ve sanayi sergisinin aşamalarını arşiv belgelerinden ve dönemin basınından takip edebiliyoruz. Fakat ne yazık ki, bir yıl boyunca hazırlıkları yapılan bu sergi projesi 10 Temmuz 1894’te gerçekleşen deprem nedeniyle iptal ediliyor.”
1894 DEPREMİ VE D’ARONCO
1894 depreminin ardından iptal edilen sergi projesine ayrılan bütçe depremde hasar gören yapıların onarıma aktarılıyor. Sergi projesi bir daha ele alınmıyor. Böylece D’Aronco’nun uzun yıllar İstanbul’da devam edecek olan iş hayatı başlamış olur.
Adıgüzel, D’Aronco’nun, Sarkis Balyan, Alexandre Vallaury ve André Berthier gibi İstanbul’un diğer mimar ve mühendisleriyle birlikte, II. Abdülhamid’in emriyle “heyet-i fenniye” adı altında oluşturulan komisyonun içine dahil edildiğini ve böylece depremde zarar gören binaların onarım çalışmalarına katıldığını ifade ediyor.
D’Aronco’nun depremde ağır zarar gören Kapalı Çarşı’nın onarımına katıldığını ve burada yeni malzemelerin kullanımını önerdiğini söylüyor Adıgüzel:
“Çeşitli yapıların onarımına ve yeniden inşa edilmesine katkıda bulunuyor D’Aronco bu süreçte. Bunlardan biri de depremin büyük hasara yol açtığı Kapalı Çarşı. Udine’de bulunan D’Aronco proje arşivinde Kapalı Çarşı’daki bir tonozun tuğla ve demir malzeme kullanılarak güçlendirilmesini gösteren bir eskiz bulunuyor. Demir, Osmanlı inşaat sektörü için yeni bir malzeme o dönemde. D’Aronco da Kapalı Çarşı onarımından itibaren bu yapı malzemesinin kullanımında öncülük eden mimarlardan biri.”
BÜYÜKADA’NIN KIRMIZISI: MİZZİ KÖŞKÜ
D’Aronco’nun öne çıkan uygulamalarından biri de Mizzi Köşkü. Büyükada’da bulunan tarihi köşk bugün bile ihtişamından hiçbir şey kaybetmeden önünden geçenleri büyülüyor. Ancak bilinenin aksine Mizzi Köşkü, D’aronco’ya ait bir eser değil. 1860 tarihli yapının, 1894 depreminde hasar gören cephesindeki restorasyona o imza atıyor:
“Olasılıkla ilk sahipleri Rum olan bu yapı, daha sonra el değiştirerek Mizzi ailesine geçiyor. Avukat Lewis Mizzi İstanbul’un önden gelen Levantenleri arasında yer alıyordu. İstanbul’daki İtalyan topluluğu ile ilişkileri olan Mizzi’nin mimar D’Aronco ile de yakın bir dostluğa sahip olduğu biliniyor. Mizzi, İstanbul yanında Adalar da ciddi hasara yol açan 1894 depreminde zarar gören köşkünün onarımını D’Aronco’ya yaptırıyor. Bu yapının bir diğer ilgi çekici yanı bir rasathaneye sahip olması. Mizzi, astronomiye meraklı olduğu için evinde de bir rasathane yaptırıyor D’Aronco’ya.”
D’Aronco’nun az bilinen bir çalışmasından bahsediyor Adıgüzel; İstanbul için bir rasathane projesi.
“D’Aronco’nun İstanbul çalışmaları içinde pek üzerinde durulmayan bir de rasathane tasarımı da var. İtalyan mimar hakkında öncü çalışmaları yapan Prof. Dr. Afife Batur’un bu rasathane projesini konu alan bir makalesi bulunuyor. D’Aronco depremin üzerinden yaklaşık altı ay geçtikten sonra bir rasathane tasarımı göreviyle de karşı karşıya geliyor. Oluşan bu korkunç yıkım sonunda Osmanlı Devleti sismoloji konusunda eksikliğini fark ediyor ve bu konudaki araştırmalara önem vermeye başlıyor. Bunun için ilk etapta Avrupa’dan sismolojik araştırmalar yapacak uzman çağrılıyor. Sonrasında yeni bir rasathane kurulması gündeme geliyor. D’Aronco da rasathanenin yer seçimi için oluşturulan komisyonun içinde yer alıyor. İtalyan mimar ilk etapta ziraat ve sanayi sergisinin düzenleneceği Darülaceze bölgesinde bir rasathane tasarlıyor. Fakat o proje yüksek bütçeli bulunuyor. Daha sonra yapılmak üzere rafa kaldırılıyor. Ardından rasathanenin inşası için ikinci bir mekan olarak, Maçka Silahhanesi’nin (İTÜ Maçka Kampüsü) bahçesi seçiliyor. Bunun üzerine D’Aronco bahsi geçen arsada keşif yaparak yeni bir rasathane daha tasarlıyor. Bu rasathanenin inşa edildiğine ve faaliyette olduğuna dair ifadeler dönemin gazetelerine yansımış, fakat yapı günümüze ulaşamamış."
“İSTANBUL D’ARONCO’YA İLHAM OLUYOR”
İmparatorluklar kenti İstanbul, D’Aronco için de ilham kaynağı oluyor zamanla. Sergi projesi için gelen daha sonra deprem felaketinin hasarının giderilmesinde görev üstlenen İtalyan mimar İstanbul’u uzun bir süre terk edemez:
“1893’de geliyor 1909’a kadar kalıyor İstanbul’da. 1894 sonu veya 1895 başında Saray mimarı oluyor. 19. Yüzyıl ortalarından itibaren Osmanlı Saray’ı ve yönetim kadroları için görev yapan birçok önemli İtalyan mimar var tabii. Ama Raimondo D’Aronco saray mimarı olarak çalışan tek yabancı mimar olması bakımından ayrı bir yere sahip. Yaratıcı ve üretken bir mimar olması burada kabul görmüş olmasında etkin olmuş olmalı. Depremde zarar gören binaların onarımı veya yenilenmesi sırasında, şehrin Bizans ve Osmanlı anıtlarını inceleme fırsatı buluyor. Daha sonra bunlardan aldığı ilhamı Batılı formlarla kaynaştırarak sonraki yapılarında yorumladığını görüyoruz. İstanbul’un köklü geçmişi onun yaratıcılığını besliyor.
Botter Apartmanı
“KIYMETİ GEÇ BİLİNMİŞ BİR MİMAR”
İstanbul’da Art Nouveau’nun öncüsü olan D’Aronco, kendine has yorumuyla kısa sürede hem kentte hem de saray kendini ispat etti.
Adıgüzel, “D’Aronco, İstanbul’da Art Nouveau ile özdeşleşen bir isim. İtalyan mimar İstanbul’da yoğun bir tempo içinde bulunduğu süreçte Avrupa’daki mimarlık ortamından da uzak kalmıyor. İtalya’da düzenlenen çeşitli proje yarışmalarına katılmayı sürdürüyor. Modern mimariye yön veren “Otto Wagner Okulu” üyelerinin çalışmalarını takip ediyor. Zamanla, Viyana merkezli Orta Avrupa Art Nouveau’su ile Bizans ve Osmanlı üsluplarının bir sentezinden oluşan kendine özgü bir Art Nouveau’nun yaratıcısı oluyor. 1895-1900 arasındaki eserlerinde Osmanlı canlandırmacılığı yapıyor. Fakat bu eserlerde de Art Nouveau’yu önceleyen bazı ifadeleri yakalayabiliyoruz” diye anlatıyor.
D’aronco’nun 1900’lerden itibaren de uluslararası Art Nouveau üslubunu hem İstanbul’da hem de İtalya’da tasarladığı eserlerine yansıttığını söyleyen Adıgüzel şöyle devam ediyor:
“Botter Apartmanı, günümüze ulaşamayan iki önemli yapısı olan Nazmiye Sultan Yalısı ve Karaköy Mescidi, Şeyh Zafir Külliyesi, Tarabya’daki İtalyan Elçiliği Yazlığı, Memduh Paşa Kitaplık ve Koleksiyon Binası, Huber Köşkü’ne yaptığı ilaveler ile Yıldız Sarayı bünyesinde yaptığı çalışmalarda bu yenilikçi üslubu uyguladığını görüyoruz.”
Adıgüzel D’Aronco’yu değeri geç anlaşılmış bir mimar olarak değerlendiriyor ve bu nedenle birçok eserinin özgün durumuyla günümüze ulaşamadığının altını çiziyor.
“Çoğu değişmiş veya yıkılmış olsa da pek çok nitelikli eser armağan ediyor İstanbul’a. Şehrin farklı noktalarında D’Aronco imzasını taşıyan bir yapıya rastlamak mümkün.”
Fotoğraflar / Kaynak
(D'aronco-Botter Apartmanı): İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Mizzi Köşkü: Kültür Envanteri
1894 Depremi ve İstanbul - Sema Küçükalioğlu