Cezmi Ersöz'den cinsellik itirafı: 'Yaşamasaydım yazmazdım'
Yazar ve şair Cezmi Ersöz, verdiği röportajda yeni kitabı Şizofren Aşkın Günlükleri hakkımda samimi açıklamalarda bulundu.
Yazar ve şair Cezmi Ersöz, Türkiye halkının yüzyıllardır bilinçaltına kazınan tabu ve köklü önyargılardan dolayı ‘sevişmeyi bilmediğini’ söyledi. Türkiye’nin cinsellikte çağ atladığını da söyelyen Ersöz, “İnsanlar Avrupa’ya gidip geliyor. İki ay yurtdışında kalıp çok şey öğrenebiliyor. Mesela swinger (eş değiştirme) ilişkiler; her yerde barları var. Özellikle eğitim seviyesi yüksek eşler hafta sonları o tip yerlere gidiyorlar. Bence sorun yok. Eşler buna müsaitse, bu tip ilişkiler evliliğin ömrünü uzatabilir” diye konuştu.
Hürriyet’ten Hakan Gence’ye konuşan Cezmi Ersöz, yeni kitabı Şizofren Aşkın Günlükleri’ ile ilgili açıklamalarda bulundu. Türkiye’deki cinsellik konusunda da konuşan Ersöz’ün açıklamaları şöyle:
İnsanlar artık cinselliği konu eden kitaplara mı ilgi gösteriyor?
- İnsanların neye ilgi duyduklarını hesaplayarak bir eser yaratılamaz. Dört yıldır kitap yazmıyordum. Yaşadıklarım, karşılaştıklarım ve tecrübelerim bana bu kitabı yazdırdı. Okuruma karşı çıplak olmayı seçtim. Tutucu bir toplumda yaşıyoruz. Yazdıklarımdan dolayı çok tepki alacağımı biliyorum. Ama bu tutuculuğun arkasında insanların çok farklı şeyler yaşadığını da düşünüyorum.
Kitaptaki çift, sık sık aralarına farklı cinsel yönelimlerden (kadın, gay, travesti) partnerler alarak grup seks yapıyor. Bu deneyimler aslında sizin yaşadığınız şeyler mi?
- Evet! Hayal ettim dersem dürüst olamam. Grup sekse dahil oldum. Zaman zaman buna benzer deneyimlerim oldu. Yaşamasaydım zaten yazamazdım.
Tanınan bir yazar olarak böyle deneyimler için hiç tereddüt yaşamadınız mı?
- Yaşadım tabii. Ama dert sadece haz değil, özellikle erkeklerde!
Ne peki?
- Ben ve tanıdığım birçok erkek şefkati cinsellik yaşayarak elde ediyor. Çocukluğunda yaşamadığı şefkati ten yoluyla almak gibi bir şey.
Eşinizin ve çevrenizin tepkilerinden korkmuyor musunuz?
- Eşimle ayrı yaşıyoruz. Bu deneyimler eşimden önce yaşadığım şeyler.
Bu kadar bahsetmişken, Türklerin cinsellikle ilişkisini nasıl yorumluyorsunuz?
- Türkiye insanı bu anlamda göründüğü gibi değil. Türkiye cinsellikte çağ atladı.
Nereden bu kanıya varıyorsunuz?
- Gözlemliyor, insanlarla konuşuyorum. Sosyal medyada yaşananlar da büyük etken. Farklı ilişki tarzlarına merak arttı. İnsanlar Avrupa’ya gidip geliyor. İki ay yurtdışında kalıp çok şey öğrenebiliyor. Mesela swinger (eş değiştirme) ilişkiler; her yerde barları var. Özellikle eğitim seviyesi yüksek eşler hafta sonları o tip yerlere gidiyorlar. Bence sorun yok. Eşler buna müsaitse, bu tip ilişkiler evliliğin ömrünü uzatabilir.
Başka gözlemleriniz var mı?
- Mesela Herbert Marcuse, 1968 hareketinin önemli filozoflarından. Önümüzdeki yıllarda biseksüelliğin gelişeceğini yazmıştı. Günümüzde henüz saklıyorlar ama bu, özellikle Avrupa’da çok yaygın.
Siz biseksüel misiniz?
- Hayır, biseksüel değilim. Kadınlara ilgi duyuyor, bağlanıyorum. İnsanların arzularını bastırmaması gerektiğini düşünüyorum. Fantezidir, yaşanır gider, sorun değil.
Kitaptaki ana karakterin annesiyle ilgili sorunları var. Sizin?
- Evet, annemle ilgili büyük travmalarım var. Aşırı sevgi ve öfke arasında yaşardı. Hep anneme benzeyen kadınlara âşık oldum.
Neydi sorun?
- Annem, babama hayrandı. Ama babam bir süre sonra anneme olan ilgisini kaybetti, annem bunu kaldıramadı, asabi biri oldu. Bütün yük ondaydı. Bana hep ilgi göstermesini isterdim ama o kendi canının derdine düşmüştü. Tanınan yazar olunca benimle gurur duymaya başladı.
Babanızla ilişkiniz nasıldı?
- Hayata karşı beni hep yüreklendirmiştir.
Geçmişe bakınca ne hissediyorsunuz?
- ‘Ne derler’ korkum pek yok. Çıplak yaşadığım için üzerime çok geldiler. Çekeceğimi çektim. Çok bedeller ödedim. Şerbetlendim ben.
Peki nihayetinde mutlu musunuz?
- Mutluluk sıradan insanlara mahsus. Ben coşku, neşe, macera, kaos ve serüven seviyorum.
Bütün bu anlattıklarınız bir yana, cinsellik konuşmak hâlâ bir tabu...
- Cinselliğin içinde çok şey saklı. Seks sadece seks değildir.
Nedir peki?
- Özellikle erkekler için cinsellik içinde kimlikleri barındırır. Erkek olma kimliği, var olma kimliği, yaşadığını hissetme kimliği.
Peki kadında?
- Kadın daha çok arzu ve şehvet duyar. Erkeğin anneyle, kendisiyle, kimliğiyle ilgili dertleri vardır. Seviştikten sonra onaylandığını düşünür. “Evet, bu kadın beni onayladı. Ben bir erkeğim” der. Bunun yanı sıra ne kadar mükemmel sevişirse sevişsin, hep bir eksiklik duygusu duyar. Çünkü mutlaka o erkekten daha iyi sevişecek biri vardır. Bu yüzden yataktan yaralı kalkar. Cinsellik çoğu erkek için büyük bir yaradır.
Peki biz Türkler sevişmeyi biliyor muyuz?
- Hayır, Türkiye halkı sevişmeyi bilmiyor. Yüzyıllardır bilinçaltımıza kazınan tabular ve köklü önyargılar var. Erkekler hâlâ kadınları ikiye ayırıyor: Sevişilecek kadınlar ve evlenilecek kadınlar.