Kemal Aydoğan: Tacizler, tecavüzler sanatın yokluğundan; cahilliğe yatırım yapılıyor

Elektrik faturalarına yapılan fahiş zamların ardından ‘Ödemiyoruz!’ çıkışıyla gündem olan Moda Sahnesi’nin kurucularından ve yönetmenlerinden Kemal Aydoğan ile Dünya Tiyatro Günü’nde Türkiye’de tiyatroyu konuştuk.

Kemal Aydoğan: Tacizler, tecavüzler sanatın yokluğundan; cahilliğe yatırım yapılıyor

Pandeminin yaralarını henüz saramamış olan tiyatroların beli, fahiş zamlarla iyice büküldü. Ayakta kalmaya çalışan tiyatrolardan biri de Moda Sahnesi. Zamlara tepki olarak ‘Ödemiyoruz!’ çıkışıyla gündeme gelen Asmalı Sahne, kamusallığını kaybetmeden var olmaya çalışıyor.

Faturalarını ödemedikleri için Moda Sahnesi’nin elektriği kesilmiş, gelen tepkilerin ardından ise EnerjiSA tarafından tekrar açılmıştı. Moda Sahnesi, elektriklerinin kesilmesi durumunda oyunlarını fenerlerle de olsa oynayacaklarını söylemişti. Elektrik faturası krizinde son durumu sorduğumuz Moda Sahnesi Sanat Yönetmeni Kemal Aydoğan, “Elektrik faturası artık bizim problemimiz değil. Kültür Bakanlığı’nın problemi, sonra İstanbul Büyükşehir’in problemi. Daha sonra da Sabancı Holding’in sorunu. Bu bizim sorunumuz katiyen değil. Biz, tüm bu kurumların devlet yapılarının aslında organize edemediği kültür ve sanat hayatının sonunda mağdur edilen ve problemin oluştuğu yeriz aslında. Bu problemin sahibi biz değiliz.” diyerek yüksek zamlardan mağdur olduklarını kaydetti.

“KİMSEDEN SES ÇIKMIYOR”

Fahiş faturalara tepki gösterilmemesini eleştiren Aydoğan, “Kimseden ses çıkmıyor. Bir ayda 3 katına çıkmış elektrik zammı. Bunu dünyanın başka hiçbir yerinde, birdenbire bu 3 katına çıkmış zammı kabul edecek bir toplum yok. Çünküsünü açıklamak bana düşmez. Açıklamak tüm sosyal disiplinlere kalıyor. Türkiye toplumunun yapısı üzerine düşünmüş herkes bence bunun çünküsünü açıklamalı, çünkü bu vahim bir durum.” ifadelerini kullandı.

“SANATI ÇOCUKLUĞUMUZDAN BAŞLAYARAK DENEYİMLEMEMİZ GEREKİYOR”

“Tiyatro, Türkiye’de yeterli ilgiyi görüyor mu?” sorusunu yönelttiğimiz Aydoğan, bu soruya şöyle yanıt verdi:

“Yeterli ilgiyi görmüyor. Pandemi öncesinde tüm Türkiye’de satılan bilet sayısı 7 milyon biletti. Bu şunu gösteriyor, kültür sanat tüketicisi ya da alımlayıcısı olmak için bir süreci yaşıyor olmamız gerekiyor. İşte alımlayıcısı ister yapıcısı olalım, çocukluğumuzdan başlayarak bu kültür sanat alanları içinde yaşıyor, deneyimliyor olmamız gerekiyor. Türkiye’nin bu kanalları ve bu aracı oluşturmuş olması gerekir. Kültür sanat eksikliğini tespit etmiş ve doğduğumuz andan başlayarak bu sanatsal süreçlere nasıl katılacağımız, onun için nasıl bir araç gerektiği, kimlerin ve nasıl yapacağına dair düşünülmüş ve planlanmış olması gerekir. Üzerine görev düşen devlet, devletin içinde yerel yönetimler hiçbiri bu problemi kavrayıp çözümleyemiyor. Kültür sanat alımlayıcısı herkesin bireysel karşılaşmalarına kalıyor. Eğer çocukken olmuyorsa, ilerleyen dönemde bir kere yapılan kültür sanat etkinliği ile sanat alımlayıcısı olunmuyor.”

“CAHİLLİĞE YATIRIM YAPILIYOR”

Sanatsız bir toplumda şiddetin var olduğunu söyleyen Aydoğan, “Son dönemde gelişen tüm bu cinayetler, tecavüzler, tacizler, her türden şiddet, nefret sanatsız bir toplum olduğunu gösteriyor. Sanat yok bu toplumda. Kadınlar aşağılanıyor, cinayete kurban gidiyorlar. Alternatif ya da farklı olan herkes şiddete maruz kalıyor. Sabah akşam çatışma ortamı var. Burada sanatın yokluğunu gözlemliyorum. Yoğun olarak sanatla temas çocuk yaşta başlasaydı, başka türlü konuşuyor olurduk. Barışçıl bir evrende yaşıyor olurduk bence. Cahilliğe yatırım yapılıyor çünkü ucuz emekle sermayenin işçisi olmamız isteniyor. Sanatın burada yeri yok. Bu aynı zamanda bir yönetim modelidir. İnsanı cahil bırakmak, onları geliştirmemek, boyutlarını arttırmamak, onları direnç sahibi yapmamak sermaye düzeninin işleri. Yoksa kim 4 bin 250 liraya çalışacak? Kimse. Egemenler nasıl bir toplum düşünüyorsa o dikte ediliyor. Onun içinde kültür sanata yer yoksa Kuran kursuna yer var. Bunlar birbirine çok dolaşık unsurlar, bunları birbirinden ayıramayız. Neden yılda 7 milyon bilet satılıyor dediğimizde, ‘sermayenin egemenliği yüzünden’ diyebiliriz. Egemenlerin hepsi kral gibi yaşıyorlar. O tatiller yapılıyor, o yiyecekler yeniyor. Kral gibi yaşanıyor demek ki. Eğer sanatı toplumda yaygınlaştırıp herkesin kullandığı bir dil haline getirirsek o zaman herkese de insanca bir yaşam öneriyoruz demektir.” diyerek şunları ekledi:

“KAMUSAL TİYATROLAR DESTEKLENMELİ”

“Bilet fiyatı ucuz olmadığı sürece tiyatroya katılım tabii ki ekonomik anlamdaki elitlere kalıyor. 400 liraya bilet satılıyor örneğin. Bizim gibi tiyatrolar 70-100 liraya satıyorlar biletlerini. Şehir Tiyatrosu 30 liraya satıyor. Eğer kültür ve sanata verdiğiniz para gözden çıkarılabilir bir para olmanın ötesine geçerse sanatla kurulan ilişki ticaret ilişkisine dönüyor. Bu bilet ücretleri düşürülmediği sürece halkın yoğun katılımının sağlanmasının imkânı yok. Bunun için kamusal tiyatroların desteklenmesi lazım.

“BORÇ BATAĞINA SAPLANDIKÇA KAMUSALLIĞIMIZI KAYBETMEYE BAŞLIYORUZ”

Örneğin devlet tiyatrosuna bir seyircinin maliyeti 300 lira. Devlet tiyatrosu 30 liraya bilet satıyor. 270 lirası destekleniyor. Biz 100 liraya bilet satarak tüm masraflarımızı karşılamaya çalışıyoruz. Tabii ki karşılayamıyoruz. Borç batağına saplanıyoruz. Borç batağına saplandıkça bilet fiyatımızı artırma yönünde bir adım atıyoruz, onu yaptığımızda da kamusallığımızı, seyircimizi kaybetmeye başlıyoruz. Dolayısıyla, kültür sanat politikalarını düzenleyenler bir tür iç sansürü çalıştırmış oluyorlar. Seyircimizle bizim aramıza bir ekonomik mesafe koyuyorlar. Biz artık o kitlemize ulaşamıyoruz, sözümüzü de kitlemize iletemiyoruz. Mutlak suretle destekleme modellerinin ortaya koyulması gerekiyor.”

Etiketler
Elektrik Taciz Tecavüz Tiyatro