‘Bu topraklarda farklı olan dışlanıyor’

Sanatçı Yasemin Mori: “İçinden doğduğu kadına karşı bile hıncı olan bir toplumda, LGBTİ birey olmanın zorluğu yadsınamaz”

‘Bu topraklarda farklı olan dışlanıyor’

Yasemin Mori, her yaptığı işle sınırlarını zorlayan, yeni denemeler yapan bir isim. Bu yılın başında yayımladığı “Rampa Stampa”dan sonra şimdi de “Beni Bana Bırak” isimli yeni şarkısını dinleyicileriyle buluşturdu.

Cumhuriyet'ten Orhun Atmış, bu vesileyle salgın sürecini nasıl geçirdiğini, hayranlarının beklenti ve arayışlarını konuştu.

- Bu dönemi nasıl geçirdiniz? Instagram’da paylaştığınız resminizde olduğu gibi hakikaten medeniyetimiz çöküyor mu sizce?

Medeniyet diye adlandırdığımız, insan gelişimine belli ölçüde katkı sağlamış fakat artık sonuna yaklaştığımız bu tuhaf, uygunsuz hatta ahlak dışı sistem bir biçimde çöküp yenileniyor, insana ve doğaya daha saygılı, daha yaşanılabilir bir uygarlık yaratabilmemiz için iyiye evriliyordur diye ümit ediyorum. Bu süreçte sevdiklerini kaybedenlere öncelikle başsağlığı diliyorum; ekonomik olarak zorlanan, işinden olan büyük bir kesim var ve bu da yöneticilerin işlerini ne kadar “müthiş” yaptıklarının göstergesi! Bunları üzülerek izlemek dışında salgının başlattığı değişimin, dönüşümü, yavaşlamayı, kitlesel ayaklanmaları, güç değişimlerini çok anlamlı ve insanlığa yararlı buluyorum. Böyle felaket zamanlarında insanlar birbirlerine kenetleniyor, sevgi, saygı çoğalıyor, bütünleşme duygusu artıyor, kendilerindeki gücü fark ediyorlar. Bu dönüşüm bana iyi geldi. Sorgulamaya vakit bile bulamadığımız, tek kaygısı tüketimin çoğalması olan sistem bizi öylesine ele geçirmişti ki sanatıma, hayata bir anlam yüklemekte zorlanmaya başlamıştım.

‘UTANÇ VERİCİ İŞLER YAPILDI’

- Her yeni albünüzde veya şarkınızda insanlar tarzınızı, değişiminizi sorguluyor. Bu tür sorgulamaları, eski albümlere benzetme çabalarını, arayışları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bence genel olarak ülkemizde bir nostalji hastalığı var. İnsanlar bugünün koşullarından, bugünkü Türkiye’nin sosyal ve politik ikliminden memnun değil. Kendimizi dünyadaki gelişmelerden uzak, dışlanmış ve mutsuz hissediyoruz. Bu da sanatsal beklentileri en aza düşürüyor. Bugün en iyi, en “hip” gece kulüplerine gittiğinizde 90’lar popunun çalması da insanlarda hiçbir yenilik arayışının olmadığını, eski zamanlara bir liman gibi sığındıklarının göstergesi. Tabii ülkede son 10 yılda popüler müzik alanında son derece utanç verici işlerin yapılıp bunların kulaklara pompalanmasının bu reddedişte bir payı var. Kendi dinleyicime gelecek olursam, “Hayvanlar”da yakaladığımız tadı ve sinerjiyi durmadan talep eden bir kitlem var, tüm albümleri birbirine kırdıranlar da... Onları da anlayışla karşılıyorum ama aradan geçen 12 yıl sonunda bunun hâlâ konu olması bana komik ve saçma geliyor. Bu benim müzikal yolculuğum, hayatın akışında kendi yönümü, felsefemi geleceğe dönük bir biçimde tasarladığım bir hayal dünyası. Bu hayaller gerçek hayatla çarpıştıkça üretimlerim de ona göre şekilleniyor.

- “Beni Bana Bırak” nasıl bir ruh haliyle ortaya çıktı?

Kendi özel hikâyemde yaşadığım konuların genel manzarada da yer bulmasını çok önemsiyorum. “Beni Bana Bırak” aşk içinde yaşadığım bir güç savaşının hikâyesi. İncitebilen tarafın, her ne kadar gücü elinde bulunduran tarafmış gibi gözükse de esasen kendi güçsüzlüğüne yenilen olduğunu anladığım ve kendine sığınmanın insanın kendi gücünü fark edebilmesi için ne kadar önemli olduğu ile özdeştiğim bir zamandı. Beni başkalığımla kabul et, beni senin istediğin gibi olduğum için değil, ben olduğum için tüm farklılıklarımla kabul et dercesine, her şeyin üstesinden gelebilecek tek gücün kendim olmak olduğunu anladığım ve tüm dünya size tersini söylese de bu dünyada kendimiz olabildiğimizce varolabiliyoruz. Kendisi olabilecek kadar cesur olabilenlere biraz saygı istercesine “beni bana bırak” işte.

DÖNÜŞÜMÜ ÇAĞIRIYORUZ

- Şarkı benim aklıma direkt olarak farklılıkların dışlandığı, kadınların, LGBTİ bireylerin nefret söylemlerine, üstelik en üst makamlardan maruz bırakılmalarına tepkiymiş gibi geldi.

Tabii ki öyle bir tarafı da var. Bu topraklarda farklı olan, varoluşuyla soru sorduran, fark yaratan, farkındalık yaratan herkes dışlanıyor, şiddet ve tepki görüyor... İçinden doğduğu kadına karşı bile hıncı olan bir toplumda, LGBTİ birey olmanın zorluğu yadsınamaz. Düzenin içerisinde yargılayıcı, saldırgan ve ezici olan, diğerlerinin seçimleri ve yaşayışlarına saygı duymayan, başkalarının varoluşları ile kafayı bozanlar, kendileri olamayan, felsefi noksanlıkları, korkuları ve bütünleşemediği olgular olan insanlar ve ne yazık ki Türkiye toplumunu şu an şekillendiren ve bu hepimizi ayrıştıran kutupları yaratan insanlar. Siyasal, toplumsal, sosyal değişimi, dönüşümü var gücümüzle çağırıyoruz. Irmak Altıner ile Pride haftası ile de çok güzel denk gelen yeni bir video versiyon yayımladık hatta cuma günü. Doyasıya kendisi olma becerisini gösteren, varoluş şekliyle bize ilham veren kişilikler ile özgür ve önyargısız bir dünya için bayrağımızı açıyoruz. Başkalığımızın güzelliğini daha da görünebilir hale getirmek için de her daim burada olacağız.

EYLÜLDE YENİ ŞARKI

- “Rampa Stampa” ve “Beni Bana Bırak” yeni albüm habercileri mi?

Rampa Stampa ile yeni bir devrin sinyalini verdik ve gaza bastık. Görsel dünyayı yaratırken de epey emek harcıyoruz. Irmak Altıner ile son dönemde öyle çok kafa patlattık ki işin görsel anlatım boyutuna. Geçen hafta çıkardığımız “Beni Bana Bırak” ile devam ediyoruz, eylül ayında yeni bir single daha çıkaracağız. Böyle tek tek gitmek ne güzelmiş, bana çok iyi geldi.