Samida'dan çok dilli ezgiler

Üç kız kardeşten oluşan ve üç kardeş anlamına gelen Samida, ilk albümü Alaca’yı yayımladı. Samida üyeleri birçok farklı dilde okudukları şarkıları ile ilerleyen zamanlarda isimlerini daha sık duyacağımız işlere imza atıyor.

Samida'dan çok dilli ezgiler

Yudum, Damla ve Tamara Şahin kardeşlere bir süredir YouTube üzerinden canlı performans videoları ile tanınan bir grup. Samida adını verdikleri gruplarıyla birbirinden etkileyici yorumlarını uzunca bir süre müzikseverlerle paylaştılar. 2016 yılında temelleri atılan Samida, ilk albümleri Alaca’yı geçtiğimiz günlerde Kalan Müzik etiketiyle yayımladılar. Polifonik vokal performanslarına ek olarak geleneksel sazlarla dünya sazlarını aynı yaklaşımla harmanlayıp dinleyicilerine sunan Samida grubu Birgün gazetesinden Öykü Özfırat'a konuştu.

► Üç kız kardeş olarak birlikte müzik yapma süreciniz nasıl başladı?

YUDUM: Müzisyen bir babaya sahip oluşumuz çocuk yaşlardan itibaren müzik ile iç içe olmamızı sağladı. İlk sahne deneyimlerimizi babamız Bayar Şahin ile yaşadık. Konserlerinde vokal ve enstrüman performanslarımızla yer aldık. Zaman içerisinde üç kız kardeş olarak farklı dillerde eserler üzerine vokal düzenleme çalışmalarına yoğunlaşıp, müzik yolculuğumuza yön vermiş olduk. Bu yolculuk 2016 yılında üç kız kardeş ile beraber kurduğumuz “Samida” ile devam etti ve bu güne kadar geldik.

► İlk albümünüz Alaca yayınlandı. Bu şarkıların seçimi ve onların alternatif yorumlanma süreci nasıl gelişti?

DAMLA: Samida ilk olarak acapella yani eşliksiz vokal müziği ile yola başladı. Gürcü müziğinin geleneksel olarak polifonik bir söyleyiş üslubuna sahip olması bizi içine doğduğumuz bu kültürle doğal yollardan tanıştırmış oldu. Fakat 2017 yılından itibaren bu yapıyı bir topluluğa dönüştürdük. Topluluğumuzun müzik direktörü olan Ali Kazım Akdağ ile bize özgü yeni bir sound ve düzenleme anlayışı oluşturmak üzere bir araya geldik. İlk olarak polifonik şarkı söyleme üslubunu geleneksel sazlar ve dünya sazlarıyla ortak bir düzenleme anlayışıyla harmanlayıp dinleyicilerimize sunmayı amaçladık. Teknik olarak zor bir hedef bu elbette bunun için hem iyi bir müzik fikri hem de bunu gerçekleştirmek için doğru insanların bir araya gelmesi gerekirdi. Topluluğumuzda alanında sanatsal ve akademik çalışmalar yapmış önemli icracılar var. Bu birliktelik sonunda her bir icracının dokunuşuyla dinleyicilere sunduğumuz “Alaca”nın müzik kimliği oluştu.

YUDUM: Bugün dinleyicilerimize sunduğumuz müzik, ağırlıklı olarak Ali Kazım Akdağ’ın tasarladığı bir düzenleme anlayışı ile şekillenmeye başladı. Tüm topluluğun sürece dâhil olmasıyla çok sayıda eser düzenledik ve yazdık. Albümde yer alan on dört eser bunlardan bir kısmı. Konserlerimizde bu eserlerin tümünü seslendirmeye çalışıyoruz.

► Albümde “Yayla Çiçeği misin” şarkısında olduğu gibi Acapella örnekleri de görüyoruz. Türküleri böyle yorumlama fikri nereden çıktı?

DAMLA: Kulağımızda çocukluğumuzdan beri yer etmiş Gürcü müziğinin geleneksel çok sesli yapısının önemli bir payı var. Ülkemizde acapella polifonik şarkı sözleme üslubu ve bunun türkülere uyarlanması çok uzun yıllardır var olan bir durum. İlk örneklerini cumhuriyetin ilk yıllarından beri görebiliyoruz. Bu alanda ürünler vermiş büyük bestecilerimiz var. Geçmişten bugüne gelen büyük bir miras var elbette. Öte tarafta bizim de içinde büyüdüğümüz Gürcü kültüründe geleneksel olarak polifonik şarkı söyleme geleneği var. Her iki kaynaktan da beslenerek kendi yorumumuzu ve müzikal bakış açımızı sunmaya çalışıyoruz aslında.

► Bahsettiğiniz polifonik vokal yapısının sizin için nasıl bir anlamı var?

TAMARA: Polifonik şarkı söyleme üslubunun gelenek olarak aktarımı çok özel bir durum. Dünyada pek çok etno müzikolog bu konuda araştırma yapıyor. Teknik olarak kesin kurallara bağlanamasa da duyuş özelliği bakımından insanların gelenek yoluyla aktardıkları yazılı olmayan çeşitli kurallar var. Belki de bu kurallar zamanla o insanların ortak estetik beğenilerinin bütünleşmesinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Bu özel durumun bizim için müzikal açıdan bir değeri var elbette. Ama daha çok bu ayrıcalıklı geleneğin yaşatılması ve bir sonraki nesle aktarılmasıdır önemli olan. Bizler de bu bilinçle üzerimize düşen görev ve sorumluluğu bilerek hareket etmeye çalışıyoruz. Yani bu bizim için sadece bir müzikal söyleyiş biçimi olmaktan çok daha fazlası.

► Konservatuvar eğitimi almışsınız. Teorik altyapı müziğinizi nasıl besliyor?

DAMLA: Evet, Yudum ve Ben İstanbul teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müzik Teorisi Bölümünden mezun olduk. Tamara, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Keman Bölümünde okuyor. Birbirinden değerli hocalarımızdan aldığımız eğitim kendimizi daha iyi ifade edebilmemizi sağlayacak değerli bir araç.

► Enstrüman konusunda iş bölümünüz nasıl peki?

YUDUM: Aslında biz büyük bir topluluğuz. Toplulukta herkesin bir sorumluluğu var. Çalgı paylaşımı yazılan düzenleme ile belirlenip gurup içerisinde şekilleniyor. Daha önce bahsettiğimiz gibi önemli icracılar var topluluğumuzda. Gitarda Efgan Rende, mey ve balabanda Baran Aşık, bas gitarda Burak Demir, perküsyonda Ersen Killik, akordeonda İlhan Özgür, bağlama ailesinde Ali Kazım Akdağ, panduri ve viyolonsel de ben Yudum Şahin, salamuri ve vokalde Damla Şahin, keman ve vokalde ise Tamara Şahin görev alıyor.

TAMARA: Kimi zaman topluluğumuza dâhil olan misafir icracılarımız da oluyor onların katkılarını da vurgulamak gerekir. Albümde kemençe ile Alper Bulut, tulum ve salamuri ile Okan Subaş önemli katkılarda bulundu.

► Önümüzdeki günlerde planlarız neler?

TAMARA: Yakın zamanda “Alaca” albümünün tanıtım konserleri ile birçok şehirde dinleyicilerimizle buluşacağız. Konser programlarımızı resmi hesaplarımızdan ve sosyal medya üzerinden duyuruyoruz. Konserlerimize gelmek isteyen dinleyicilerimiz sosyal medya hesaplarımız üzerinden konser programımızı takip edebilirler.

DAMLA: Aslında topluluk olarak oldukça profesyonel bir çalışma sistemimiz var. Kısa, orta ve uzun vade planlarımızı yaptık. İlerleyen zamanda yeni bir icra anlayışı oluşturma fikrimizi geliştirmeyi ve müziğimizi geniş kitlelere duyurmayı istiyoruz. Orta ve uzun vadede ise çalışmalarımızı akademik anlamda yapılandırmayı ve bu yönde üretimler yapmayı hedefliyoruz. Hedeflerimizi gerçekleştirmek ve yeni üretimler ortaya koyabilmek için topluluk olarak kararlı bir şekilde çalışıyoruz. Umarız ki güzel ve faydalı işler yapabiliriz.

KÜLTÜREL ZENGİNLİKTEN BESLENİYORUZ

► Farklı halkların müziklerini yapıyorsunuz. Müzikte etnik öğelerin yeri nedir sizce? Bu kültürel unsurların korunmasını da bir anlamda amaçlıyor olabilir misiniz?

YUDUM: Repertuvarımızda farklı coğrafi bölgelerden insanların ortak hislerini anlatan eserler var. Müziğin insan ortak paydasında duygudaşlığı temsil ettiği elbette tartışılmaz bir durum. Her kültüründe üretilen müzik eserlerinin kendine özgü bir özgün duyuş özelliği oluyor. Bu büyük bir kültür hazinesi ve müzikle ilgilenen insanlar için çok önemli bir esin ve besin kaynağı. Biz de “Samida Müzik Topluluğu” olarak bu büyük zenginlikten besleniyoruz. Kültür zamanla gelişen ve değişen bir şeydir, konserve edilmesi doğasına aykırı bir durumdur aslında. Kültürü koruyup taşımak gibi bir göreve soyunmak çok büyük bir iddia olur. Her gelen nesil gibi biz de bu kültürlerden beslenip aklımız ve yeteneğimiz ölçüsünde okuyarak, araştırarak ve üreterek buna bir katkı sağlamaya çalışıyoruz. Bu bakış açısıyla doğru şeyler üretebilirsek ne mutlu.