Squid Game’le ilgili yeni teori: 'İstasyondaki elemanın sözünü unutmayın’
Akademisyen Güventürk Görgülü’ye göre Squid Game’deki her oyunla neoliberal birey imalinin bir aşaması anlatılıyor. Görgülü, istasyondaki elemanın “Az önce para için kişisel haklarınızdan vazgeçtiniz” sözünün unutulmaması gerektiğini vurguluyor.
Kısa sürede Netflix’in en çok izlenen yapımları arasındaki yerini alan Squid Game, borç batağı içindeki 456 insanın 45.6 milyar won (yaklaşık 39 milyon dolar) nakit ödülü için altı oyundan oluşan kanlı bir yarışmaya katılmasını anlatıyor.
Güney Kore yapımı dizi, yayınlanmasının üzerinden bir ay geçmesine rağmen çarpıcı görüntüleri ve gönderme yaptığı sosyal sorunlarla tartışmaların odağında bulunuyor.
Diziyle ilgili bir teori de, akademisyen Güventürk Görgülü'den geldi. Dizinin ‘sıradan bir oyun distopyası’ diye düşünülerek bir kenara atılmaması gerektiğini savunan Görgülü, senarist ve yönetmen Hwang Dong-hyuk’un son derece başarılı bir neoliberal toplum eleştirisine imza attığını söyledi. Dizideki oyun alanının tam olarak neoliberal şirket modelini anlattığını ifade etti.
Hwang Dong-hyuk’un dizideki her oyunla neoliberal birey imalinin bir aşamasını anlattığı görüşünü dile getiren Görgülü, içinde yaşamakta olunan neoliberal toplumun kendisinin bir distopya olduğunu ileri sürdü.
Neoliberal kapitalizmin finanslaşma üzerine kurulu olduğunu belirten Görgülü, “Bunun bireye yansıması ise borçlanmadır. Yani sistem borç üstüne döner” dedi. Görgülü, şunları dile getirdi:
“Sistemin çalışma kuralı ‘uyumlu birey’ yaratmaktır. Neoliberal birey, hayatını finansallaştırmış bireydir. Borç alır, risk alır ve sürekli kazanmaya programlıdır. Çünkü R. Sennet’in dediği gibi neoliberal kapitalizm oyununda ‘kazanan hepsini alır.’ Kaybeden ise her şeyini kaybeder. Oyunda bir ikinci olmaz.
Kaybeden çoğunluğun ancak asgari düzeyde hayatta kalabilme şansı vardır. Bu çoğunluğun hayatı kısaca, ‘Çalış-borç öde ve öl’ diye özetlenebilir. Hayatta kalmasının tek yolu da sistemin kurallarına uyum sağlamak ve itaat etmektir. Foucault’nun deyişiyle biyo-iktidarın neoliberal versiyonunun özeti budur.”
(Haberin sonrası spoiler içerir)
Görgülü, Hwang Dong-hyuk’un bu distopyayı anlatmak için daha derin bir distopya oluşturmayı seçtiğini ve süreci aşama aşama işlediğini vurguladı. “Aslında dizide altı oyun var ama ‘kazanan’ olmanın yedi aşaması var. İlk aşama elbette işe alınma” diye yazan akademisyen, kişisel Twitter hesabında yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti:
“Oyunlarda elenmenin iki türünü görüyoruz; bunlardan biri silahla vurulma, diğeri ise yüksekten düşme. Yönetmen ilkini işyerinden atılma, sistemden dışlanma metaforu olarak kullanırken düşme daha çok kariyerini kaybetme, üst düzeyden aşağı kademeye kayma gibi okunabilir
Oyunda Seong Gi-hun yani oyuncu 456, istemese de sisteme uyum sağlamak zorunda kalan çoğunluğu temsil ediyor. Seong, örgütlenmiş ve hatta greve katılmış eski bir işçi. Bu, sistemin affetmeyeceği bir uyumsuzluk ve Seong bu nedenle dışlanmış biri.
Cho Sang-woo yani oyuncu 218 ise Seul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirmiş dahi bir profesyonel. Aslında ‘oyun kurucu’ iken riskleri kontrol edemediği için kendini dipte bulmuş bir beyaz yakalı.
‘OKUYANLA OKUMAYAN BİR OLMUYOR’
Dizi çoğu zaman, aynı mahalleden çıkmalarına rağmen farklı hayatlar seçen ama sonunda yolları oyun alanında kesişen 456 ile 218 arasındaki gerilimden besleniyor. Diğer yandan işletme dahisi 218’in tavsiyeleri ve fikirlerinin zaman zaman hayat kurtarması boşuna değil. Okuyanla okumayan bir olmuyor!
Şimdi gelelim oyunlara. Ama oyuna katılmadan önce işe kabul edilmeniz lazım değil mi! İşte birinci aşama. İstasyonda tokat bahsiyle girişilen zarf oyunu, aslında iş görüşmesini anlatıyor. İnsan kaynakları sizi çağırıp görüşüyor ve tokat yemeye ne kadar hazır olduğunu ölçüyor.
İstasyondaki elemanın sözünü unutmayın: ‘Az önce para için kişisel haklarınızdan vazgeçtiniz’ demek ki şirket için uygun kişisiniz. Buyrun şimdi oyuna.
‘DAHİ ÇOCUK 218’İN ‘BİRİNİN ARKASINA SAKLAN TAVSİYESİ DE ÇOK ÖNEMLİ’
İlk oyunun adı ‘kırmızı ışık yeşil ışık.’ Bu oyun ‘uyum’u anlatıyor. Yani girdiğiniz ortama; yani şirkete uyum sağlayacaksın. Öyle çıkıntılık yapmak, ileri geri konuşmak, örgütlenmek yok! Aslında formül basıt yürü dendiğinde yürüyeceksin, dur dendiğinde duracaksın. Burada dahi çocuk 218’in ‘Birinin arkasına saklan’ tavsiyesi de çok önemli.
Gelelim ikinci oyuna; Şekerin içinden şekil çıkarma… Bu oyun şirkette yükselme oyunu. Oyuncu 456’nın şekli nasıl çıkardığını hatırlayın. Yalayarak değil mi! Burada fazla söze gerek yok. Yükselmek için yapılması gereken belli. Bence yönetmen Hwang Dong-hyuk’un en acımasız metaforlarından biri buydu ve seyrederken kendimi bir anda kahkaha atarken buldum.
‘TAKIMIN İÇİNDE YER ALAN 001 GİBİ DENEYİMLİ BİRİ HAYAT KURTARIR’
Kariyerinizde biraz ilerlediniz ve artık üçüncü aşamaya geçebilirsiniz. Bu aşama, dizide ‘halat çekme‘ yarışıyla tasvir edilen takım oyunudur. Neoliberal işletmede takımlar kendilerine benzer takımlarla yarıştırılır ve elbette iyi olan hayatta kalır, kaybeden düşer. Halat çekme yarışıyla anlatılan oyunda, takımın içinde yer alan 001 gibi deneyimli biri hayat kurtarır.
Nasıl daha güçlü olunacağını işin nasıl kolaylaştırılacağını deneyim gösterir. Ama öldürücü darbe yine 218’den gelir. Çünkü beyaz yakalı profesyonel, karşı takımı çökertecek ayak oyunlarını iyi bilir. Burada yine yönetmen Hwang’ı neoliberal işletmenin içini bu kadar ince gördüğü için tebrik ediyoruz.
Ve dördüncü aşama misket oyunu! Sıra takım arkadaşlarını satmaya gelmiştir. İsteyerek ya da istemeyerek takımda kendine rakip olacaklar elenir. Sonuçta kazanan bir kişi olacağına göre artık her birey yalnızca kendini düşünecektir. Burada yine 218 dikkat çeker: Oyunun kuralı, sonuca ulaşmaktır. Yani aslında kural yoktur.
Yine Sennett’a atıfla neoliberal şirkette, kuralların belirsizleştiğine, sistemin okunaksız hale geldiğine vurgu yapalım.
‘KARİYER YOLCULUĞUNUZDA ARTIK RİSK ALMA VAKTİNİZİN GELDİĞİNİ ANLATIYOR’
Size rakip olabilecek takım arkadaşlarınızı devre dışı bıraktıktan sonra artık sona çok yaklaştınız ve cam köprüye geldiniz. Bazı camların sağlam bazı camların zayıf olduğu bu köprü, kariyer yolculuğunuzda artık risk alma vaktinizin geldiğini anlatıyor.
Bu noktada yapacağınız seçimler düşmenize de neden olabilir, zirveye tırmanmanızı da sağlayabilir. O zaman ne yapmalısınız. Evvela sizden önce kimin ne yaptığını iyi bilmelisiniz. Hangi kararlar hangi sonuçlara yol açmış ve sizin için en emin yol hangisi bunu bulmalısınız. Ha tabii bir de riski sizin yerinize birilerinin üstlenmesini sağlarsanız ne alâ. Yine 218’e bakalım: Kaç adım peşinden gittiği eski cam ustasını, son adımda tabiri caizse ‘mayın eşeği’ olarak kullanmadı mı…
Neyse sonunda beşinci aşamayı da geçtiniz. Arkadaşlarınız, ya da rakiplerinizin kimi atıldı, dışlandı, kimi düştü, kimi tarafınızdan satıldı her ne olduysa oldu zirveye çok yaklaştınız. Sıra artık Kalamar Oyunu’nda ve bu oyunda kazanmak için artık her şey mübah. Kazanan hepsini alacağına göre zirve yarışı kimsenin kimseye acımayacağı bir yer artık.
‘DURUM NE KADAR KÖTÜ OLSA DA SİZ ENSEYİ KARARTMAYIN MESAJI VERMEK İSTEMİŞ’
Şimdi içinden soranlar olacaktır: Neden oyunun sonu böyle bitti ve neden finalde sokaktaki sarhoş adama biri yardım etti? Senarist ve yönetmen Hwang burada bence keskin bir neoliberalizm eleştirisi yapmakla birlikte, karamsarlık yaymak da istememiş. Yani durum ne kadar kötü olsa da siz enseyi karartmayın mesajı vermek istemiş.
Bitirmeden önce, birinci ve ikinci oyun arasında oyuncuların oy çokluğuyla oyunu bitirmeleri ve sonra tekrar geri dönmelerine de dikkat çekmek isterim. Burada bir oy farkı sağlayan son oyu kimin verdiğini aklınıza getirin ve daha sonra oyuncuların çoğunluğunun kendi ayaklarıyla nasıl geri döndüğünü düşünün.
Bu, dizi süresini uzatmak için yapılmış sıradan bir senaryo atraksiyonu değil. Burada, çoğunluğun oy ve seçme hakkı olsa da, en başta anlattığım nedenlerle dönüp dolaşıp aynı şeyi ya da bir benzerini seçmek zorunda kalacağı vurgulanıyor.
Yine sona yaklaşırken yapılan Atları da Vururlar göndermesi hayli çarpıcı ve düşündürücü. Ancak bu iki filmin evreninin birbirinden oldukça farklı olduğunu hemen hatırlatalım. Evet ikisi de kapitalizmi anlatıyor ama iki ayrı kapitalizmi anlatıyor.
İçinde yaşadığımız düzeni anlatmak için kapitalizmin başına ‘vahşi’ , ‘kuralsız’, ‘ultra’ ve benzeri sıfatlar koymak emin olun ki, Dardot ve Laval’in Dünyanın Yeni Aklı’nda dediği gibi ‘Neoliberalizmi hafife almak’ olur.”