Don Kişot opera sahnesine çıktı
Jules Massenet’nin ‘Don Kişot’ operası, 19 Ocak akşamı Türkiye’de ilk kez sanatseverlerle buluştu.
Jules Massenet’nin ‘Don Kişot’ operası, 19 Ocak akşamı Türkiye’de ilk kez sanatseverlerle buluştu.
Edebiyat tarihinde ilk modern roman olarak kabul edilen ‘Don Kişot’ bugüne kadar sayısız sanat eserine ilham verdi. Fransız Besteci Jules Massenet’nin son operası da bunlardan biri. Librettosunu Miguel de Cervantes’in romanından yola çıkarak Fransız Roman ve Oyun Yazarı Henri Cain’in kaleme aldığı ‘Don Kişot’ operası, İspanyol ve Fransız müziğinin harmanlandığı, teatral yanı güçlü bir eser. Evrensel gazetesinden Özlem Ertan'ın haberine göre hareketli İspanyol ritimleriyle başlayan müziğiyle dinleyiciyi hemen avucunun içine alıyor.
İlk kez 1910’da Monte Carlo Operasında sahnelenen ‘Don Kişot’, 19 Ocak akşamı Türkiye’de ilk kez sanatseverlerle buluştu. İstanbul Kadıköy’deki Süreyya Operası’nı dolduranların ilgiyle ve beğeniyle izlediği ‘Don Kişot’u Türkiye’nin en önemli ve yaratıcı opera rejisörlerinden Recep Ayyılmaz sahneye koydu. Eser 22, 23, 25, 29 ve 30 Ocak akşamları 20.00’de, 26 Ocak Cumartesi günü ise 16.00’da seyirciyle buluşacak.
DON KİŞOT İLE SANÇO PANÇO’NUN HİKAYESİ
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrasını Orkestra Şefleri Zdravko Lazarov ile Helena Bayo’nun dönüşümlü olarak yöneteceği eserin dekor tasarımı Efter Tunç’a, kostüm tasarımı Gizem Betil’e, ışık tasarımı Yakup Çartık’a, koreografisi ise Beyhan Murphy’ye ait. Koroyu Paolo Villa yönetiyor.
Hangi sanatçıların rol aldığını yazmadan önce eserin konusundan kısaca bahsetmek yerinde olur. Yardımcısı Sanço Panço ile birlikte bir İspanyol kasabasına gelen Don Kişot, burada gördüğü Dulcinée’ye aşık olur. Ancak bu güzel kadının pek çok talibi vardır. Don Kişot buna aldırmaz ve Dulcinée’ye aşkını ilan eder. Dulcinée ise Don Kişot’tan, çalınan kolyesini haydutlardan geri almasını ister. Amacı hem gezgin şövalyenin aşkını sınamak hem de biraz eğlenmektir. Don Kişot ile Sanço Panço hemen yola çıkar. Peki, kolyeyi haydutlardan geri alabilecekler mi? Sonunda ne olacak? Tüm bu soruların cevabını operada alacaksınız.
Dulcinée’yi Aylin Ateş, Özge Kalelioğlu ve Deniz Likos’un, Don Kişot’u Suat Arıkan ile Gökhan Ürben’in, Sanço’yu Nejat Işık Belen ile Umut Kosman’ın dönüşümlü oynadığı eserde Pedro rolünde Begüm Karacasu’yu, Garcias rolünde Banu Ergün ile Funda Güllü’yü, Rodriguez rolünde Can Reha Gün ve Bahadır Özkoca’yı, Juan rolünde ise Zafer Çiftçi ve Çağrı Köktekin’i izliyoruz.
FRANSIZCA, MÜZİK VE TİYATRO
‘Don Kişot’u sahneye koyan Opera Rejisörü Recep Ayyılmaz’la eser hakkında konuştuk. Bugüne kadar Georges Bizet’nin ‘Carmen’inin ve Charles Gounod’nun ‘Faust’unun da aralarında olduğu pek çok Fransız operasını sahneye koyduğunu belirten Recep Ayyılmaz, “Fransız operaları uzmanı olduğumu söyleyebilirim” dedi ve şöyle devam etti: “Senelerdir özellikle tercih ettiğim bir repertuvar. Dilini biliyorum. Müziğin ve metnin derinlerine inebiliyorum. Fransız müziğinin bir görkemi vardır. Massenet bu görkemi İspanyol ezgileriyle bezeyince sıcacık bir müzik çıkmış ortaya. Türk dinleyicilerinin seveceğini düşünüyorum. Miguel de Cervantes’in çok sevdiğim romanından uyarlanmış bir eser yönettiğim için de çok mutluyum. Hem Fransız dili edebiyatı hem de opera ve tiyatro mezunuyum. ‘Don Kişot’ benim tüm bu eğitimlerimi kullanabildiğim bir eser olduğu için de sahnelemekten büyük keyif aldım.”
Ayyılmaz, eseri nasıl yorumladığı hakkındaki sorumuzu ise “Konuyu birebir sahneye taşımaktan kaçınan bir yönetmenim. Esere farklı bir bakış açısı katmayı seviyorum. Ancak ‘Don Kişot’ Türkiye’de ilk defa oynanacağı için yapacağım her şey yanlış bir yere varabilirdi. O yüzden mümkün mertebe eserin havasına sadık kaldım. Sahnelemede, özellikle hayvanların olduğu sahnelerde stilize bir anlayış benimsedim. Atı Rozinante, Don Kişot için çok önemli. Rozinante sahnede var, ama stilize olarak. Eserin Fransızcasını çok önemsedim. Batı Akdeniz müziğinin Fransız müziğiyle harmanlanmasının altını çizdim.” sözleriyle yanıtladı.
OPERATİK BİR TİYATRO
‘Don Kişot’ operasının sahnelenmesi fikri, aynı zamanda İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü olan Bas Suat Arıkan’a ait. Eserde Don Kişot rolünü oynayan Suat Arıkan’la da konuştuk. Massenet’nin ‘Don Kişot’ operasını yıllar evvel opera tarihinin efsane baslarından Nicolai Ghiaurov’dan dinleyip hayran olduğunu söyleyen Suat Arıkan, “O zaman ileriki yaşlarımda bu rolü ben de oynayabilir miyim diye düşünür ve bunu hayal ederdim. O yüzden esere kişisel olarak da bir yakınlığım var” dedi. Suat Arıkan sözlerini şöyle tamamladı: “Don Kişot çok zor bir rol. Eser boyunca hiç durmadan söylüyor. İç içe girmiş gizli aryaları var. Acaba yapabilir miyim diye de korktum aslında. Çünkü müdürlük ve konservatuvarda hocalık çok zamanımı alıyor. Massenet’nin bu eserinde İtalyan tarzında, ses gösterisine dayalı aryalar yok. Besteci bütünlüklü, müzikli dram anlayışına yakın bir tarz benimsemiş. Operatik bir tiyatro yapmış.”
‘Don Kişot’ operası, hem edebiyat tarihinin en önemlilerinden biri olan unutulmaz karakteri hem de başarılı sanatçıların yorumlarıyla daha da zenginleşen sıcak, renkli müzikleriyle sizi güzel, duygu dolu bir dünyaya davet ediyor.